Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
PAZAR EKİ 9 CMYK 19 KASIM 2006 / SAYI 1078 Politika mı? Hayır, almayalım AYBEN Genellikle şarkıcıların ikinci albümleri beklenir, eğer ilki beğenildiyse, ama Ayben için durum hiç de öyle değil. O daha ilk albümü çıkmadan tanındı, Aylin Aslım’ın, Nil Karaibrahimgil’in şarkılarından geçti, kendi sözleriyle… Ayben 25 yaşında. Açıköğretim lisesini bitirdi, şimdilerde yine Açıköğretim Fakültesi’nde okuyor. Rap’in hayatına nasıl girdiğini ise hatırlamıyor. “Çok küçüktüm. Babam rock, annem arabesk, fantezi türü müzik dinlerdi, ama evde hep müzik dinlenirdi. Ağabeyim Ceza ile aramızda beş yaş var, rap müziği o keşfetti ve ben onunla büyümeye başladım” diyor. olabilir, ama öncelikle kadın sorunları diye bir amacım olmadı” diyor. Ayben’e göre, argo olmazsa olmaz değil rap için. “Kullanmayanlar da var, ama içinizdeki öfkeyi normal hayatta nasıl yansıtıyorsanız şarkılarınızda da öyle söylüyorsunuz” diye ekliyor “Küfür ayıp değil bence”... Rap şarkıcıları arasında zaman zaman şiddete de varan kutuplaşmayı anlamsız buluyor, hele de hepsinin “Bir gün herkes Türkçe rap dinleyecek” sloganıyla yola çıktığını göz önüne aldığında. Pop şarkıcılarına vokal yapmasına gelince… “Onlar bize, biz onlara küstük bir zamanlar, bize çapulcu gibi bakıyorlardı, şimdi ihtiyaç duyuyorlar” diyecek kadar iddialı “Biz de rap müziği yaymak için bunu kullanıyoruz. Ama bir yere kadar. Yaptığı işe gönül vermiş başarılı isimlerle çalışıyoruz. Sözlerini anlayabilmek zor... Kelimeler birbirinin içinde yok olup gidiyor. Küfürlü. Sert. Başka türlüsü mümkün değil, rap’in ruhu bu. İş, Türkiye’ye gelince biraz karışık, öfke hâlâ var, ama sebebi flu. Kadın rap’çiler ise biraz daha sakin, biraz daha küfürsüz... Ayben bazen sinirini çıkarmak için rap yapıyor. Aziza A. parmakla gösteren sözleri sevmiyor. Sultana ise denge ve özgürlüğe inanıyor. Söylediklerinden özetle, rap eski politik söyleminden çok uzakta artık... İpek Özbey Fotoğraf: Vedat Arık AZİZA A. Berlin’de doğdu. Pek çok işte çalıştı, fotoğrafçılık, fizik terapistliği yaptı, plakçı şirketlerinde ne iş olsa el attı, satış elemanı olarak para kazandı. Bir gün bir arkadaşının müzik stüdyosuna uğradığında, sekreterlerinin hastalandığını ve ayrıldığını öğrendi. Yardım etmeyi önerdi. Sonra vokal olarak birkaç şarkının içine girdi. Bir gün “rap’çi kız” lazım dediler, şaka zannetti, ciddi olduklarını anladığında o bir “rap’çi kızdı”… Sonra söz yazmaya başladı. İlk albüm için iki haftada beş şarkı yazdı, “Demek içim doluymuş, dökmenin yolunu bulamıyormuşum” diyor… İçini dolduranlar, Almanya’da Türk kökenli biri olarak yaşamanın sıkıntıları. 1996’da çıkan ilk albümü “Zamanı Geldi” de Almanya’da yaşayan ikinci kuşak Türk kadınlarını anlattı. Ters çıkan bir resmi düzeltmek gibi gördü yaptığı işi, kendi yolunu bulduğunu düşündü. İlk albüm, üç yıl sürecek bir turnenin yolunu açtı. “Düşünsenize” diyor “Bir yanda Metallica, bir yanda biz, 90 bin kişinin önünde konser veriyoruz, rüya gibi”… Rap’in bir yaşam tarzı olduğuna inanıyor, rapçıların delidolu yaşadığını, onlar için sadece rap’in olduğunu, gece gündüz söz yazıp, yazdıklarını birbirleriyle değiş tokuş ettiklerini söylüyor… Onun seçimi yalnızlıktan yana. “Ben hiphopçılarla fazla birlikte değilim. Kendimi kapatmak istemiyorum. Sınırlarım yok, müzik yapıyorum, gördüklerimi anlatıyorum. Ama genellikle hepsi bir aradalar, gruplara ayrılırlar, bir grup diğerini sevmez. Onlara sorarsan, bizim işimiz, kültürümüz bu, böyle besleniyoruz diyorlar… Olabilir” diyor. Şarkı sözlerinde sıkça argo var. Peki, argo rap için vazgeçilmez mi? “Şart değil, ama sokak dilidir rap, argo gibi sokaktan gelir. Argo rap’e yakışır, güzel kullananlar olduğu gibi yersiz kullananlar da var” diye yanıtlıyor. Popçularla yapılan düetleri hatırlatıp, rap’in politik söylemden uzaklaşıp uzaklaşmadığını soruyorum. Rap’in sınırlarının olmadığına inanıyor, “Bütün işler piyasa olabiliyor. Caz da çok politikti, ama artık aşk, his olarak da kullanılabiliyor. Bazen ben bile sürekli politik sözleri dinlediğimde of biraz da hafif bir şey alsam, diyorum. Zaten parmakla gösteren sözleri de sevmiyorum. Bazı şeyleri eğlendirerek de anlatabilirsiniz”… Rap yapan birinin şöhreti yakalaması pek de zor değil. Aziza da onaylıyor, “İyiyse sahneye şak diye inebilir” diyor. Bu iniş, erkekler için kadınlardan daha kolay. Aziza ekliyor: “Çünkü aralarında dayanışma var, sırf arkadaşları olduğu için kötü bir rap’çiyi de aralarına alabiliyorlar”. Hâlâ Berlin’de yaşıyor Aziza A., bir radyo istasyonunda çalışıyor. Arada da oyunculuk, filmler için müzikler yapıyor. Yeni albüm hazırlığında, o yüzden Berlinİstanbul hattında bu aralar çok seyahat ediyor. Müziğini sevip sevmemeleriyle değil, kendisini dinleyip dinlememeleriyle ilgileniyor."Birileri bana kulak versin yeter" diyor. Fotoğraf: Uğur Demir Ayben, rap’in politik yanıyla ilgilenmiyor. “Benim yapacağım bir şey yok” diyor “Rap’imle insanların beynine bir şey sokamam. Ben sadece düşüncelerimi özgürce anlatabilmek, yeri geldiğinde sinirimi çıkarabilmek için rap yapıyorum. Bu bir yakarış müziği, rap eşittir özgürlük. Kimseye benzememek için çok uğraştım. Canımı sıkan konuları elbette ben de dile getiriyorum ama politik görmüyorum kendimi, belki ilerde yeri gelir, o da olur.” Yazdıkları genellikle kendi iç dünyasından yansıyanlar, ama sokaktan aldıkları da var, kadınlara laf atılması, taciz, tecavüz, yani kadınların ortak sorunları, bir de savaşlarda çocukların öldürülmesini kendine dert ediniyor. Yine de kendini kadınların sözcüsü olarak görmüyor, “Sözlerin kadın erkeği yok, haksızlıklar hepimiz için. Ben kendi rahatsızlıklarımı yazarım, bu bütün kadınların sorunu Bir tavrı olmalı, yoksa vokal yapmam, ama Tarkan’ı çok isterim”… İlk albümü tamamıyla rap olacak ama belki ikinci albümünde onun da şarkılarının içinden bir popçu geçebilir! “O daha iyisini yapmadığı sürece daha iyisi yoktur” diyecek kadar ağabeyine, yani Ceza’ya hayranlık duyuyor, mikrofon tutuşuna kadar onu takip ediyor. Ceza da kendi çektiği zorlukları çekmesin, özgürce, kendince bir şeyler yapsın, diye karışmıyormuş Ayben’e… Babası da dektekçisi, başında durup “Rap için söz yaz kızım” diyor, yeni albümleri takip ediyor. O, “rap camiasının da babası”... Ayben “Bu ne kadar şanslı olduğumu gösteriyor mu” diye soruyor. Müjdeyi verelim, albümü bir ay sonra raflarda yerini alacak… Ha, bir de ondan rap modasına uymasını beklemeyin, çünkü o müzik gibi kıyafetlerin de özgür olması gerektiğini düşünüyor… SULTANA Kayseri’den New York’a bir yolculuk Sultana’nınki… New York’a gidiş planlı değil. San Francisco’da yaşarken İçinde büyüttüğü müzik tutkusu onu New York’a taşımış. “Çünkü” diyor, “orası hip hop’ın atardamarı”. New York’ta, Pink Martini grubunun solistiyle arkadaş oluyor, bu ona hiphop ağırlıklı çalışan bir prodüksiyon şirketinin de kapılarını açıyor. Peki zor muydu, Kayseri’den kalkıp New York’lara gitmek, oradan star çıkmak… “Zorluklarla karşılaştığım, vazgeçme noktasına sürüklendiğim zamanlar oldu, ama sonuna kadar gittim” diye yanıtlıyor. Sultana’nın ilham kapıları açıldığında kelimeler de kolay dökülüyormuş ağzından, ama her zaman değil, “Moralim bozuk olduğunda bırakın söz yazmayı, konuşmak dahi istemem” diyor, yakınırcasına. Peki, yaptığı iş agresif, hatta isyankâr olmayı gerektirmiyor mu, yani içine kapanmak müziğin önünü kesmiyor mu? “Agresiflik konusu Amerika’da çok tartışıldı” diye yanıtlıyor. “Tutucu beyazlar rap müziği için agresiftir, dediler. Rap sanatçıları da kendilerini metal müziğini örnek vererek savundular. Bana gelince agresif değilim, ama tepkimi ortaya koymaktan çekinmem. Hayatta her şey ‘aman ne güzel’ değil, yanlışları da doğrular kadar açık ifade edebilmek, bence en güzel denge ve özgürlüktür. Bu özgürlüğe saygı duymak gerekir.” Düzgün bir Türkçesi var Sultana’nın, ama şarkı söylerken aksanı bozuluyor gibi. O bunu “ritim ve stil bunu gerektiriyor” diye açıklıyor. Müziğini dinleyen birinin “ne güzel” demesi, o ritme uyup kafa sallaması mutlu olmasına yetip de artıyor bile. “Çünkü” diyor “Üretmek zahmetli iş, göründüğü kadar kolay değil”. Rap modasına uyuyor mu, hayır! “Aslında feminen giyinmeyi seviyorum. Moda dergilerini alıp alışverişe giden tiplerden değilim, ama genelde keyfime göre giyinirim. Eskiden, mini çok giyerdim, şimdi pek giymiyorum, ama dekolteye de hayır diyemiyorum.”