Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                ‘Dizgesel eleştiri, bizde 1940’larda toplumcu gerçekçi 
edebiyatçılar kanalıyla bir toplu eylem halinde doğdu denebilir’
‘MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE Kuşağı öykücüleriyle edebiyatçıları, 
ELEŞTİRİ YOK DEĞİLDİ varoluşçuluğun uzak ardılları konumuyla 
AMA BUNLAR SALTIK salt birer bireyci olarak algılanabiliyor. 
Ne var ki şu da bilinen bir olgu; 
DİZGESELLİKTEN UZAKTI!’
 İç içe sorarsam ağabey; Türk 1950’li yıllarda yapılan, yapılmak 
n
istenen yeterince kavranamadığı için bu 
yazınında en verimli dönemin hangisi 
sönümlenmiş, 1960’lı yıllarda “sanatın 
olduğunu düşündüğünü anlatır mısın? 
altın yılları” denilerek eski hava 
Sonra akımlarla ilişkini ve/veya 
sürüyormuş gibi bir izlenim yayılsa da 
mesafeni... 
bu dönemde sanatın toplumla bağında 
Günümüz yazarlığına ilişkin 
kopuşlar da yaşanmıştır. 
yargılarını, günümüz yazarlığındaki 
Derken 12 Mart, ardı sıra bütün toplumu 
kimi kaymaları, naylon çağın pek bir 
iğdiş eden 12 Eylül yaşandı; bu cehennem, 
geçer akçelerine ilişkin görüşlerini... 
artçı sarsıntılarla sürerken yeni fakat şaş-
Ve Cumhuriyet Kitap’ta kaleme 
kın bir başkaldırışa, genç bir kuşağın ön-
aldığın “Kitaplar Adası” 22 yaşında! 
cülüğünde yine topluca 1990’lar ortasında 
Neredeyse çeyrek yüzyıla varan bu 
tanıklık etmeye koyulduk sanki. 
uzun soluklu verimi, eleştiri-irdeleme 
Bu da farklı yönsemeler, eğsinimler, 
yaklaşımını açımlarsan ve sadık 
sapmalar eşliğinde bağdaştırılması zor 
okuyucularınla etkileşimini anarsan 
akışlar sergilemedi değil süreç içinde. 
neler söylersin?
Ancak önemi asla yadsınamayacak 
Tanzimat döneminde yazarlar 
bir eylem bağlamında almalıyız yine de 
anlatmaya, ille anlatmaya yönelmişti, 
1990 Kuşağı edebiyatını. 
onlar da yeni toplum yaratma 
peşindeydi ama onların öngörüsü aile 
“‘KİTAPLAR ADASI’, GENÇ 
ölçeği ötesine geçemiyordu. 
YAZARLAR İÇİN BİR BULUŞMA, 
M. SADIK ASLANKARA,  GAMZE AKDEMİR
Milli edebiyat dönemindeyse elbette 
KESİŞME, SANATSAL DÜZLEMDE 
yine anlatmaya yöneldi yazarlar, bu arada yeni 
ne yazık ki 1950’lere dek bir biçimde ertelemiş gibi HABERLEŞME MEKÂNI OLDU!’
bir vatan yaratılıyordu, üzerinde yaşayacaklar da 
İşte “Kitaplar Adası”nda yirmi iki yıl önce tam da 
olduk. Bugünün hercümerç ortamındaysa “yazınsal 
yeniden kurulup yapılandırılacaktı zorunlu olarak. 
eleştiri”nin hiçbir değeri yok zaten. bu son evreyle buluştuk, bu dönemin genç yazarları 
Söz konusu toplum yurttaş ölçeğine dayanacaktı 
için bir buluşma, kesişme, sanatsal düzlemde 
bu kez. 1950’LERİN ÖNEMİ...
haberleşme mekânı oldu “Kitaplar Adası”. 
Özetle kaçınılmaz biçimde anlatacaklardı çünkü 1950’lerin önemi şuradan geliyor: Bütün sanat 
Yazınımızın bütün türlerini hiçbir ayrım 
onlar için yaşamsal bir konuydu bu, zaten anlatmak ortamları, edebiyattan tiyatro sinema dansa,  
gözetmeden kucaklasam da yıllar içinde 
resimden heykel müzik mimariye adeta kurtuluş 
için edebiyat yapıyorlardı. 
öykücülerimizin doğrudan alışveriş kurduğu bir 
Eleştiri yok değildi ama bunlar saltık dizgesellikten savaşı benzeri bir tür topyekûn tartışmaya katılmış, 
edebiyat köşesi niteliği kazandı yine de “Ada”. 
uzaktı yine de. Ayrıca akademik eleştiriden değil sanatın kendi içine girerek yapılmakta olan üretimi, 
Hele Ankara Öykü Günleri’yle başlayan 
yazınsal tür olarak yazarların işlediği eleştiriden söz üretim nesnesi bağlamında yapıtı verimleyen 
eylemlenme, yurdun her köşesine uzanan öykü 
ediyorum. Nurullah Ataç’ları örneğin. sanatçının kendi nesnesine bakışını çok katmanlı 
enerjisi yayılımı / akımı, öykü dergisi, öykü kitabı 
Ama dizgesel eleştiri yine de 1940’larda toplumcu boyutla masaya yatırmıştır. 
yayıncılığıyla genç öykü yazarlarında gözlenen 
gerçekçi edebiyatçılar kanalıyla bir “toplu eylem” Oysa daha önceleri hep bireysel çabalar olarak 
fışkırma, sonra 14 Şubat Dünya Öykü Günü 
halinde doğdu, kökleşti, kaldığı, şiir, hikâye gibi geleneksel sanatlarımız 
çerçevesinde öykü sanatına dönük odaklanma, öykü 
bu nedenle bir “yazınsal dışında hep dışarıdan öykünmeyle ele alınıp 
yarışmaları, süreç içinde “Kitaplar Adası”nı başlı 
değer”e de kavuştu. geliştirilmesiyle kurulduğundan tartışmalar, “olması 
başına bir öykü merkezine dönüştürdü neredeyse. 
Öncekiler bireysel gereken” yerine “olan” üzerinden yürütülmüştür. 
Bu, günümüzde de sürüyor. Bunun da etkisiyle 
Çünkü edebiyatımız zaten benzeşen üretimle işe 
bir edimdi salt, 1940’lı 
olsa gerek bir büyük projenin altına girmekten de 
yılların yazarları bunu koyulmuştu başlangıçta, ayrışarak başlayabilseydi 
çekinmedim diyebilirim. 
toplumcu dünya görüşü sonuç farklı bir evrilişe dönebilirdi. 
Yine Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan 100. 
temelinde dizgesel açıdan Düşünsenize “adaptasyon” ya da “uyarlama” diyoruz, 
Yılında Cumhuriyet’in Yazını (2023) adlı yapıtta 
akademik denebilecek ne demektir bu? Sanat, Ali okulu değildir ki, o zaman 
ele alışımın çok farklı boyutuna uzanıp yayılan bir 
disipline uyarlı kavrayışla hadi gelin işin başında bu zanaatı tartışalım önce. çalışmanın son aşamasındayım artık. Bunu merak 
yapmaya girişti. Bu yüzden 1950’lerde sanatın tümüne, edebiyata 
eden de çok okur-yazar var ayrıca.
Ama yapılanlar sanatın dönük yapılan bu derinlikli kazıyı, İkinci Savaş 
Başlığın değişebilirliği olasılığından ötürü 
kendi içine dönük tartış- sonrası yaşanan özgür açılıma mal eder, salt anmayayım yapıt adını ama kaç yıldır üzerinde 
madan uzaktı enikonu. varoluşçu felsefeye irca edersek asla doğru olmaz. 
çalıştığım bu dosyayla öykücülüğümüze değgin 
Biz sanatın kendisini, tüm 1950’lerde sanatın bütününe yönelik derinleşerek başlangıcından günümüze görece ansiklopedik bir 
sanat ortamlarıyla birlikte ele 
yenileşen bu hareketi başka türlü kavramak zor yayın ortaya çıkarabileceğimi umut ediyorum. Hele 
alıp tartışmayı, didiklemeyi olabilir. Nitekim kimi düzayak yaklaşımlarda 1950 yayımlansın, bunu da o zaman konuşuruz. 
n
24 Nisan 2025
11
            
    
