25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

John Carey’den ‘Sanat Neye Yarar?’ Sanat bizi daha iyi insan yapar Sanat bizi daha iyi insan yapar mı? İlk insanlardan, mağara duvarlarına çizilenlerden başlayarak günümüzün gelişken modelleri, formları, yansımaları ve adlandırmalarıyla yaşamın her ânına, her alanına seslenen sanat, gerçekten de bizi iyi insan yapar. KORKUT AKIN korkutakin@gmail.com B irkaç yıl önce (on yılı aşmış yine de) İKSV bünyesindeki İstanbul Bienali’nin teması “İnsan Neyle Yaşar” idi ve o zaman da gündeme gelmişti: İnsan sanatla yaşar. Muhakkak ki barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi temel gereksinimlerimiz geliyor akla ama onlar yaşamak için. “İnsan” olmak için, “insan” gibi yaşamak için gereksindiğimiz öncelikle sanat. En büyük gereksinim Sanat üzerine kitaplar artık ülkemizde de bizim dilimizle yayımlanıyor. Bu sevindirici… İlgilenenler, John Carey’in Sanat Neye Yarar kitabını duymuş ve edinmek istemiş, kendisini geliştirmeyi düşlemişti. Vakıfbank Kültür Yayınları’nın, yeni başladığı yayın hayatına, böylesi önemli ve bir o ka dar da gerekli bir kitapla başlaması sevindirici… Sanatın kutsal olmadığını, Tanrının yeryüzündeki krallığının görünürlüğüyle ve içimize ruh üflemediğini artık biliyoruz. Sanat öncelikle estettir ve her şeyi değerlendirir. İzleyici, okur, dinleyici (sanat alıcısı diyebiliriz) ondan kendince bir şeyler bulur ve alır. Carey, bunlarla başlıyor ve müziğe, edebiyata da taşıyor düşüncesini. İki bölüm olan kitapta sanata genel açıdan toplumsal, siyasal, yaşamsal çerçeveden bakıyor, ikinci bölümde edebiyatla buluşturuyor. SANAT HERKESİ ETKİLER Sıradan insanların da sanatsal beğenileri vardır ve sanat eserleri estetik düzeyi hangi katmanda olursa olsun herkesi etkiler. Buna da bağlı olarak insanlar eleştirileri dikkate alır, almak zorundadır. “Bunu ben de yaparım” diyen general(!) sadece “asmayalım da besleyelim mi” sözüyle anılıyor. Demek ki sanat küçümsenemez de. Size uymayabilir, beğeni düzeyinizde değildir, ama asla “kötü” denilmemeli. Yeşilçam’ın sıradan filmlerinin bile kült olduğunu, hâlâ çok izlendiğini görüyoruz… Bu bir nirengidir doğal olarak. İlerleyen sayfalarda, alıntılar ve onları yorumlamasıyla, değerlendirmesiyle karşılaşıyoruz. İşçilerin sanat galerilerine gitmesi gerektiğini söyleyen Charles Kingsley’in “ikiyüzlülük”le suçlanan görüşünün, aslında sanatın sahici etkisine güvenin yansıması olduğunu anlatıyor ki, çok önemli. İlginç örneklerle devam eden konu, İsa ve Meryem’i tanımayan yaşlı bir kadının resme yönelik yorumunun oradaki insanları ne denli etkilediğini de anlatarak sürüyor. “Sanata hiç ilgi duymamayı seçmek bile bir seçimdir” ciddi bir tartışma başlan gıcı olabilir. İlginç değil mi? Başından beri savunageldiğim(iz) sanatın yaşamla ayrılmaz birlikteliğine karşı durmuyor mu sizce? Kitap ekinde… Her ne kadar kültür/sanatı, edebiyat, resim, heykel veya müzik diye ayırmasak da, “Kitap” ekinde edebiyat yanına bakmamız gerekiyor. “Edebiyat için öne sürebileceğim ilk iddia, öteki sanatlardan farklı olarak, onun kendisini eleştirebiliyor olduğudur” cümlesi Jean Paul Sartre’dan yaptığı alıntıya, hicivli eleştiri tanımlaması ve onun yalnız olmadığını söylemesi belirleyicidir. Sanat Neye Yarar, okunup kenara konulacak bir kitap değil. El altında durması gereken, arada bir sayfalarının karıştırılmasıyla ufuk açacağını ve yepyeni bir dünyaya taşıyacağını fısıldıyor daha ilk sayfalardan… n Sanat Neye Yarar? / John Carey / Çeviren Orhan Düz / Vakıfbank Kültür Yayınları / 396 s. / Haziran 2020 BLAKE CROUCH’TAN ‘SAHTE BELLEK’ Bu hayat kimin hayatı? Dünya çapında otuzun üzerinde dile çevrilen Blake Crouch’un Sahte Bellek’i ülkemiz okuruyla buluştu. HANDE AVTAN H iç bilmediğiniz yerlerin özlemi, yaşamadığınız hayatın anılarıyla uyandığınızı hayal edin. Sahte Anı Sendromunun çıldırtmak için seçtiği kurbanlardan biri olduğunuzu düşünmek bile tüyler ürpertici. Bu gizemli hastalıkla ilgili sır perdesini aralamada New York Polis Teşkilatı’ndan dedektif Barry Sutton’a eşlik ediyoruz. Hiç olmamış hayatın anılarıyla uyanmak Roman, bir sabah uyandığınızda işiniz, eşiniz, çocuklarınızla ilgili tüm anılarınızın sahte olmasına ve bu sahte anıları tüm netliğiyle hatırlamanıza sebep olan bir send romun etrafında şekilleniyor. Kasım soğuğunda New York’ta yüksek bir binada buluyoruz kendimizi. Deneyimli dedektif Barry Sutton, araştırmakla görevlendirildiği intihar vakası neticesinde kendisi de bu sendromun belirtilerini hayatında gözlemlemeye başlar. Hiçbir zaman var olamamış hayatı, var olanın içine girmiş çözülmesi güç bir düğüm oluşturmuştur. İki koldan ilerleyen hikâyemizin öteki başkahramanı ise nörolog Helena Smith. San Jose’nin eteklerinde mütevazı bir hayat süren Helena’nın hayatı bir yabancının ziyaretiyle değişecektir. Annesi Alzheimer hastası karakterimiz bu hastalıktan muzdarip kişilerin anılarını saklamasını sağlayacak bir buluş yapmaya çalışmaktadır. Helena, buluşunun kötücül ellerde dünyaya zarar verebileceğinin bilincinde değildir. Dedektifimiz ve Helena’nın yolları bu buluş sebebiyle kesişir ve kendimizi sonunu merakla beklediğimiz bir maceranın ortasında buluruz. İleriye bakarak yaşayıp geriye bakarak ders almak Çoğu okurun bir seferde, elinden bırakamadan bitirdiği Karanlık Madde’deki başarısını Sahte Bellek’te de sürdürüyor Crouch. Sayfalarını çevirirken hem sonuna erişip gizemi çözmeyi istiyorsunuz hem de sonsuza kadar sürmesini istediğiniz, tansiyonu yüksek bir olay zincirinin izleyicisi oluyorsunuz. 355 sayfalık roman; zaman, geçmiş, gelecek, şu an, bellek, anı, ölüm, özlem kavramları üzerine uzun uzun düşünmenizi sağlıyor. Akıcı dili, etkileyici olay örgüsüyle tadının damağınızda kalacağı kesin. Her sayfada artan gerilim dozu romanı bir oturuşta bitirebilmenizi sağlayan en büyük etkenlerden. Gerçekliğin değişip evrildiği bir dünyada sabit kalmak imkânsıza yakın. Fakat baş kahramanlarımız Barry ve Helena dünyayı kaostan kurtarmakla yükümlü. Bunu başarmak için güçlerini birleştirmeliler. Bu denli farklı bir kurguyu romanına yedirmeyi başaran Crouch’un yaratıcılığı övgüye değer. İnsan doğasına dair sorgulamaları, kızının kaybının acısıyla baş etmeye çalışan dedektifimiz Barry Sutton’un hikâyesi, Helena’nın cihaz geliştirme çabası zekice aktarılmış. Okuyucu bu temel sorular ve sorunlar üzerine düşünürken kendini romanın bir kahramanıymış gibi hissediyor. Peki ya siz hiç bilmediğiniz bir hayatın anılarıyla uyansanız ne yapardınız? n Sahte Bellek / Blake Crouch / Çeviren: Solina Silahlı / Doğan Kitap / 355 s. / 2020. 8 20 Ağustos 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear