21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

AĞUSTOS 2004 / SAYI958 sriyi seyrederken, kendisindeki önüne geçilemeecek bir dans tutkusu olduğunun farkına vardı. 'c gerçek dans gösterisine, Madrid'de bir bayan amenko dansçısı tarafından keşfedildiği yer olan lircus Price'da çıktı. Dansa başlayış nedeni öncelikle karnını doyurıaktı. Onun zamanında yoksul olan çocukların şağı yukarı üç kurtuluş yolu vardı. Boğa güreşçiği ya da boksörlük yaparak hayatını ortaya koyıak, veya dansçı olmak. Önce özel bir dans okuında derse başlayan Gades daha sonra içindeki )humları atan dönemin ünlü siması Pilar Loez'den ders aldı. 1963 'te kurduğu "Compagnie »ntonio Gades" ile Franco döneminde özellikle >panya dışında çalışıyor, ama Ispanya'da rejime arşı yapılan gösterileri de kaçırmıyordu. Frano'nun faşist îspanyası'nda, flamenkonun içini oşaltarak statükonun hizmetine sokanlarla arana, sahnedeki kişilikli duruşuyla çok kalın bir zgi çekti. Franco'nun ölümünden sonra bir süre lusal baletlerin başkanlığını yaptı. Ancak kısa sü: sonra kendi projeleri dahilinde çalışmayı tercih ti. Kariyerinin nasıl başladığını soranlara" damarlarımda sanat değil, açhktan oluşmuş bir kansızlık dolaşıyordu" ya da "fakir insanlar o dönemde sadece boğa güreşçisi olarak ya da dans ederek bir yere varabiliyorlardı" türündenyanıtlarveriyordu. Gades, özellikle Ispanyol sinema yönetmeni Carlos Saura ile birlikte yaptığı" KanJı Düğün"," Carmen " ve "Kanlı Aşk" gibi filmlerden sonra ismini sıklıkla duyurdu. Saura ile birlikte yaptıklan işler için Gades daha sonra " Adeta îspanyol müzikalini yarattık" demişti. 80'li yılların başında flamenkonun dünya çapında yayılmasına neden oldu. Ancak o dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerini mucizevi dansları ile büyülemekle yetinrnedi; on lara örgütlü mücadele içindeki sanatın, nasıl yoksulluğun üzerindeki karabasanı kaldırabileceğini anlattı. Bu sanatın estetiğini ortaya koydu. Sanatının üstünde parlayan sınıf mücadelelerinin şavkına işaret etti. Son düşü Don Kişot'u sahnelemekti, ama olmadı... KÜL VE TOPRAK Gades, Fidel Castro'nun dostu bir komünist olarak yaşadı ve öldü. Katalan Komünist Partisi'ni ve Ispanya işçi sınıfının mücadelesini ölene kadar maddi ve manevi açıdan destekledi. Gades yıllardır umutsuz bir hastalığın pençesinde kıvrandı; mide, bağırsak ve ciğer kanseriydi. Bir buçuk ay önce Havana'ya uçarak Castro'dan en büyük devrim nişanını alan Gades, ölümünden lOgünönceRaulCastro'ya yazdığı mektupta "Küllerime iyi bakın. Sen, komünizmin en iyi temsilcisisin. Benim acım, komünizme daha fazla hizmetedemedenölmek" diyordu. Ölümünün ardından isteği üzerine külleri ile dolu olan bir çömlek, üç kız çocuğuyla birlikte Havana'ya giden eşi tarafından Küba ordusunun düzenlediği askeri törenle yetkililere teslim edildi. Gades'in külleri, Castro'nun 1959 Devrimi'nde Sierra Maestra Dağları'nda hayatlannı kaybeden gerillalar için yaptırdığı anıt mezara konulacak.« • . j www.yatas.com.tr VVorldcard'ınız varsa dilediğiniz Yataş ürünü nakit fiyatına i7 ışırnız! ma Merkezleri: Ankara (0312) 351 88 00 (5 hat) İstanbul (0216) 309 54 10 (pbx) Izmlr (0232) 252 33 33 (pbx) Kayserl (0352) 321 24 00 (20 hat) 10 diğer kartlara VVorldtaksit, taksit. VVorld'e özel 10 VVorldtaksit /ımlanmış bir yazıda, balıkların suda eriyebilen ıddelerin varlığını algılayan koku alma temlerine yani "reseptörlerine" sahip oldukları, tmelilerin ise daha çok gaz ortamda uçuşabilen ilekülleri algılayabildikleri anlatılmaktadır. Bu uda, bazı araştırıcıların insanlarda da lıklarınkini andıran koku reseptörlerinin Jığını saptadıkları anlatılmıştır. 3u bilgilerin ışığında, eskiden bazı ladolufenerli kuşkusuz Sanyerli, Tekirdağlı vb. lıkçıların, balıkların aralarında iletişim amacıyla gıladıkları feromonları koklayarak bunların yerlerini bulmuş olduklannı düşünebiliriz. Ancak insanoğlunun koku alma yeteneği, deniz yaratıklarınınki kadar gelişmemiştir. Bu nedenle denizdeki balıkların varlığını, ancak bunlar çok sayıdayken ve bir koyda yani nispeten yarı kapalı, kokunun kolay dağılmayacağı bir yerde bulunduklarında koklayarak algılayabilirdi. Denizleri hızla kirlettiğimiz bu devirde Marmara'da ve Karadeniz'de artık deniz koklayarak balık yakalamak imkânsız. Bugün artık hızla kirlettiğimiz ve deniz kirliliği konusunda sadece konuşup ciddi bir şey yapmadığımız bir zamanda sonar aygıtları ve çok gelişmiş ağlarla geride kalmış üç beş balığın da köküne kibrit suyu dökmenin yolunu tutmuş bulunuyoruz. Ali Soysal'm kıtabım okuduğumuzda ardıyoruz: Eski zaman balıkçıları sonarsız, naylon ağsız hatta çok zaman motorsuz, donanımsız öyle çok bahk tutarlarmış ki.. Neden? Doğaya saygıları bizimkinden çok olduğundan ve insanlararası dayanışma konusunda bizden daha gelişmiş olduklarından. Bakın Soysal bunu nasıl anlatıyor: Güzel bir sonbahar günü (ŞJvvorld Rumelifeneri köyünün muezzinı, minareye çıkmış öğle namazını okuyacak... Elinı kulağına götürmiış, tam "Allahüekber" diyecekken bakmış denizde çok sayıda palamut Karadentz'den Boğaz'a doğru ilerliyor... Minareden bağırmış' Hey palamut, koşun! Balıkçılar hemen kayıklarına atlayıp on bin çiftten fazlasını yakalamışlar Hemşeriler arasında yardımlaşmanın, dayanışmanın, insana karnını doyuracağı, ailesinin nafakasmı sağlayacağı yolu göstermenin, dua ya da duaya davet kadar kutsal olduğunu bilırmiş o zamanın müezzinlerı.#
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear