Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Çocuklar hayata başka yerden bakıyor
Üç farklı “ev ortamı”na sığdırdığı üç kocaman ama uzak üç dünyaya dolayısıyla aslında zenginliğimiz olan
farklılıklarımıza yeniden bakıyor Dilge Güney; yeniden ne ki önyargısız, hesapsız bakmaya ve birbirimizi anlamaya
çağırıyor. Çocukların; yetişkinlerin, yasaklarla çevrili, katı kurallara boğulmuş hapishanelerinin sınırlarını nasıl
aştığını, o duvarları nasıl da etkisiz, hükümsüz kıldığını görmemizi sağlıyor.
nırlanmış, yasaklara, katı kurallara boğulmuş hapishane-
Y. BEKİR YURDAKUL
lerinin sınırlarını nasıl aştığını, o duvarları nasıl da etkisiz,
hükümsüz kıldığını görmemizi sağlıyor.
Ne çok çalınır kulağımıza ve ne çok yineler
dururuz: “Değişmeyen tek şey değişim!” Ge-
SAKİN SÖZCÜKLERİN ÇIĞLIĞI
nellikle de üzerinde düşünmeyiz bile; sahi-
Işıl, Aliciğim ve Gelincik’in
den öyle midir? Ya da nereye, hangi veri-
dünyalarına her birinde uzun
ye yaslanıyor bu yargı?
zamanlar geçirmişçesi-
Zamanın akıp gidişi, hayata
ne sızmayı başaran
bakışımız, ömür denen kıymetli
Güney’in sakin söz-
ne ki sanıldığı denli de uzun olmayan sürecin nasıl
cükleri arasın-
“değer” bulacağına, anlam kazanacağına ilişkin
da akıp gi -
yargı ve yaklaşımlarımıza yakından bakınca “de-
derken öykü-
ğişmeyen” şeyin bir anda kılık değiştirdiğini görmek
müz, kısaca-
hiç de zor değil!
sı bu her satırı-
“Değişmeyen şey” aslında sürüp gidene gö-
na insan sıcağı/çocuk sıcağı sinmiş
nüllüce uyum sağlamak, hatta onu körü
öyküyle buluşmuşken ilkin aklıma
körüne savunmak. Hiç mi bir şey yok de-
Ataol Behramoğlu’nun “Bebekle-
ğişen derseniz var elbette: Araçlar deği-
rin Ulusu Yok”¹ şiirinin o unutulmaz
şiyor, yöntem ve teknikler yenileniyor, fark-
dizeleri düştü (“...Bebeklerin ulusu
lı/ yeni kılıklara bürünüyor insan, mekân
yok/ Başlarını tutuşları aynı/ Bakar-
da öyle. Ne ki ortaya çıkan fotoğraf, el-
ken gözlerinde aynı merak/ Ağlarken
de edilen sonuç, kısacası “çıktı” hep
aynı seslerin tonu...”). Düdüklü Ten-
aynı: Razı olan, itaat eden, yetinen,
cere Orkestrası’nı okurken Behramoğlu’nun o
soru sormayan (dahası soruları-
şiirini de bulun isterim.
nı bir yerlerde unutan) karşı çık-
Tıpkı bebekler gibi çocuklarımız da ayrılık gay-
mayan; denediğini, sınadığı, ara-
rılık bilmiyor oyunda, gülümsemede, merakla-
dığını söylese de belirlenen sahalarda, verili koşul-
rının ardına düştüklerinde... Derken yükseliyor
larda oynayan, seçilmişler arasından seçtiğini özgürce
duvarlar, sertleşiyor bakışlar, katılaşıyor yürekler.
seçimmiş gibi algılayan kocaman bir kalabalık...
Sonra birbirinin dilini bilmeyen çocukların bir ara-
ya geldiklerinde kısacık bir sürede nasıl oyunlar kurdukla-
EDEBİYATIN ÇAĞRISI Desen: EFECAN SEZER
rı gerçeği eşlik etti bana. Bir de “Kader’in öyküsü”nü anımsa-
Ve bu fotoğrafa, sürüp gidene, alışılagelmişe, dayatılana karşı çıkan
dım.² Annesinin, “Kaç kez söyledim kızım sana, kapıcı çocuklarıy-
sanat ve sanatlar içinde edebiyat! Bir edebiyat yapıtı; sürüp gidenin özüne kar-
la oynama!’ diye.” çıkışmasını, “Ama anne! Kader, kapıcı çocuğu olduğunu bil-
şı çıktığı, seçenek üretmeye (sormaya, aramaya) çağırdığı; bunu da alabildiği-
miyor ki!” diyerek karşılayan kahramanımın (benim kaleme aldığım) öyküsüydü.
ne sakince yaptığı oranda başarı kazanıyor.
İşte bugün yine sahnemizi böyle bir yapıt dolduruyor.
HEPİMİZ O SAHNEDEYİZ
Var mısınız; büyüme yolculuğumuzun önündeki engellere yeniden bakmaya?
Yasaklar ve sınırlar koymaya, kendi yaptığımız birçok şeyi çocuklarımıza
Var mısınız; başarıyı belirli kalıplara hapsetme hastalıklarımızla yüzleşmeye?
yasaklamaya çok hevesliyiz. Cezanın iyi bir şey olduğunu düşünenlerimi-
Var mısınız; hayatın her anından tat almanın yerine her şeyi belirsiz zamanla-
zin sayısı azımsanmayacak denli yüksek... Ve ağız dolusu güldükleri, güle-
ra ertelemekten vazgeçme cesaretini göstermeye?
bildikleri, oyunlarda yitip gittikleri anların boşa harcanmış zamanlar olduğu-
Var mısınız; cezanın, “ben bilirim”lerin yerine sevinçler koymaya?
na inanmalarımız.
Var mısınız; hayata bambaşka pencerelerden bakışlarla yan yana gelmeye?
Oysa hemen hepimizin başına gelmiştir bu duvarlarla çevrilme halleri. Ve ço-
Elbette varsınız, benimkisi de soru işte! Öyleyse toparlanın bakalım; Işıl’ın,
ğu zaman düşünmeyiz bile neden aynı şeyleri bizden sonrakilere dayattığımızı...
Aliciğim’in, Gelincik’in sahici ülkesine; “Göbecik Gezegeni”ne gidiyoruz.
Düdüklü Tencere Orkestrası’nda elbet biz de varız. Dilge Güney, üç kahra-
manı ve öteki karakterleriyle hepimizin hallerini taşıyor sahneye üstelik üstü-
FARKLI NE Kİ YAN YANA DÜNYALAR
nü örtmeden, evirip çevirmeden, söze boğmadan. Evet, mizah da ustaca, yer-
Son yıllarda yayımlanan distopik yapıtlar arasında unutulmaz bir yer edinen
li yerinde çoğaltıyor sahneyi. Ne var ki sahnede kendimizi gördüğümüzde yüz-
“Mavi Yıldız”la 2018 Gülten Dayıoğlu Vakfı İlkgençlik Roman Ödülü’nü alan Dil-
lerde donan gülümsemeleri de fark ediyoruz ister istemez.
ge Güney; üç kafadarın (Işıl, Ali, Gelincik); içtenlikli, yalın, sahici, her gün yanı
Dilge Güney’in hayata tuttuğu bu içtenlikli, cesur, gülümsetirken düşündüren
başlarından ama çoğun farkında bile olmadan geçip gittiğimiz dünyalarını ışıl-
aynayı ıskalamayın isterim. n
tılı bir dille anlattığı yapıtı Düdüklü Tencere Orkestrası’yla bu kez Muzaffer İzgü
Çocuk Romanı Birincilik Ödülü’nü kucakladı.
¹ Bebeklerin Ulusu Yok, Ataol Behramoğlu, Adam Yayınları, 1988.
Üç farklı “ev ortamı”na sığdırdığı üç kocaman ama birbirine yakın olduğundan
² Yol Boyunca Renkler, Kolektif, Can Çocuk, Temmuz 2014, s. 198.
daha fazla uzak üç dünyaya dolayısıyla aslında zenginliğimiz olan farklılıklarımı-
za yeniden bakıyor Dilge Güney; yeniden ne ki ön yargısız, hesapsız bakmaya Düdüklü Tencere Orkestrası / Dilge Güney / Resimleyen: Efecan Sezer /
ve birbirimizi anlamaya çağırıyor. Bununla yetinmiyor; çocukların yetişkinlerin sı- Bilgi Yayınevi / 102 s. / 9+ / 2022.
20 Ekim 2022
16