Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 KÜLTÜR 1İOCAK 2004/SAYI 929 SERGİ /16 YIL SONRA RAHMİ AKSUNGUR Çevre kütleyi değiştirir... Ayşe Serin eykeltıraş Rahmi Aksungur 16 yıl aradan sonra tstanbul'da Milli Reasürans'ta heykellerinı sergilemeye hazırlanıyor. Çok uzun bir süredir sergi açmıyordunuz, niçin yeni bir sergi açmak için bu kadar beklediniz? Istanbul'da en son açtığım kişisel sergi 1988 yılındaydı. Yaklaşık 16 yıl sonra lstanbul'da ıkınci kişisel sergım açılacak. Özellikle çok sık sergi açmıyorum. Hatta açüması gerektığine de inanmıyorum. Çalışmalanmı ve araştırmalanmı aralıksız sürdürmeme rağmen sık sık kişisel sergi açmaya gerek görmüyonım. Çalıştığım alandakı yapıtlann malıyetlen yüksek ve harcanan mesaı çok yoğun. Bu tür çalışmaların sizce karşılığı nedir? kütleyle tınsel ve fiziksel temaslan üzerinde çalışıyorum. Çevrenin kütleyi istediğı gıbı değiştirdiğini bıliyorum, ancak bu değıştırme gücünün sınırlannda bazı araştırmalar yapıyorum. Bu sergi için yaptığınız işleri şu ana kadar yaptıklarınız açısından değerlendirirseniz nereye oturtuyorsunuz? Şu ana kadar yaptığım çalışmalar değışik aşamalardan geçti. Son dönemlerde ise proje ağırlıklı (mekân ve çevreyle ılişkilı) çalışmalar sürdürmemin yanı sıra anlam açısından da, kolay anlaşıhr; günlük hayatımızda sıkça yer alan nesnelere de yöneldim. Sergide çok yalın yapıtlar görüyoruz, bıınlar bundan sonra üreteceğiniz işler için referans olabilir mi? Bu sorunuza çalışma yöntemım bir ölçüde cevap verir sanıyorum. Uzun yıllar üç boyutlu çalışmalarla uğraşan insanlann belleklerinde üç boyutlu tasarlama çeşitlerini üretme süreci çok kısa zamanda gerçekleşir. Bu tasanm sürecinın hızı tasarladığınızı tüketme hızınızı da arttırıyor. Bu tasanm ve tüketim süreci içinde söz konusu tasanmın neden ve ne için olduğunu sorguluyorum. Şayet, mekân ve kütle konusundaki araştırmalanma ışık tutacak bir ize rastlarsam, söz konusu tasanmı projeleştiriyorum, ya da icra ediyorum. Kütlenin ölçüsü yer aldığı mekân ve karşılaştığı insanla ilışkilidir; bu ilişkinın ne olması gerektiğinı planlayarak kütlenin ölçüsüne karar venyorum. Kütlenin ölçüsüne karar verme aşaması çok hassas bir çahşma gerektınr. Bu süreçte zincirin her halkası birbırine takılarak ilerliyor; bu nedenle üretilen her halka bir sonrakine elbette referanstır.* Halen gösterimde olan Küçük Ozgürlük'ün iki karakteri Baran ve Chernor. Çağdaş Bozkurt. Baran rolüyle ödül aldı. YÜKSEL YAVUZ'UN ÖDÜLLÜ FİLMİ Küçük Özgürlük... Berat Günçıkan rtık kimse için tekin bir dünya yok. Aidiyet artık yama tutmayan bir tanım. Esas olan yaşamak, bu yüzden sınırlardan kalabalıklar halinde geçiliyor, yeni diller, yeni coğrafyalar öğreniliyor. Yüksel Yavuz'un ilk uzun metrajlı filmi "Küçük Özgürlük" de işte o insanları anlatıyor. Yavuz'un elbette bir sığınağı var, odadostluk... Yavuz'la filmi vekendisi üzerinekonuştuk: Sizkimsiniz? 1964'te, Elazığ'ın Karakoçan ilçesinin bir köyünde doğdum. 6 yaşıma kadar oradayaşadım. Karakoçan yatılıbölge okulunda okudum.78'de Tunceli Endüstri Meslek Lisesi'ne yazıldım. Liseyi bitirmeden babam beni Almanya'ya götürdü. Babanız Almanya'da işçi miydi? Evet, Hamburg'da bir tersanede çalışıyordu. Beni oraya yerleştirip kendisi Türkiyorduk. Türk sinemasından kahraman yaratmadınız mı kendinize? Yok, öyle bir bilinçle yaklaşmadım herhalde. Şehirde büyümediğim için pek de sinemaseyretmeolanağımolmadı 1971 falandı herhalde; annem, babamla Elazığ'a gitmiştik. Orada gerçekten çok güzel bir film kültürüne rastladım. Bütün salonlar doluydu, açık hava sinemaları vardı. O benim ilk film izleyişim oldu. Filmi babam başka algılamıştı, ben başka... Yaşınız o dönemin politik hareketliliğinin kıyısında durtnaya müsai t... Sempatizan olarak da olsa, aktif bir politika içerisinde bulunmadım. Bu film nasıl oluştu? Hamburg'da kaçak olarak yaşayan bir sürü insanın iltica başvurusunda tercümanlıkyaptım. Çocukların barındığıyurtgençlere kucak açıyor. Kaptan karakter once kendinde yaşamı, gençlerde ölümü sonra kendinde seyahat özgürlüğünü, ço cuklarda kapana sıkışmışlığı simgeliyor. Siz de Hamburg'da mi yaşıyorsunuz ? Evet, hatta filmi, oturduğum semtte, bil diğim sokaklarda çektim. Baran'a hasmını, anne ve babasının ölü müne yol açan korucuyu öldürtmüyorsu nuz? Korucu karakteri Baran'ın ailesinin ölü münden yıllar sonra gelıyor Almanya'ya. Korucu sistemiyle arkadaşlarına ihanet et mek zorunda kalan bir adam Selim. Ba ran'ın onu öldütmeyekalktığı sahnedeSelim'in yüzündeki defalarca ölmüşlük hissi kendini Baran'a teslim edişi yaşadığı vicdan azabının Baran' ca hissedilişi vazgeçiriyor belki Baran'ı.. Baran'ın bu davranış, aynı zamanda bir toplumsal barış çağrısıdır. Karakterinizi şekillendirmek için eşcinsel bir ilişki kaçınılmaz mıydı? Baran'la Chernor'un dostluğu onları farklı koşullarda bir arada yaşamaya itiyor İlk gençlik donemindeki bu dostluk onlan aynı zamanda cinsellikteki kimlik arayışı sürecinde yakınlaştırıyor. Zor koşullar altında yaşayan veyakınlaşan.birbirlerinden başka dayanakları olmayan iki genç insanın hikâyesi bu. Filmde Chernor'un eşcinsel olduğuna dair bir iki belirti olmasına rağmen Baran'ın eşcinsel olduğunu söyleyemeyiz. Onların yataktaki yakınlaşması ilk gençlik arayışlarının sonucudur, bundan sonra eşcinseldirler diyemeyiz. Video bütün sanatsal performanslann içine sızdı. Sizin filminizde de, gösterimde olan Ömer Kavur'un "Karşılaşma"sında da video var. Neden videoyu kullandınız ? Kentionunperspektifındenyakalamak istedim."Benkaçağım,amaaslmdaburada yaşamak istiyorum. Elbette yakalanacağım, ama en azından burası ile ilgili resimler olsun" diyor... Geçmişine de videodan bakıyor, dedesine, ninelerine... Geçmişine de baluyor, fakat eğer fark ettiyseniz filmin sonuna doğru geçmişine ait o resımleri sılıyor, üstüne yeni resimler kaydediyor. Bir dostunun olması ve artık önünü açık görmesiyle ilgili herhalde... Evet, korucuyu öldürmekten vazgeçince bir boşalma ve arkadaşı ile daha da yakınlaşması söz konusu. Oradaki kaderlerini kabul etmiyorlar, ama yaşamayı öğrenmeye başlıyorlar. Tepkiler nasıl? Biliyorsunuz, 15. Ankara Film Festivali'nde, en iyi film odülunü aldı. Çağdaş Bozkurt da umut vaat eden erkek oyuncu seçildi. Cannes Film Festivali'neAlmanya'dan davet edılen iki filmden biriydi. Film henüz Almanya 'dagösterimegirmedi, fakat uluslararası festivallerde gösterilmeye devam ediyor. Türkiye ile bağınız sürüyor mu? Benim annem babam köyde yaşıyorlar. Yılda en az bir defa oraya gider, bir haftaongünkalırım. Türkiyeli seyirci sizi daha önceki işlerinizden de tanıyor mu ? 9O'lı yıllarda Oğuz Atay'ın Beyaz Mantolu Adam 'ından kısa film yaptım. Onu izleyenler ve beni bu filmle tanıyanlar var.# beratguncikan@tnn.net Yüksel Yavuz'un yönettiği Küçük Özgürlük, 15. Ankara Film Festivali'nde en iyi film ödülünü aldı. Filmin başrol oyuncusu Çağdaş Bozkurt da umut vaat eden erkek oyuncu seçildi. Biri belgesel, göçmenliği konu edinen üç film yöneten Yavuz, "Bu sadece göçmenlik üzerine filmler yapacağım anlamına gelmiyor. Ben bir yönetmenim" diyor. ye'ye dönmek istiyordu. Ama ben tersaneye girmedim ve başka işlerde çalıştım. Sonra üniversiteye girdim, ekonomi politik ve görsel iletişim okudum. Okul döneminde birkaç denemem oldu.Hk yaptığım film, anne ve babamı, onların yaşam hallerini anlatan "Misafîrîşçi Babam" adhbelgeselimdi. İlk uzun metrajlı filmim de" Nisan Çocukları"ydı. Küçük Özgürlük'lebirliktebu filmleregöçmenlik üzerine bir üçleme olarak bakabiliriz, ama bu sadece bu konuda filmler yapacağım anlamına gelmiyor, ben bir yönetmenim. Bu filminiz Türkiye'degösterildi mi? Ankara Film Festivali'nde, göçmenlerle ilgili bir bölümde gösterildi. Sinemaya yönelişinizde Karakoçan'ın payıvarmı? Yatılı okuldayken ilçede bir sinema vardı. Okulla ilçe arası iki kilometreydi, ama biz o anayoldan gidemiyorduk. Çünkü ilçeye inip gazete alan hocalarımızla karşılaşma tehlikesi vardı. Biz de tarlalardan sinemaya kaçıyorduk ve dizimize kadar çamura batılarda çalışan arkadaşlanm da oldu. Onların sayesinde bu çocuklarla ilişki kurabildim. Gençler, çocuk yaşta gelenler ya akrabalarının yanmda kalıyorlar ya da devlet tarafından yurtlarda barındırılıyorlar. 16yaşına girer girmez de smır dışı ediliyorlar. Senaryoyu yazmaya 2000 yılırun Mart ayında başladım. Bir Almanı, bir Afrikalıy ı ve Kürt'ü aynı bankta buluşturuyorsunuz. Sistemin dışında kalanlar arasında bir eşitleme yapmış gibisiniz... Siz kimle, ne kadar eşitsiniz? Baran (filmin ana kahramanı) 16 yaşında, ben de 16 yaşında Almanya'ya gittim. Gerçi Boran gibi kaçak yaşamadım. Orada illegal yaşama itilmiş bu gençler için "yurt", "ev" ve "güven" sözcükleri de anlamını yitiriyor. Onlar hayatlanndan çıkarılan bu sözcüklerin yerini kendi dostluklarında yaratıyorlar. Hayatını dünyayı dolaşmaya adamış bir kaptan olarak, son günlerıni uzakların özlemiyle bir bankta sonlandıran bu adam farklı kültürlerden gelen körpe RAHMt AKSUNGUR, 1979 yılmda Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü'nden mezun oldu. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde asistan olarak çahşmaya başladı, doktorasuıı verdi. Beş kişisel sergisi olan sanatçının yirmi dört ödülü var. Halen Mımar Sinan Üniversıtesi Heykel Bölümü'nde Profesör olan Aksungur lstanbul'da yaşıyor. Rahmı Aksungur'un ergısi Mıllı Reasürans Sanat Galerisı'nde 14Ocak21 Şubat arasında... Gerçek karşılığı olmadığı kesin ama, yaklaşık otuz yıldır çalışmalanmı ısrarla sürdürüyorum. Bir dığeri ıse bilınçli izleyıci... Bu sayı oldukça azdır ve bu az sayıda insan da zaten birbirini tanıyor; bu alanda neler yapıldığını yakından izliyor. Milli Reasürans Sanat Galerisi'ndeki sergi nasıl gelişti? Milli Reasürans Sanat Galerisı'nın Istanbul'daki en ıyı birkaç mekândan birı olması ve Amelie Edgü'nün ışini iyi bilen, titiz bir küratör olmasının beni etkilediğinı ifade etmek isterim. Galeri'nın işlerimle kurduğu diyalog ile gelişen süreçte bu sergi oluştu. Yaptığınız özel düzenlemeyi nasıl tanımlarsınız? Heykel alanı kesinlikle mımariye yakındır. Her ikısinin de işi kütle ve mekânladır. Uzay, mekân ve kütlenin insanla, ınsanın mekân ve