Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Delidolu bir yaşam Günümüz biyografi yazarları, özellikle yazarların cinsel seçimlerine, yolsuzluklara, haksızlıklara değinmekten çekinmeden araştırma yapıyor. Uwe Neumahr’ın bu kitabının en güzel yanı, tüm kusurlarıyla bu koca yazarı anlaşılır ve hiç olmadığı kadar sevilir kılması. Bu kitabın bir diğer güzelliği, Cervantes’i sadece “Don Kişot”un yazarı olarak göstermemesi, diğer tüm eserlerinden eşit şekilde bahsetmesi. Y ıllar önce tanıştığım bir İspanyol, Cervantes’in sol elini Türklerin kestiğini söylemişti, üstelik yıllar içinde gördüğüm kadarıyla buna inanan tek İspanyol o değildi. Miguel de Cervantes’in deli dolu yaşamı çelişki ve bilinmezliklere olduğu kadar, yüceltmelerle de doludur. Bu hafta okuduğum Alman yazar Uwe Neumahr’ın Miguel de Cervantes: Delidolu Bir Hayat (Çeviren: Erol Özbek, İletişim Yayınları) başlıklı biyografisi, yazarın hayatındaki tabu konuları ele alarak önemli bir iş başarmış. Daha önce Händel ve Cesare Borgia biyografileri yazan Neumahr, aynı zamanda bir Rönesans uzmanı. Roman dilleri ve İspanyolca bir yandan, Rönesans ve hümanizma diğer yandan, onu doğal bir yol kesişmesinde Cervantes’e ulaştırmış. EKSİK BELGELER Cervantes’in hayatı çevresinde kurgulanan kitap, ünlü yazarın birkaç nesil öncesindeki atalarından başlayarak aslında geniş bir zaman dilimi içinde İspanya tarihini anlatıyor. Cervantes’in çocukluğu ve gençliği hakkında hiçbir belge olmaması biyografi yazarlarını çok zorlar, Cervantes’in vaftiz kaydından ancak yirmi iki yıl sonra ilk yazılı belge bulunur. Neumahr, belge eksikliği sorununu aile üyeleriyle ilgili resmî kayıtlarda yer alan ipuçlarıyla doldurmaya çalışmış. Küçük Miguel’in okul kayıtlarını araştırmak yerine (kimse bulamamış zaten bu kayıtları bugüne dek) aile fertlerinin şehir kayıtlarındaki isimlerinden yola çıkarak çocukluğunda nerelerde yaşadıklarını bulmaya çalışmış. Aslında “bulmak” yerine “tahmin yürütmek” demek daha doğru olur. Cervantes soyadı Kastilya’da yaygın Uwe Neumahr, aynı zamanda bir Rönesans uzmanı. olduğundan bazı kilise ve belediye kayıtlarında tam olarak kimden söz edildiğini bilmek çok zor. Ancak bilinen bazı gerçekler var aile hakkında. Ünlü yazarın büyükbabası Juan de Cervantes’in, bir dönem engizisyonun mali işlerden sorumlu avukatı olarak görev yaptığı biliniyor. 1482’de, gizli Yahudileri ve Heretikleri araştırıp bulmak amacıyla İspanyol Engizisyonu kalıcı mahkemeler kurmuştu. Böylece varlıklı Yahudileri ya da birkaç nesil önce din değiştirip Hıristiyan olanların kökenlerini bulup suçlamalar yapılıyor, mahkeme mal varlıklarına el koyabiliyordu. Örneğin 1504’te tek seferde yüz yedi insan yakılmıştı, bu insanların tek suçu bir Yahudi’nin vaazını dinlemesiydi. Cervantes hakkında belgelerin eksikliğinden söz etsek de ondan yaklaşık yüz yıl önce yaşamış büyükbabasından günümüze iki yüz seksen sekiz adlî belge kalmıştır. Bunlar sadece Cervantes ailesi değil, İspanya Engizisyonu hakkında da önemli tarihî bilgilerdir. Her yazarın hayat hikâyesi merak edilmez ama edebiyat tarihinin soluk benizli, yarı akıllı şövalyesi Don Kişot’un yazarı hep çok merak edilir. Yazarı anlamak için en doğru yol, tarihsel olarak dönemi, kültürünü, sosyal şartları, din etkisini, aile yapısını, aşklarını, maceralarını, dostlarını araştırmakla başlar. Biyografi yazarı Neumahr da böyle düşünerek aile ağacına önemli bir yer ayırmış kitabında. Aile hikâyelerinin bir başka faydası da Cervantes’in eserlerinde bunların anlatılıyor olması. Bazılarını aile içinde duyduğu şekillerde, bazılarını tam kendi yaşadığı biçimiyle roman ve oyunlarına konu etmiş Cervantes. Cervantes’in hayatının büyük ironilerinden biri, sağ elini kurtarmak için kaçtığı İspanya için savaşırken sol elini kaybetmesi. Cervantes’in macera dolu yaşamı, hızlı bir aksiyon filmi senaryosu gibi görünse de aslında trajedilerle doludur. 1569’da yazılmış bir kraliyet ceza fermanında Cervantes’in tutuklama emri ile birlikte, suçlunun Madrid’e getirilmesi ve cellat tarafından sağ elinin kesilmesi cezası vardı. Suçlunun kaçması durumunda, ülkeye on yıl boyunca girmesi yasaklanmıştı. Tabii bu durumda Cervantes kaçmak zorunda kaldı. Bu hikâye onun hayatının büyük bilmecelerinden biridir. Gerçekten bahsedilen suçlu Cervantes midir, yoksa bir isim benzerliği midir bilemeyiz ama bu tarihten sonraki on yılı ülke dışında sürgün geçirmiş olması, suçlanan kişinin o olma ihtimalini artırır. İNEBAHTI ÇOLAĞI Cervantes, sağ elini kaptırmadan kaçıp İtalya’ya gider ve Vatikan’da önemli görevde bulunan bir din adamının emrinde çalışır. İtalya, özellikle de Napoli, onun en sevdiği şehir olarak kalır ve hep bir gün oraya dönmeyi hayal etse de bir daha İtalya topraklarına ayak basamaz. Bu arada 1571’de kurulan kutsal birlik ordusuna katılıp savaşa gider. Osmanlıların o dönemde denizlerde yenilmezlik şöhreti vardı, Hıristiyan orduları için bu yenilmezliğin yıkıldığı yer olarak İnebahtı Savaşı çok önemliydi. Cervantes de Don Juan komutasındaki orduda çakmak fitil kundaklı arkebüz kullanımında çalışıyordu. Bu savaşta hem göğsünden yaralanmış hem de bir daha hayatı boyunca kullanamadığı sol eli bir arkebüz mermisiyle sakatlanmıştı. Cervantes’in hayatının büyük ironilerinden biriydi bu, sağ elini kurtarmak için kaçtığı İspanya için savaşırken sol elini kaybetmişti. Macera ve trajediler bununla kalmaz; malaryaya yakalanır, ateşler içinde ölümle savaşır, sonunda ülkesine bir savaş gazisi ve kahramanı olarak dönmeye karar verip Sol adlı kadırgayla yola çıkar. Yakalandıkları büyük fırtınada birlikte yola çıktıkları diğer kadırgalardan kopup yollarını kaybederler ve İspanya sahiline varmalarını birkaç kilometre kala Cezayirli korsanlara yakalanırlar. Esir olarak satılıp özgürlüğünü kaybetmesi, ülkesinden uzakta korkunç şartlarda hem de sakatlanmış olarak geçirdiği beş yıl onun hayatının en zor dönemidir. Kaçmaya çalıştığı seferler işkenceyle cezalandırılır. Belki bunları yaşaması sayesinde Don Kişot’un maceralarını yazabildi; savaş, esaret, hapis anılarını eserlerinde komedi ve ironi karıştırarak anlatabildi. Cervantes gibi bir yazar koskoca bir kültürün, sanatın ve edebiyatın simgesi olarak algılanır. Bu yüzden tarih boyunca hayatındaki bazı olaylar tabu olarak hiç incelenmemişti. Günümüz biyografi yazarları, özellikle yazarların cinsel seçimlerine, yolsuzluklara, haksızlıklara değinmekten çekinmeden araştırma yapıyor. Neumahr’ın bu kitabının en güzel yanı, tüm kusurlarıyla bu koca yazarı anlaşılır ve hiç olmadığı kadar sevilir kılması. Bu kitabın bir diğer güzelliği, Cervantes’i sadece Don Kişot’un yazarı olarak göstermemesi, diğer tüm eserlerinden eşit şekilde bahsetmesi. n 6 5 Temmuz 2018 KITAP