13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

1 AĞUSTOS 2004 / SAYI 958 Tanrım, lütfen akbilim boşolmasın! Bu yüzden okul yıllanmda hep yalnız dolaşttm. Toplu taşıma araçlarına binemedim. Insanlar arasında yemek bile yiyemiyordum. Bunu aşmak içinuzunsürekendimlesavaştım, 16yaşımdan sonra tedavi olmaya kararverdim, ama sürdüremedim, doktora ve ilaçlara güvenemedim. Psikoterapi de benim istediğim gibi bir sonuç vermedi. 4 ay önce psikoterapiye ve ilaç tedavisine yeniden başladım. Şu anda memnunum. Eskiden dışarı çıkamazken şu an çıkabiliyorum. Insanlarla olan ılişkilerim düzelmeyebaşladı. Hâlâ konuşurken rahatsız oluyorum ve çekiniyorum, amarahatsızlığımınbilincindeyim vesavaşıyorum. Bunun aşm ak için öncelikle bu rahatsızlığı kabul etmek gerekiyor; ben de bunun farkına vanp kabullendim. Once irade, sonra da tedavi bu rahatsızlığın çözümü oluyor, sanırım. Cetn Arslan (Ekonomist, 26 yaşında) Belirtileri fark ettiğimde yedi sekiz yaşlanmdaydım. Ortaokul ve lisede insanlarla ilişki kurmak için yaklaşımın hep karşı taraftan gelmesi gerekiyordu. Böyle bir ruh hali içindeydim. Lisede edebiyat öğretmenim soru soramadığımın, çekindiğimin farkındaydı. Sorunumun üzerine giderek bana 10 Kasım'da şiir okuttu ve tiyatro koluna alıp, bir oyunda rol verdi. Bu rahatsızlığın üzerine gitmemi sağladı. Gerçekten üzerine gitmedikçe bir çözüme ulaşmak mümkün değil. Eğer insan bundan kaçarsa otobüse büe binemez oluyor. Markette alışverişten sonra para ödemeyi beklemek yerine mallan almadan çıkıyorsunuz. Üniversite 3.smıfta internet üzerinde sosyal fobiyi tanıtan bir siteye üye oldum, bir grup vardı, onlarla tanıştım ve bazı şeyleri paylaşmay a başladık. Bu ortam rahatlamamızı sağladı çünkü yalnız olmadığımızın farkınavardık. Pınar Balcı (Psikolog, 24 yaşında) tlk belirtiler lise zamanında başladı, ama bunun bir rahatsızlık olduğunu geç anladım. Ailem her zaman yanımdaydı. Tüm işlerimi onlar görüyordu, mec teğinden doğdu. Mail grubu oluştururken önce insanları davet edebilmek için bir giriş yazısı yazmam gerekti. Birkaç şey yazdım, bunlar birikince bir internet sitesi yaptım ve güncelledim. Şu an birkaç sosyal fobi grubu var. Benim durumıımagelince, sosyal fobiyi yendim diyebilirim. Artık çekinmiyorum ve rahatça konuşuyorum. Sosyal fobi aşılabilecek bir sorun, en önemlisi saklamamak. Furkan M. (Finans Danışmanı, 24 yaşında) Sorunumun farkına lise yıllarında vardım. Karşı cinsle konuşurken rengim atar, terlerdim. Öncelerikızlardanutandığımvegüvensizolduğum için böyle olduğumu sandım, ama sonraları bu tepkileri herkese karşı göstermeye başladım. Üniversite yıllanmda bu sorunu kendi irademle biraz aştım, ama kısa bir süre de psikolojik tedavi gördüm. Şu an her şey yolunda, iyi bir işim var ve korkularım eskisi kadar güçlü değil. Ama hâlâ küçük sorunlar yaşıyorum. Her sabah otobüse binerken akbilimin boş olmasından çok korkuyorum. Çünkü boş uyarısında çıkan o ses sonrasında herkesin bana bakacağını ve benim de elimin ayağıma dolaşacağını düşünüyorum. Bunu da "akbil paranoyası" diye adlandırıyorum. Aslında çok komik ama beni hâlâ rahatsız ediyor. Bunun gibi küçük takıntılar dışında kendi bütünlüğümü sağladığıma inanıyorum. Kayıhan Ruşen ve Furkan Aydemir internet üzerinden birer sosyal fobi grubu kurmuşlar. Ruşen'ingrubundakilerinsayısışimdilik240. Yaşadıklarını birbırlerine iktarıp, düşüncelerini paylaşıyor, hastalığın üzerine gitmek için birbirlerinden destek alıyorlar. Grup üyeleri vegörüştüğümüz diğer sosyal fobisi olanlaryaşadıklarını şöyle anlatıyorlar: Kayıhan Ruşen (öğrenci, 25 yaşında, Kayıhan Ruşen'in iletişim grubu http: //groups.yahoo.com/group/sosyalfobi Çocukluğumdan beri sosyal fobiliyim. Daha ilk okııla gitmeden önce insanlardan çekiniyor, kaçıyordum. Arkadaş edınemiyordum. buren yapmam gereken bir şey olmadığı için çok rahattım ve davranışlarımın normal olduğunu düşünüyordum. Rahatsızlık bir araöyle bir yere geldi ki, telefonla sadece ailemle konuşabiliyordum. Biryeri aramamgerekiyorsabilearadanen az bir hafta gecikiyordu. Arkadaş edinirken de her şeyi karşı taraftan bekliyordum. Bir dönem de tiklerim vardı. Yüz mimikleri, göz kırpmalar... Böyle bir gün geçirdikten sonra savaştan çıkmış gibi yorgun oluyordum. Rol yapıyordum, girişken mutlu bir insan karakteri canlandırmaya çalışıyordum. Uzun bir sürekabullenmek yerine bunu gizlemeye çalıştım. Bunu kendime itiraf edene kadar çok güçlü görünmeye çalışıyordum. Başaramadığım zaman da kendimi cezalandırıyordum, ağlıyor, krizlere giriyordum. Kendime aptal olduğumu, hiçbir şeyı beceremediğimi söylüyordum. Artık bunlar geride kaldı, çünkü bunu kabullenmiş durumdayım. Tedavinin faydasını kısa zamanda gördüm. Ilaçlar da beni çok rahatlattı. Burada en önemlisi korkmadan sorunun üzerine gitmek. Yani dışarıdan biri tedavi etmiyor, olay sizde başlayıp sizde bitiyor. Aile desteği de çok önem li, bazı aileler bunu hastalık değil, bir çekingenlik ya da karakter olarak görüyor. Sorun da o za man başlıyor zaten. Ben sosyal fobik olduğumu geçen sene anladım, in ternette okuduk larım beni tarif ediyordu. Furkan Aydemir (Oğrenci, 25 yaşında, kişisel sayfası http: //www.fobi.org.uk) Benim belirtilerim de lise yıllarında başladı, smıfta topluluk önünde konuşmak beni çok zorluyor, yüzüm kızarıyor ve terliyordum. Üniversitedeise sosyal ortamlara giremiyordum. Dersleredefazlakatılmıyordum. Bir ara sosyal fobiye dair bir şeyler okudum ve kendime teşhiskoydum. Sırf sosyal fobiyi yenmek adına değil de ortamın gereği olarak bir şekilde üstüne gidiyordum. Farklıgörüşlerlekarşılaştım, ideolojik anlamda değişimler yaşadım. Okumam, araştırmam, arkadaşlarla bir araya gelmem ve tartışmam gerekiyordu. InCem Arelflti ternet sayfası fikrinin çıkışıda, 1998'de, kendimi insanlara açma is Los Angeles Salsa akımını başlatan MAS SALSA BRAVA îstanbuTdaydı... Bir de Tarkan'la salsa yapsak! Gökçe Sürel as Salsa Brava"Ünlülerin dansçısı" olmanın yanı sıra, Los Angeles Salsa tarzı adı verilen yepyeni bir dans akımtnın başlatıcısı, birçok ödülün sahibiler. ABD'de son yıllarda ağırlığını hissettiren Hispanik (Orta ve GüneyAmerikakökenliler)kültürüntemsilcileri olmaları açısından da son derece ilgi çekiciler. Luis Vazquez ve Melisa Fernandez her yönleriyle Latin ırkını temsil ediyorlar. Sıcak, sempatik, ateşli, flörtçü, ufaktefek veesmerler... Onlarla kaynaşmak hiç zor değil, daha ilk saniyede kırk yıllık dostluğunuz varmış gibi hissediyorsunuz. Aşağıda okuyacağmız kültürel benzerlik duygusu, kesinlikle karşılıklı. Onları tanımak, insana iyigeliyor... M manın bütün hallerini sergiliyoruz ashnda... Dans için teknik beceri y eterli mi ? Sözgelimi bir Iskandinav, son derece esnek olsa bile ruhen ve kültürel olarak değerlendirildiğinde, iyi bir salsa dansçısı olabilir mi ? Hayır, iyi bir dansçı olmak için teknik bece riden çok daha fazlası gerekir. Elbette ki işin tekniği de çok önemli, fakat bunun yanında tutkunuzu gösterebılmeniz, müziği, farklı ritimleri hissetmek konusunda kültürel birikiminizi ortaya koyabilmeniz şarttır. Bir dansçı, yalnızca gösteri esnasında değil, sosyal bir or tamda keyif için dans ederken de müzikle bütünleşebilmeli, doğaçlama hareket edebilmeli... Bütün bu şartlar bir araya geldikten sonra, ister Latin, ister îskandinav fark etmez, o dansçı iyi bir dansçıdır. Dünyanın diğer danslarını takip ediyor Latin danslarını diğer danslardan ayıran özelliklerneler? Danslar arasındaki farkı yaratan iki unsur var: Müzik ve hareket stili. Latin dansları da diğer danslardan bu yönleriyle ayrılıyor. Elbette Latin ateşini ve ruhunu dabuna katmah. Dans bir ifade biçimi mi? Yoksa gövdeyle kurulan bir rür ilişki mi demeliyiz ? Evet,kesinlikleherikiside! Dans.müziği içinizden geldiği gibi yorumlamanın bir biçimidir. Bu duygusal da olabilir, seksi de, dini ya da geleneksel bir anlam da taşıyabilir. Bedeninizle her türlü duyguyu ifade edebilirsiniz. Latinlerin dünyaya dansla söylemeye çalıştıklarınedir? Latinler, dansları ıle çok şey anlatırlar: özgür olmak, kendini ifade etmek, duygularını, öfkelerini, mutlulııklannı ve üzüntülerini yansıtmak... Dans ederek, insanlığı, insan ol musunuz? Hangi dansları kendi danslarınıza yakın buluyorsunuz? Evet, elbetteyakındanizliyoruz! Dünyanın tüm danslarını öğrenmeye bayılıyoruz. Bubize ilham veriyor. Ozellikle flamenko, AfroKübanrumba,hiphop,swingvesonzamanlarda da Tü rk göbek dansı... Türk dansları ve Türk kültürü hakkında neler biliyorsunuz ? Latin dansı ve kültürüyle paralel olan ve olmayan yanları... Türk dansı denince akhmıza ilk olarak göbek dansı geliyor. Türk kültürü ile Latin kültürleri arasındaki yakınhk çok belirgin: her iki kültürde de aile yaşantısı ve arkadaşlık çok büyük değer taşıyor. Bu benzerliği öyle yoğun gözlemliyoruz ki; sanki Türkler ile aynı zorlukları yaşadığımızı, aynı mücadeleleri verdiğimizi hissediyoruz. Hangi ünlülerle çalıştınız? Kimler iyi dansçı, kimler kaprisli veyeteneksiz? Jennifer Lopez, Marc Anthony, John Travolta.TitoPuente, VanessaWilliams, Eddie Palmieri, CeliaCruz,QuincyJones... Elbette içlerinden bazıları diğerlerinden daha iyi veya daha yetenekli, ama isim vermeyelim. Türkiye'den tanıdığınız ünlü bir isim var mı ? Kiminle dans etmek isterdiniz ? Evet.Tarkan! Birde2003 EurovisionŞarkı Yarışmasını kazanan bayanı tanıyoruz (Sertab Erener'i kastediyor). Neyazık ki tanıdığımız başka bir isim yok, ama onlarla dans etmeyi, birikimimizi paylaşmayı çok isteriz! Dünyada dans etmek istediğiniz biri... Michealjackson! Ayrıca "Keşkehâlâ hayatta olsaydı da dans edebilseydik!" dediğimizFred Astaire. Etnik danslarla salsayı bir araya getirme çabalarınız var mı ? Türk dansı ile salsa sentezi nasıl olur? Türk dansı ile salsa birlikteliği şahane bir fikirlTürkiye'yegeldiğimizden beri, bunun harika bir proje olduğuna dair inancımız her geçen gün artıyor. Böyle bir projeyihayata geçirmeyi duşiınebiliriz. Türkiye'ye geldikten sonra kafamızda yılda en az iki kere, daha kalabalık bir ekiple buraya gelmek ve burada daha fazla çalışma yapmak gibi projeler doğdu . •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear