Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OTUZ BİR YAZARDAN “AŞK MEKTUPLARI” Edebiyatçılardan sevgilerle... Seval Şahin ve Tevfika İkiz’in hazırladığı “Aşk Mektupları”, otuz bir yazarı bir araya getiriyor. Kitap, bugünkü edebiyatçıların aşk mektuplarına bakışına olan merakıyla ortaya çıkan bir fikrin ürünü. Yazarların kaleme aldığı aşk mektuplarıyla oluşan kitap, kuşaklar arasındaki aşk tanımını ortaya koymada da etkili bir karşılaştırmalı okuma olanağı sunuyor. ESIN HAMAMCI N âzım Hikmet’ in Piraye’ye, Cemal Süreya’ nın Zuhal Tekkanat’ a, Sabahattin Ali’nin Ayşe Sıtkı’ya yazdığı mektupları düşünün... Honore de Balzac’ın Vadideki Zambak romanındaki Felix’in mektupları, romantizm etkisindeki Goethe’nin Genç Werther’in Acıları’nda yazdığı mektupları ya da... Benliğin ön plana çıktığı bir devir olan on dokuzuncu yüzyılda, bunları Proust, Flaubert, Stendhal gibi isimler izler. Her mektup, kişininkarakterin iç dünyasının bir itirafıdır aynı zamanda. Kelimeler, duyguların anahtarları olduğu gibi psikolojik izler de barındırır. Burada edebiyat ile psikolojiyi bağdaştırmalıyız ki pozitif bilimin kanıtlandığı üzere “âşık olan beyin” psikolojisi mevcuttur. Aşka düşenin mutlu, ihtiraslı ya da melankolik hâlleri de psikolojinin inceleme alanıdır. Aşk nedir? Bütün dünyada insanlar âşık olur. Aşkı için şiirler, romanalar, mektuplar yazar, şarkılar söyler. Efsaneler, mitolojiler aşkı barındırır. “Tutkuyla sevmek”, yani aşk, çoğu psikolog tarafından bir hastalık olarak da tanımlanır. Kendinde eksik olanı başkasında aramaktır aşk ve bunu bir ego problemi olarak adlandırırlar. Kimi aşkı mutlu olma hâli olarak tanımlar kimi onu acısız düşünemez. Kavuşamadıkça, hisler tükenmedikçe aşk bitmez çünkü çözemediğimiz hislerin peşinde olmayı severiz. “ACABA BUGÜN AŞK MEKTUBU YAZILMIYOR MU? Aşk Mektupları, Seval Şahin’ in giriş yazısında belirttiği üzere Uluslararası Psikanaliz Etkileşimleri Derneği’ nin “Aşk Mektuplarından Sosyal Medyaya” konulu toplantısında kendisinin ve Tevfika İkiz’in bugünkü edebiyatçıların Seval Şahin ve Tevfika İkiz’in hazırladığı kitapta, aşkın her hâline tanık oluyoruz. aşk mektuplarına bakışına olan merakıyla ortaya çıkan bir fikrin ürünü. Yazarlara yapılan aşk mektubu yazmaları çağrısı sonucu otuz bir yazardan geri dönüş alarak Ayça Gürdal Küey’in desteğiyle çıkıyor. Seval Şahin, “Acaba bugün aşk mektubu yazılmıyor mu?”, “Edebiyatçılar artık aşk mektupları yazmaz mı?” sorularının cevabını bu kitapta arıyor. Ayça Gürdal Küey’in, kitaptaki ‘Aşk Mektuplarından Psikanalizi Yazmaya’ başlıklı yazısında belirttiği üzere psikanalizi, aşk mektupları var etmiştir. Sigmund Freud, iyi bir edebiyatçı olmak istemiştir. İyi bir dil ve edebiyat eğitimi almıştır. Yazarlık serüveni başka alana yönelse de yazdığı aşk mektupları, onun psikanalizi deneyimlediği bir alandır. Kendi psikanaliz çıkarımlarını yazı ile gerçekleştirmiştir. Küey, Freud ile giriş yaptığı yazısında onun edebî yönünü vurgularken psikanalizin yaratıcısının psikoloji ve edebiyat arasındaki bağı yazıyla nasıl kurduğunu özetliyor. Tevfika İkiz, yazı ve psikanaliz arasındaki ilişkiye değinerek Freud’dan, bir zamanlar dünya çapında moda olan “penfriend (kalemdaşlık)”den, aşk mektuplarının yarattığı sessiz bekleyişin, uzakta olana duyulan hazzın aşkın derinliğini artırdığından, kliniklerde de en çok eksikliğe dayanamama, boşlukla baş edememe gibi sıkıntılarla başvurular yapıldığından söz ediyor. Yirmi birinci yüzyılda mektup yazmabekleme sürecinin yerini Skype, WhatsApp gibi hızlı iletişim alanları doldurur. Böylece bekleme hazzı biter ve İkiz’ in deyimiyle “robotik, hızlı sosyal medya ilişkileri” başlar. Günümüzde biten aşklar, yakılan mektuplarla değil, Instagram’dan fotoğrafların silinmesiyle ya da WhatsApp üzerinden bitirilebiliyor. KARŞILAŞTIRMALI OKUMA OLANAĞI Giriş yazılarında anlatılan aşkın ruh hâlleri, otuz bir yazarda farklı deneyimlere bürünerek karşımıza çıkıyor. Yazarlar, kısa mektuplarında üzerine kalın romanlar yazılacak, film olabilecek uzunluktaki aşk konusunu derin ve yoğun bir şekilde ele almış. Mektuplar kırılgan, naif tarafımızdan yakalıyor bizi. Kimi Proust’un kayıp zamanında kendi kayıp zamanını arıyor, kimi şehvet denizine dalıyor su perisi gibi sevgilisiyle, kimi aşkın bir önemi olmadığından bahsediyor yakılan transların, tecavüz edilen çocukların olduğu bir dünyada kimi de objeye duyduğu aşırı istekle aşkın anlamını genişletiyor. Niyazi Zorlu, Soma’da ölenleri andığı mektubunda maden işçilerini anlatıyor; Ferat Emen, ‘Nuriye’yi Yandırdılar’ başlıklı mektubunda tecavüzü konu alarak sosyal meselelere değiniyor. Reçel kokuyor, deniz kokuyor, özlem ve kömür kokuyor mektuplar... Bir diğer yazara sıra geldikçe başka bir pencere açılıyor ve başka bir dünyada kendimizden parçalar buluyoruz. Aşk genel olarak acı ve kayıp olarak yorumlanıyor. Bu yüzden sık sık geçmişe özlem, olmayana özleme yazılmış mektuplar yazarların kaleminden çıkanlar. Acı, ihtiras, şehvet, delirmek de sık kullanılan kelimeler olarak dikkat çekiyor. Aşkı yaşarken ya en dipteyiz ya da en tepede ama her ikisinde de özlemdeyiz. Ortanın olmadığı, çok özel bir ruh durumunun otuz bir farklı aktarımı olarak düşünebiliriz bu çalışmayı. Bir yandan Selim İleri’yi, Buket Uzuner’i, bir yandan Banu Özyürek’i, Sinem Sal’ı bir arada gördüğümüz bu değerli çalışma aynı zamanda kuşaklar arasındaki aşk tanımını ortaya koymada da etkili bir karşılaştırmalı okuma olanağı sunuyor. BİR AŞK BELLEĞİ Aşk; dopamin, serotonin, oksitosin gibi hormonların sentezinde oluşan bir mutluluk ve çiftleşme enerjisi ile beynin belli bir noktasını harekete geçiriyor. Âşık olduğumuzda insan beyninin uyuşturucu kullananların beyniyle aynı reaksiyonları verdiği bir gerçek. Aşk, nasıl ve neyi kaybettiğimizi ya da kazandığımızı anlamlandıramadığımız bir illüzyon, evet, işte bu illüzyonla beraber aşkın her hâline Aşk Mektupları’nda tanık oluyoruz. Otuz bir yazarın bir araya geldiği Aşk Mektupları’nın, edebiyat tarihimizde “aşk belleği” olarak anlam kazanacağını düşünüyorum. Kitaba katkı veren yazarlar ise şöyle: Ayşegül Devecioğlu, Bahri Vardarlılar, Banu Özyürek, Buket Uzuner, Bülent Çallı, Cem Kalender, Ercan y Yılmaz, Ersan Üldes, Ethem Baran, Fatma Barbarosoğlu, Ferat Emen, Ferhat Özkan, Gamze Arslan, Gönül Kıvılcım, İsmail Güzelsoy, Jaklin Çelik, Kerem Işık, Menekşe Toprak, Mevsim Yenice, Nihan Kaya, Nisam İğdem, Niyazi Zorlu, Sema Aslan, Selim İleri, Sezer Ateş Ayvaz, Sinem Sal, Suzan Samancı, Yavuz Ekinci, Zeynep Aliye, Zeynep Kaçar, Zeynep Rade. n Aşk Mektupları / Kolektif / Yayına Hazırlayanlar: Seval Şahin, Tevfika İkiz / Bağlam Yayıncılık / 196 s. 8 13 Eylül 2018 KITAP