11 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

1 AĞUSTOS 2004 / SAYI 958 Nerede biri dövülse ben incinirim îpek Yezdani 1. Sayfanın devamı Kanser hastalığının üstesinden geldiniz. Sosyal projeleriniz, hedeflerinizin ve hayata bağlılığınızın bunda etkisi nedir? Biiyük etkisi olduğunu duşünüyorum. Çok boş zamanınız varsa sorunlarınıza çokdönükoluyorsunuz..Saçınızı,kilonuzu beğenmiyorsunuz, çizgilerinizi görmeye başlıyorsunuz. Ama eğer yapacağınız çok iş varsa, bunları düşünmezsiniz. Ben şimdi gece yattığım zaman sabaha kadar kâbus gibi sosyal projeleri görüyorum. " Ay şuraya yetişemedik, şu çocuklar ortada kaldı, şuraya okul istiyorlardı, birisi para verse de şunu yapsak" gibi şeyler rüyama giriyor. Yataktan ilk kalktığımda her tarafım ağrıyor mesela, ama sonra ayağa bir kalkıyorum, 30 yaşındaymışım gibi koşturmaya çalışıyorum. Dolayısıyla insan hastalıklan bastırıyor. 1935 yılında îstanbul'da doğan Prof. Dr. Türkan Saylan, ilk ve orta öğrenimini Kandilli Kız Lisesi'nde tamamladı. 1963 yüında Îstanbul Tıp Fakültesi'nden hekim olarak mezun oldu. Ihtisasını SSK Nişantaşı Hastanesi'nde, deri ve zührevi hastalıklar üzerine yaptı. 1976'da Cüzzamla Savaş Derneği'ni, 1978'de Cüzzamla Savaş Vakfı'nı, 1987'de Uluslararası Lepra Birliği'ni kurdu. 1989'da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ni (ÇYDD) kurdu. Aynı yıl Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği'ni kuran bir grup öğretim üyesi arasına katıldı. 1990'da îstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde, 1995'te Kadilli Kız Lisesi Eğitim Vakfı'nda yer aldı. Cüzzamın dünyadan ve Türkiye'den silinmesine ilişkin yaptığı çalışmalardan ve hizmetlerden dolayı 1986'da Uluslararası Gandi Ödülü'nü, 1990'da Türkiye'de yılın kadmı ödülünü, 1991'de de Melvin Jones Ödülü'nü aldı. Tüm bu işlerin arasında iki evlilik yaptı ve iki çocuk yetiştirdi. şarılarını kıskanmayacak, onlardan rahatsız olmayacak. Erkek eğer fazla başarılı değilse, sürekli kendine iyi bakılsm, her istediği yapılsın, bütün egoları tatmin olsun diye düşünüyorsa o evliliği yürütmek çok zor. Küçükken erkek olarak doğmuş olmayı istermişsiniz. Özgürlükler sizin için o zamandan beri çok önemliymiş herhalde... Herhalde, öyle değil mi? Çünkü kızlara hep "sen kızsın, şunu yapamazsın, bunu yapamazsın " denir. Hele evde erkek kardeş de varsa, kızla erkek arasında çok ayrım yapılır. Ben de "niyekız doğdum" diye çok ağlamışımdır. Ama şimdi çok mutluyum. Hiçbir şekilde erkek olmayı istemezdim çünkü kadın olmanın verdiği avantajlar ve bir duyarlılık var. Kadınlar biraz daha egolarını aşağıya indirebilirlerse çok daha mutlu olacağız. Bu kadar çok çalışıp, iiretiyorsunuz. Kitapta "Zaman sizi yok etmesin, siz zatnanı emrinizin altına alın" diyorsunuz. Nasıl bir zamanlama yapıyorsunuz? Herkese önerdiğim birşey var; zaman ı programlamak. Sabahleyin kalktığımda, ilk. iş zamanırruprogramhyorum. Mesela hasta bakarken aradaki boş l u k l a r d a dernek dosyalan üzerinde çalışıyorum. O TURKAN SAYLAN boşlukta kendime kahve Için yaşamak aslında söyleyip lak lak lak telefonda da konuşabilirim, ama blraz da dlklenmek... beni arayan olursa "arkadaşlar önemli bir şey varsa Kız çocuğu olarak söyleyin" der, kapatırım. Arkadaşlarımla sohbete de ayrım görmeye, başka gün ayırırım. Insan okutulntamaya, kendini programladığı gibi, işini, aynı şekilde devletler cüzzamlıların akıl dekendilerini programlayahastanelerlne bilirler. Çağdaşlaşmak için planprogram çok önemli. kapatılmasına, Kız çocuklarının eğitimi bütün önyargılara ve için çok çaba sarfediyorsunuz. Kitapta okuduğum kakansere... 69 yıllık darıyla küçükken aileniz sizi biraz sıkmış. Kızların bedeninde 30 üzerine bu kadar düştneniyaşın gücünü zin nedeni bu mu ? ÜTÜ DENNEFRET EDERİM Kitapta çocukluğunuzla ilgili ilginç bir anekdot var, savaş yıllarında annenizle babanız "Ekmek yok, yağ yok" diye şikâyet ederken siz "Böyle konuşmakla vatan hainliği yapıyorsunuz" demişsiniz. Ben o zamanki politikayı bilmediğim için onlar bu şekilde konuşunca memleket aleyhineymiş gibi. Bir gün annemide, babaannemi de odaya kapattım, perdeleri çektim, daha 7 yaşındaydım, "Ekmek pahalı, o yok, bu yok diyorsunuz, bakın siz vatan hainliği yapıyorsunuz, karışmam, valiye şikâyet ederim " dedim. Çok üzülmüşlerdi. Annem ölmeden önce de hep söylerdi. "Sen hep böylesin zaten, küçücük yaşında bana vatan haini demiştin " diye. Kitapta ütü yapmayı sevmediğinizi söylüyorsunuz. Zaman kaybı olarak mı görüyorsunuz ? Ev işleriyle aranız nasıl? Ütü yapmaktan nefret ederim. O yüzden hep ütü istemeyen kumaştan elbise alırım. Hem zaman kaybı olarakgörüyorum, hem de evlilikte adamlar hep" ütülü gömlek" falan isterler ya, herhalde oradan bir antipatim var. Ama ev süpürmeyi, yemek pişirmeyi çok severim. Ama şimdi zamanımı iyi ayarlamak zorunda olduğum için vakit ayıramıyorum. •Önceden emekli olunca Cunda adasında yaşamak istermişsiniz, ama şimdi böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyorsunuz. Evet, maalesef mümkün değil. Kendi evimde yaşama saatlerim bile o kadar ; azaldıki...l98rdeArnavutköy'deeskibir ' Rum evi satın aldım. Eskimiş bir evdi, biraz onardım, kalorifer koydurdum. İki oğlumla birlikte kaldığımız dönemde o ev bize çok iyi geldi. Evimi çok seviyorum ve bundan sonraki ömrümün kendime ait zamanlarını olabildiğince evimde geçirmek istiyorum. İki kedim, bir köpeğim var. Üst katta oğlum kalıyor. Cunda Adası'nı yıllar önce ilk gördüğümde "Ben burada gerçekten ömrümün sonuna kadar yaşayabilirim" diyedüşünmüştüm Ama orada da belediye başkanı olur, orayı toparlamayafalankalkardım. (Gülüşmeler) Ama şimdi toplumsal konumum beni Istanbul'dan ayırmıyor. Yaşınız kaç olursa olsun köşesine çekilecek insanlardan değilsiniz. Hayır, mümkün değil. Öyle bir şey olmayacak. Gittiği kadar gidecek. • taşıması da bundan. Ben yaşadığım bütün olumsuzlukları başkaları için olumluya çevirmek için çaba gösterdim. Hep söylediğim bir şey var, çocuklarımı büyütürken bir sürü sıkıntı yaşadım belki, ama çocukluğumda beni acıtan şeyleri onlar, başka çocuklar dayaşamasın diyeuğraştım. Ben, ailemin beni okutmaması diye bir sorun yaşamadım. Benim için önemli olan o kız çocuklarının toplum dışı kalmalarının, küçük yaşta evlendirilmelerinin, işkence görmelerinin önüne geçmek. Dünyanın neresinde olursa olsun bir kadın, bir erkek, bir çocuk dayak yiyorsa, bu beni incitiyor. ÇÖZÜMÜN PARÇASIOLMAK Hastanenin tüpü bittiğinde tüpü arabanıza atıp doldurtup getirmişsiniz. tşlerin yürümesi sizin için her şeyden önemli mi? Elbette. Hayatm çarkı devam edecek. Biz çağdaş yaşamın bir ilkesi olarak insanlara "sorunun değil, çözümün bir parçası ol"diyoruz. Çözümün parçasıolmakzaten mutluluğu yakalamak demek. Ama sorun insanı mutsuz kılan bir şey ve o kadar çok ki... Ama o sorunlardan bırini, birkaçını ele abp da "Ben buna çözüm bulayım, çözümün içindeolayım"dediğiniz zaman hayat değişiyor. Bu kadar iş, dernek, proje, bunların yanında iki çocuk da büyüttünüz. Evet.büyüdü onlar. (Gülüşmeler) Zor olmadı mi, hiç şikâyet etmediler mi, "Bizimle ilgilenmiyorsun" diye? Çağlayan bir röportajda şöyle demişti: "Annem benim arkadaşım gibi, ara sıra bir araya geliyoruz, tartışıyoruz, konuşuyoruz, bundan da bir şikâyetim yok." lyikötü şeyleri birlikte paylaştık. Ama ben sevginin de vıcık vıcık olmasından, çocukların üstüne aşın düşülmesinden hoşlanmıyorum, bunlar çok yanlış. O çocuklar evden gittiği zaman siz ortada kalıyorsunuz... tki evlilik bitirdiniz. Bir de platonik aşklarınızdan bahsediyorsunuz. "Eğer birleşseydik yüzde yüz biterdi" diyorsunuz. Evliliğe bakışınız nedir? Evlilik her zaman saygı duyduğum bir kurum. Ama çok düşünülerek yapılması gerekiyor. Ne yazık ki biz hemen âşık olur ve hemen evleniriz. Eğer rutinin içinde Fotoğraf: Hıdır Durman boğuluyorsan, onu güzelleştirmek için her zaman bir şeyler yapmıyorsan, evlilik bir bıkkınlık haline geliyor. Kadınlan dinleyin, birçoklarında seks bile artık bir bıkkınlık haline gelmiş. Dolayısıyla evliliği beslemek lazım. Bir çiçek gibi sulayacaksın, açacak, ilaveleryapacaksın, süsleyeceksin. Yanikolay bir müessese değil. Kitapta bahsettiğiniz "mektuplarla sürdürülen platonik aşklarınız" hâlâ devam ediyormu? Tabii.Oinsanın bir fantezisi gibi sürüyor. Birlikte olmayabilirsiniz ama iki satır mektup gönderirsiniz, bir kitap gönderirsiniz, bir telefon, sizin aylarca dirilmenize neden olabilir. Yani insanJarın birbirlerini incitmeden yürüttükleri platonik duygular çok hoş şeyler... ANLAYIŞLIKOCA LAZIM Eğer evli olsaydınız, bu kadar çok şey yapabilir miydiniz ? Hiç zannetmiyorum. Çünkü evli insanlar büyük sorumluluklar duyuyorlar. Bizde kadınlara" Sen kocanın hanımı olacaksın, evine hizmet edeceksin, çayını yapacaksın, ondan önce eve gidip yemeğini yapacaksın" gibi eşitlik fikrinden saptırıcı, demokratik bir aile kurmaktan uzaklaştırıcı düşünceler aşılanıyor. En iyi ailelerde bile bu var. Ama aüenin birlikte yürüyen bir şey olması gerekiyor. Dolayısıyla evlilik çok çalışan bir kadın için çok zor. Çok anlayışlı bir koca lazım. Koca karısının ba BAŞKENT GÜNLERİ Boş kubbede çınlayan masallar Müşerref Hekimoğlu lüm kol geziyor. Yaşamını | hastalık nedeniyle yitirenler mutlu bir azınlık artık. Hastanede ya da evinde, yatağında yaşamı sona eriyor. Ailesini, çevresini ölümüne alıştırarak dünyadan ayrılıyor. Elbet acısı var ama kaçınılmaz belli bir beklentiden sonra yaşanıyor kabulleniyor. Esin Yıldırım'ın meslek dalımızda güzel bir yeri var. Nikâhında tanığım. Tanıklığımın karşılığını güzel yaşadım ancak kısa bir dönem. Esin gazeteciliğe 22 yıl önce ANKA'da başlıyor meslek yaşamı başarıyla sürüyor. Meslek dalımıza güzel tırmanan biri olarak yol alıyor. Yazarken titriyorum, neler düşünüyor nelere ağlıyorum o ama ölüm ağır basıyor. Esin Yıldırım (Öztürk)'ü kaçıncı yolculuğun başında yitiriyoruz. Önce güzel bir gazeteci habercilikte güzel ama ölüm rahat vermiyor. Kocası ve çocuğuyla mutlu bir üçgen çizerek güzel yol alıyor. Ama yolculuk çabuk sona eriyor. Trafik kazasının acı gerçeği bu. Nerde ne zaman hangi koşullarda basımıza geleceği bilinmiyor. Yaşamın gizemi, rengi kayboluyor birden. Trafik kazalarının dayanılmaz gerçeği bu. Yaşam yaşa başa da bakmıyor! Işte Esin'in oğlu. Minik bir tabutla yer aldı cenaze töreninde. Acılı insanlar hüzünle taşıdı. Karşıyaka Mezarlığı'nda selam veriyor dostlarına, kimi zaman küçük tabutlara neler sığıyor, şaşılası bir olay. *** Bir de Kamuran Gürün'ün şaşırtmacası var. Ölümsüz kişilerden biri diplomatlık dalında. Dallannın güzel uzantısı var. Belli konularda çizgisini derinleştiren bir büyükelçi güvenilir bir dost. Hiçbır konuda yüzeysel değil, imzasını atarken eli hiç titremiyor. Doğru bildiği yolda güzel yürüyor eğilmeden amacına ilerleyen bir kişi, Dışişlerindeki güç günleri kolaylaştıran bir büyükelçi. Hastalığını geç duydum ancak ölümüne yetiştim. Şimdi duşünüyorum meslek yaşamında örneklerden bir Kamuran Gürün. Gençlere umutla bakıyor, ancak umudu solduran olaylara yansız kalmıyor tepkisini geç kalmadan belirtiyor. Dost çevresinde saygın bir kişi. Ayrıca iyi bir öğretmen. Sevgide saygıda hiç yanılmıyor. Dışişleri arşivinde iyi tanıkları var. Sapmalardan, saptırmadan uzak, özüyle bütünleşen bir çizgide güzel örnekler veriyor. Dışişlerinde saygın büyükelçilerinden biri. Ödünsüz politikanın örneği olarak açık saçık yansıtıyor düşüncesini. Her şeyı imzalamıyor ama imzasını nereye atacağını iyi biliyor. Cenaze törenine katılanların çizdiği tabloda ilginç özellikler taşıyor. Kimi kişileri ilk kez görüyoruz son yolculukta. Mutluyum onu yakından tanıdım. Sevgili eşi Gencay Gürün de yakın arkadaşım. Ortak çizgilerini davranışlarını yakından gördüm. Kimi zaman büyük tartışmalara tanık oldum. Ikisini de daha çok sevdim. Ayrılıklara, çatık düşüncelere karşın özünü yitirmeyen kalın çizgisini derinleştiren bir karı koca. Biri emekli oldu ama yeniden başlıyor her şey. Kamuran ağabey giderek masallaşıyor meslek yaşamında. Her meslek masal türü olaylara tanık olur değil mi? Kamuran Gürün de böyle. Gürünler'in yaşamında da güzel masallar var. O masallan gülümseyerek dınliyor. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear