25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ASLI KOTAMAN’DAN ‘Sanatın Erkeksiz Tarihi’ Sanat tarihçisi Linda Nochlin 1971’de, o yılın ardından üzerinde çok konuşulacak ve bugün de hâlâ temel referans kaynaklarından biri olan bir makale yazmıştı. Makalenin başlangıç sorusunu Aslı Kotaman’ın Sanatın Erkeksiz Tarihi (Kara Karga Yayınları) adlı kitabı anımsatıyor: “Neden büyük kadın sanatçı yok!”. Kotaman, okuyucuyu pek çok yapıt ve sanatçı ile buluşturduğu / tanıştırdığı kitabında kadın sanatçıların eserlerinin saklanmadığı, kataloglanmadığı, sergilenmediği dahası kadınların sanatçı olmasına izin verilmeyen dönemleri anlatıyor. Ayrıca sanat tarihi içinde alternatif bir yolculuğa davet ediyor. Ne olmuştu? Pollock öldükten sonra Tarihi kitabı anımsatıyor: “Neden büyük kadın sanatçı yok.” SELEN ÇAVUŞOVALI Krasner evlerinin stüdyosuna geçebilmiş- Nochlin bu makalesinde kadın sanatçı neden yok diye ti. Bugün kendisini büyük boyuttaki tuval- sormanın bizi bir yere götüremeyeceğini, doğru olan eleş- ee Krasner, Amerikalı bir dışavurum- lere yaptığı çalışmalardan tanıyorsak bu eşi- tirinin sınıf ve cinsiyet temelli toplum sistemini ve eğitim cu sanatçı. Çocukluğunda bile sanat- nin ölümümün ardından büyük odaya ge- sistemini eleştirmek olduğunu söylemişti. L çı olacağı bilinen ressamlardandı. Al- çebilmesi, bu odanın güneş alıyor olmasıy- Bu soruya yıllarca yanıt vermeye çalışılmıştı oysa basit- dığı eğitim ve tarzıyla kısa zamanda parladı. dı. Çünkü Krasner önceden sadece odasında çe soru yanlıştı. Evleneceği ünlü ressam Jackson Pollock ile çalışabiliyordu. Ne yazık değil mi? Nedir hikâyeyi kadınca anlatmak? Sanatçıların cinsiyeti tanıştıklarında Krasner artık bir sanatçıydı. Peki biz bu hikâyeyi nereden öğreniyoruz? olur mu? Sanat tarihi bize anlatıldığı gibi miydi? Ama ne mi oldu? Aslı Kotaman, Sanatın Erkeksiz Tarihi (Ka- Egemen erkek bakışının dışında konumlanan bakış açısına Kariyerini eşinin kariyerine destek olarak ra Karga Yayınları) adlı kitabında, bu ve bu- sahip anlatıların hikâyeyi kadınca yazdığını söylemek olanaklı. kurguladı. 1956 yılına gelindiğinde Jack- na benzer pek çok bilgiyi paylaşıyor. Kadın anlatıcı ve kadın bakış açısı ataerkil sistemin de- son Pollock alkolikti. Krasner ile evlilikleri Yazarı buna yönelten nedenler ise net: Sa- ğerlerini çok daha cesurca eleştirebiliyor. Son yıllarda ka- iyi gitmiyordu ve Jackson yine sanatçı olan natın kadınsız tarihi yıllarca yazılabildiyse, dın biyografi yazarlarının kendi öz yaşam öykülerinden Ruth Kligman ile birlikteydi. Ortak planla- erkeksiz tarih neden yazılamasın? yola çıkarak yazdıkları kitaplar buna örnek olabilir. dıkları Fransa seyahatine Krasner tek başı- Sanatın Erkeksiz Tarihi, kadın sanatçıları Bu yazarları diğerlerinden ayıran korkusuz bir hiciv beceri- na gitti ve oradan Jackson’a mektup yazdı. sanat tarihinde hak ettikleri yerlere konumlamayı amaçlıyor. si olduğu kadar gözlem gücü ve süreklilikle de açıklanabilir. Mektup yerine ulaşamadan Jackson’ın ölüm haberi geldi. Kitapta, kadın sanatçıların eserlerinin saklanmadığı, ka- Kadın otobiyografik yazının gelişkinliği ve bu anlatı gelene- Krasner, Amerika’ya geri döndü ve bütün gazeteler ken- taloglanmadığı, sergilenmediği dahası kadınların sanatçı ğinin izlerini gördüğümüz ilişkin çokça iyi kitap, makale var. disi ile görüşmek istiyor, her yerden röportaj talepleri geli- olmasına izin verilmeyen dönemler anlatılıyor. Otobiyografik anlatının kadınca bir anlatı olduğunu ve bu yor ve kendisini sürekli ana sayfa haberi olarak görüyordu. Onları usta-çırak ilişkisinin dışında tutan, anatomi öğ- anlatı biçiminin yazarları da toplum baskısı nedeniyle bazı Eşinin ölümünden birkaç hafta sonra yeniden stüdyo- renmeleri için nü çizimler yapmaları yasaklanan sanatçılar karakter tipleri yaratmaktan alıkoyduğunu yazanlar da var. ya girmiş ve ona “Bu acıyla başa çıkarken nasıl resim ya- geçmişte kaldı diye düşünüyorsak da belli ki yanılıyoruz. pabiliyorsunuz” diye soran bir gazeteciye “Bu, yaşam ile Sanatın Erkeksiz Tarihi, kendi hikâyenizi anlatabilmenin ölüm arasında bir seçim yapmayı istemek gibi, ben yaşamı Bugün sektörde eserleri en değerli görülen, en çok para- olanağını ortaya koyuyor ve sanat tarihinin sorgusuzca ka- ya alınıp satılan eserler yine erkek sanatçılara ait. seçtim” diye yanıt vermişti. bul edilmesine tepki gösteriyor. Krasner, kesik kolaj tarzında usta bir fırça işçiliğiyle yap- Sanat tarihçisi Linda Nochlin 1971’de, o yılın ardından Kotaman, kendi yaşamından örneklerle anlattığı sanat- üzerinde çok konuşulacak ve bugün bile hâlâ temel refe- tığı grafik tuvaller ritmi, ahengi, tekrarı, yeniliği anlatıyor- çıları tarihte olması gereken yerlere geri koyuyor. Pek çok du. Büyük ölçekli tuvalleri bu kaygıların yanı sıra hiyerog- rans kaynaklarından biri olan bir makale yazmıştı. yapıt ve sanatçı ile buluşturduğu / tanıştırdığı kitabıyla sa- Makalenin başlangıç sorusunu Kotaman’ın Sanatın Erkeksiz liflere ve doğal formlara olan düşkünlüğünü de yansıtıyordu. nat tarihi içinde alternatif bir yolculuğa davet ediyor. n UMBERTO ECO’DAN ‘GÜLÜN ADI’ “Kitlesi ve biçimiyle Aedificium, İtalya Yarımadası’nın güneyinde, mberto Eco’nun 1980’de yayımlanan klasikleşmiş roma- daha sonra gördüğüm Castel Ursino ya da Castel del Monte’yi nı Gülün Adı’nda (Çeviren: Şadan Karadeniz / Can Yayınla- andırıyordu; ama ulaşılmaz konumundan ötürü onlardan Urı) 1327’de İtalya’daki bir manastırda geçen bir cinayet so- daha saygın görünüyor, yavaş yavaş yaklaşan yolcuda korku ruşturmasını anlatır. Günümüz edebiyatına farklı bir soluk getiren, uyandırıyordu. yepyeni bir türün kapılarını açan Gülün Adı, hem ortaçağ Hıristi- Çok berrak bir kış sabahıydı; yapıyı ilk kez fırtınalı günlerdeki yan dünyasını derinliğine irdeleyen bir tarihsel roman hem de bü- görünümüyle görmeyişim şans oldu. yük bir ustalıkla kurulmuş, soluk soluğa okunan bir polisiye öykü. Gene de, insanda sevinçli duygular uyandırdığını Pek çok dile çevrilen Gülün Adı yayımlanışının üzerinden 21 yıl söyleyemeyeceğim. Korku ve gizli bir tedirginlik yarattı bende. geçtikten sonra, yazarı tarafından yeniden ele alındı; bazı bölüm- Tanrı bilir, bunlar benim olgunlaşmamış ruhumun yarattığı ler eklendi, bazı bölümler çıkarıldı. Gülün Adı’nın bu yeni bir soluk hortlaklar değildi: Devlerin işe koyuldukları gün ve rahiplerin kazanmış şeklinde, kendinizi yine 14. yüzyıl Avrupa’sında gizemli bir aldanmış istemlerinin yapıyı kutsal sözcüğün korunmasına öykünün labirentlerinde bulacaksınız. adama yürekliliğini göstermelerinden önce, taşa kazınmış kuşku n götürmez belirtileri Gülün Adı / Umberto Eco / Çeviren: Şadan Karadeniz / Can doğru olarak yorumluyordum.” Kitaptan... Yayınları / 736 s. ALFRED NORTH WHITEHEAD’TEN ‘DOĞA VE YAŞAM’ lfred North Whitehead 1933’te, Chicago’da verdiği birinci konfe- Özne, kendini, bedeninden ve maddi doğadan bağımsız bir varlık- A ransta, doğayı, Ortodoks öğretiler dediği klasik mekân anlayışla- mışçasına kurmuştur. Bedeni yok sayan felsefi geleneğin ruhsuzlaştır- rı dışındaki bir düşünce sahnesinde yeniden düşünmenin olanaklarını dığı dünya, süreç ve faaliyet olarak kavranmalıdır. araştırmıştır. İşte yaşam, ancak o zaman, içerisinde dinamik bir evren ilkesi şeklinde Klasik mekân anlayışlarının ve genel olarak atomcu öğretinin boş işleyen karşılıklı bağlantılar ve bir dayanışma bloğu olarak anlaşılabilir. mekân ile onu dolduran madde zerreleri arasında kurduğu bağlantının Alfred North Whitehead’in 1933’te Chicago’da verdiği bu iki konfe- zayıflığını sergiledikten sonra, faaliyet ve süreç eksenlerine oturan bir ransın notlarından oluşan Doğa ve Yaşam (Çeviren: Sercan Çalcı / Say doğa kavramını geliştirir. Bu yeniden düşünme, doğayı bir süreç olarak Yayınları) kitabı, doğadaki değişimler ve süreklilikler arasındaki ilişki- kavrama girişiminde duyu-algısını temel hareket noktası olarak alır ve selliği ve bütünsel bir yaşam mefhumunun temellerini konu alıyor. n modern ontolojinin bazı ana dayanaklarına itiraz eder. Bu eleştiri ve tezlerle bağlantılı olarak ikinci konferansta, ilişkisel bir Doğa ve Yaşam / Alfred North Whitehead / Çeviren: Sercan yaşam kavrayışını geliştiren Whitehead’e göre doğa ve yaşam, modern felsefenin başlangıcından beri bir bölünme içine sokulmuştur. Çalcı / Say Yayınları / 64 s. / 2023. 22 2 Kasım 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear