25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

JACQUES DERRIDA’DAN ‘YAZI VE FARK’ Jacques Derrida ile genişleyen ufuklar Jacques Derrida, 19591966 arasındaki özgün okumalarından; Rousset, Foucault ve Descartes, Jabes, Levinas, Artaud, Freud, Bataille ve Levi Strauss hakkındaki denemelerinden oluşan kitabıyla okurun felsefi ufkunu genişletip onu hiç ummadığı yerlere sürüklüyor. ATA DEVRİM O rtaçağ felsefesinde beden, ruhun kapatıldığı bir hapishaneydi. Yazı ve Fark’taki ilk denemede Derrida, yazı ile düşünce arasında da benzer bir ilişkinin var olduğuna dikkat çeker. Düşünce için yazıya dökülmek neredeyse klostrofobi uyandıracak nitelikte bir eylemdir. Ne var ki düşüncenin kamusal alana çıkması ve anlamlandırılması için başka bir yol da yoktur. Dahası riskli bir eylem türüdür yazmak; düşünce akışı yazma eylemi ile kamçılanır ve yazar, belleği ile kâğıt arasında aracılık etmeyi kabullenmek zorunda kalır. İsmi “yapıbozumu” ile birlikte anılan Derrida’nın yapısalcılığa karşı eleştirel bir tutum içerisinde olması pek tabii ki şaşılacak bir şey değildir. Ona göre yapısalcı edebiyat eleştirisi, biçimin ötesinde hiçbir şey göremez ve bu nedenle de edebi eserlerin gerçekte var olmayan ortaklıklarından söz ederek bizleri yanılgıya sürükler. “Yapı”nın mekânla ilişkisi bir inşa sürecine işaret eder ama inşa edilen her nedense hep aynı şeydir. KRİZİN SOY KÜTÜĞÜ! Deliliğin Tarihi ile ilgili denemede ise Foucault’nun “delilik” denen şeyden son derece emin olmasını eleştirir. Foucault, Antikçağ ya da Sokrates’in çağını “diyalektiğin güvencesi” ile kutsadığı için krizin soy kütüğünü saptamak konusunda bizi bir belirsizlikle baş başa bırakmıştır. Derrida, Antikçağ’da deliliğin konumunu saptamak açısından çekimserlik gösterse bile, Foucault’nun tarihsel birikim ve mirası yadsıdığı konusunda emindir. Foucault’nun Descartes okuması ise bazı açılardan açık kılınmalıdır: Descartes’ın gerçeklik, duyumlar ve yanılgı ile ilgili argümanları, aklın kendi kendisini, deliliği bir güvence kabul ederek olumlayabilmesi bağlamında başvurulabilecek tipik bir örnektir. Güvence sağlayan bir başka şey, dildir. Dil, rasyonel olarak gerçekte yine rasyo nel olarak yapılandırılmış dil kurallarına uyarak oluşturulmuş düşüncelerin varlığını kanıtlamaktadır. Bu araçlar sayesinde, Descartes’ın deliliği kapatılması gereken bir tehdit olarak algılamadığı iddia edilebilir; 1) düş gören insan, deliden daha kötü durumdadır ve 2) düşünme eylemi açısından deli ve deliolmayan insan birincisi yanılgılarla boğuşmak zorunda olsa da bir fark yoktur. İYİ VE BAŞKA Levinas üzerine yazdığı denemede Derrida, onun Husserl’in fenomenolojisi ve Heidegger’in ontolojisinin ötesinde bir yere gözlerini diktiğine dikkat çeker. Platon’un rehberliğinde Levinas, varlığın ötesindeki İyi üzerine odaklanmış, başka bir deyişle etiğe uzanmıştır; fenomenoloji ve ontoloji, başka’yı ideolojik bir zorbalık sergileyerek umursamadığı için başka’yı tanıyan metafiziğe ya da etiğe yönelinmesi gerekecektir. Levinas, şiddetli bir reddetme eylemi ile ilerlemeyi tercih etmiştir ama Derrida, onun kurtulmaya çalıştıklarına teslim olduğunu düşünür; Hegel’in gölgesinden uzaklaşamadığı gibi “başka’ya saygı” ile gerçekte Husserl’in “yönelim” felsefesine can vermiştir. Ek olarak, Derrida’ya göre Levinas, başka için ego’nun bir başka olduğu gerçeğini ıskalamış olmasından dolayı sözü edilen “başka’ya saygı” uygun biçimde açığa çıkarılamamaktadır. Bunun da ötesinde, Levinas, Heidegger’in ortaya koyduğu “Olan” ve “Varlık” arasındaki ince ayrıma karşın, gerçekte Olan olmaksızın bir hiç olan Varlık’a politik anlamlar yüklemiştir. Burada yer kısıtlılığı nedeniyle geriye kalan denemelere değinemeyeceğiz. Artaud ve Freud üzerine olan iki deneme birlikte okunduğunda sıra dışı bir tablo çıkar ortaya. Bataille’ın Hegel ile olan ilişkisi ile ilgili deneme de yine düşünsel bağlamda benzersizdir. Sonuçta Derrida’nın özgün okumalarıyla okurun felsefî ufkunu genişlettiği ve onu hiç ummadığı yerlere sürüklediği söylenebilir. n Yazı ve Fark / Jacques Derrida / Çeviren: P. Burcu Yalım / Metis Yayınları / 394 s. / 2020. NEVNİHAL ERDOĞAN’DAN ‘OSMANLI PAYİTAHTI EDİRNE’ Geçmişten günümüze yükselen Edirne... OsmanlıTürk mimarlık sanatında zirvelerin yaşandığı ve Selimiye külliyesi dolayısı ile dünya ölçeğinde büyük üne sahip Edirne’de 14 yıl çalışan yazar, yetkin bir kent rehberi niteliğindeki Osmanlı Payitahtı Edirne’sinde, kenti dokuz bölgeye ayırarak inceliyor. HİKMET TEMEL AKARSU htakarsu@gmail.com E dirne yükselen bir kentimiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci başkenti olmasıyla sahip olduğu çok sayıda tarihi eserden dolayı taşımakta olduğu turizm potansiyeli adeta patlamaya dönüştü. Özellikle hafta sonları Balkan ülkelerinden günübirlik giriş yapan turistler Edirne’nin ekonomik hayatına büyük bir canlılık getirmiş durumda. Kent adeta küllerinden doğuyor. Fakat OsmanlıTürk mimarlık sanatında zirvelerin yaşandığı ve Selimiye külliyesi dolayısı ile dünya ölçeğinde büyük üne sahip Edirne’nin derli toplu bir kent rehberi yoktu bugüne kadar. Birlikte pek çok mimarlık araştırmasına imza attığımız, pek çok mimarlık kitabı hazır ladığımız, Edirne’de 14 yıl çalışan Prof. Dr. Nevnihal Erdoğan’ın YEM Yayınları’ndan çıkan kitabı Osmanlı Payitahtı Edirne bu açığı kapatmak için birebir. Yapı Endüstri Merkezi’nin kapanmasının ardından markayı sürdürmek ve mimarlık yayıncılığında yetkin bir adres olmaya devam etmek için kolları sıvayan işbaşındaki yeni ekibin özenli çalışmalarından biri Osmanlı Payitahtı Edirne. Aynı ekibin daha önce de ünlü mimarlık profesörü Doğan Kuban’ın “Osmanlı’nın İstanbul’u” kitabını aynı formatta, kültürel boyutu ağırlıklı bir kent rehberi olarak hazırladığını biliyoruz. Söz konusu kitaplar, tamamı renkli ve kuşe kâğıda basılı olmakla birlikte içerikleri yetkin mimari çizimler, illustrasyonlar, fotoğraflar ve teknik bilgilerle dolu. Serinin genişleyerek devam edeceğini umarak ve kent rehberlerinin turizm ülkesi Türkiye için gerekli olduğunu belirterek kitaba gelecek olursak: DOKUZ BÖLGEDE EDİRNE Şu anda Kocaeli Üniver sitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölüm Başkanı olan Prof. Dr. Nevnihal Erdoğan, Edirne’yi dokuz bölgeye ayırarak inceliyor: Kıyık, Taşlık, Sabuni, Ayşe Kadın, Kaleiçi, Çavuş Bey, Yeni İmaret, Yıldırım, Karaağaç. Adı geçen bölgelerdeki tüm tarihi eser leri akademisyen titizliği ile ve fakat ortalama bir kültür turistinin kolayca anlayabileceği bir sadelikte kısaca anlatıyor, tarihsel özelliklerini sunuyor, fotoğraf ve bazen de çizimlerini veriyor. Edirne’nin tarihçesi, demografik yapısı, sosyal ve ekonomik hayatı ve doğal güzellikleri de kitapta kısaca anlatılıyor. Osmanlı Payitahtı Edirne kitabı için yazdığım sunuş yazısında kısaca şöyle demişim: “Ortalama tarih ve mimarlık bilgisine sahip olmak isteyen değerli toplum mensuplarına hitaben yazılmış; işlevsel bilgilerle donatılmış bu özenli kitabı okuyunuz, bu güzel kente gidiniz, görünüz, seviniz, sevdiriniz ve hikâyesini bir uygarlık meseli olsun diye herkeslere anlatınız.” n Osmanlı Payitahtı Edirne (Mimari, Tarihi, Kültürel Kent Rehberi) / Prof. Dr. Nevnihal Erdoğan / YEM Yayın / 144 s. 9 16 Nisan 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear