Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 ŞUBAT 2005 / SAYI 987 Bana bir hay paketleyin, sade ölsun! Bugünün dünyasında birey kendi "ben"inin özgünlüğünü doğrulama ihtiyacı duyuyor. Bunun için ya eksiltmeler yapıyor, ya eklemeler... Ama her iki yöntem de bireyi bir pazara sokuyor. Çözüm üslup oluşturmakta... Ekrem Düzen Ç ok kaba bir hesapla; ilkçağları kölelerin, ortaçağları kullann, modern zamanları vatandaşların çağı olarak tanımlayabiliriz. Bu hesapla, hem küreselciliğin hem de küreselcilik karşıdığının yükselmeye başladığı yeni binyılımızı bireylerin çağı olarak adlandırsak yeridir. Yine de kitlesel bir tanımdan kurtulamayan bireylerin çağı! Modern zamanların sonlarından itibaren insanlara birey olmaları gerektiği söyleniyor. Işin tuhafı bu dayatma bambaşka bir nedenle gönüllü kabule dönüşüyor; çünkü birey olmak kişisel bir özgünlük oluşturmaya zahmetsiz bir zemin sunuyor. Bugünün dünyasında, içine doğduğumuz kültür coğrafyası bireyde, 'ben'inin özgünlüğünü doğrulamak, kendını taklit edılemez bırıctklığtne ınandırmak ihtiyacı oluşturuyor. Birey ancak kendi beni özgün, biricik olduğunda birey olabiliyor, kendine ve diğerlerine ancak bu şekilde değer verebiliyor. Bu dünyanın kişisi için bir cemaat üyesi olmak, kendi benliğini özgünleştirmeye hizmet etmediği sürece, çok ayıplanası bir durum. Milan Kundera, Ölümsüzlük'te. "ben"in biricikliğini geliştirmenin iki yöntemi olduğundan söz ediyor: Ekleme ve eksiltme yöntemi. Ekleme yönteminde kişi kendisine; benliğım daha görünür kılmak, kavranmasım daha kolaylaştırmak, ona btr kalınlık kazandırmak için ö'zdeşleşmeye çalıştığı yeni mtelıkler ekler hıç durmadan Kedi, köpek besliyorsanız, bir futbol takımı taraftarıysanız, bir sosyal kulüp üyesiyseniz, falan falan hobileriniz varsa, ketçap olmadan patates kızartması yemiyorsanız, soğuk duşa bayıhyorsanız, şapkasız sahneye çıkmıyorsanız ekleme yapıyorsunuz demektir. Siz ve bu ekleriniz aslında aynı şeyi, benliğinizi oluşturuyor, ona kendi "özgün" şek lini veriyor. Ekleme yönteminin tehlikesi, eklenen bu nıteliklenn ağırlığı altında benın özünü kaybetmesi ihtimali. SIFIRITÜKETME İHTİMALİ Eksiltme yönteminde ise kişi, asıl özüne erişebilmek için dıştan gelen ve ödünç alınmış ne varsa benliğinden çıkarıp atıyor. Bu yönteme ilişkin somut örnek vermek pek zor. Daha çok sadelik örnekleri verilebilir belki. Eksiltme yöntemi uygulayan kişi, kedi değil de köpek sahibi olmak yerine evcil hayvan sahibi olmayacak, şu futbol takımı değil de bu futbol takımı yerine takım tutmayacak, hobileri varsa bile çok görünür olmayacak, ketçap yerine domates rendeleyecek, soğuk duşun reklamını yapmak yerine sessizce ılık duş alacak, şapkasız dolaşabilecek, ama muhtemelen sahneye pek Yoga, reiki, çıkmayacak. Eksiltme yönteminin meditasyon... tehlikesi ise peş peşe gelen eksıltme Bütün bu lerle sı/ırı tüketme, benliği taşıya yöntemler cak malzeme bırakmama ihtiinsanın mali. eksiltmeci Eksiltme yöntemi bir sadeyöniine hitap leştirme işlemi olmakla bir ediyor... Ama likte var olanı kabul etme ya sadeleşmeyi da geleneksel olarak verili düşleyen birey olanla yetinme durumuyla kendini yine yani kanaatkârlıkla karıştırılbir pazarın mamalı. Eksiltme yöntemi de nihayet ki içinde şinin birey olmasını belirginleştiren, bubuluveriyor... nu benliğin sade kısmını kavrayarak gerçekleştirmeye çalışan bir yöntem. Yeni yüzyılda her geçen giin bırbırine daha çok benzeyen yüzler ortaya çıkıyor. Bireyler çağının kültür coğrafyası, ideolojik olarak, birbirine benzeyen yüzler arasından özgün bir yüzle sıyrılabilmeyi kolaylaştıran sayısız ekleme teknolojisi sunuyor. Bu fırsatları kullanarak, yoksa yaratarak, benliğin biricikliğini oluşturmayı birey olmanın ozu olarak öne sürüyor. Satın al ve sahip ol; yoksa sen bir hiçsin! Eksiltme yöntemiyle benliklerinin özüne erişme çabasındaki bireyler ise "herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak" kehanetinden kurtulmanın yollarını, eklemlı benliklerin henüz tam olarak dolduramadıkları dar ara sokaklarda arıyorlar. Kötü olan ve Kundera'nın da tüylerini ürpertmesi gereken gerçek o ki "paket sade benlik" programlan da piyasada artık iyiden iyiye yer etti. Eksiltmeci bireyler benliklerinden "pop", "moda", "trendy", "in" olanları çıkarırken bunların yerine sadelik, basitlik, yalınlık, azhk vaat eden alışkanlıkları ikame etmeye zorlanıyor. Günümüzün eksiltmeci bireyleri; yoga, meditasyon, reiki gibi HintUzakdoğu kökenli yöntemler tarafından kuşatılmış durumda. Bu yöntemler, hazır mamuller satın alarak cafcaflı bir dış dünya dekore etmeyi değil, üzerinde emek harcayarak şık, fakat sade bir iç dünya ımal etmeyi öneriyor. tşin ironik tarafı, bu yöntemlerın de kurslar, seminerler, eğitünler yoluyla satın alınması... YENİ PAZARLARA DOĞRU... Batı'da; Afrika kökenli büyücülük, Asya kökenli şamanist ve Amerika kökenli Kızılderili öğretileri, şehirli insanın hayatına kurslar ve seminerler yoluyla hızla sokuluyor. Yakında bu tür öğretileri buralarda da göreceğimize şüphe yok, çünkü yeni bir ticaret alanı olarak "Paranın ne önemi var, mühım olan iç güzelliği" diyen bir kısım müteşebbısin iştahını ka . bartıyor. Bu türden girişimler asıl olarak. / şu sloganı pazarlıyor: "Dış dünya yapaydır, aslolan içtir; o halde hep beraber içimize dönelim; ama içimize dönerken lütfen şu şu şu yollardan gidelım; asistanlarımız ücreti kolayca ödeyebilmeniz için size her türlü kolaylığı sağlayacaktır!" Bu gidişle, eklemsiz olmasıhedeflenen bir benlik bile, ancak bu tür bir eklemle elde edilebilecek. Nihai olarak ise, hangi yöntemle olursa olsun, böylece oluşturulmuş bir benliğin özgünluğü çok su götürecek. Çıkış yok gibi görunüyor. Olsa olsa yine kişisel olmaktan kurtulamayacak bir yoldan söz etmek mümkün olabilir. Bu yol, "üslup". Kişisel üslup, ekleme yönteminin ağırlığı altında benliğin özünün ezilmesini de eksiltme yönteminin havasızlığında benliğin boğulmasını da dengeleyebilir. Dahası var: Yine çok kaba bir hesapla, diğer tarih devirlerinde de benlikleri benlik yapan unsur üsluptu. Köle, kul ya da vatandaş çağlarında da benlikler vardı. Birey oldukları için değil, kendi üsluplarını oluşturabilmiş, çağlarıyla kendileri olma arasında bir denge sağlayabilmiş oldukları için. Anlamlı olan, sadece tarıhsel figürler ya da doğuştan "soylu"lar arasında değil, aynı evin içinde ya da oturduğumuz mahallede de bu özgün benliklerin bulunabiliyor olması. Birey etme teknolojilerinin salvosu; köle, kul ya da vatandaş etme stratejilerinin salvolarından daha ağır olabilir. Ama kişinin elinde üslup silahı oldukça, kendısi olma ihtimali de daima var olacak. Değilse, yeryüzünde her türlü muhalefetin sonu gelmiş demektir. • ekremd@sabanciuniv.edu Not: Italıkler, Mılan Kundera'nın Olümsüzlük kıtabından ahnmıştır. AN Poyrazoğlu Oyuncu En büyük hatanız nedir? Zaman zaman kendi hatalarımı sürade görememek. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? Sağlığının bozulması. Hayattaki en büyük keyfiniz nedir? Tiyatroda oynamak. En sevdiğiniz yazar kim? Shakespeare. En sevdiğiniz film/yönetmen? Amarcord, Fellini En büyük aşk hikâyesi kimlerinki? Şu anda yazdığım mavi noktalı elbise oyununda geçen aşk hikâyesi. Sizi en çok güldüren şey nedir? Insanlarda bazı hayvanların davranış biçimlerini görmek, bazı hayvanlarda da ınsana benzer yanlar keşfetmek. Sizin için en büyük mutsuzluk? Mesleğimi bırakmak zorunda kalmak. Bir hayvan olsaydınız, ne olurdunuz? Gezgin bir hayvan olurdum, örneğin leylek. En çok yaşamak istediğiniz şehir? Istanbul ya da Paris arasında seçim yapamıyorum. Yangında kurtaracağınız ilk üç şey nedir? Sevgilim, kitaplanm ve kuklalarım. Bir hayali kahraman olsaydınız kim olurdunuz? Niye? Ten Ten. Çocukken Ten Ten okuyarak büyüdüm, Fransızcayı da oradan öğrendim. Sizi en çok tedirgin eden ve en beğendiğiniz özelliğiniz? Başıma ne gelir diye düşünmeden âşık olmak hem sevdiğim hem de tedirgin eden özelliğim. Sizin için affedilemeyecek hata nedir? Öyle bir hata yok. Insani olan hiç bir şey benim yabancım değil. Sahip olduğunuz en değerli şey? Bilgım, deneyimim. Hangi sıklıkta yalan söylersiniz ve hangi durumlarda? Günde 23 kere. Mesleki zorunluluklardan dolayı. Gönül işlerinden dolayı da beyaz yalanlar söylemek zorunda kalıyorum. Bunlar minik, bir arada yaşamak için her evde var olan yalanlar. Güncel olaylar içinde yakın zamanda sizi en çok üzen olay nedir? Tsunami ve Türkiye'deki işkence olayları. Dünya gündemindeki ya da hayatınızdaki bir olayı değiştirme şansınız olsaydı, neyi değiştirmek isterdiniz? Ekonomik düzeni az kazananların, çalışanların lehine değiştirmek isterdim. Ve bir de insanların kültürel bakışını. Daha hoşgörülü bir dünya, toplum yaratabilmek, savaşları durdurabilmek isterdim. Hayata gelirken seçme şansınız olsaydı, ne olmak isterdiniz? Gene böyle olurdum. Eğlenerek yaşıyor ve çalışıyorum. Mutluluğun bir durak olmadığım, oraya gelince inilmediğinı biliyorum. Dünyadan gelip geçmenin, bu yolculuğun adının muduluk olduğunun bilincindeyim. En sık kullandığınız kelime nedir? Aman ha, hadi ya.