22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

‘OKUMAZ YAZMAZ’, ‘ÖNEMİ YOK’ Ágota Kristóf: ‘Anadilimi öldürüyorlar!’ 1935’te bir Macar köyü olan Csikvand’da doğan Ágota Kristóf (1935 / 2011), yaşamının 11 iz bırakan dönemini 11 bölümde sunduğu bir sürgün ve anadilinin kayıp hikâyesi olan otobiyografisi Okumaz Yazmaz’da (Çeviren: Feyza Zaim / Can Yayınları) okuyucuya kendisini 48 sayfada kısacık da olsa açıyor ve zorunlu sürgünlerden kaynaklanan ötekilik hissinin yarattığı kendini bir halkın parçası kabul edememe psikolojisini yansıtıyor. Kristóf yalnız yaşamöyküsü değil, sürgününün ilk birkaç yılında yazılmış masal ve büyülü gerçekçilik arasında kalan 25 kısa öyküden oluşan Önemi Yok (Çeviren: Feyza Zaim / Can Yayınları) adlı öykü derlemesinde de çocukluk hayallerinin kaybolmasının üzüntülerine, farklı bir dili öğrenmek zorunda kalmasının sıkıntılarına değiniyor. arasında kalan 25 kısa öyküden oluşan Önemi Yok (Çe- Z. DOĞAN KORELİ viren: Feyza Zaim / Can Yayınları) adlı öykü derleme- sinde de çocukluk hayallerinin kaybolmasının üzüntü- 11 DÖNEMDE ÁGOTA KRİSTÓF lerine, farklı bir dili öğrenmek zorunda kalmasının sı- 1935’te bir Macar köyü olan Csikvand’da doğan Ágota kıntılarına değiniyor. Kristóf, yaşamının 11 iz bırakan dönemini 11 bölümde Saçmalığı, deliliği, dünyaya yabancılık duygusunu; sunduğu bir sürgün ve anadilinin kayıp hikâyesi olan rahatsız edici ve iğneleyici, tuhaf ve kafa karıştırıcı, otobiyografisi Okumaz Yazmaz’da (Çeviren: Feyza Za- karanlık ve kasvetli birkaç sayfalık kısa metinler halin- im / Can Yayınları) okuyucuya kendisini 48 sayfada kı- de sunuyor. sacık da olsa açıyor ve zorunlu sürgünlerden kaynakla- Öyküler, rahat bir okumaya elverişli değil. Absürt ve nan ötekilik hissinin yarattığı kendini bir halkın parça- dokunaklı tüm metinlerde ilginç bir anonimlik var: sı kabul edememe psikolojisini yansıtıyor. Neredeyse hiçbir karakterin adı yok. Buna bağlı ola- Kristóf, önceleri köyün tek öğretmeni olan babasın- rak atmosfer, hep kapalı, kötücül ve silik. Ölüm izleği dan okuma yazma becerisi kazanıyor hatta bu dönem- her öyküyü ele geçirmiş durumda. de sınıfın arka sıralarına geçerek saatlerce kitaptan Gerçekleşmemiş umutlar, kaygı ve kuruntu, yaşamın dergiye ne bulduysa okumaya çalışıyor. anlamsızlığı ve intihar, “Evimde” öyküsünde olduğu 9 yaşında ailesiyle Avusturya sınırına yakın bir ka- gibi sığınılacak bir liman, sıklıkla yaşamdan kaçış ve sabaya taşınması ve böylece anadilinden ilk kez ko- anne karnına dönüş psikolojisini gündeme getiriyor. pup “düşman dil” olan Almanca ile zorunlu tanışıklı- ğı onda ilk yazınsal travmaya neden oluyor. YÜZLEŞMELER… Yatılı okul günlerine denk gelen Rus işgali başla- Okuyucuların yanı sıra karakterlerin de sinir uçlarıy- dığında Rusça dışındaki yabancı dillerin yasaklanma- la oynanmakta. Örneğin “Balta” adlı küçürek öykü- sı ise kültürel ve dilsel ikinci travmayı tetikliyor. Rus- de daha başından itibaren okuru, paradoks bir cinayetin çayı bir türlü içselleştiremediğinden duygularını şifreli içine atıyor yazar. bir biçimde ifade ederek rahatlıyor. Kadın, doktor çağırıyor ve ona kocasının uyurken ya- tağın yanındaki baltanın üzerine düştüğünü söylüyor. KRİSTÓF: ‘KİMSE YAZDIKLARIMI Haliyle doktor bu durumu çok garipsiyor ve başından OKUYAMASIN DİYE GİZLİ BİR baltayla yaralanmış adam yerine akıl sağlığının yerin- YAZI DAHİ İCAT ETTİM!’ de olmadığını düşündüğü kadın için ambulans istiyor. “Kimse yazdıklarımı okuyamasın diye gizli bir ya- Yazar, ayrıca “Davet” adlı öyküde öne çıkardığı zı dahi icat ettim. Dertlerimi, üzüntülerimi, gecele- üzere çok sayıda imaya, yazgıyla yüzleşmelere de yer ri yorganın altında beni sessizce ağlatan her şeyi not tor Hugo, Stendhal gibi derinlikli işleyemeyeceğim bu vermekte. Kadın, eşinden doğum günü hediyesi olarak ediyordum” dese de yaşamının ilerleyen dönemlerinde dili. Ama kendi özgün yazı dilimi oluşturmak için elim- onu bir restorana götürmesini istiyor. kendi yarattığı bu özel dili unuttuğu için okuyamama- den gelen her şeyi yapacağım” diyen Kristóf, gramer Çünkü hemen her özel günü evde misafirlere hiz- sını hayıflanarak ifade ediyor. açısından son derece basit, gündelik konuşma dilinden met etmekle geçirdiğini, böyle günlerde hem yemek 1956’daki ayaklanma sırasında, kocası ve dört ay- damıtılmış kısa cümleleriyle kendi seçmediği bir ülke- hem de temizlik yapmaktan yorulduğunu söylüyor si- lık kızıyla sınırı aşıp yaşamının kalanını geçireceği de benimsediği dilde, eski bir sözlük yardımıyla okur- tem ederek. İsviçre’nin Frankofon şehri Lozan’a sığınırken yanında yazarlığa giden çok zorlu yolda radikal bir düzyazı tar- Eşi bu sefer durumun çok farklı olacağına ilişkin sadece iki çanta var: Biri kızının bebek çantası diğeri zı oluşturarak ödüller kazanan bir yazar oluyor. sözler verse de değişen hiçbir şey olmuyor. Öykü, da- ise sözlükleri ve en değerli kitaplarıyla dolu olan çanta. vetliler gittikten sonra kadının ayna karşısındaki hesap- BİR VATANDAN FAZLASINI KAYBETTİ! DÜŞMAN DİLLERİN YÜZÜNDEN laşmasıyla noktalanıyor. 1956’da genç ailesiyle Avusturya sınırını geçtiği ge- DİLİYLE SONSUZA DEK VEDALAŞAN YAZAR! ce, bir vatandan fazlasını kaybettiğinin farkındaydı o. Lozan’da, Almanca ve Rusçadan sonra üçüncü kez SÜRGÜN, KÖKTEN KOPARILMA, Çocukluğunu, köyünü, kardeşi Tila’yı evlatlık oldu- YERSİZ YURTSUZLAŞMA düşman bir dil ile karşılaşıyor: Fransızca. ğuna inandırdığı günleri, yatılı okuldaki yalnızlığını, VE KİMLİK KAYBI… Hatta Okumaz Yazmaz’da paylaştığı üzere tarihin okuduğu kitaplarla suskunluk kulesinden attığı küçük Ágota Kristóf’un İkinci Dünya Savaşı yıllarından, kaprisleri yüzünden kabul etmekten başka çaresi olma- imdat çığlıklarını yitirmişti. yaşama veda ettiği 2011 yılına kadar Avrupa’nın ka- dığı Fransızca, anadilini artık tümüyle yok ediyor ve Bütün bu yitirdiklerini, kendine acındırmadan bir zamanlar Tanrı’nın bile Macarca konuştuğunu dü- ranlık siyasi döneminin mutlak umutsuzluk duygula- tüm içtenliği ve alçakgönüllülüğü ile ilk kez paylaşı- rıyla örülü metinleri, Kafka ve Beckett’i anımsatmakta. şündüğü diliyle sonsuza dek vedalaşıyor. yor Okumaz Yazmaz’da Kristóf, okuma yazma bilme- Ne var ki Fransızca okuyup yazması yıllarını alıyor. Gerek kurgusal gerekse yaşamöyküsel yapıtlarında yen bir kadının meydan okumasını ne bir sözcük katı- soğukluk ve boşluktan başka bir şey ifade etmeyen kısa Çünkü bu dil, yazıldığı gibi okunan bir dil değil. labilen ne de bir sözcük çıkarılabilen ölçülü dil yapı- Bu nedenle bir kez daha okuma yazma bilmediği, ve öz bir tonla bilinçaltına yer etmiş baskıcı ve bunalım- sıyla göstererek. lı dönemleri anımsatıyor o. Anlattıklarında her şey gri. kendini aidiyetsiz hissettiği günlere dönüyor. Yaşamöyküsünde, “Otuz yılı aşkın bir süredir Fran- ABSÜRT, DOKUNAKLI, KARANLIK Yarattığı travmatik ve acımasız görüntüler, savaş yıl- ÖYKÜLER: ‘ÖNEMİ YOK’… sızca konuşuyorum, yirmi yıldır yazıyorum ama hâlâ larında gelişen sürgün, kökten koparılma, yersiz yurt- onu bilmiyorum. Hatasız konuşamıyorum ve ancak Kristóf yalnız yaşamöyküsü değil, sürgününün ilk suzlaşma ve kimlik kaybını önceleyen “Avrupa göç- birkaç yılında yazılmış masal ve büyülü gerçekçilik sözlükler yardımıyla yazabiliyorum. Asla Moliere, Vic- men romanı” tanımına tam oturmasını sağlıyor. n 8 15 Şubat 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear