25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 OCAK 2005 / SAYI 982 Zekâ evliliğe yeter mi? LALE MANSUR Oy uncu Evliliği "başarıyla" sürdürmek tek başına zekâyı ölçmeye yeter mi? Ya da zekâ tek başına evliliği sürdürmeye yeter mi? Evlilikte, birlikteliklerde pek çok faktör var, bencil misin, uyumlu musun ve benzeri. Benim şimdiye kadar birlikte olduğum hiç kimse ve tanıdığ ım hiç kirnsenin böyle bir talebi olmadı. Yani "aptal olsun", "kafa ütülemesin", "her şeye karışmasın" demediler, hatta tam tersi geçerli. Sonuçta insan hayat arkadaşı seçerken birlikte bakacağı, aynı dili konuşacağı, zorlukları birlikte göğüsleyeceği birini seçer. Aslına bakarsanız bu tür şeyleri daha çok dizilerde görüyoruz, ama onlar da ne derece gerçeği yansıtıyor bilemem. Sonuçta bugün Türkiye'de hâlâ kız çocuklarını okula göndermemekte direnen aileler var. Bunun nedeni de kadınları baskı altında tutmak. Ama bunun da zekâyla ilişkisi yok. Ne söylerse söylesin, ben yürürüm... LEYLASANI SatışElemanı Ben 18 yaşımdan beri hep çalıştım, 13 yıllık evliliğimiz boyunca da eşimden çorap parası bile almadım. Hep kendi ayaklarımın üstünde durdum, hatta bazen onun ayakları bile oldum. Yani onun ayakta kalmasını da sağladım. Gençliğimden beri de buna inamyorum, böyle yaşıyorum. Görev paylaşımı denen şeye de inanmıyorum. Kimin işi yoksa yapılması gerekeni yapar. Eşim evliliğimizin ilk ydlarında, eve geldiğimde "Kapıyı açan kadın göremedik" diyordu. O erken eve geliyordu, bcnim mesai saatlerim akşamın dokuzunu bulabiliyordu. Onun bu beklentisinin kaynağı da annesi tabii. Annesi çahşmayan bir kadın ve o eve geldiğinde kapıda karşılıyor. Benim annem de erkek kardeşime hizmet ederdi. Ona başka bana başka Herkes kaldırabileceği yükü omuzlar! ARZU C U R "AyşegülBoşanıyor" kitabımn yazarı Sen otuz ytl uğraş, onca emek, onca paradan sonra bula bula bunu bul, olacak şey mi? Bunu hangi kadına sorsalar şu cevabı alırlardı: "Sıradan erkekler kendilcrinden sadece daha az zeki değil, aynı zamanda daha yoksul, daha başarısız, daha kısa boylu, daha beceriksiz, daha şusuz, daha busuz kadınlarla evlenmeyi tercih eder, kadınlarsa tam tersini. Herkes kaldırabileceği yükü omuzlar çünkü!" Ben de bunu diyerek burnumu havaya dikmeyi çok isterdim, ama bu kadar basit değil sanırım. Bu işte erkeklerin olduğu kadar kadınlann da rolü var. Toplumca erkeğin eşine en az bir beden büyük olmasını bekliyoruz. Örneğin ben kitabımda Ayşegül'ü bir taksiciye âşık ettiğim için kadmlardan eleştiri aldım, erkeklerden değil! Diğer yandan evlilik de bir çeşit ortaklıksa eğer "Ben bu ortaklığa daha çok katma değer sağlayacağım, karşı taraf ille de daha azını katsın" diyen bir ortağın "daha zeki" bulunduğu bir zekâ testi, ne tür bir zekâdan bahsediyor olabilir. Tam olarak bilemiyorum! Neyse ki devir değişiyor. Bu araştırma otuz yıl önce çocuk olan insanlar üzerindeki sonuçları veriyor bize. Eminim, bugün başlayıp otuz yıl sonra sonuçlanacak benzer bir araştırma çok farklı sonuçlar verecektir. Çünkü devir değişti. E, tabii erkekler de değişti. Kadınlar ise değişmek ne kelime, devrim gerçekleştiriyorlar bence hayatlarında. Ama her şey zamanla... davranırdı. Ama ben buna bakıp "Ben de eşime hizmet edeyim" ana fikrini çıkarmadım. Bunda babamın da etkisi vardı. Çünkü babam, kendi işini kendi yapan bir erkekti. Onu annesi öyle yetiştirmişti. Annem ise tersi bir eğitimden geliyordu. Insanın yaşı ilerledikçe bazen "akıllı" bir kadın olsaydım, kocam da çok para kazanıp bana baksaydı diyebiliyor, buna özenebiliyor. Ama "akıllı kadın" olmak için hem bu yönde eğitilmen hem de bunu ıçıne sindirnıen gerek. Benim şoförlü, aşçılı yaşantısı olan, kocası genel müdür arkadaşlarım var ve eşleri kendilerinden banyoda sırtını keselemesini, banyonun kapısında havluyla bcklcmcsini istiyor. Bu da işin öbür yüzü. Çok para kazansa da kazanamasa da erkek, senden hep ona hizmet etmeni bekliyor. Bence burada çözüm, o ne söylerse söylesin, yürümek. Benim eşim artık söylenmiyor. Yani sağlam duracaksın. Karışındaki de buna zamanla alışıyor. Işi inada bindirmeden, "Bak giysin orada duruyor, gidip alabilirsin" diyerek, yeri gelince gülerek kişilik çatışması haline getirmeden çözüm üretilebilir. Aksi durumda zaten evlilik bitiyor. Zeki ol, ama belli etme SEMİRE KAYAHAN Yönetıd Bütün dünyada ataerkil sistem cgemen, ama Türkiye'de toplumun yapısı biraz daha farklı sanırım. Biz çocuklarımızı doğdııklarından itibaren, "Sen erkeksin, annen sana emanct, kardeşin sana emanet" diye şartlıyoruz. Erkek çocuklara sürekli "Sen evin erkeğisin, evin hâkimisin" diyoruz. Böyle olunca erkek de evin içinde hâkimiyet kurmak ve bunu sürdürmek istiyor. Başka kadınlann başarılarını takdir etseler, onları beğenscler de sıra eşlerine gelince buna tahammülleri yok. Kadın da kendi ayakları üzerinde duruyor, kendi hayatını yaşamak istiyorsa sorun çıkıyor. Erkekler, zeki olsa da bunu belli etmeyen, hayatın her alanında erkeğe muhtaç rolü oynayan kadınları tercih ediyorlar. Yani egolarını tatmin etmek istiyorlar. Kadın güçlü olunca buna izin vermiyor ve kişilik çatışması başlıyor. Erkek kendi işinde başanlı da olsa "Eşim de başanlı olsun" demiyor. Özellikle de kendi alanı söz konusuysa. Yani kadm başka bir alanda ya da toplumun "bir basamak aşağıda" gördüğü bir alanda başarı gösterebilir. Bu yüzden başarılı kadınlann arkasında ya silik erkekler olııyor ya da hiç erkek olmuyor! Adıyaman'da yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak isterim. Şoförümün eşi ve annesi ısrarla beni eve çağırdılar. Evde koeaman bir Tansu Çiller fotoğrafı vardı. Bir süre sohbet ettikten sonra DYP'li olup olmadıklarını sordum. Kadın, "Ben DYP ralan bilmem. Bizim kocalarımız yıllarca saçı uzun aklı kısa diye bizi istediklcri gibi kullandılar. Tarlaya git dedıler, gittik çalıştık. Doğur, dediler doğurduk. Bak, dediler baktık. Bunlara karşılık verecek ne fikrimiz ne dc gücümüz vardı. Ama bir saçı uzun, aklı kısa çıktı. Bütün erkeklcri peşine taktı, yönetiyor. Işte onun için fotoğrafını koydum eve. Siz de Istanbul'dan gelmişsiniz, yöneticiymişsiniz. Sizi ağırlamak, tanışmak istedik" dedi. Işte bu bcnim için çok önemliydi. Erkekler öğrenim bitince eğitimin de bittiğini sanıyorlar. Oysa kadınlar, daha cesur, değişmeye açık ve gelişmeye istekli. Özellikle son on yılda kadınlar büyük yol aldı ve bu hızlanarak süreceğe benziyor. Artık kimse Marilyn Monroe aramıyor Özgürlük korkusu HAKKI MATARACI hletmed Kişisel olarak, hem ekonomik hem de ruhsal olarak kendi ayakları üzerinde duran kadınları tercih ederim. Bence zeki kadının tanımı da budur ve bu hem kadını özgürleştirir hem de ilişkinin sağlıklı olmasını sağlar. Ama genele baktığımda erkeklerin korku ve zayıflıklarından kaynaklanan bir "güç oyunu" görüyorum. Erkekte baskın olan sahiplenme duygusu. Bunu "Gerekirse eve ekmeği de ben getiririm, sen evde otur" demeye vardırabiliyor. Bunun temelinde erkeğin özgür olmaması yatıyor. Kendini zayıf hissederken karşısına güçlü bir kadın çıkınca sorun çıkarıyor ve onu da aşağı çekmeye çalışıyor. Kadınlar erkekler çok özgür de kendileri baskı altmda sanıyorlar. Buna katılmıyorum. Çünkü Türkiye'de erkeklerin başını alıp gitmek gibi bir ufku yok. Buna olanakları var, ama kullanmak cesaretleri yok. Buna "özgürlük korkusu" da diyebiliriz. Erkekler kendi efendiliklerinin kölesiler. Onun için hiçbir yere gidemezler, gidemedikleri için de efendiliklerini koruyacak ortam yaratırlar. Kısacası erkek kollarmı açıp kadının gelip sinesine yanaşmasını, orada kalmasını bekler. Bu ona zayıflığını unutturur. Karşısında güçlü, ne istediğini bilen kadm görünce ezberi bozulur, ne yapacağını bilemez. Prof. Dr. HASAN YAZICI Akademısyen Bu araştırma ne kadar bilimsel belli değil öncelikle. Söylendiğine göre 30 yıl sürmüş, ama bence 300 yılda yapılmış olsa da fark etmez. Böyle bir gerçeklik olduğuna inanmıyorum. Ayrıca bu zekâyı kim hangi ölçütlere dayanarak ölçüyor da eş seçiyor, bu da belirsiz. Eşlerden biri diğerini kandırmıyorsa eğer, böyle bir şey söz konusıı olamaz. Yani bu ölçülemez. Yani ancak sen karşındakinden "daha az zekiymiş" gibi yapabilirsin. Kişisel olarak konuştuğum tartıştığım insanın benden daha zeki olmasından daha keyifli bir şey olamayacağını düşünüyorum. Ayrıca zeki insanlar her zaman daha eğlenceli olurlar. Ben de bu özelüği ararım ve isterim. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Bence bunlar MarUyn Monroe filmlerinde kaldı. Öyle aptal sarışın diye bir şey yok artık. Bunu arayan erkek olduğuna da inanmıyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear