22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

MERHABA Çocukça yazabilmek Bence çocuk edebiyatı yazmak, kalemi, bugünün dünyasında hâlâ yaşatabilmişsek içimizdeki o çocuğun eline vermek demektir. Ç ocuk edebiyatı piyasası canlı görünüyor. Öncelikle bu alanda ürün verenlerin yanı sıra birçok yazarın da çocuklar için yazdığını görüyoruz. Çocuk edebiyatı kitaplarına, yazarlarına ilişkin çeşitli değerlendirmeler de okuyoruz. Hangi kitaplar çok satar, çok okutulur, hangisi iyidir, bilemiyorum. Kitapları almak, okutmak, bunlar büyüklerin işi. Acaba çocuk edebiyatı okurları, yani çocuklar neleri okuyor, beğeniyor? Bu sorunun yanıtını bulmak daha güç görünüyor. Oysa önemli olan çocuğun algılaması değil mi? Biz büyükler kendi kafamıza göre bir çocuk imgesiyle edebiyat yapıyoruz gibime geliyor. Masalları çocuk edebiyatı olarak düşünürseniz ‘çocuk edebiyatı ezelden beri var’ diyebilirsiniz. Masalsız bir çocukluk, masal okumayan bir çocuk düşünemiyorum. Gel gör ki, masalsız bir dünyaya doğru yol alıyoruz hızla. Çocuklar için roman, öykü, şiir yazmayı kapsayan şu çocuk edebiyatı dediğimiz şey Batıda çıkmıştır, ancak yeniçağda. Bize de 19. yüzyılda gelmiş. Gerçi bizim de çocukların kullandığı sözcüklerle oyun içeren birkaç “lisanı sibyan” (çocuk dili) manzumemiz varmış, büyükler yazmış. Bir de nasihatnamelerimiz varmış, hep “ey Oğul!” diye başlayan. Anlaşılan, atalarımızın hiç kız çocukları olmuyormuş. İKİ AMAÇLI ÇOCUK EDEBİYATI Başından beri çocuk edebiyatı iki amaçlıdır: yetişime katkı ve edebiyat zevki vermek. Nitekim çocuk edebiyatının ilk başyapıtlarından biri Rousseau’nun çocuğun nasıl yetiştirileceğine ilişkin Emile romanıdır. Rousseau kendi çocuklarını yetimhaneye vermiş, ama Emile romanıyla Batıda çocuğa bakışı değiştirmiştir. Püritenler, doğuştan günahkâr insanı daha çocukken adam etmek gerektiğini düşünürken, Rousseau, “çocuk iyi doğar, toplum onu kötü yapar” savını üstün kılmıştır. Rousseau’dan beri çocuk melek gibi görülegelmiştir, genel kültür düzeyinde. Bence, Rousseau’nun asıl katkısı, çocuğu, büyüğün küçüğü değil de insan varlığının yetişkinden ayrı, özerk bir boyutu olarak ele alabilmesindedir. Yok sa Freud’un, ondan önce Poil de Carotte romanıyla Jules Renard’ın, çok daha sonra Sineklerin Tanrısı ile William Golding’in gösterdiği gibi çocuk, melek ile şeytanın birbirine karıştıkları, kapıştıkları yaşam boyutudur. Bizi ömür boyu belirleyecek olan bilinçaltımız da büyük ölçüde çocuklukta şekillenir. Dolayısıyla edebiyatın melekten yana ağırlığını koyması yaşamsal değer taşır. Çocukların bayıldıkları şiddet öyküleri melekten yana değildir elbette. Çocukların meleğin yönüne bakması için onlara anlayacakları dille seslenmek gerekir. Emile romanı iyi bir örnek değildir, çünkü onu çocuklardan çok büyükler okur. Bence şiir çocuğun kalbine giden en kısa yoldur, ama çocuk edebiyatımızda şiirin az yer kapladığını görüyorum. Artık başka ülkelerde de öyle görünüyor. Neden böyledir, bilmiyorum. Çocukca dünyanın en zor dillerinden biridir, o nedenle olabilir. ÇOCUK GİBİ BAKABİLMEK Nâbî, oğlu için, “Salalı başum zâtun sâye / Ben senünle bakaram dünyâya” demiştir. Dünyaya sadece çocukla birlikte değil, çocuk gibi bakabilmek gerekir çocuk yazınında. Aziz Pavlus “çocukken çocuk gibi konuşurdum” derken, büyük söylemiyle çocuk söylemi arasındaki ayrımı vurgulamış. Sorun o çocuk âleminin kapısını açacak söylemi bulup geliştirebilmektedir. Françoise Dolto (1908 88) bu konuda kafa yormuş bir düşünürdür. Teknik dille, pediatrist ve psikanalisttir. Birkaçı Türkçeye de aktarılmış onlarca kitabıyla çocuk kıtasında çok önemli keşifler yapmış, çocuk edebiyatı üzerine de düşünmüştür. Ör neğin La Cause Des Enfants (Çocuk Davası, 1985) kitabında çocuk konulu yazınsal söylemi ele almıştır. Dolto’ya göre, 19. yüzyıl yazını çocuğu toplumsal bakımdan dışardan bir bakışla işlemiştir. Ancak, Tom Sawyer ve Huckleberry Finn çocuğa özgü öznelliğin, hayal dünyasının çocuğun dünyaya bakışının yakalandığı iki istisnadır. Rimbaud ile Lautreamont çocuğun büyüğün söylemine başkaldırısını, kendi öznelliğini arayışını anlatır. Onyıllar sonra Anne Frank anılarında bir çocuğun büyüklerin berbat dünyasına bakışını dile getirecektir. Bu tür çocukların sayısı pek az olduğuna göre, Dolto’nun yetişkin yazarlardan beklediği çocuk gibi yazabilmektir. Çocukluğun hayal dünyasının yetişkinlerin ussal dünyasıyla bağdaşmadığını öne sürer Dolto. Dolayısıyle çocuğun hayal dünyasının içinden yazabilenler usta çocuk edebiyatçısı olur. ŞEKER PORTAKALI Dolto’ya göre en önemli örnek, José Mauro Vasconcelos’un Şeker Portakalı (Çeviren Aydın Emeç, Can Y.) romanıdır. Ağaçla sırdaş olan küçük çocuğun öyküsünü hepimiz sevmişizdir. Dolto’ya göre, sıradışı, mantıkdışı, şiirseldir, çocukları ele alan görenek ve toplumsel eleştiri romanlarından ayrımlıdır bu roman. Yazarın o çocuk yaşında neler hissettiğini anımsayıp yazabilmesine şaşırır Dolto. Bence Pinokyo da bu tür bir romandır. Öyleyse çocukca yazabilmek için içimizdeki çocuğu yeniden bulmak gerekmektedir. O çocuğu aramaya gereksinim duymayan yazarlar da vardır. Giderek çocuk edebiyatı yapmaya kalkışmaz o yazarlar ama yazdıkları, bence çocukların en sevdikleri kitaplar olur. Kendi çocukluğumda, kimi özet halinde olsa da zevkle okuduğum yapıtlar aklıma geliyor. Gullliver, Robinson, Jules Verne’ler, Don Kişot, Alice, La Fontaine’ler… Özellikle çocuk için yazılmamış olan bu yapıtları sevmeyen çocuk ben görmedim. İşin sırrı bu yazarların içlerindeki çocuğu hiç terketmemiş olmalarıdır. O çocuğu hiç yaşlandırmadan büyütürler, görmüş geçirmiş çocuk olurlar. Bence çocuk edebiyatı yazmak, kalemi, bugünün dünyasında hâlâ yaşatabilmişsek içimizdeki o çocuğun eline vermek demektir. n KItap l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. B ugün 23 Nisan 1920’nin 100. yıldönümü. Yüz yıl önce hiçbir şeyi olmayan bir ulus, topraktan yaratılmışçasına yeniden doğdu. Mustafa Kemal’in kararlılığı ve iradesi, tek bir kişinin bir ulusun kaderini nasıl değiştirebileceğini dünyaya gösterdi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’dır. Ulusal Egemenlik Bayramıdır, çünkü egemenlik bir kişinin elinden alınıp bütün ulusa verilmiştir. Ulusun egemenlik hakkı, seçtiği milletvekilleri aracılığıyla TBMM tarafından kullanılır. Çocuk Bayramıdır, çünkü Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin geride kalan çocuklarına adanmıştır. Bugün yeryüzündeki bütün çocukların bayramıdır. Biz de bu sayımızı çocuk edebiyatına ayırdık. Kitap tanıtımları, söyleşi ve önerilerin yanı sıra, çocuk edebiyatı alanında ürün veren yazarlarla yaptığımız geniş kapsamlı bir anket çalışması sonucu, alanın sorunlarını içeren değerlendirmeyi Simlâ Sunay kaleme aldı. İyi okumalar. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear