Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KItap l bebek l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l Sİmlâ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Biraz rüya, biraz gerçek! Usta yazar Sevim Ak, her gün gözümüzün önünden geçen, hayatın yüzüstü bıraktığı çocukları Sirk Kızı kitabıyla bizlere yeniden hatırlatıyor. HAFİZE ÇINAR GÜNER Ç oğumuz ebeveyn olduğumuzda kendi çocukluğumuzla yüzleşiriz. Çocuğumuzu büyütürken kendi annemiz ya da babamız çıkar karşımıza, sonrasında da çocukluk bohçamız açılıverir. Kimi zaman ise amansız bir kaza, acı bir kayıp bize geçmişimizi sorgulatır. Hiç sormaz hayat bize hazır mıyız gerçeklerle yüzleşmeye, güçlü müyüz acıları göğüslemeye. Ama Sirk Kızı’nın kahramanı Rüya kadar yaşama tutkuyla bağlıysak açılan bohçadan ne çıkarsa çıksın onlara sıkı sıkı sarılıp yeni hayallere yelken açabiliriz. Nasıl mı? HAYAT TINGIR MINGIR GİDERKEN… Rüya, belediyenin haftada bir çıkardığı, genelde yerel haberlerin yer aldığı Benimköy Gazetesi’nin dağıtıcılarındandır. Gazeteleri banliyö treninde dağıtır. Aslında sadece dağıtmakla yetinmez beğendiği, merak ettiği haberleri yolculara sesli okur. Yolcular sıklıkla şikâyet etse de o “Konuşurken akıl yürütürüm ben. Huyum bu! Birlikte düşünsek ne kaybederiz? Kafamın basmadığı konuyu sizden öğrensem…” diyerek kendisinden susmasını isteyen yolculara sitem eder. İşte böyle meraklı, hayat dolu bir çocuktur Rüya. Hayat onu yedi sene önce ailesinden koparmış, kardeşlerinin her birini farklı sos yal kurumlara savurmuştur. O da on dört yaşına kadar bakımsız bir yetiştirme yurdunda kalmış, sonra da belediyenin Çocuk Koruma Evi’ne sığınmıştır. Aile sirkinde tıngır mıngır giden hayatı, anne ve babasının bir sabah erkenden sirkten çıkıp bir daha geri dönmemesiyle tamamen değişmiştir. En yakın akrabası olan teyzesi sirkin müdavimlerinden bir muhasebeciyle sırra kadem basmış, sirk kısa sürede dağılmış ve kardeşler birbirinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Ama Rüya tüm ailenin bir gün tekrar bir araya geleceğine dair inancını hiç kaybetmez. Bir sabah dağıttığı gazetede iki dağcının, anne ve babasının, buzlar altındaki cesetlerinin fotoğrafını görüp fotoğrafın altındaki haberi okuduğunda bile, “Hiç mi yaşlanmaz donanlar? Derindondurucudaki sebzeler, balıklar gibi aynı mı kalırlar? Buz kırılırsa canlanırlar mı? ‘Özledik’, deyip, boynuma sarılırlar mı?” diye sormadan edemez. Çünkü tüm yaşanmamışlıklara dair bir özlem duyar içinde ama aynı zamanda da yedi yılın kızgınlığı vardır yüreğinde. Nasıl olmuştur da anne ve babası beş çocuğunu yüzüstü bırakıp böylesi bir ma ceraya kalkışmıştır? Buzlar altından canlı çıkarlarsa onlar soracağı çok şey birikmiştir kafasında. Bu gazete haberiyle birlikte Rüya’nın çocukluk bohçası açılır. Oysaki yedi sene önce nasıl da sıkı kapatmıştır bohçasını ve nerelere saklamıştır onu. Kendisi bile unutmuştur içinde neler olduğunu. Sirk günlerinden kalma defterde hayali bir arkadaşa, aslında kendine, yazılmış mektuplarla karşılaşır. Rüya tek tek mektupları okurken biz de onunla birlikte küçüklüğünün sokaklarında dolaşırız. Dışardan renkli, curcunalı, eğ lenceli görünen göçebe bir akrobasi sirkinin içinde yaşanan hayatlara çocuk gözünden tanık oluruz. İşte o vakit tekrar anlarız herkesin bir kuyusu olduğunu. Çocuk sahibi olsalar da kendilerine ait tutkuları olan ama yaşamın getirdikleriyle (kitabın sonunda öğreneceğimiz talihsiz bir kaza ve bu kazanın sonunda yaşanan bir kayıpla) hayallerini yarım bırakıp hayat gayesine düşen insanların yaşadığı travmaların başka başka travmalara yol açtığını. Kitabın hitap ettiği yaş grubunu düşündüğümüzde ise tüm bu durumlar iyi bir eleştirel okumaya sebep olabiliyor. Yazar, okurun kucağına yanıtlar değil sorular bırakıyor. BUZU ÇÖZÜLEN HAYALLER Elbette donan bedenler canlanmaz, canlanamaz ama Rüya’nın yedi sene önce zihninde dondurduğu her şey bir bir canlanır. Yedi senedir görmediği kardeşleri ve teyzesi canlı kanlı karşısına çıkar. “Zaman geçer ve geçtiği yerde ne varsa değiştirir.” diyen annesine hak verir Rüya. Cenaze sonrası beş kardeş, en küçük kardeşi evlat edinen ailenin evine misafir olunca bu sözü daha da iyi anlar. Misafir oldukları bu evde aile kavramını sorgular. Aile olmanın sadece evlenip çocuk doğurmak olmadığını; sevginin, emeğin, fedakârlığın da gerektiğini duyumsar. Kendi ailesiyle misafir olduğu aileyi kıyaslayıp durur. Kendi ailesi için “Aile sirki kurmuşlar ama aile nedir bilmemişler.” diyerek çocuklarını bırakıp hayatlarını tehlikeye atan annesine ve babasına için için kızar. Hayatta bir başına kalmış bir çocuk olarak elbette ki misafir olduğu aile yi idealize eder. Mutsuz ebeveynler, kendi travmasını çözemeyenler, çocuklarına da travmalar yaşatabiliyor ve bu hikâyede de durum böyle oluyor. Cenazenin ardından yaşanan süreçte hem Rüya hem de öteki kardeşleri anne ve babalarının neden dağa çıktıklarını öğrenir. Bundan sonrasında ise artık tüm kardeşler için yeni hayaller kurma vaktidir. Çocukluk düşlerini kaybetmeyen Rüya da acılı da olsa tüm anılarına sahip çıkar, çok istediği şeyleri tekrar hatırlayıp mücadeleye devam eder. Hayatın zorlukları karşısında ayakta kalmayı başarmış bu genç kızdan sirk cambazı olur mu dersiniz? Bir söyleşisinde, “Çocuk kitapları neyi anlatırsa anlatsın umudu diri tutması değerlidir benim için.” diyen Sevim Ak’ın bu kitabı da akıcı ve zengin diliyle sıradışı gibi gözükse de yaşamın içinden konusuyla yaşanan tüm acılara rağmen okura umut aşılıyor. Yine bir başka söyleşisinde; “Hayatın içindeki çocuğu anlatıyorum” diyen usta yazar, her gün gözümüzün önünden geçip giden hayatın yüzüstü bıraktığı çocuklardan birinin giziyle bir kurmacada buluşturuyor bizi. Bir gazete haberinden etkilenip kaleme aldığını ifade ettiği kitabın özgün ve metne denk düşen resimleri ise okura, “keşke kitapta daha fazla çizim olsaydı” dedirtiyor. Yaşamın tüm zorluklarını göğüsleyip bir ip cambazı gibi dimdik duran ve görenleri kendine hayran bıra kan cesur kız çocuklarına selam olsun! n Sirk Kızı /Sevim Ak / Resimleyen: Ayşe Deniz Şahin / Can Çocuk Yayınları / 2019 / 104 sayfa / 11+ yaş 18 2 Ocak 2020