Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ozelsevgi@yahoo.com.tr Neyi, nerede kullanmalıyız? G üvendiğim bir gazeteci TV’de bir sürü genç işsiz, bir sürü işçi kapı önünde dedi. ‘Sürü’ sözcüğü insanlar için kullanılır mı?” Okur iletisinde hiç ad yok… Sorusu önemli. “Sürü” sözcüğünün temel anlamı şöyle: “1. Evcil hayvanlar topluluğu: Sürüye kurt saldırmış. 2. Bir insanın bakımı altındaki hayvanların tümü. 3. Birlikte yaşayan hayvan topluluğu: Pencereden bir kuş sürüsünün geçtiği mavi gökyüzü görünüyor.” Aynı sözcük benzetmeli olarak, “düzensiz insan topluluğu” anlamı da taşır; “Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler” (H. E. Adıvar). Ayrıca sözcük, “Bir sürü insan; bir sürü kedi” örnekleriyle “sürü sepet” ya da “sürüsüne bereket, it sürüsü kadar” gibi deyimlerde “hep birlikte; pek çok, pek bol” anlamlarıyla karşımıza çıkar. “Sürüden ayrılanı kurt kapar” atasözümüzde de benzetme yoluyla insan için kullanıldığını görürüz. Benzetmeli benzetmesiz olarak nerede kullanırsanız kullanın; “sürü” sözcüğü insana “hayvan(lar)ı” çağrıştırıyor. Okur haklı; bence de güvenilen gazeteci gençler ve işsizler için “sürü” sözcüğü nü kullanmamalıydı. Türkçe böyle bir dil; sözcükleri yerli yerinde kullanmadığınızda dinleyenle okuyanı hiç istemeden tedirgin edebilirsiniz. Türkçe böyle bir dil derken “anlam”ın düşünülmesini öneriyorum. Söz ağızdan çıktığında, kalemden düştüğünde ilkin anlamla yüzleşiriz. Çokanlamlılık bütün diller için geçerli bir anlam olayıdır; Türkçede daha da baskındır. “Sürü” örneğindeki gibi sözc üklerin çokanlamlı olması Türkçenin anlatım gücünü yoğunlaştırmaktad ır. Çokanlamlılığın en kısa tanımı, “bir sözcüğün birden çok kavramı yansıtır olması”dır; çokanlamlılık kullanımla ilgilidir; bu dil olayının en etkili örnekleri yazında, özellikle şiir dilindedir. Konuşma ve yazı dilinde aynı tümce (ya da dize) içinde birden çok çokanlamlı sözcük yer alabilir. Türkiye Türkçesinin ilginç dil olaylarından biri de eşanlamlılıktır; yılsene; yüzsurat; siyahkara; esintiyelrüzgâr; başkafa; depremzelzeleyersarsıntısı… gibi onlarca örneğin yanı sıra demeksöylemek; konuşmakanlatmaksöz etmek; yollamakgöndermek; dilemekistemek… gibi pek çok da eşanlamlı eylemiz var. Ancak çok ya da eşanlamlı sözcükler birbiriyle yüzde yüz örtüş mez; yerli yerinde kullanıldığında söz ya da yazı ballanır. Anlam olaylarına yeri geldikçe değineceğim; son zamanlarda sıkça kullanılan “oldukça” sözcüğünü gereksiz bulan okuru selamlayarak aynı sözcükten yakınan Yazar M. Özinal’ın iletisini aktarmak istiyorum; şöyle yazmış: “Zarf olan bu sözcük artık ‘Çok pek çok’ hatta övgü anlamına da kullanılır oldu. Ne az ne çok, koşullar elverdiği kadarıyla anlamını içeren sözcük, tamamen dolmuş salon için ‘Oldukça doluydu’ veya ‘Fazıl Say’a ilgi oldukça fazlaydı’ gibi. Değinebilirseniz bir boşluğu dolduracaktır sanırım.” Türkçede sözlüklerin çoğu çokanlamlıdır; örneğin “gelmek” eylemini yaklaşık 40; “baş” sözcüğünü 15 değişik anlamla kullanıyoruz. Türkçenin bu özelliği, sözlüklerden önce belleklere “yetecek kadar, epey, hayli” gibi anlamlarıyla yerleşen “oldukça” sözcüğünün temel anlamı söyleyene/dinleyene “çok” kavramını da duyumsatabiliyor. “Salon oldukça doluydu” ya da “Fazıl Say’a ilgi oldukça fazlaydı” benzeri anlatımlarda sözcük kullanımında tutumlu olmak istersek “oldukça” belirtecini kullanmasak da olur; ancak anlatımı güçlendirmek açısından kullanımında bir sakınca yok. “Olmak”tan, /dıkça, dikçe, dükçe/ ekinin, ünlü/ünsüz uyumları gereği “dukça” biçimini almasıyla kurulan “oldukça” başlı başına özgün anlam taşıyan, yerli yerinde kullanılınca anlatıma açıklık ya da güç kazandıracak bir belirteçtir (zarftır). “Oldukça geniş olan salon, adamakıllı kalabalıktı” (Sabahattin Ali); “Kalabalık bir caddenin oldukça sevimsiz bir kahvesine akşamları çıkıyor...” (Sait Faik) örneklerinde olduğu gibi birçok kez kullanılmıştır; kullanılacaktır. Diksiyon Eğitmeni Sabahattin Bostancıoğlu, “Bugünkü yazınızda yer alan kendisi kelimesi eğer yanlış bilmiyorsam kendi olarak yazılmalı ve söylenmeli.” diyor. 13 Haziran günlü yazımdaki tümce şöyle: “Muhabir, haberi olduğu gibi aktarmış ya da anlamını bilmediği (az bildiği) norm sözcüğünü kendisi eklemiş olabilir.” Kimi dilciler, “kimisi, birisi, kendisi” gibi kullanımları gereksiz bulur; çoğu kez masa başı örneklerle de kendilerini doğrulama yolunu seçerler. Oysa dilciyi doğrulayacak ya da yalanlayacak olan dili ustalıkla kullanan yazarlardır. Anlatımın akışına, aktaran kişinin seçimine bağlı olarak “kendi/kendisi” adılı türlü biçimlerde kullanılmaktadır: “Kaç defa bu balıktan kendisi de tutmuştu.” (A. Şinasi Hisar, Çamlıca’daki Eniştemiz, s. 88) “Bu yaşanan bir şeyi yazmaktır, kendisi yaşamışçasına yazmaktır.” (O. Akbal, Temmuz Serçesi, s.11) “Onun arkasından kendisi de nereye gittiğini bilmeksizin sokaklara düşüyordu.” (Y. K. Karaosmanoğlu, Ankara, s. 82) “Hırsıyla, toprağa verdiği değerle, köylülerin gözünü açan kendisiydi.” (Y. Kemal, İnce Memed II, s. 14) Yukarıdaki tümcede “kendisi” biçimi benim seçimim; Sayın Bostancıoğlu’nun belirttiği gibi “kendi” biçimini de yeğleyebilirdim. İlgisi gönendirdi. n MEHMET YAHYAGİL’DEN ‘KÜRESELLEŞME GİRDABINDA KÜLTÜR’ Değişim kaçınılmaz... M. Yahyagil, Küreselleşme Girdabında Kültür Modern Zamanlarda Mutluluk Arayışı kitabında çağımıza dair çarpıcı saptamalarda bulunuyor. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr İ ncelemenizde kültürel ayrılıkları belirginleştirdiğini vurguladığınız küreselleşmenin, toplumsal, kültürel ve siyasi atmosferi nasıl şekillendirdiğini düşünüyorsunuz? Küreselleşme dünya ülkelerinin siyasal, toplumsal özelliklerinin ve kültürel değerlerinin teknoloji aracılığıyla karşılıklı etkileşimi ve bütünleşmesidir. Bu paylaşımı başta Amerika olmak üzere bilimsel ve ekonomik üstünlükteki siyasal güçler dünya halk ları üzerinde egemenlik sağlamak için kullanmaktadır. Amerika rastlantısal olarak süper devlet konumuna gelmemiştir. Günümüzde sosyal medyanın bilinçli kullanımıyla Amerikanvari davranmak, “modernlik” olarak algılanmaktadır. Üstelik küreselleşmenin etkisiyle bireysel ve kültürel değerler arasındaki ayrılıklar daha da belirginleşmiştir. Onun için dünyamızın bir küresel köye dönüşme beklentisi de masaldan öteye geçememektedir. n Küreselleşen kültürün yarattığı karmaşayı ve bozulmayı hangi alanlarda açımladınız? Değişim, kaçınılmaz; ilerlemek ise bir tercih konusudur. Önümüzdeki 2030 yılda iklim değişikliklerinin etkisiyle gözlemlenecek türlü olumsuzluklar dünyamızda bugün künden farklı, katı bir emperyalist sistemi oluşturacaktır. Bu sistemin köleleri de eleştirel düşünemeyen, çevresini sorgulamaktan aciz ülke halkları olacaktır. 2050’lerde gerçek anlamda modernleşememiş, düşüncede geri kalmış, teknoloji üretemeyen ülke yöneticileri geçmişteki mihracelerin konumunda olacaktır. TEKNOLOJİ DUYGUDAN UZAK BİR YAŞAM SAĞLADI n Küreselleşmeye getirilen eleştiriler tüm dünyada hatırı sayılır oranda taraftar bulurken, dijital dönüşüm konusunda aynı tutum sergilenmiyor diyenlere yanıtınız nedir? Dayatılan yanlış bilgi silsilesiyle son yıllarda görece başarıyla yönetilen algı operasyonları artık dikiş tutmuyor mu? Küresellleşme süreci rahatlıkla gözlemlenebilen bir oluşum değildir fakat günümüz teknolojisine bağlı olarak hızlanan dijital dönüşüm, küreselleşme sürecinin etkin bir aracıdır. Dijitalizasyon gelişmiş ülke insanlarının yaşam tarzını teknolojinin düzeyi doğrultusunda kolaylaştıracak, büyük olasılık duygudan uzak, mekanik fakat ömürlerini rahatça tüketmelerine yetecek bir yaşam sağlayacaktır. Ötekiler ise küreselleşmenin buyruklarına uygun şekilde yaşamlarını yapay kültürel değerleri benimsemeye çalışarak ya da ilahi güçlerden medet umarak sürdüreceklerdir. n Mutluluk arayışının ânı ve geleceğini nasıl irdelediniz? Mutluluk arayışının modernite ile ilişkisi yok. İnsan yaşamının bir koşulu olmayıp, ne dünyevi ne de ilahi bir armağan, içi boş bir kavramdır. Bireylerin, çevresindekilerin olumluolumsuz eleştirilerinden bağımsız olarak beklentilerinin gerçekleşme oranı ve yaşam kalitesinin niteliğini duyumsaması asıl önemli olandır. n Küreselleşme Girdabında KültürModern Zamanlarda Mutluluk Arayışı / Mehmet Y. Yahyagil / Yeditepe Üniversitesi Yayınevi / 196 s. / 2019. 16 25 Temmuz 2019