Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
katmanları derin olmadığı için fazla ilgi görmemişler ama “Bu yağlıboya tablo, kitap okuyan diğer kadın figür-
KADIN VE ERKEK RESSAMLAR
bugünlerde müzelerin en sevilen eserleri arasında yer al- leriyle karşılaştırıldığında zarafetten yoksun görünür.
ARASINDAKİ AYRIMCILIK
Kadının kendinden geçmiş bir şekilde roman okuyor
Onca erkek ressam binlerce “nü” resim yaparken çıp- malarını sevimli abartılarına borçlu olabilirler.” (s. 139)
Bu bölümde yazarın notuyla, Napolyon’un sevdiği ka- olması, ayrıca çıplak bedeninin yatağın kenarında du-
lak erkek bedeni de kadın ressamlar için yasak alan içe-
ran aynaya yansıması, kuşkusuz farklı bir okuma içinde
risindedir, anatomiyi erkek meslektaşları gibi çalışmala- dın ressamlardan biri olan ve madalyalarla ödüllendiri-
olduğunu anlatmaya çalışır bize.
rı engellenmiştir. len Marguerite Gérard’ı anmadan geçmek olmaz.
1800’lü yıllarda pek çok şair ve sanatçı yaratıcılıkları- Kitapta “Hediye” ve “Okuyan Kadın” adındaki iki Tabloya dikkatli baktığımızda yatağın altından uza-
nan elin bir erkek eli değil, şeytan olduğunu anlarız. Ki-
nı tetiklemek adına farklı deneyimler yaşarken kadın sa- tablosuyla yer alan ender ressamlardan.
tapları almaya çalışmıyor, aksine onları yatağın üzerine
natçıların bu yaşam biçimlerini deneyimleme şansı yoktu.
MATISSE’NİN RENK CÜMBÜŞÜ:
kadının okuması için yerleştiriyordur.” (s. 166)
Ev, birçok kadın için hapsolduğu bir mekândı ve o
‘İÇ MEKÂNDA OKUYAN KIZ’
Yani kadını baştan çıkarmak için kitapları kullanıyor
evin arkasındaki uçsuz bucaksız dünyaya açılan yegane
“Ders Çalışma” bölümünde yer alan Henri Matisse’in
şeytan. Bu o dönem çok sıkça karşılaşılan bir düşünce
anahtar okudukları romanlardı.
“İç Mekânda Okuyan Kız” resmindeki o muhteşem renk
biçimiydi. Belki de kadınları eğitimden alıkoymak için
Ev Halleri bölümüne alınmış Mary Cassatt’ın “Bayan
cümbüşünden bahsetmezsek bu yazı eksik kalır. Asuman
Duffee Çizgili Bir Koltukta Oturmuş Okurken” (1876) bir bahane. Zaten aynanın kenarına iliştirilmiş, masumi-
Kafaoğlu-Büke bu resimle ilgili şu bilgileri paylaşıyor:
yet simgesi olan çiçekli taç da çoktan kadın tarafından
özellikle tekniği ve renkleri ile en önemli tablolardan biri.
“Matisse’in dört yıl boyunca birlikte yaşadığı hem
Edward Munch, çoğu sanatsever tarafından “Çığlık” terk edilmiş durumda.
modeli hem sevgilisi olan Caroline’den 1894 yılında do-
Tiziano’nun “Tövbekâr Mecdelli”sinden, Wiertz’in “Ro-
adlı resmiyle tanınır. Ama ben kitapta bu bölümde yer
ğan kızı Margurerite’i görüyoruz bu resimde. 1905 yı-
alan “Genelevde Noel” resmini yazarın kendine özgü man Okuyucu” tablosuna kadar üç sayfada 300 yıl geç-
lında tamamlanmış bu resimde Marguerite 11 yaşında.
tik ama ne yazık ki kadının şeytan tarafından kandırılıp
yorumuyla en az onun kadar beğendim:
1900’lerin başı Matisse’in Fovist yılları olarak bilinir.
“Edvard Munch bu resimde iki zıtlığı birleştirmiş, or- her an günah işlemeye hazır makûs kaderi hiç değişmedi.
Vahşi hayvan anlamına gelen ‘fauve’ dan adını alan
Bu son tablodan bu yana modern zamanlar da dahil,
taya ilginç bir kurgu çıkmış: Neşe ile hüzün, günah ile
akımın öncüleri renkleri tüpten çıktığı işlenmemiş saf
kutsallık, bayram kutlaması ile yalnızlık.” (s. 120) yaklaşık bir 170 yıl daha geçip bugüne gelelim: Peki,
hâliyle kullanırlardı. (O renk cümbüşünün nedeni anla-
Çünkü genelev patroniçesi olarak tahmin edilebile- kadının kaderi bugün değişti mi?
şıldı.) Matisse’in ‘simplicité colorée’ (renklendirilmiş
Sadece Afganistan ve İran da bugün yaşadığımız
cek kadın figürü bir elinde sigara, bir elinde görünüş iti-
sadelik) olarak adlandırdığı tam da bu resimde gördü-
barıyla İncil olarak yorumlayacağımız kitabı okuyor. Bu olaylara bakmaya gerek yok, kitapta sıklıkla anılan, Rö-
ğümüz sadelik.” (s. 157)
nesans ve Reform yaşamış Batı toplumlarında dahi ka-
da Munch’un sevdiği ironiyi yaratıyor.
dın hâlâ şiddet görüyor, sosyal yaşamda erkek gibi öz-
KADININ YÜZYILLAR BOYUNCA
FRAGONARD’DAN ‘AŞK MEKTUBU’
gür yaşayamıyor, kurumsal hayatta da liyakat olarak
DEĞİŞMEYEN YAZGISI
Artık mektup ne yazık ki form olarak hayatımızdan çe-
hâlâ erkeğe göre daha az haklar elde ediyor.
Ve son bölüm “Erotizm”… Yazarın yine haklı bir
kildi. Asuman Kafaoğlu-Büke iyi ki kitabına mektup olarak
Oysa bugün bir yazar olarak gözlemlediğim en somut
eleştirisi ile başlıyor:
da bir bölüm koymuş. Yoksa Jean-Honore Fragonard’ın
gerçek, son yıllarda hem okuyan hem yazan kadının hızlı
“Dünyanın hiçbir yerinde erkeğin giyimi yasalar ve
“Aşk Mektubu” resminden haberimiz olmayabilirdi.
bir şekilde arttığı. Asuman Kafaoğlu-Büke’nin günümüzün
âdetler tarafından belirlenmezken, kadının nasıl giyine-
Resimdeki kızın yüzündeki o çocuksu, utangaç ama
sevilen yazarlarından Ian McEwan’dan alıntıladığı, canı
ceği, hangi işlerde çalışacağı, okula gidip gitmeyeceği
aynı zamanda da çapkın bakışlar çok hoşuma gitti.
gönülden katıldığım o anlamlı saptamayla yazımı noktala-
Yazarımız bu resme ilişkin notunda yine yerinde bir katı kurallar ya da yasalarla sınırlandırılmıştır.
yayım: “Kadınlar okumayı bıraktığında, roman ölür.”
n
Bütün bu kısıtlamalar sadece hayatını değil, kadının
anımsatmada bulunuyor:
varlığını, yeteneklerini, benliğini, özgüvenini de mutlaka
“‘Aşk Mektubu’, genç kadını küçük gizli odasında bir
Tablodaki Kadın / Asuman Kafaoğlu-Büke / Epsi-
gönül macerasına hazırlanırken gösterir bize. (…) Şıklık, etkiler. Onlara yasaklanan zevklerin bir kısmını kitaplar
lon Yayınevi / 180 s. / 2022.
sayesinde tatma fırsatı bulmuş olabilirler.” (s. 159)
zenginlik, güzellik, pembe yanaklar hep algımızı estetik
zevklere yöneltir. Derin anlam yükleme gereği duymayız. Bu bölüm için Antoine Wiertz’in “Roman Okuyucu” * Ian McEwan: “Kadınlar okumayı bıraktığında, ro-
Yüzyıllar boyunca Rokoko dönemi tür resimleri anlam tablosunu yine yazarın notlarıyla öne çıkaralım: man ölür.”
RECEP KARAAHMETLİ’DEN
‘Bir Aykırı Adam’
danın boş olmadığını göstermişlerdir. Yine de Fransızlar çırır, Fransız bayrağını indirip
HİDAYET KARAKUŞ
Antakyalılara göz açtırmak istememişler, Habib Neccar yerine Türk bayrağını çekerler.
Camisi’nin önündeki mitingte ateş açarak iki genci şehit et- Önce üzüntüden ağlayanlar bu
arayılan” anlatısı, Gaziantep’in kurtuluşuy-
mişler ama milislerin karşı ateşiyle de askerlerini yitirmişler. kez sevinçten ağlar.
la özdeşleşmiştir. Ancak Antakya’nın da bir
‘‘KKarayılanı olduğunu bilmiyordum. Recep Ka-
FRANSIZLARLA BİR OLAN “CÜCÜK İMAM” FRANSIZLAR VE OLAYLI
raahmetli, Bir Aykırı Adam (Bilgi Yayınevi) adlı romanın-
Bu arada Avrupa’da savaş rüzgârları esmeye başlamış, HALKOYLAMASI!
da, Antakya’nın kurtuluş öyküsüyle (23 Temmuz 1939)
Almanya başta Fransa olmak üzere çevresindeki ülkelere Antakya’da Fransızların de-
birlikte Fransız egemenliğindeki İskenderun Sancağı’nda
baskısını artırmıştır. Fransa’nın Hatay’ı düşünecek duru- netiminde yapılan ilk halkoylaması olaylı geçer. Araplar-
Türkiye’ye katılmak için direnmeye kararlı yurtseverlerin
mu kalmamıştır. Orada tuttuğu Fransız askerleri de bir an la Fransızlar Türklerin oy kullanmasını engellemeye ça-
içinde yürekliliği, ailesine sevgisi, büyüklerine bağlılığı,
önce ülkelerine dönmek istemektedirler. lışırlar, çatışmalar çıkar. Milletler Cemiyeti bu durumda
verilen görevi ölümüne yapmasıyla kendini göstermiş de-
Her yerde olduğu gibi Fransızlarla işbirliği yapan hain- oylamayı iptal eder. Bu oylama sırasında Türklerin on üç
desi, “Antakya’nın Karayılanı Uzun Mevlüt”ü anlatıyor.
ler de vardır elbette. Zeki Haccari, Cücük İmam gibileri milisi şehit olur. Sonunda Fransızlarla Türkler, Milletler
Karaahmetli destansı dille kaleme aldığı romanın-
de milislerce cezalandırılır. Cemiyeti’nden Hatay sorununu geri çekerler. İki ülke so-
da, Antakya’nın unutulmaz kahramanları Deleş Emmi,
Hele Cücük İmam, camide Mustafa Kemal’e demediği- runu kendi aralarında çözecektir.
Emiş Karı, Yüzbaşı Asım Bey, Üsteğmen Tevfik Efendi,
ni bırakmamaktadır. Üsteğmen Tevfik Efendi onun hainli- Yüzbaşı Asım’ın “Yahu daha birkaç ay önce plebisitte
Duman Emmi, Selvinaz Ana, Kadir, Müslüm Arif’i de
ğini bilmekte, onun çalışmalarını yakından izlemektedir. yedik birbirimizi. Nasıl güvendi Mustafa Kemal bu Fran-
belleklerde tazeliyor.
Beş milis bir gece yarısı Ulu Cami’de imamlara yapı- sıza” sorusunu Azmi Bey yanıtlar:
Hatay Egemenlik Cemiyeti’nin yöneticilerinden Az-
lan iki odalı evin damında yatan Cücük İmam’ı elini ko- “Kemal Paşa, Fransıza güvenmedi Asım Bey. Kendi-
mi Bey yapılan toplantılardan birinde konuşur: “Arka-
lunu bağlayarak, bir halıya sarıp bir mağaraya kaçırırlar. ne güvendi. On yedi yıldır oya gibi işledi, satranç gibi
daşlar, Kemal Paşa, Hatay meselesini nihayet Milletler
Tevfik Efendi ona mağarada Sütçü İmam örneğini verir. oynadı Hatay Meselesi’ni… Önce İngilizle ittifakını ko-
Cemiyeti’ne taşımayı başardı. Yakında görüşmeler başla-
Maraş’ta Ulu Cami’nin imamı Rıdvan Hoca, bir Cuma pardı Fransızın. Sonra Rusya’yı yanına alarak Milletler
yacak. Bizden büyük nümayişler yapmamız isteniyor.”
günü kaledeki Fransız bayrağını görünce: “Bakın Maraş- Cemiyeti’nde konuyu hep sıcak tuttu.
Bu konuda içten içe kaynayan halk kesimleri sorunu
lılar! Semalarında düşman bayrağı dalgalanan bir mil- Bu arada sizler de hem Fransızı canından bezdirdiniz
heyecanla izlemektedir. Büyük Atatürk “Sınırdaki Ay”
lete Cuma namazı kılmak caiz değildir. O bayrak oradan burada hem de büyük nümayişlerle Hatay’ın Türk oldu-
anlamında Hatay demiştir bu güzel ile.
inip yerine Türk bayrağı asılıncaya kadar size Cuma na- ğunu gösterdiniz bütün dünyaya…”
Atatürk’ün dünya sahnesinde yürüttüğü politikaya mazı kıldırmayacağım. Bunu böyle bilesiniz!” der. 11 ilimizdeki depremin yok ettiği güzel kent Antakya’nın,
Antakya’nın yurtseverleri de büyük destek vermişler, Fran- İmamın sözü bitince bütün cemaat bir süre buz keser. Ba- Karaahmetli’nin kaleminden günümüze ışık tutan hüzün-
sız askerlerini ürkütmeden mitinglerle halkı hazırlamışlardır. şını eğip sessizce ağlayanlar olur. Sonra birden hızla da- lü öyküsü bize yeni bir güç verecek denli büyük, değerli.
Köy köy, mahalle mahalle örgütlenip silahlanmışlar, mi- ğılıp yarım saat geçmeden caminin önünde yeniden topla- Onu düşman işgalinden kurtaran ruh yeniden ayağa kaldı-
lislerle Fransızlara da onlarla işbirliği yapanlara da mey- nırlar. Hepsi silahlanmıştır. Kaleye yürüyüp nöbetçileri ka- racaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın...
n
6 20 Temmuz 2023