Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
“ve barış kim bilir nerede başlar/ ve trajedisinde dünyanın/ korkusu hiç gitmez çünkü: “salt akşam sevisinden bir bulut ler, belirsizlikler, anılarla yaşamaya çalışma uzar gider... İm-
mimlenmiş midir acaba/ balığın koparılan kanlı solungacı,/ olur çıkar/ taş, firar ederken memleketinden” (Ne de Hafif)
geler dünyası, harflerin soluğu, canlı cenaze alfabelerin göv-
cefa takımyıldızını/ yakut kızılıyla tamamlamaya,/ yazmaya Sonra yine o unutulmaz ölümden çıkış! “Yanan ufuk çembe-
desine sarıla sarıla gurbette tüketilen bir ömürden kalan şiir-
ilk harfini/ söz’süz dilin“ (Nefaset Düzeninde Yaratıcının) rine karşı/ arayışında ölüme dair gizli çıkışın.” (Evlat) Öm-
ler! Nelly Sachs, “Gecelerin Gecesi”nde, “Öyle Yalnızdı ki”,
Hep “sırça kâbus”tur, “yaşamak adına çürürken tohum- rü “ve alfabe fırtınasının arasındadır” hep “yiten alfabe”nin.
“Düşler, ki yaralardan”dı; o düşler, o hasretlikler, o mem-
lar”. Şairin kalemine sarılan “harf meleği”dir çünkü o, “gö- Berlin’den kaçıp gitmenin zamanı geldiğinde yalnızca göv-
leket özlemleri, o acılar, o ölüm korkuları... Nice nice şiirler
mütünden kalkan alfabe”yle yazar şiirlerini. “Nazlı hasretse desiyle uçup gitmişti mülteciliğe. “Alevden diller”le yaşa-
doğurdu ölümle buluşa buluşa...
n
akar durur kendi mekânında”, o ki, “memleket hasretinin ipiy- ma ve şiir yazma 65 yaşına dek sürdü. Eve dönme hayalleri
1
Şiirlerden alıntılar: Hâlâ Gece Yarısı Bu Yıldızda /
le ne kadar mekik” dokumuştur. “Kış uykusunda eriyen/ kar gerçekleşmedi: “Bir varmış/ bir yokmuş/ Sevgili”, “alevle-
taneleri”dir “sıla hasreti”nden. Kaçış ise hep tazedir, ölüm rin yükseldiği çölden” (Boşuna)... Ve acılar, ölümler, hasret- Nelly Sachs/ Çev. Melike Öztürk / Can Yayınları / 184 s.
Rose Ausländer:
“ve söz düşümüz/ ve düş/ yaşamımız”
“Sığınıyorum/ düş çadırına senin/ ey sevgili! // nefes alan ormanda/ ki orada, çimen uçları/ boynunu büker // çünkü/ bundan daha
güzel bir şey yok.” (En Güzel) Aşk, her zaman düşlerle büyür, sarıp sarmalar yürekleri, teni. Elbette “Ana-Dil”i de: “Kendimi/
kendime dönüştürdüm/ göz göze/ parçalara bölündüm/ söz yolunda // Ana-dildir/ parçalarımı birleştiren // İnsanmozaik...” olunca.
Bir de “Şiir Yazmak” eylemi sarınca yüreği, gurbet falan dinlemez dizeler, imgeler: “Yedi cehennemden/ geç/ Beğen cenneti/ bana/
yürü diyor/ yitirilecek/ neyin var ki” Şiir yitirmek değil, kazanmaktır. “Yara”ları sarmaktır: “Yüzün/ yüzündeki/ göz/ yüzünün
gözündeki/ pırıltı/ göz göze/ bu aydınlık/ yara.”
Ne düş ne şiir ne gurbet ne Yahudilik “Söz” olmadan nasıl dile gelir nasıl dile getirilir? “Başlangıçta/ söz vardı/ Tanrı’nın yanındaydı/
ve Tanrı bize/ sözü verdi/ ve biz/ sözde yaşıyoruz/ ve söz/ düşümüz/ ve düş/ yaşamımız.”
Gurbetlik, doğup büyüdüğü topraklarda çektikleri onca acı, faşizmin baskısı, ölüm korkusu, geleceksizlik, yalnızlık, yoksulluk... Acı
çekmek denince, onun kadar acı çeken şair var mıdır? Olmuş mudur? Olmuştur da hayata şiirlerle tutunmuş Rose Ausländer (11
Mayıs 1901-3 Şubat 1988) kadar olmamıştır.
GÜLTEKİN EMRE
aritaya bakıyorum, bakıyorum ve şairin doğ-
duğu yeri bulmaya çalışıyorum. Günümüz-
H de Kuzey Ukrayna’da, Czernowitz’in, güne-
yi Romanya’nın, Bukowina’nın başkenti. Şairin doğdu-
ğu, yaşadığı dönemde Avusturya’ya ait. Yani birkaç di-
lin konuşulduğu, çok kültürlü bir kent Czernowitz. Ro-
se, Yahudi bir ailenin kızı. Mayıs gecesi dünyaya gelmiş
“ipeksi” bir yeşilliğe, dünyaya gözlerini açmış. Türkçe-
ye çevirirsek adını soyadını, yaşamı biraz daha anlaşı-
lır belki: Rose, “gül”, demek. Ausländer ise, “yabancı”.
“Yabancı Gül” ya da “Gül Yabancı” acı mı acı bir be-
timleme, benzetme!
“Ben hep yazdım” der. “Bana ne geldiyse onu yazdım.”
Sevdiği adamla birlikte 1921’de Amerika’ya göçer.
1945’te yeniden New York’a gider. Bir taşıma şirke-
Viyana’daki felsefe eğitimini bırakır. Yoksulluk eğiti-
tinde 1961’e dek çalışır. Sade bir yaşam sürer. Şiirlerini
mine engel olur. New York’ta bir bankada çalışmaya
İngilizce yazar. Bazı Amerikalı şairler kendisine destek
başlar. Ama şiir yoktur daha, varsa da ortaya çıkmaz.
olur. 1956’dan sonra yeniden anadilde yazmaya başlar.
İLK ŞİİRLER VE FAŞİZMİN AYAK SESLERİ!
Şöyledir kendisindeki değişmeler: “uyaksızdı/ başımı-
New York’un o çok kültürlü ortamı, yaşamı, çeşitli ırk- za tüm gelenler/ yaşanan şok/ bir o kadar da soluk ke-
rupa/ hava salıncağında/ uçarken // ikamet etmiyorum/
ların varlığı, pek çok dilin konuşulduğu kent onun dilini
sici/ kâbusbasınçla/.../ ki uyak parçalandı/ soldu çiçek
yaşıyorum” (Biyografik Not).
de çözer. Yalnızlığını kentle bütünleştirerek şiir yazma- sözcükler/ hatta sıfatların da durumu kuşkulu makine-
Yahudilerin kollarına takılan bant, “sarı yıldız”. Ya-
ya başlar ya da kimseye göstermediği, yayımlamadığı şi- leşmiş bu dünyada...” Almancada yazmaya başlaması-
hudi oldukları belli olsun diye. Nasıl ağır bir baskı, ölüm
irleri boy vermeye başlar. 27 yaşında yayımlanır şiirleri. nı da şöyle dile getiriyor: “Gelişi gibi esrarengiz bir bi-
korkusu! Bodrum katındaki ölüm korkusu, yalnızlık ve o
Gurbetliği yenmeye çalışır New York’ta. Annesinin has- çimde yitip gitti İngiliz ilham perisi.”
yürek sıkışmalarına ilişkin şu dizeler: “Beni götürdüler/
Gurbet yaşamı, başka bir dilde, kültür ortamında ol-
talığı onu yeniden o çok kültürlü ortama, doğduğu ken-
zindana/ nedendir bilmem/ Siz ne iş yaparsınız/ bir şair
ma geçmişini ailesini unutturmaz. Tersine doğup bü-
te çeker. Kimya fabrikasında işçi olarak çalışır. İngilizce
yüdüğü topraklarda yaşadıkları, çektikleri onca acı, fa- hiçbir/ Gerçekte ne iş yaparsınız siz/ Hücremde/ genç ka-
ders verir. Dışarıda ise faşizmin ayak sesleri daha yakın-
şizmin baskısı, ölüm korkusu, geleceksizlik, yalnız- dına/ masallar şiirler anlattım/ çabucak öğrendi onları/
dan duyulmaya başlar. Amerikan vatandaşlığını kaybeder.
lık, yoksulluk hayata şiirlerle tutunmasına engel olmaz.
Topraksı ekmekten/ satranç taşları yaptık/ oynadık göz be-
Şiirleri yayımlanır. Yavaş yavaş keşfedilen bir şair
Düsseldorf’a yerleşir. Kitapları yayımlanmaya başlar.
olur. 1939’da ilgi gören ilk şiir kitabı Gökkuşağı yayım- lirene kadar/ göz deliğinde/ oyun oynamak yasak/ Avluda
Son yıllarını yatalak geçirir.
lanır. Şiire sarılarak hayatta kalmaya çalışır. Naziler bu on dakika/ gökyüzü/ mavi bir efsaneydi/ Bir bulut el salla-
Avrupa ve Amerika arasında gidip gelen, anadiline dö-
dı bembeyaz:/ Annem bekliyor” (Zindanda)
kitapla birlikte onun günlüklerini, şiirlerini, çeşitli felse-
nen, yaşamını şiirle kurtaran Rose Ausländer, “Ama bili-
feciler üzerine tuttuğu notlarını yok ederler. Acıya gel de katlan! Ama katlanılıyor işte şiirlerle, aşk-
yorum” diyor var oluşu için: “Bir pervane miydim/ doğma-
la... “İşte böyle” diyor Rose Ausländer: “Bir acı/ bir baş-
AİLESİYLE SAKLANDIKLARI FABRİKANIN
dan önce/ ya da bir ağaç mı yoksa/ bir yıldız mıydım/ Bunu
kasını sürükler/ ardından/ Bir mutluluk/ diğerini ikiye kat-
BODRUMUNDA PAUL CELAN’LA KARŞILAŞIR!
unuttum/ ki, vardım/ ve olacağım/ sonsuzluktan/an’larda”
lar/ Bir aşk/ SEN/ sözcüğünü kucaklar/ keşfeder/ sevgi söz-
Naziler, 1941’de Czernowitz’i işgal ederler. Rose an-
Yaşamı bir salıncak olarak görür iki kıta arasında gi-
cüğünü”. Acılarla, yalnızlıklara, korkulara... boğulmuş
nesi ve erkek kardeşiyle birlikte gettoda hapsedilir. Son- dip gelerek yaşarken: “Yanan geceden/ söz ediyorum/
bir yaşamdan şiirlerle, imgelerle ayakta durmanın güzel,
ra bir fabrikanın bodrumunda saklanırlar günlerce. Paul Prut nehrinin/ söndürdüğü // söğütlerden/ kızıl kayın-
capcanlı örneğidir Rose Ausländer’in 87 yıllık yaşamı.
n
Celan’la bu bodrumda karşılaşır, tanışır. 1944’te Ruslar lardan/ dili tutulmuş bülbülün ezgisinden // sarı yıldız-
Czernowitz’i faşistlerden kurtarır. Ukrayna topraklarına dan/ ki üzerinde/ saat başı ölürdük/ darağacı zamanla- (Alıntılanan şiirler, Nilgün Cön Grulke’nin Üç
rı // güller değil/ sözünü ettiğim // Avrupa Amerika Av-
katılan kentin kütüphanesinde çalışır Rose Ausländer. Tanrıça -Artshop Mayıs 2010- kitabından.)
9 11 Mayıs 2023