26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

ERENDİZ ATASÜ’DEN ‘HERKES SEVDİĞİNİ ÖLDÜRÜR’ ‘Gönlüm ve aklım elbette kadınlardan yana! Ancak, edebiyat bir yargılama mercisi değildir’ Usta yazar Erendiz Atasü yeni kitabı Herkes Sevdiğini Öldürür’deki (Sia Kitap), hayatın her zaman ve her yerde beliren zıt-ikiz yüzünü vermek istediğini ifade ettiği öykülerinde, kadınların kuşatılmışlığını incelikli imgeler ve durumlar eşliğinde içimizden kahramanlarla işliyor, Alice’in harikalar diyarında olmadığı bu çağda da toplumsal dokuya yansıyan ikili ilişkilerdeki bozulan ve bozulmayan “şiddetli” ezberlere nesnel bir yaklaşımla ve yetkin kalemiyle ses veriyor. Farklı kuşaklardan kadınların yaşanmışlıklarını, yerel ve evrensel kimi acı benzerliklerini, ortak noktalarını, iç ve dış mücadelelerini ortaya koyuyor. şıyordu. Daha doğrusu terbiyeli bir kız çocuğu- GAMZE AKDEMİR nun tepkilerine bürünmüş ama bundan habersiz [email protected] bir atılım gücüydü o.” İncelikle işliyorsunuz “o korunaklı ruhu, o “Bedenen yirmi bir yaşında genç bir kadın ol- atılım gücünü”, yansımaları, toplumsalda bir sa da bir kız çocuğunun korunaklı ruhunu ta- noktada “sükûnet ve yetinme”ye içten içe hani şıyordu. Daha doğrusu terbiyeli bir kız çocuğu- sinsice de kodlanmış, öyle ki neredeyse folklor- nun tepkilerine bürünmüş ama bundan habersiz laşmış o kadınlık reflekslerini -belki otokontro- bir atılım gücüydü o.” lü de demeli-.. (“Göğsünde Delik Taşıyan Adam” Bu hikâye özyaşamsal izler taşır… 1960’lara adlı öyküden…) kadar biz şehirli Türkler bir tür masumiyet içinde ‘İNSAN ACISI VAR OLMASAYDI BÜYÜK yaşadık, uyuyan güzel gibi. Bugünkü çürümüş hayata mahkûm olduğumuz- OLASILIKLA SANAT DA OLMAZDI!’ Kadınların kuşatılmışlığını incelikli imgeler dan beri, o döneme yazılan güzellemeler, what- n sApp mesajlarında dolaşıp durur. ve durumlarla içimizden kahramanlarla ortaya O hayat elbette bir anlamda güzel ve masumdu; koyduğunuz kitabınızın bu yaklaşımını açmanızı ama bu özelliğini galiba her şeyden çok sınıfsal rica ederek başlayalım söyleşimize. ve cinsiyetçi körlüğe borçluydu. Bu hikâyelerle hayatın her zaman ve her yerde beliren zıt-ikiz yüzünü vermek istedim. Hayat çok ‘1961 ANAYASASI VE 1968 güzel ve bazen gerçekten korkunç. HAREKETLERİYLE KATILAŞMIŞ Zehirli yanı güzelliğini silemiyor, genellikle neşe KALIPLAR KIRILDI AMA..’ ve hüzün, ıstırap ve mutluluk, iç içe geçmiş katman- Öykülerinizdeki kimi kadınların yaşamla- n lar halinde, özellikle yakın ilişkilerde birlikte yaşa- rında toplumsal olaylarla bilinçlenme yolunda NECATİ SAVAŞ nıyor, “Ne seninle ne sensiz” meselesindeki gibi. kat ettikleri mesafeyi; sadece kendileri için de- Gerçek hayatta bunlar yaşanmış / yaşanı- n ğil insanlık için, eşitlik için, adalet için, yurtla- yor olmasaydı, ben de öykülerimi böyle yazma- rı için seslerini yükselttiklerini, imlediğiniz gibi “yetinme ATAERKİL TOPLUMUN CİNSİYETÇİ saydım dedirten tüm anlara, acı toplumsal gerçekliğe iliş- çağı”nı kapamaya azmettiklerini de okuyoruz. BASKISI VE ‘SEVMEK’ DENEN kin duygularınızı açarsanız neler söylersiniz? 1961 Anayasası ve 1968 hareketleriyle biraz önce bahsetti- GİZEMLİ OLGUNUN ÇELİŞKİLERİ Evet, tabii keşke insan acısı var olmasaydı… Ancak o za- ğim o masumiyet bitti. Gerek toplumsal gerek kişisel çatışma- Gönlüm ve aklım elbette kadınlardan yana! Ancak, ede- man büyük olasılıkla sanat da olmazdı. Sanatın hatırı sayılır ları besleyen bir evrede bulduk kendimizi. Katılaşmış kalıp- biyat bir yargılama merci değildir; yargılamanın yeri “araş- bölümü ıstıraptan, yitimden doğar. Bir anlamda onarma ça- lar kırıldı, bireylerin yaratıcı, mücadeleci yanları özgür kaldı. tırma yazıları, siyasal makaleler (vs.)”dir. Ne der Kunde- basıdır sanat, kaybedilenin yerine geçer. Bu çelişkilerden güzel bir hayat çıkabilirdi ortaya, ra, roman (ve edebiyat hakkında): Herkesin anlaşılabildiği, O kadar uzun süre yazı ile haşır neşir yaşadım ve hâlâ yaşı- ama maalesef öyle olmadı ve o dönemin gençleri bizler kimsenin yargılanmadığı bir ortam! yorum ki ıstırapsız ve sanatsız bir hayatı hayal edemiyorum. “bugün”de bulduk kendimizi. Yazma yeteneği ile ödüllendi- Yakın ilişkilerde “Suç yoktur, karakter vardır” derdi bir rilmişlere bu dönüşümü metinlerde canlandırmak düştü. büyüğüm. Karakterlerimizi büyük ölçüde içine doğduğumuz ‘YAZMAK BİR YOĞUNLAŞTIRMA YÖNTEMİDİR!’ “Sudaki Ayna” adlı öykünüzden bir alıntıyla devam n ailelerdeki ilişkiler belirliyor. Herkes Sevdiğini Öldürür’deki öykülerinizde kaç ku- n edersem: “Yaz bizi, bize yaz... Biz gerçeğiz. Acıdan yoğrul- Bu öyle bir damga ki zihniniz ve yaşınız ne denli ilerler- şak kadınların yaşamışlıklarını, yerel ve evrensel kimi acı duk, ayrılık acısından. Bizi yaz ki okuyanlar suya bakın- se ilerlesin, davranışlarınız, tutumunuz bu kısıtlayıcılığı tam benzerliklerini, ortak noktalarını, iç ve dış mücadelelerini ca bizi görebilsinler, bin kişiden biri görse, yeter; hayattaki olarak aşamıyor. nasıl işlediğinizi, tavrınızı burada da açar mısınız? en temel gerçek, tek gerçek ayrılıktır. Biz yaz yaşlı ve yaslı Bu yapının üstüne ataerkil toplumun cinsiyetçi baskısı bi- Nesnel bakmaya çalışırım. Yaşadığım ya da tanık oldu- ayrılığın gençliğimizi nasıl kemirdiğini... yaz.” niyor, mesele kadın-erkek ilişkisi ise. Ve “sevmek” denen ğum her acı, bana hayatın bilmediğim yeni bir tarafına ışık Yaşamda beliren, beliremeyen, belli belirsiz var olan, gizemli olgunun çelişkileri biniyor bütün yakın ilişkilere. tutan bir öğretici yerine geçmiştir. kahraman-korkak, ürkek-dişli, dişi-eril, âşık-ıssız, maz- Sevdiğimize karşı aşırı duyarlı ve kırılgan oluyoruz ya da Bu kitaptaki hikâyelerin pek azını kişisel deneyimler, pek lum-zalim... Öykülerinizde topyekûn var, varız! Erendiz tam tersi, bu sevgiye aşırı derecede güveniyor, sevilenin ih- çoğunu tanıklıklar esinlemiştir. Sadece esinlemiştir. Haya- Atasü’nün öyküleri bu gerçeğin ismi, cismi ve? tiyaçlarına karşı duyarsız ve değer bilmez oluyoruz biz in- tın tıpa tıp benzerini edebiyatta yaratmak ne mümkün ne de Kayda geçirilmesi! sanlar, bazen çok talepkâr, bazen buyurgan olabiliyoruz, sa- gereklidir. Kimi öykülerinizde bedenen olduğu kadar ruhen de n dece sevdada değil, ana-evlat ilişkileri ve dostluklar dahil Yazmak bir yoğunlaştırma yöntemidir. Gerçek hayatta ör- hastalık, hastalanma, çökme, sağlıksızlık hali vurgulanı- tüm yakın ilişkilerde. neğin kocanın öfkesinin belirtisi, kadının boğazına sarılmak yor. Açar mı yazarı? Hayat ve herkes sevdiğini böyle böy- ise, metinde bu eylemi öldürmeye çevirmek, yazarın özgür- SINIFSAL VE CİNSİYETÇİ KÖRLÜK! le nasıl öldürür? lük alanına girer. “Göğsünde Delik Taşıyan Adam” adlı öykünüzden şu Bu, aslında Oscar Wilde’ın sözüdür; devamı aşağı yuka- n Çünkü iletmek istediği şiddet anının dehşetli umutsuzlu- alıntıyla devam edersem; “Bedenen yirmi bir yaşında genç rı şöyle gelir: Kimi bir sözle, kimi susuşla, kimi bakışla, en ğunu, “boğaza sarılmak” kâğıt üstünde iletemeyebilir. bir kadın olsa da bir kız çocuğunun korunaklı ruhunu ta- cesuru kılıçla. n 22 7 Aralık 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear