Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
LAWRENCE WRIGHT’TAN “RICHARD BRAUTIGAN: YAŞAMI VE ÖLÜMÜ” Brautigan’ın hayaleti Lawrence Wright, “Richard Brautigan: Yaşamı ve Ölümü”nde, 1950’lerden başlayarak yazarın adını duyurduğu dönemleri, yürüdüğü yolları ve meselelerini sıralarken bir nehir gibi hızla akan ömrünün peşine takılıyor. ali bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr R ichard Brautigan’ı edebiyat tarihinde özel kılan neydi? Bu, birden fazla yanıt verilebilecek ağır bir soru. İlki, bildiğimiz anlamda bir yazar olmaması veya böyle bir forma dâhil edilmemesiydi belki de. Peki, bu ne demek? Her şeyden önce Brautigan, “başarı” meraklısı bir yazar değildi, ölçmeye ve ölçütlere karşıydı. Kendisini bazen av bazen de avcı olarak gördü. Av olduğunda ağaçlara, balıklara ve hatta akarsulara sarılıp ağlıyor avcılığı tuttuğunda, Plymouth marka ikinci el daktilosuyla kilometrelerce yol giderken doğayı ve ara sıra da insanları gözlemleyerek maceralarını kâğıda döküyordu. Ayyaşlarla, genelev çalışanlarıyla, barların halis müdavimleriyle, işçilerle; kısacası beyaz ABD’lileri korkutan hemen herkesle ahbaplık kuran alabalık ve alabalık avcısı Brautigan, Beat Kuşağı’nın ve San Francisco Rönesansı’nın has isimlerindendi. Allanıp pullanan yalana karşı hakikatin peşinden giden Kerouac, Corso, Burroughs, Ginsberg, Pollock ve Vidal gibi “gayrımeşru ABD’lilerden”di. Feneri hiç sönmeyen City Lights Kitabevi’nde hayatı öğrenen ve öğretenlerle beraber yolculuğa çıkan Brautigan, yazdığı şiirleri sokaklarda satıyor ya da kaldırımda yürüyen herhangi birine hediye ediyor, dilinin ve anlatımının belini doğrultmak için kaleme kâğıda daha fazla sarılıyordu. Arkadaşlarıyla birlikte polis tarafından kuşatılınca gerektiğinde kavgaya giriyor gerektiğinde göç yolunu yeğ tutup “ava” çıkıyordu. Irmakları, git gide kalabalıklaşan şehirlere tercih eden Brautigan’ın yoldaşı, eşi ve bebeğiydi. Bu seyahatlerde ürettikleri onu karşıkültürün kült isimlerinden biri hâline getirdi. Hakikatle yolda karşılaşacağına dair inancı, okurlarını günden güne artırdı. Yollar tekinsizleşmeye, 68 ruhu zedelenmeye ve otostopçular öldürülmeye başlayana dek Brautigan’ın iyimserliği ve umut dolu seyahatleri sürdü. Francisco’da en sevdiği mekânlardan Karamsarlığa kapılmaya başladığı biri olan Enrico’s’ta dostlarının bir günlerde imdadına Japonya yetişti. araya gelişinden itibaren Brautigan’ın 1970’lerin ikinci yarısından itibaren hayaletinin ortalıkta nasıl salındığını Japonya’da yaşamaya başlayarak kendi anlatıyor. deyişiyle “beyazdan da beyaz” bir sayfa açan Brautigan, 11 Haziran 1976’da KIRILGAN GÖNÜL MESELELERİ Tokyo’da şu dizeleri yazmıştı: “Ya Dostlarından bazılarının, bancılarla dolu bir yerde tek başıma/ Brautigan’ı intihara sürükleyen şeyin ilahi bir koronun/ ortasındaymışçasına Hemingway’in kendini öldürüş şekli, şarkı söylüyorum/ dilim tatlı bir bulut/ bazıları ise alkol, kadınlar ve hayalet bazen tuhaf birisi olduğumu düşünü ler olduğunu söylediğini not ediyor yorum.” Wright. 1984’te Bolinas’a dönüp uzun süre Enrico’s’taki buluşma, Brautigan’ın kendisini dünyaya kapattıktan sonra yükselişinin ve düşüşünün konuşuldu Brautigan, ava çıkacağını söyleyerek ğu bir toplantı gibi duruyor; Wright’ın dostlarıyla vedalaştı ve evine geri geldi. yorumuna göre, gerçeklerin ve masal Üç hafta sonra dedektifler cansız bede ların birbirine karıştığı bu toplantının nini buldu. İntihar etmişti. merkezinde Richard’ın zenginliği ve Brautigan’ı anmak için toplanan dost yoksulluğu yer alıyordu: “Sorulmayan ları, onun hakikati gittiği yerde bulabi ve yanıtlanmayan sorular havada sü leceğini söylemişti. zülüyordu. Richard’ın hayaleti arkasını Lawrence Wright, Richard Brauti döndü ve barda kendisini aramaya gitti.” gan: Yaşamı ve Ölümü’nde, şairin San Wright, söz konusu bağlantıyla birlikte Brautigan’ın ha yatında ileri geri hareket ediyor: San Francisco, Beat buluşması, telgraf dağıtı cılığı, Brodway yürüyüşle rinin yanı sıra yazdığı ve değiş tokuş ettiği şiirler... Brautigan’ın adını duyurduğu dönemleri (1950’ler), yürüdüğü yolları ve meselelerini sıralayan Wright, şairin bir nehir gibi hızla akan ömrünün peşine takılıyor. Tıpkı o barda Brautigan’ı anan, ona dair hikâyeler anlatan arkadaşları gibi. Zamanı önemseme yen ve dünyanın hangi noktasında olursa olsun dostlarıyla saatlerce telefonda konuşan Bra utigan, Thoreau’ya ve Hemingway’e benzetiliyor. Brautigan, “başarı” meraklısı bir yazar değildi, ölçmeye ve ölçütlere karşıydı. Wright, şairin kadınlarla kurduğu kırılgan ilişkile re de bir parantez açmış; Brautigan’ın yaşamı gibi gönül meselelerinin aniden düşüşü de ön planda metinde. Aşkları da yolculuklarına; California’ya, Japonya’ya, Montana’ya ve “avlanmak” üzere doğaya gidişine benziyor. “ÖLÜM, PARK ETMİŞ BİR ARABA GİBİ” Brautigan, yeryüzünde yaşanan çatışmalara dertlenirken iç dünyasından savaşlar eksik olmayan bir yazardı. Büyümeyi inatla reddetmesine rağmen çocukluğundan uzaklaştığını fark ettikçe kendisini biraz daha yiyordu. Üstelik masumiyetin ve belleğin yitip gitmesi karşısında Brautigan’ın kendisini çaresiz hissettiği anlar da çoğalmış, bütün bu trajediyi ironik, mizahi ve gerçekçi şiirlerle anlatmıştı. Dahası, bunların tamamı, dönemini aşıp evrensel bir acıya, öfkeye ve umuda yer verirken ruhsuzlaşma ve duygusuzlaşmaya karşı yumruğunu sıkan bir adamı resmediyordu. Mutlu bir durgunluğa inat, mutsuz insanın dolgun öyküsünü ve daha çok şiirini yazmıştı Brautigan. Wright’ın anlattığı hikâye, Brautigan’ın “olaylara kendince anlamlar yüklemeyi nasıl sevdiğini” de yansıtıyor. İnsanlarla kurduğu iletişim de bulunduğu kentler ve mekânlar da bu özelliğinden pay alırken hiç kimse ve hiçbir yer, “çocukluğu bir tür ebeveynlik gibi geçen” ve “kendisiyle ilgili açık etmediği bir gizemi (utancı) varmış gibi duran” Brautigan’ın ideallerine ulaşamıyor. Wright, liseden beri tutkuyla yazan, keskin inişleri ve çıkışları olan Brautigan’ın çocukluğundaki bir yere dönmeye uğraştığını ve buna da en fazla Japonya’da yaklaştığını düşünüyor. Sonrasında, aklından çıkarmadığı intiharı zaman zaman dillendiren birine dönüşüyor. Wright, Brautigan’ın zihnine giriyor: “Ölüm bir hüsrandı. Yaşamın sırlarının açıklanacağı umudunu taşıyordu insan, sönük bir biçimde yeniden yaşanacağını değil. Öte yandan Richard’ın bu tür yüksek beklentileri yoktu. ‘Ölümün park etmiş bir araba gibi olduğunu’ yazmıştı bir keresinde.” Brautigan, 1984’te o arabaya bindi. “Alışılagelmedik bölgeden geçen ve karışık yüzeylerde dinlenen bir akıl”dı Brautigan’ınki. En baştaki sorunun yanıtı bu olabilir. Wright, söz konusu süreci, yapabileceği en hızlı ve doğru şekilde anlatıyor kitapta. n Richard Brautigan: Yaşamı ve Ölümü / Lawrence Wright / Çeviren: Barış Tanyeri / SUB Yayın / 28 s. 4 10 Ocak 2019 KItap