24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yapısalcılığın açmazları Statükodan ve akademiden güç alan yapısalcılığın indirgeyici yaklaşımları karşısında, kendi özgül araçlarına sahip düşünce ve edebiyatın “alan savunması”nı öne çıkartmak gerekir. D iller, dilbilimciler tarafından değil, pratik içinde “sıradan” insanlar tarafından “yapılmış”, kurallı yapılarını dahi uzun evrim içinde toplumsal uzlaşmalarla edinmiştir. “Anlatım gücü”nün gelişiminde ise edebiyat, felsefe ve bilim “motor” görevi görmüştür. Dilbilimcilerin katkısı ise, daha çok çözümleyici (analitik) niteliktedir. KARŞILIKLI BELİRLEYEN OLGULAR Felix Guattari, “bilinç dışı” yapı lardan söz eden Freudcuların ya da iktisadî yapılardan söz eden Marksistlerin “kesin formüllerle kendilerini güçlü ve önemli göstermeye çalıştıklarını” öne sürüyor. Klinik deneyden gelenlerin ya da barikatlardan gelenlerin metinlerinde “kesin formüller”in değil, somut hayat “göstergeleri”nin adeta fışkırdığını, az çok göz atmış olanlar bilir. Psikanalist / yapısalcı Guattari, “yansıtma” yöntemiyle tipik bir “savunma mekanizması” uygulamış, çünkü sözleri, asıl yapısalcıların tavrına denk düşüyor. Berke Vardar, 1974’te, erken bir yazıda Guattari’nin kulaklarını çınlatarak yapısalcılığın “en kesin bilimsel yöntem” olduğunu ve metinleri “iç inceleme ilkesi”nin “uyulması zorunlu bir araştırma koşulu” olduğunu savunmuştu. Karşılıklı belirleyen olgulardan illa birini seçmeyi dayatmak, yapısalcılığın yöntemi. “Dışsal” türlerin karşılaştırmalı bilgisi olmadan bir metnin niteliğini belirleyebilmek, hangi türe girdiğini söyleyebilmek mümkün müdür? “YAPI”NIN TARİHİ DELDİĞİ YERE BAKMAK Benzer mantığın ürünü “dil en ideal biçimde eşzamanlı incelenebilir” tezi de boşluktadır. Dil, kuşatılması imkânsız bir genişlikle içinden ve somut olarak yaşanırken “araştırma nesnesi” değildir, gerekliliğiyle toplumsal yaşantının işlevsel parçasıdır. Dilin, özgül bir araştırmada “konu” ve “olgu” olarak ele alınması ise başka bir şeydir, örneklem ve soyutlama gerektirir. O noktada dilin yapısı ile tarihsel olguların kesiştiği yerlere bakmak yöntembilimsel bir zorunluluktur. Saussure da, sık sık artzamanlı gelişimi yoklamak zorunda kalmıştır. Andre Martinet de, İşlevsel Genel Dilbilim kitabında (Multilingual Y. 1998) eşzamanlı araştırmanın da, artzamanlı araştırmanın da “ayrı ayrı” mümkün olduğunu savunuyor, bunların “iç içe”liği ise yapısalcıların bilincine bir türlü uğramıyor. Yöntembilim bir yana, dil güncel (eşzamanlı) yaşanırken bile, sözgelimi eski ya da yeni icat kelimeleri sorup öğrenirken “tarihsel”i de yoklamış oluruz. “METİNLERARASILIK” VE “YAPISÖKÜM” Kubilay Aktulum, konuyla ilgili araştırmasında (Öteki Y. 1999) “metinlerarasılık”ın niteliği konusunda bir karara varılamadığını belirtiyor. Bu moda kavram da, yapısalcılığın metin fetişizminin bir türevi. Edebiyat ve düşünce eserlerinde alıntı, polemik, nazire, etkilenme, taklit, çalıntı, anonimleşme, başka anlatı kişisini yeniden canlandırma gibi olguların bir adı ve bir tarihi var, her birine farklı nitelikler / değerler biçilmiştir. “Değer” sistemini önemsemeyen vurdum duymaz keyfi eşitlemelerle hepsinin “metinlerarasılık” torbasına atılması, bu yolla özellikle çalıntıya ve taklite itibar kazandırılması, yapısalcılığın postmodernizmle içiçeliğini ortaya koyan bir “spor”a dönüştü. Postmodern rakiplerinden Richard Rorty, Derridacılar tarafından epey hırpalandığı bir seminerde, Derrida’nın yüzüne karşı “yapısöküm”ün doyurucu bir tanımını hiçbir yerde bulamadığını, onu sadece Derrida’nın yaptığı şeyler olarak algıladığını” belirtmek gereği duymuştu (Yapıbozum ve Pragmatizm, Sarmal Y.1998). Siyaset teorilerine bile yamanan bu Derrida icadı, tamircinin söktüğü motoru toplarken “gereksiz” diye bazı parçaları dışarıda bırakmasından daha öte nitelikte: Boşaltılan yapı, “dil oyunları”nın kulağa hoş gelen ama uydurma kavramlarıyla dolduruluyor. “Okuma stratejisi” tafrası, birim zamanda üretildikten sonra binlerce gözün prizmasından geçmeye başlayan metinleri, postmodern “malumatfuruş” dille başka birim zamana sabitleme çabasına dönüşüyor. Gel gelelim, hayat, metinler ve alımlama süreci sökülüp incelenecek motor değil, durdurulamıyor! “ANLAM”I ARARKEN... Yapısalcılığın istatistikler arasında yitirdi ği “anlam”ı, yazarın niyetinden de bağımsız biçimde ve yine niteliği anlaşılamayan bir ayrıştırmayla “derin yapı”da arayan Noam Chomsky ise, evrensel dilsel öğeleri, biçimleri, kuralları “yüzey yapı” nitelemesiyle “araç gereç yığını” sayar. Cemal Süreya’nın ünlü “Gurbet yavrum garba düşmektir” dizesini “Gurbet yavrum batıya düşmektir” biçimine soksak, bu “yüzey yapı” işlemiyle, sözlüksel eşit anlamlılığa rağmen, aynı “edebi anlam”ı elde etmiş olur muyuz? Yerli yapısalcıların “işaret sistemi” demek varken “gösterge dizgesi” tantanasını yeğlemeleri de bir “yüzey yapı” operasyonu değil midir? Chomsky ise sonraları “anlam”ın yüzey yapıda da oluştuğunu belirtmek zorunda kalır. Gel gelelim, yapısalcılar, hayatın doğrulamadığı kavramlar üretmenin bile yapısalcılığı doğruladığı konusunda derin bir iman sahibidir! MATERYALİST DİL TEORİSİNİN ÖNEMİ Rus Biçimcileri’nin filizlenebildiği bir ül kede, Bakhtin, Voloşinov, Medvedev, Kagan gibi materyalist dil teorisinin öncü adlarının özgür çalışma ortamı bulamayışları trajiktir. Onların sınırlı çalışmaları ancak yakın zamanlarda bize de yansıyabildi. Özellikle Voloşinov imzalı ama Bakthin’in yazdığı söylenen Marksizm ve Dil Felsefesi, yapısalcı yaklaşımla ilgili önemli tespitler içeriyor (Ayrıntı Y. 2001). Craig Brandist imzalı Bahtin ve Çevresi de konuyla ilgili genel bilgiler verebilir (Doğubatı Y. 2011). Terry Eagleton’ın pek çok kitabındaki yapısalcılık eleştirileri de önemli. Kimi batılı teorisyenlerin yapısalcılık konusundaki “utangaç” eleştirileri ise, yapısalcılığın lojistiğini önemsemenin yanı sıra, liberal atmosferden de etkilenmiş görünüyor. Modernizmin ve yapısalcılığın (ve akılları sıra Marksizmin) “post”una oturanların had bilmezliği ise (Derrida örneğini önceki bir yazıda deşifre ettik) açık ve net tavır almayı gerektirmektedir ALAN SAVUNMASI Kadim dostum Lozan Kaynak, “Mul tilingual Yayınları”yla yerli ve çeviri yapısalcılık araştırmalarını bir araya toplamış, bana da bir takım armağan etmişti. Ona da teşekkür borcum var. Haliyle gazete yazılarıyla, kendi içinde de çelişkili ve çatallanan yapısalcılığın tüm dağarını ele alma şansımız yok. Sadece kimi öncülerinin genelleşmiş yargılarına ve kimi kavramların boşluklarına kısaca değinmeye çalıştık. Okur, indirgemelere karşı edebiyatın “alan savunması” niteliğinde Edebiyat ve Öteki Alanlar adlı kitabımda (İkaros Y. 2016), daha ayrıntılı tartışmalar bulabilir. n 6 10 Eylül 2020 KITAP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear