Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Christopher Marlowe’dan ‘BÜYÜK TİMURLENK’ “Bu dünya öyle çok şey sunuyor ki bize.” Kısa sürede başardıkları işlere bakıp vakitsiz ölmeseler kim bilir daha neler üretirdi dediğimiz yazarlar vardır. 1564’te, yani Shakespeare’le aynı yıl, Canterbury’de doğan ve 29 yıl gibi kısa bir ömre unutulmayacak yapıtlar sığdıran Christopher Marlowe bu isimlerden biridir. NAZMİ AĞIL Y oksul bir ailenin oğlu olan Marlowe yine de Cambridge Üniversitesi’nde iyi bir eğitim alır. Sonraki yıllarda oyunlarıyla Londra sahnelerinde boy gösterecektir. Çevirileri ve telif şiirleri mevcutsa da Marlowe asıl şöhretini oyunlarına borçludur. Yazar gerçek hayatın boyutlarını aşan, yüksek sesle ve tumturaklı sözcüklerle konuşan, kahramanlıkla dinden çıkma sınırında dolaşan karakterler yaratması, öfke patlamaları ve şiddet sahnelerini gösterişli biçimde yansıtabilmesiyle ünlüdür. “Blank verse” denilen, Shakespeare’in de oyunlarında tercih ettiği kafiyesiz, beş vurgulu hece içeren dizelerden oluşan ölçüyü ustaca kullanarak İngiliz tiyatrosuna mal ettiğinden ayrıca övgüyle söz edilir. OYUNLARI Kartaca Kraliçesi Dido terkedilmeyi hazmedemeyip kendini yakan bir kraliçeyi anlatır. Malta Yahudisi yerel yöneticiden intikam almakla başlayıp bir seri cinayet işleyen bir adamı konu alır. Dr. Faustus mutlak bilgi için ruhunu Şeytan’a satan bir âlimin, II. Edward eşcinsel ilişkileri felaketlere yol açan bir kralın ve Paris’te Katliam Fransa’da Katoliklerce katledilen Protestanların hikâyesidir. Bu yazının konusu Büyük Timurlenk iki bölümden oluşur. Marlowe’un üniversite yıllarında yazdığı tahmin edilen ilk bölümün heyecanla karşılanması üzerine yazar ikinci bölümü kaleme almıştır. İlk kitapta Timur sırasıyla, Persleri, Mısırlıları ve Osmanlıları yenilgiye uğratır. Yıldırım Beyazıt ve eşini esir alıp bir kafes içinde dolaştırır. İkinci kitapta Macar ve Anadolu krallarının savaşını izleriz. Timur karısının öldüğü kenti bir daha kurulmamak üzere yerle bir ettikten sonra öz oğullarından birini savaşmak istemediği için kendi elleriyle öldürür. Sonrasında Babil’i işgal eder, ancak sağlık sorunlarından dolayı dönmek zorunda kaldığı İran’da hayatını kaybeder. NEDEN YAZDI? Marlowe’un bu oyunu neden kaleme aldığı konusunda dönemle ilgili şu bilgiler açıklayıcı olabilir. O sıralar Protestan İngiltere Katolik Fransa’ya karşı ittifak arayışı içindeydi ve bu yüzden Osmanlı İmparatorluğuna yakınlaşmak istiyordu. 1580’de Elizabeth’e Doğu Akdeniz’de ticaret izni verilmesiyle gelişen ilişkiler Türklere ilgiyi artırmıştı. Bu yıllarda İslamı seçip Türkleşen Batılıların sayısı epey fazlaydı. Türklere karşı uyanan bu ilgi Türk giysilerine, halılarına duyulan hayranlıkla da pekişiyordu. Ayrıca, Marlowe tarihe yön veren kudretli kişiliklere her zaman ilgi duymuştu. ÇOBANLIKTAN İMPARATORLUĞA Bu oyunda da Timur çobanlıktan imparatorluğa yükselmeyi başaran etkileyici bir karakterdir. Belagati sayesinde düşmanla rını kendi saflarına katılmaya ikna eder, aksi takdirde son derece acımasız olabilir. Şam valisinin kente zarar vermemesi karşılığı hediye olarak yolladığı bakireleri öldürtmesi, şehirleri ateşe vermesi, öz oğlunu savaştan kaçtığı için kendi elleriyle öldürmesi onun vahşi tabiatına işaret eder. Dini kimliği belirsizdir, Müslüman olmasına rağmen sık sık Yunan ve Roma tanrılarına, Hıristiyanlık kavramlarına göndermede bulunur. Kendisini Hz. Muhammed’den üstün tutacak kadar kibirlidir ve daha da ilginci Babil’deki tüm Kuran kitaplarını toplatıp yaktırır. Zorbalığı, kendini beğenmişliği onu itici bir tip kılarken, derin tutkusu, ideallerinin büyüklüğü ve belagati izleyicileri hayran bırakır. Timur oyunda sık sık ateşten söz eder ve sonunda bir şehri yaktığını görürüz, arabasını kralların çekeceğini söyler ve neden sonra gerçekten de Suriye ve Trabzon kralları ağızlarına gem takılı halde arabaya koşulur. Benzer şekilde birkaç kez “taç” kelimesini tekrarlar ve sahnede bir taç belirir, aynı şey kılıçlar, tahtlar, renkler için de geçerlidir. Bu gözlemi yapan bir araştırmacı Timur’un sözlerinin Tanrı’nın “ol” demesi gibi bir güce sahip olduğunu belirtir. Dini inançlara dayalı ortaçağın sona erip insan aklına ve gücüne olan güvenin tırmanışa geçtiği Rönesans döneminde yazdığı ve sık sık ateist olmakla suçlandığı düşünülürse Marlowe’un bir insanı bu şekilde tanrılaştırma çabası çok da yadırgatıcı gelmez. ALTÜST OLAN SINIRLAR Okurlar/izleyiciler Marlowe’un harita bilgisi hakkında kuşkuya düşeceklerdir. Oyunda şehirler gerçek yerlerinden kilometrelerce uzaklara taşınıp birbirine yakınlaşır. Bunu bir kusur olarak görmektense dramatik bir amaca hizmet ettiğini düşünmek gerekir. Böylece Timur’un sı nırları alt üst ederek küresel bir dünya yaratması etkili bir biçimde verilir. Aynı zamanda bu küçülme dünyanın yine dünya gibi yuvarlak olan tiyatro sahnesine sığdırılmasına imkân verecektir. Nitekim oyunun bir yerinde onun şu sözleri sarf ettiğini duyarız: “Dünyayı üç bölgeye ayıran o kör coğrafyacıların / Tezlerini çürüteceğim, / Saymıyorum gitmeyi düşündüğüm bölgeleri, / Ama şu kuşağımdaki kalemimle birleştireceğim hepsini”. Bu içe içe geçmişlik aynı zamanda ırkların, milletlerin, farklı dinlere mensup kişilerin birbirine karışmasını doğurur ve bu kavramların doğallığını sorgulatır. Benzer bir karmaşa tarih konusunda da gözlenir. Ankara Savaşı 1403’te yapılır ve Timur iki yıl sonra ölür. Oysa ikinci kitap zorlamayla Timur zamanını aşan olaylara uzanır, örneğin Marlowe, Macar Sigismund’un Orcanes ve Türkleri kandırması olayını 1444’teki Varna Savaşı’na yol açan gelişmelerden alır. Ayrıca Timur’un aksaklığına hiç değinmez, aksine onu son derece görkemli, dik duruşlu biri olarak tasvir eder. Cambridge Üniversitesi, Marlowe’un sık sık ortadan kaybolmasının yol açtığı, Fransa’daki Katolik seminerlerine katıldığı yolundaki söylentiler nedeniyle kendisine master diploması vermek istemez. Ancak saraydan yollanan ve onun Kraliçe’ye büyük hizmetler yaptığını belirten mektup bu tereddüdü giderir. Söz konusu mesaj onun istihbarat servisinde görev aldığı şeklinde yorumlanır. Ayrıca bu mektup ölümünü duyuran resmi açıklamaya rağmen aslında ölmediği, hükümet tarafından kaçırılıp kimilerinin öne sürdüğü gibi, hayatına Shakespeare olarak devam ettiği şeklindeki komplo teorilerine dayanak olacaktır. Bunun dışında bar kavgasında öldürüldüğü, devlet tarafından ortadan kaldırıldığı, eşcinsel ilişkileri yüzünden yaşamını yitirdiği iddiaları da kafaları karıştırmaya devam etmektedir. Ölümü ne kadar muğlaksa bu olağanüstü yetenekli yazarın eserlerinin asırlarca okunup sahneleneceği de o kadar kesin görünüyor. n Büyük Timurlenk III. / Christopher Marlowe / Çeviren: Özdemir Nutku / Türkiye İş Bankası Yayınları / 232 s. 6 20 Ağustos 2020