25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 AĞUSTOS 2004 / SAYI 961 ÖLÜMÜNÜN104.YILI Herkesin bir Niçe'si var... Ali Deniz Uslu n çok tartışdan, en çok yorumlanıp defalarca yeniden yaratılan bir felsefeci Freidrich Wilhelm Nietzsche (Niçe). Onu bütün bir felsefe tarihi içinde, kendisinden öncekilerle birlikte değerlendirenler de var elbette, ama ayaküstü tartışmaların sık verilen referansı. Kimisi "iistinsan"ını, kimisi "kadına giderken kırbaç götürmeyi unutma" sözünü cımbızla çekip, istediği yerde, istediği zaman kullanıyor. 25 Ağustos Nietzsche'nin 104. ölüm yıldönümü. Yaşam öyküsünün ve düşüncelerinin arasında dolaştık, bir gazete yazısının sınırları el verdiği ölçüde... 1844 senesinin 15 Ekimi'nde Almanya'nın Leibzig kentinin güneybatısında kalan Saksonya'da, bir Prusya kasabası olan Röcken'de doğan Nietzsche, soylu Protestan bir aileden gelen papaz baba (Protestan) ile Alman annenin iki çocuğundan biriydi. îsmini Prusya Kralı Friedrich Wilhem'den aldı, çünkü onunla aynı gün doğmuştu. Babası öldüğünde « Nietzsche 5 yaşındaydı, çocukluğunu annesi, kız kardeşi ve Adı ve provokatlf yakın akrabaları ile, yani tamacümlelerl hayatla llglll men kadınların bulunduğu bir ortamda geçirdi. lleride yazılaher tartışmada rında bu ortamdan bahsedecekti ve muhtemelen kadınlar dlllendlrllen Nletzsche hakkındaki düşünceleri bu dö(Nlço) 104yılönce, nemde şekillenmeye başlamıştı. Öğrenim hayatını da bir süre 25 Ağustos'ta bu kadınların aldığı kararlar ölmüştü. Aslında ona yönlendirdi. Papaz olması isteniyordu. 1859'da burs kazanadalr söz söyleyen rak papaz yetiştirmek konusunherkes "kendl bildlğlnl da ün salan "Pforta" isimli okula başladı. Eski Yunan kültürüokuyor" ve ne olan ilgisi iyice arttı. Tarihe de ilgi duyuyordu, Ingilizce ve Nletzsche'nln felsefl Ibranice öğrendi. îçine kapadertlerl göz ardı nıku, yalnızlık duygusu ile hayatı, inançlan ve dini sorgula•dlllyor... maya başladı. Sadece çok beğendiği, kendince seçkin saydığı bir grup insanla arkadaşlık kurdu.1864 Ekimi'ne gelindiğinde teoloji ve filoloji okumak üzere Bonn Üniversitesi'ne kaydını yaptırdı, ancak bir yıl dayanabildi,filolojihocasının peşinden Leibzig Üniversitesi'ne geçti. Yine bu dönemde, yazılanndan ve söylemlerinden çok etkilendiğini söylediği Schopenhauer ile tanıştı ve verimli bir dostluk kurdu. (Nietzsche yazım dilini ve anlatım tarzını da ona yaklaştırmaya çabşacaktı.) Sürekli okuyarak kendini besleyen Nietzsche, Kant'ı özellikle irdeledi. Zaman zaman Kant'a karşı eleştirüer de yaptı. Farklı düşünceleri de inceledikten sonra teolojiye karşı olumsuz görüşler benimsedi ve felsefenin teolojiyle olan ilişkisinin kesin sımrlarla ayrılması görüşünü savunmaya başladı. 1868'de ileride hem çok sevip hem de çok eleştireceği Richard Wagner ile dostluk kurdu. Yine bu zamanlarda doktorasını henüz tamamlamamasına rağmen Basel Üniversitesi Filoloji Bölümü'ne öğretim üyesi olarak atandı. Bu göreve getirildiğinde sadece 25 yaşındaydı... COSİMA VE SALOME... Nietzsche 1870 yılının Ağustos ayında FransaAlmanya savaşı çıkınca, üniversitedeki görevine ara vererek gönüllü olarak sıhhiye eri oldu. Savaş ortamına fazla dayanamadı ve sağhğı bozulunca iki ay içinde Basel'e geri dönmek zorunda kaldı. Savaşın etkisi ileriki dönemlerde şiddetli baş ağrıları olarak ortaya çıkacaktı. Kendini toparladıktan sonra 1872'de, "Müziğin Tininden Tragedyanın Doğuşu"nu yayımladı. Bu dönemde Wagner ile iyi ilişkiler içindeydi. Bazı kaynaklar Nietzsche'nin, Wagner'in karısı Cosima'a âşık olduğunu yazar. Ancak 1876'da birlikte gittikleri, Beyrut Tiyatrosu'nun temel atma töreni sırasında araları bozuldu. Buna sebep Wagner'in konuşması sırasında nasyonalizme övgüler yağdırmasıydı, dostlukları büyük oranda yaralandı. Bu süre zarfında Nietzsche'nin sağlık sorunlan da sıklaştı, Basel Üniversitesi'ndeki görevine bir yıl ara verdi. 1878 yılında "Human, All Too Human Insanca Pek tnsanca"yı yayımladı. Metafizik düşünceyi eleştiren bu eser Wagner ile sallantıda olan ilişkilerini iyice çıkmaza soktu. Inzivaya çekilen Nietzsche bundan sonraki on yılda gezgin bir hayat yaşadı. Hayatında dönüm noktası olan bir olay da 1882 yılı Nisanı'nda Roma'ya gitmesiyle yaşandı. Lou Salome ile tanıştı. Salome isimli genç kız kısa sürede Nietzsche'nin düşüncelerinin ateşli bir savunucusu oldu. Daha sonraları Nietzsche Salome'ye evlenme teklif edecek, ama reddedilecekti. Nietzsche, lou Salome ve Paul Ree üçlü bir ev hayatı sürdürmeye başladılar. Bu sıra dışı dostluk aşkın gerilimlerine rağmen bozulmadı ve uzun bir süre böyle devam etti. Tüm bunlar olurken 1882 18831884'te "Böyle Buyurdu Zerdüşt"ün bölümleri yayımlandı. NİETZSCHE'NİN ALACAKARANLIĞI "Böyle Buyurdu Zerdüşt"ün ardından verimli bir yaratım sürecine giren Nietzsche; "lyinin ve Kötünün Ötesinde", "Ahlakın Soykütüğü Üzerine", "Wagner'e Karşı Nietzsche", "Deccal Hıristiyanlığa Lanet", "Putların Alacakaranlığı"nı yayımladı. Bu dönemin ardından 1889'da, Torino'da bir sinir krizi geçirdi ve sokak ortasında kırbaçlanan yaşlı bir atın boynuna sarılarak ağlamaya başladı. Zihni kapandı, doktorlar "ileri derece yeti yitimi" teşhisini koydu. Bu olaydan sonra düşünsel anlamda Nietzsche biterken yüzyıllarca sorgulanacak olan Nietzsche fenomeni başladı. 10 yıl süren bu karanlık dönemde Nietzsche hiçbir bilinçli tepki göstermedi ve kendi alacakaranlığında ölümü bekledi. Ona annesi ve kızkardeşi baktı. 25 Ağustos 1900'de öldüğünde en az yayımladıkları kadar yarım kalan eserleri vardı. Kız kardeşi bu çalışmaları topladı ve yayıma hazırladı, ancak değişiklikler yapıldığı ve üstünde oynamalarm olduğu iddia edildi. NİETZSCHE'Yİ ÇÖZÜMLEMEK Yüzyıl sonrasma yazmak amacını taşıyan bir düşünürün kendi çağında takdir toplamasının zor olduğu çok açık. Ancak günümüzde de Nietzsche'yi okuyup deşifre etmek okuyucunun algısına kalıyor. Simgeler kullanıp sözcüklere farkh anlamlar yükleyen filozof beraberinde yorum sorunlarını da getiriyor. Bu filozofun geçmişte de hiç ait olmadığı birçok ideolojiyle beraber anılmasına da sebep oldu. "Üstinsan" öğretisi onun bir faşist olduğu görüşüne kadar taşındı. Bugün birçok kişi için hâlâ bunu ifade ediyor ve işin tuhafı Nietzsche yaşadığı dönemde bu tarz anlayışların tam karşıtında yer almış, ırkçı ve milliyetçi söylemlere karşı durmuştu. En çok eleştirdiği Hıristiyanlık için "acımanın dini" diyen Nietzsche, Hıristiyanlığa ait tüm değerlere acımasızca saldınrken "Isa DüşmanıDeccal" kitabı çok uzun bir süre sansürlenmiş ve tam baskısı bu yüzyılın son çeyreğine kadar yapılamamıştı. Nihilizmi var olan tüm yanlış değerleri hiçe saymak anlamında kullanan filozof, bu düşüncesini o günkü değerlerin yanlış ve kokuşmuş olduğundan dem vurarak savunmuştu. Bu kavram yaşanan anlamsızlıklara ve amaçsızlıklara karşı bir tepkiydi. Bu kavram da algıda tam olarak yerini alamamış ve doğruyanlış tüm değerlere söylendiği varsayılarak ortaya koca bir hiçlik tablosu çıkarmıştı. Nietzsche'de ise yozlaşan ahlaka, utanılması gereken gerçeklere ve yine toplumun üstün kabul ettiği değerlere karşı yeniden yapılandırma adına yaptığı yıkıcı bir saldırıydı. "Böyle Buyurdu Zerdüşt"te, Zerdüşt'ün pazar yerinde dünyaya Tanrı'nın öldüğünü ve kiliselerin onun mezarmdan başka bir şey olmadığını haykınrken aslında yozlaşan Hıristiyanlık değerlerine ve "insan kokteyli" dediği Avrupa insanına sövmüştü. Ahlak eleştirisini yaparken de nihiJist tavrıyla, Tann'yı kullanmışü. Burada da Tann aslında Hıristiyan değerlerinin tümüydü. Ayrıca metafizik düşüncenin büimin ilerlemesine karşı en büyük darbeyi vurduğunu da savunmuştu. "însan Tanrı'nın bir hatası mıdır? Yoksa Tann mı insanın hatası?" sözü insanların kendilerine sormaya çekindiği bir soruydu. Gerçek bir dil ustası olan Nietzsche'nin yazılarında zaman zaman jgözlemlenen büyük çelişkilerin kendine en ağır sorulan hiç çekinmeden sorup tekrar tekrar eevaplamasından kaynaklandığı düşünülebilir. Nietzsche'nin ölümünün üstünden bir asırdan fazla zaman geçti. Kendisinin de söylediği gibi bizler, bunca zaman sonra hâlâ onu konuşuyor, tartışıyor ve çözümlemeye çalışıyoruz. Onun istediği gerçek okurlar bizler miyiz bilinmez, ama önümüzdeki yüzyıllarda da Nietzsche insanların kafalarını kanştırmaya, onlan düşünmeye zorlayıp sorulmayanı sordurmaya devam edecek. 9) E Desen: Hakan Çelik BAŞKENT GÜNLERİ Çağdaş kızlara selam JrlekimOglU elamlamak değil kucaklamak istiyorum hepsini. Ama en çok Türkan Saylan'ı bağnma basıyorum. Düşler gerçekleşti, tasarılar yasalaştı. Türkan Saylan karanlıkta ışığını hissettiren bir kadın olarak yerleşti yaşama. Artık içimizden gibi sesleniyor Türk kızlarına. Işığını yansıtarak, dalga dalga yayıhyor yaşamımıza. Günden geceye, geceden sabaha, sabahtan yeni sabahlara ve yeni bir yaşama uyanıyoruz. Ayşe Kulin'in yazdığı "Kardelenler" kitabı çağdaş Türkiye'nin çağdaş kızlarına sesleniyor. Gülümseyerek okudum. Sevinçle parladı gözlerim. Belli duygulan yeniden yaşamanrn sevinciyle çağdaş kızlanmıza yeni bir seslenişin güzelliğini yaşadım. Kardelenleri biliyorsunuz. Karanlıkta ışıktan bir duman gibi yerleşiyor gözlerime. Işığını hissettiriyor. Duman gibi, şiir gibi, aşk gibi, sevda gibi bir kucaklaşma yaşıyoruz bir an. Sonra anlar uzuyor. Kardelenin sıcaklığı yayıhyor günümüzesabahımıza. Gerçeğini de böyle güzel yaşıyoruz. Okurken kardelenler açıyor düşüncemde. Ayşe Kulin'le birlikte kardelenler arasında dolaşıyoruz. Çağdaş Türk kızlarına eşlik ediyoruz. Gözümüze çarpan güzellikleri de mediyoruz. Gözlerimiz kamaşıyor. Sahiplendiğimiz güzellikleri yeniden yaşıyoruz. Anadolu illerinde yaşanan dramı yeniden hissediyoruz. Ülkemizin çağdaş kızlarıyla yeniden yol alıyoruz var gücümüzle. Amacımız belli. Kardelenler, çiçeğin doğasını yaşatıyor bize. Karakışın iyi günlerinde ak tomurcuklar çiçekliyor dalları. Tomurcuklar çiçeğe dönüşüyor giderek. Ağaçlarda çiçeklerle ağarıyor doğamız. Ayşe Kulin'in kitabında beyaz halaylar çekiliyor. Ağaçlar, dallar yeşermiyor aklaşıyor nerdeyse. Ak günlere selam yolluyoruz. Ama o yandan haber yok henüz! Selamın karşılığı değil beklentimiz. Ak günlerin sevincini yeteri kadar hissediyor, gelecek günleri gözlerimiz kamaşarak selamlıyoruz. Bir de kar delmeden çiçeklenen doğal bir ayncalık var kardelenlerin yaşammda. Çiçeklerinde bahar var. Ama baharı nasıl yaşıyorlar? Buz gibi donarak değil. Dallardaki baharı simgeleyerek. *** Sevgili Okurlar, Bu yazıyı sona erdirirken değişik kardelenler dolanıyor kalemime. Kardelen haberler de yoğunlaşıyor giderek. Ufukta güzel olaylar var. Kars'ta yapılacak festival bir örnek buna. Yıllarca beslenen özlem dinecek bu festivalle. Dans ve bale gösterilerine sahne olacak serhat şehri Kars. Tarihimizle, coğrafyamızla güzel bir kucaklaşma. Son günlerde barışa dönük sanat olaylan çok yer alıyor basınımızda. Bu yazı da yeterli bir uyarı olur diye umutlanıyorum. Başka bir umudum da var. Örneğin Kars'ta gerçekleşen kültürel ve ağaçlar, dallar var! Doğasına, coğrafyasma çok yakışıyor. Bir dalda kar taneleri gibi tertemiz güzellik sergiliyor. Doğadaki üretkenliğe beyaz bir selam gibi. Gözümüzde ak damlalar, yaşamımızda ak günlerin çağnşımıyla sesleniyor bize. Bu ses içimizde yankılanıyor her gün, her an. Ancak sanatsal etkinUkler. Amaçlan, içerikleri açısından büyük önem taşıyor. Belki biliyorsunuz, ilk opera Kars'ta açıldı Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında. Bu festival de ondan bir uzantı bence. Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu'nun yürekten çabalanyla oluştu bu birliktelik. Bu işbirliği değişik dallarda güzel ürünler verdi sonra. Şimdilerde Kars operalar, konserler, oyunlar ve danslarla renklenerek toplumsal birlikteliği özetleyen bir dönem yaşıyor. Sevgili Okurlanm, Beni tanıyorsunuz. Karamsarlığı sevmem. Ufukta güzel olaylar görmeye çalışırım. Karamsar olaylara pek kulak asmam. Güzel umutlanmız bu selamla gerçekleşecek. Kardelenleri yan yana getirecek yakın günlerde. Kars'ta yaşadıklanmız gibi... •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear