25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

‘SIMAYIL İLE RAZIYA (TAŞ BASKI) BİR SEVDA ROMANI’ ‘Dayak korkusu Yılmaz Gruda’yı doğurdu’ Şair, yazar, aktör, yönetmen, çevirmen, bir dönem reklamcı... Bir koltukta çok karpuz Yılmaz Gruda’dan ‘taş baskı’ bir sevda romanı Sımayıl ile Razıya. Bugün yerinde yeller esen “ah güzel İstanbul”un bir kenar mahallesinde yaşanan, dillere destan bir sevdanın romanı. Üstelik sosyolojik bir alan araştırmasıyla iç içe… Gel de Gör mahallesinin işporta kasetçisi Sımayıl ve onun yangını güzeller güzeli Razıya. Ünlü aşk hikâyelerinin rengârenk bir gecekondu versiyonu… CİHAT BAKER n Her ne kadar bugünkü kuşak sizi daha çok aktörlüğünüz ve yönetmenliğinizle tanıyor olsa da, sanat yaşantınız edebiyatla başlamıştı. Şiirler yazdığınızı, romanlarınızın olduğunu biliyoruz. Epey bir zaman sonra yeni bir romanla okurlarınızın karşısına çıktınız. Ne söylemek istersiniz? Gelin, ‘bir koltukta çok karpuz’u görmek üzere; ‘band’ı geriye saralım! Karşımızda: “Falaka dayağı yeme korkusu!” Bu korkuyu yaratan babam: ‘Mütedeyyin’ ve Kuralcı! Ülke 30’ları kovalıyor. O dönemde kitap pek yok! Gazetelerde tefrikalar! Hz. Ali, Hz. Hamza gibi Kahraman’ları işleyenler gözde. Babam, Hz. Hamza’ya tutuldu: Gazete geliyor; okuyor: Ama, memnun değil! Gazeteler tiraj; babamsa: ‘Cenk, hemen başlayıp, bitsin’ peşinde! Derken, bir gün bakıyor: Yaşım 10 ama ses, 20’lerde! Bu ‘ses’in yanına; o dönemdeki etkin eğitimden ötürü, okuma yazmayı hızla sökmüş olmam ‘mucize’sini ekliyor! Gidip, sahaflardan aldığı cenkleri önüme koyuyor: “Babaa, dersler?” demem olanaksız! Dediklerinin aksi: Falaka! Öyle bir düzeni var! Hz. Hamza okumaktan da ders çalışamıyorum! Büyüklere yalvardım razı ettiler. Gel gör ki “Bu gece bir cenk okunacak!” haberiyle, ara, ‘hemencik’ bitti! Ne ki, evde, Hz. Hamza cengi yok! Derslerdi, oyundu; sahaflara satmışım! Ufukta da: Falaka! ‘HAMLE ET YA KÂFİR!’ Çare? Yazmayı erken söktüm ya! Hemmen belleğimde kalanlarla bir cenk yazdım! Kıyıda kalan bir kaba sardım. Ev halkıyla oturup: “Hadi Borazan!” dedi. Benim yazdığımı anlamasın diye, uzaktan, okumaya başladım. İki cümle geçtiim; sesimde bir tonlamalar: Hz. Hamza’ya ‘davudî’; ötekilere, ‘mıymıy!’ Öyle bir etki yaratıyorum ki: Evde, zılgıtlar; “Hamle et yâ kâfir!” ünlemleri! Hani, evde kılıç olsa, babam sokağa fırlayıp, İslamiyet’i pekiştirecek! Romana sardım ya; yerliyabancı romanları da okuyorum. Derken, onuncu yaşı kovalarken, Mahmut Makal’ın “Bizim Köy”ü patladı! Etki: “Yahu, senin roman yazmışlığın var; dene!” Makal’dan izlenimlerle “Memo” adlı bir roman! Köy Enstitüleri, Makal falan esintisiyle, bir sol dergiye gönderdim: 1. bölüm yayımlandı! Derken: 2. Ardı? Dergi kapandı! O dönemde, alttan alta Nâzım Hikmet okunuyor. Usta’nın etkisiyle romanı “Memo’ya Mektuplar” başlığı altında şiire dönüştürdüm. Yağmur ve Toprak dergisi gözde; gönderdim: Yayımlandı! Memo’dan itibaren de yürüdüm şiirin üstüne! Durup, ‘Dayak Korkusu’na baktığımda: ‘Karpuz’ların ipuçları’nı gördüm. O ipuçları’nın peşinden, bugünkü Gruda’ya ulaştım! n Sımayıl ile Razıya, “taş baskı” bir sevda romanı. Bu taş baskı esprisini sormak istiyorum, zira romanın içinde de geçiyor. Eski halk masallarına bir gönderme sanırım… Evet! Ben o masalları, yıllar önce, seyyar kitapçılarda gördüm: O zarif yapılarına sevdalandım! Bir adet satın alıp, bir kahvede incelemeye oturdum: Bir karton kapağın sepya zeminide Gör”. Biraz masal atmosferi yaratmak için mi bunu kurguladınız, yoksa başka bir amacınız mı vardı? Eski İstanbulluların, az da olsa, yaşadıkları; ‘yaşanılan yer ve yaşayan kişiler’ bağlamında “Gel de Gör” adını verdiğim bu yerler, yeşilliklerin sarmaladığı, asude, şehrin dağdağasından uzak yerlerdi. Bilinen nedenlerle göçenler de bu asude, bir açıdan, eşittir: Bu ‘boş’ yerleri mekân eylediler!... Masal atmosferi yaratmak değil, somut bir gerçeği dile getirmekti amacım. nin en üstünde kitabın adı. Adın altında, âşık ile mâşuk’un, acemice ‘cızılmış’ resimleri. Çevirdim kapağı zarif bir sayfa: Az da olsa, mürekkebi yayılmış kimi sözcükler; yer yer taşın gözenekleri, pütürleri. Merak? Kapak arkası adreste, cevap: BİRİ, üzerine harfler kazılıp, mürekkeple sıvanmış, İKİ taş arasındaki kâada, sıkı bir baskı! Kaldır taşı: İşte; böyle böyle sürüp giden ‘taş baskı!’ Aslında Gutenberg’in kotarımı da bu! Yalnız, taş yerine, ‘temiz iş’ veren metaller kullanmış! n Sımayıl ve Razıya İstanbul’un bir gecekondu semtinde yaşıyorlar. Ancak bu semt oldukça değişik. Görece “geçmişte kalmış” bile denebilir. Çünkü hem Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden insanların yaşadığı bir semt hem de eski İstanbulluların da görüldüğü bir semt. İsmi de oldukça enteresan “Gel ‘İNSANA DİRENÇ VEREN AŞK!’ n Sımayıl ile Razıya’nın aşkı aslında bir roman gibi anlatılsa da aslında sosyolojik bir alan araştırmasının içinde yaşanan bir olgu. Mikdat Hoşgörür adlı bir akademisyenin çalışması. Hoşgörür’e ilginç gelen bu aşkın kendisi mi yoksa yaşandığı bölge mi? Mikdat Hoşgörür’e; onca yoksulluğun; uykuları didik didik eden yarın endişesinin; o beton okyanusunun ortasındaki ‘kondu’lara yığışım’ın; güzel günlerin kapısına omuz vurup da geri püskürtülenlerin yaşadığı o bölgede BİLE, insana direnç veren AŞK’ın kendisi’nin, hâlâ varoluşu, ilginç gelmiş; ‘kendince’ saptadığı öğelerle de dile getirmiştir. n Romanın kimi kısımları adeta birer geleneksel seyir sanatlarından “sahneler” gibi kurgulanmış. KaragözHacivat’ı andıran kısımlar olduğu gibi, normal akış içinde bir yan sahne kurulup sonlandırıldıktan sonra ana konuya geri geliyoruz. Romanın oyun olarak da sahnelenebileceği anlamına mı geliyor bu, yoksa kurgu içinde yapmak istediğiniz bir deney miydi? Evet, romanın geleneksel öğeler içerdiği çıkarsamanız doğru. Geleneksel tiyatromuzun ‘sevdalı’sı olarak; kimi zaman dile getirilen: “geleneksel’den ‘Batı’ bağlamında bir sonuç alınamaz!” düşüncesini ‘ofsayd’a düşürmek için, ilkin; M.C. Anday Oyun Yazarlığı Ödülü’nü kazanan “Kavuklu Hamdi” oyun’u ile “Sımayıl ile Razıya”yı da geleneksel öğelerle (Mikdat ile Alan Araştırması öğeleri hariç) “Kasetçi” başlığı altında ‘oyun’ olarak yazdım! Devlet Tiyatrosu repertuvar’a aldı ve geçen yıl da Konya Devlet Tiyatrosu’nda sahnelendi! Ve oyun, roman kurgusu içinde ‘kendiliğinden’ (roman yazımına da haklılık kazandıran) bir ‘deney’ oluşturdu. n Sımayıl ile Razıya / Yılmaz Gruda / Kırmızı Kedi Yayınları / 128 s. 8 10 Aralık 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear