Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 8 14/12/06 16:40 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 PAZARIN PENCERESİNDEN 17 ARALIK 2006 / SAYI 1082 Zati Sungur’u anmak... Selçuk Erez 1981’de büyük Türk illüzyonisti Zati Sungur, Çekoslovakya’da, Karlovy Vary İllüzyonistler Kongresi’nde, o mesleğin bir nevi Nobel’i sayılan ödüle, “Sihirbazlar Kıralı” unvanına layık görülmüştü. Zati Sungur ne yapardı? İllüzyonistlerin çoğunun yaptıklarını yapardı; yani şapkasına tavşan sokar, güvercin çıkarır, bir kutuya yerleştirdiği iki civciv, kediye dönüşüverirdi... Marifeti, bu değişiklikleri bir bale sergiler gibi güzel ve akıcı bir üslupla gerçekleştirmesiydi. Çocuktuk, bu beklenmedik ve gerçekleşmesi imkânsız değişimlere çok şaşırır, onu alkışlardık. Aradan bunca zaman geçtikten sonra Zati Sungur’un bizi şaşırtan bu değişim ve dönüşümlerinin pek de imkânsız olmadıklarını, doğada bu gibi olayların görüldüğünü kavradık: Bundan milyonlarca yıl önce Pakistan’da, kafası timsah, vücudu köpek, ayakları at, kuyruğu fare acayip bir yaratık yaşarmış: Pakicetus denen bu gibi yaratıkların su kenarlarında bulunmaları, onların su ürünleriyle beslenmeyi yeğlediklerini yansıtırmış. Bizim kısaca “Paki” olarak anabileceğimiz bu yaratıkların yine Pakistan’da bulunanbazı akrabalarının kafaları az daha uzunca, arka ayakları ise suda yüzmek için daha elverişliymiş. Paki’lerin torunlarının ya da akrabalarının zamanla karayı terk ettikleri ve adeta bir balık şeklini alıp bugün balina, yunus dediğimiz memeli su yaratıklarına dönüştükleri bilinmektedir. Yeniliklere ayak uyduran, ilerici Paki’ler böylece iri, semiz balinalara dönüşedururlarken onların sulara bu kadar dalmaya tenezzül etmeyen tutucumuhafazakâr akrabalarına ne oldu? Tümü fosil oldular! Tuvaleti, banyoyu paylaşabilir misiniz? Çıktığınız tatillerin bitiş tarihi cebinizdeki parayla orantılı. Konaklama, yeme içme masraflarına mümkün olduğunca az para ayırmak ve tatilinizi uzatmak istiyorsanız, hostelleri seçebilirsiniz. Artık Türkiye’de de hosteller var, bir de dernekleri. Aynı odayı bir İngilizle paylaşıp dilinizi ilerletebilir, banyo ve tuvaleti ortak kullanarak sınırlarınızı genişletebilirsiniz… Candeğer Muradoğlu Boyan Atzev ve Shanti Minor... Fotoğraflar: Vedat Arık sanlar birbirine yardım ediyor. Mesela İstanbul ile ilgili kitaplarda bulamadığımız yerleri hostelde orayı daha önce görmüş birine sorabiliyorum”. Boyan Atzev ve Shanti Minor yirmili yaşlarda iki öğrenci. Kanada’dan geldiler. Bu ilk gelişleri değil, bu sefer beş gün kalacaklar. Şanslarına hava bozuk, o yüzden de zamanlarını hostelde geçirmeyi tercih ediyorlar. İstanbul üzerinden Tayland’a geçmeyi planlıyorlar. “Tayland’a İngilizce öğretmenliği yapmak için gideceğiz” diyorlar, “Orada tam olarak nerede çalışacağımız belli değil, ama arkadaşlarımız var, mutlaka bir iş buluruz”. Tayland’da fazla kazanamayacaklar, ama yaşamak için yeterli paraları olacak: “Dünyanın birçok yerini gezdik. Gittiğimiz yerlerde hep hostelde kalmayı tercih ediyoruz. Dünyayı gezmek bizim için eğitimimizin bir parçası. Kültürleri yerinde görmek daha eğitici. Gezerek aslında dünyanın kitaplarda anlatılanlardan farklı olduğunu görüyoruz”. Marc Brown sırt çantasında dünyayı taşıyor gibi. Bu hosteli arkadaşları tavsiye etmiş. “Daha önce hostelde kalmadım. Burası benim için ilk. yeni insanlarla tanışıyorum, herkes birbirine çok yardımcı, üstelik eğlenceli. Bence hostelde kalmak harika bir tecrübe” diyor. Brown pek çok ülkeyi gezmiş, farklı ülkelerde yaşamış, şimdi evi Avustralya’da. Ona göre Asya ile Avrupa kıtaları birbirinden çok farklı. Doğu Avrupa’yı gezmek için yola çıkmış. Şu ana kadar Prag, Hırvatistan, İtalya’yı gezmiş. “İtalya’dan gemiyle Türkiye’ye geçtim” diyor, “Selçuk, Çeşme, Fethiye, Olimpos, Kapadokya’yı gördüm. Bize okulda öğretilen coğrafya bilgisi çok zayıf. Hatta gitmeden önce birçok ülkenin haritadaki yerini bile bilmiyordum.” Hostellerin az da olsa Türk müşterileri de var. Alemdar Kadıoğlu da buunlardan biri. O hostelde kalmasını şöyle anlatıyor: “Burada kalmak ucuz. Ayrıca yurtdışından gelen insanlarla tanışıyorum ki bu da yabancı dilimin gelişmesi için bir avantaj. Bu yüzden vaktimin çoğunu hostel içinde geçiriyorum.” Marc Brown... ir odanın içinde sıra sıra dizilmiş ranzalar. Birbirini tanımayan yüzler. Hayır, burası ne öğrenci yurdu, ne de hapishane koğuşu. Hosteldeki en ucuz odalardan biri. Sultanahmet’teki Sultan Hostel’de sabah saatleri, müşteriler kahvaltı için lobide. Her renkten insan var. Ortak iletişim dili İngilizce. Hostelleri tercih nedenlerini anlatıyorlar... “Üç sene önce İstanbul’a geldiğimizde de bu hostelde kalmıştık. Tatildeyken genelde hostelde kalmayı tercih ediyoruz, çünkü buralar otellere göre daha ucuz, atmosferi otellerden farklı, daha güzel ve eğlenceli. Kalanlar, genelde öğrenci olduğundan rahat iletişime geçebiliyoruz. İn B Ortak tuvalet... Zati Sungur. Peki, bunun tersi de oldu mu? Yani deniz ya da tatlı sularda yeterince beslenemeyen yaratıkların hepsi dibe çöküp ölmeyi mi beklediler? Onlar da evrime uğrayıp karaya göçtüler: Milyonlarca yıl önce Kanada’nın kuzeyinde, deniz yaratığı olarak yaşayan ve bir timsahı andıran Tiktaalik Roseae de o tarihlerde denizden eskisi kadar beslenemediğinden olacak, giderek karada, kıyıya yakın biten otlara, bitkilere saldırmaya, zamanla kafasını sudan fazla çıkara çıkara havada soluk alıp vermeye başlamış ve bedeninin on bölümündeki yüzgeçleri de kollara dönüşerek onun şimdiye kadar bilinen ilk denizden karaya taşınmış yaratık olmasına yol açmıştır. 1861’de Almanya’da bulunan bir fosil, bir zamanlar sürüngenlikten kuşluğa dönüşmekte olan bir yaratığın var olduğunu yansıtıyordu: Kuşlarınkini andıran kanatları vardı ve bacakları da dinazorlarınkini andırıyordu. Archaeopteryx adı verilen bu hayvanın kanatlarının uçmaya mı, yoksa ağaçlardan ağaca süzülmeyi mi, yoksa dinazorlardan kaçarken yükseklere sıçrayabilmeyi mi sağladığı tartışılmaktadır. Bütün bunları öğrendiğimizde şu sonuca varıyoruz: Doğa, büyük çapta değişiklikleri durmadan üreten bir sihirbazdır, Zati Sungur gibi gerektiğinde balığı sürüngene, sürüngeni kuşa, köpekle fare arası bir yaratığı da balinaya çevirmesini bilmiştir. Bilim, her geçen gün, doğanın bu yeteneğinin yeni bir belgesini bulup ortaya koyduğu halde (internete dalıp bakın) bugün hemen her dinin yobazı işi gücü serip, doğanın bunları asla yapmadığını, onun bilakis, kendileri gibi tutucu ve muhafazakâr olduğu dedikodusunu yaymaya çalışmaktadırlar. Bu yobazlar neden Darwin’i sevmez ve onun doğanın bu marifetlerini yansıtan Evrim Kuramı’nı karalamak için ellerinden geleni yaparlar? Sandığınız gibi bu kuramın, her yaratık ayrı ayrı yaratıldı diyen din kitaplarının söyledikleri ile çeliştiğinden ileri gelmez hiddetleri: Doğada olup bitenlerin, bize muhafazakârlığın, değişime direnmenin yok olmaya ve tutucu olmamanın, değişimlere açık ve yatkın olmanın ise kurtuluşa, selamete yol açtığını göstermiş olmasına bozulurlar! Ucuz ve keyifli... Sultan Hostel’in yöneticisi Serdar Keser anlatıyor: Hostel olabilmek için ne gerekli ve hosteller Türkiye’de ne kadar yaygın? Türkiye’de hostelcilik Yücelt Hostel ile başladı. Daha tam olarak oturmuş bir kavram değil. Yurtdışında insanların bildiği bir şey, ve daha çok üniversite öğrencilerine hitap ediyor. Bence hostel olmanın temel kriterleri, temizlik, çalışanların güvenilir ve profesyonel olması. Sizin müşterileriniz de çoğunlukla öğrenci mi? Evet, yüzde 95 öğrenci. Yaşlı müşteri , gelmeden önce “Biz buraya uygun muyuz?” diye soruyorlar. “Eğer hostelin ruhuna uyabilirseniz bizim için sorun yok” diye cevap veriyoruz. Tabii ki turistler çok daha fazla geliyor. Turistler neden hostelde kalmayı tercih ediyor? Otellere göre ucuz olduğundan... Ayrıca burada insanlarla rahat iletişime geçebiliyorlar. Otellerdeki gibi resmi bir ortam yok. Herhangi bir sorun çıktığında büyümeden halledebiliyoruz. Müşterilerle aramızda sıcak bir ilişki var. Daha çok hangi ülkeden insanlar geliyor? Genelde Avustralya, ABD, Kanada’dan geliyorlar. Şimdilerde Doğu Avrupa ülkelerinden de hostellere talep arttı. Kış müşterilerimiz ise daha çok Uzakdoğulu. Türkiye’de hostel sahiplerinin kurduğu bir de dernek var: Türkiye Gençlik Hostelciler Derneği. Genel Sekreteri Hasan Keser, sorularımızı şöyle yanıtladı: Dernek nasıl kuruldu? 1990’ların başında, İstanbul’da hizmet veren üç hostel ve bir turizm acentesi sahibi dernek kurma kararı aldı. Yasalarımızda “hostelcilik” ile ilgili bir kanun yok. Önce yetkililere öncelikle hostelin ne olduğunu ve amacımızı anlatmak durumunda kaldık. Amacımız, hostele gelen müşterilere güvenli, temiz, ucuz bir ortamın yanında başka insanlarla tanışıp kaynaşabilecekleri bir ortam sağlamak. Hostelcilik aradan geçen bunca zamana rağmen yaygınlaşmadı, sizce neden? İnsanlar genelde daha lüks veya rahat yerlerde kalmayı tercih ediyorlar. Daha salaş mekânları, diğerleriyle ortak bir odayı ya da banyo tuvaleti kullanmayı henüz cazip bir hale getiremedik. Hostelleri daha çok gençler kullanır, ama bizim öğrencilerimiz de henüz hem okuyup hem gezebilecek bir ekonomik duruma sahip değiller. Kaç üyeniz var? 27. İstanbul’da ismin cazibesinden yararlanan 50'den fazla hostel var, ama derneğimize üye değiller. Soldan sağa: Hasan Keser ve Serdar Keser. İnternette bir feminist dergi ürkiye’nin internetteki ilk feminist dergisi “Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar” yayımına başladı. www.feministyaklasimlar.org adresi üzerinden, dört ayda bir yayımlanan dergi “kadın meseleleri”ni ele alarak kadınları ilgilendiren her şeyin tartışılabileceği demokratik bir zemin yaratmayı ve her türlü konuyu kadın bakış açısıyla sunmayı hedefliyor. Kadın üzerine söyleneceklerin bir veya birkaç başlık altında toplanamayacağını vurgulayan Feminist Yaklaşımlar, antimilitarist bir yaklaşım çerçevesinde siyasetten edebiyata kadar geniş bir konu platformunda, format sınırlılığı getirmeden her türlü yazıya yer veriyor. Feminist yaklaşımlı yazılara ve kadın yazarlara da öncelik tanınıyor. T Feminist Yaklaşımlar’ın ilk sayısında Ortadoğu’nun Savaş Kuşağındaki Kadınlar, Afganistan’daki kadın örgütlenmesi, Kıbrıslı kadınlar ve Osmanlı’da feminizm , Duygu Asena ile 1993 yılında yapılmış bir söyleşi, kadın yönetmen Bilge Olgaç ve yazar Elif Şafak ile röportajlar gibi konular yer alıyor. Dergide yer alan, Fahriye Dinçer ve Zeynep Kutluata’nın, Afgan Kadınlarının Devrimci Birliği (RAWA) üyesi Sahar Saba ile Haziran 2005’te yaptığı söyleşide RAWA’nın kuruluşundan bu yana geçirdiği süreci, faaliyetlerini, eğitim, sağlık ve ekonomi alanında yürüttüğü çalışmalar ve Afganistan’ın siyasi ve toplumsal koşulları dile getiriliyor. Shahrzad Mojab’ın “Ortadoğu’nun Savaş Kuşağındaki Kadınlar: Bölünmüş Dayanışmalar ve Dağılmış Direnişler” adlı makalesinde ise bir ataerkil ürünü olarak tanımlanan savaş ve militarizm süreci ve bölgede başlayan teokratik süreçteki kadın ele alınıyor ve makale, Ortadoğulu kadınları, yerli ataerkil, sömürgeci feminizm, gericilik, milliyetçilik ve emperyalizm karşıtı mücadelenin parçası olmaya çağırıyor. Dergi www.feministyaklasimlar.org adresinden okuyucularına ulaşıyor, fakat yazıların tamamını okuyabilmek için üye olmak gerekiyor. Üyelik ise ücretsiz.