25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sömürge topraklarında aşk “Sevgili”, Marguerite Duras’ın kendine has, kimseyle ve hiçbir akımla özdeşleştirilemeyecek kişiliğini ortaya koyar. Duras, bu otobiyografik romanı yazdığında yetmiş yılı geride bırakmıştı. Kitabı yapısal olarak ilginç kılan şeylerin başında, yazarın on beş yaşındaki hâlini yeniden kurgulama arzusu yatıyordu: Elinde soluk bir fotoğraf bile olmadan belleğin silikleşen anılarının peşine düştüğünü görüyoruz bu romanda. Y irminci yüzyılın önemli edebiyat akımlarından “Yeni Roman”; 1950’lerde, savaş sonrası gelişen romanlar için kullanılmaya başlandı. lemesi, diyalog ve sürükleyicilik gibi öğeleri de kullanmadan yazıyordu. Başyapıtı sayılan Sevgili (Çeviren: Tahsin Yücel, Sel Yayıncılık), Marguerite Duras’ın kendine has, kimseyle ve hiçbir akımla özdeşleşti Mihn) geçirmişti. Romanın merkezinde 19291931 arasında Çinli bir milyonerin oğlu Aslında akımın öncülerin rilemeyecek kişiliğini ortaya koyuyor. ile yaşadığı aşk den Alain RobbeGrillet, ortak bir felsefeleri olmadığını ve bu yüzden “akım”dan ÖYKÜSÜZ BİR HAYAT yer alıyor. Kendisinden on iki yaş büyük adamla cinselliği hatta kendini keşfediş söz edilmesini doğru bulmadığını söylü Duras, otobiyografik romanı Sevgili’yi sürecidir bu yıllar. yordu fakat deyim yerleşmişti bir kere. yazdığında yetmiş yılı geride bırakmıştı. Roman iki sahneye sürekli geri dönüş Romana getirdikleri yenilikler, yeni nesil Kitabı yapısal olarak ilginç kılan şeylerin lerle bellek yaratır: Birincisi genç kızın yazarların bir arada anılmasını sağlıyordu. başında, yazarın on beş yaşındaki hâlini evi Mekong ile okulunun olduğu Saygon Amaçları gelenekleri kırmaktı, romanın yeniden kurgulama arzusu yatıyordu: arasında arabalı vapurda Çinli sevgilisi ile klasik gerçekçi yapısına tepki duyuyor Elinde soluk bir fotoğraf bile olmadan ilk karşılaştığı andır. Siyah arabası ve şo lardı, bunlar arasında dramatik yapı, olay belleğin silikleşen anılarının peşine düştü förüyle arabalı vapura binen Çinli adam, örgüsü, zaman akışı gibi öğeler vardı. ğünü görüyoruz bu romanda. komik erkek şapkası ve üzerine uymayan Sonuçta o güne kadar yazılardan farklı bir Duras çocukluğunu, Vietnam’ın Fransız demode giysileriyle on beş yaşındaki cılız yapıya sahip “yeni roman” ortaya çıktı. sömürgesi olduğu dönemde, annesi ve ve gelişmemiş genç kızı hemen fark eder. En başta mecaz ve benzetme kullan iki ağabeyi ile Saygon’da (bugün Ho Chi Anlatı bu sahneye her dönüşünde yeni bir mayı reddediyorlardı. İfade gücü olarak kullanılan metafor ları dışlayarak yazmayı seçtiler çünkü benzetmeler nesneleri yapay şekilde insanlaştırıyor du. Oysa nesneler, kendini simgeleyerek var olmalıydı; onları benzetmelerle insanlaş tırmak nesnenin doğasına ay kırı bir durum yaratıyordu. Bu nun yerine en ince ayrıntısına varana kadar nesnenin kendisi ve içinde bulunduğu durum her açıdan veriliyor ve nesne kendi olarak kalabiliyordu. Yeni bir şey yaratmak için nasıl geleneklerin yıkılması gereki yorsa o yıkılanların da toplum belleğinden silinmesi gerekirdi. Belleğin fiziksel bir öğe olarak ele alındığı ve dünya gerçeği nin de fiziksel gerçek üzerine kurulduğu bir tür yarattılar. “Yeni Roman”ın önemli tem silcilerinden Marguerite Duras, kurguyu karmaşık bir anlatı içinde; bilinçakışıyla zamanı bölerek kendine has biçeme sokanlardandı. Olay örgüsün den ve kronolojik zaman akı şından başka, karakter betim “Sevgili”yi ilginç kılan şeylerden biri Duras’ın on beş yaşındaki hâlini yeniden kurgulama arzusuydu. şey eklenir. Her seferinde görüntü biraz daha netleşir. Anlatıcının yaşamındaki büyük değişimin kaynağıdır bu karşılaşma. İkinci sahne ise Çinlinin garsoniyerinde buluşup seviştiği zamanlardır. Yazar bu sahneyi, hem bir tek an gibi hem de sürekli tekrarlanan bir ritüel gibi anlatır. İlk kez birlikte oldukları gün, “beni sevmemenizi yeğ tutarım, beni sevseniz bile, kadınlarla her zaman ne yapıyorsanız benimle de onu yapmanızı isterim” der Çinliye. Seviştikten sonra adamın genç kızı yıkaması, ona sevişmeyi, bedeninden zevk almayı öğretmesi, bu yasak aşkı tutkuya dönüştürür her ikisi için. Bir bağımlılık söz konusudur artık. Her seferinde okuldan ve kaldığı yurttan kaçarak buluşurlar ve hiç kimseye birlikteliklerinden söz etmezler. Yine de herkes bilir birlikte olduklarını ama kimse yüzlerine vurmaz, en başta kızın ailesi çünkü varlıklı Çinli aileyi lüks lokantalara götürür, bu da serseri ağabeyin ve yoksullukla boğuşan annenin işine gelir. BEYAZ OLMANIN AVANTAJI Yan öykülerde aileyi, yaşam biçimlerini, aile ilişkilerini anlarız. Annesi yanlış yatırımlar yaptığı için mal varlığını kaybetmiş, sadece ilkokul öğretmenliğinden kazandığı parayla geçimlerini sağlaır. Büyük ağabey ise tam bir serseridir, zorba kişiliğiyle kardeşlerine baskı yapar, olay çıkartır, kumar borçlarını ödeyemez ama yine de annesinin gözdesi olmayı sürdürür. Ailenin iki küçüğü ise bu ortamda birbirine kardeşten öte yakındır ama genelde Duras’ın karakterleri hemen hemen hiç doğru ilişki kuramaz, hepsine yalnızlık ve yabancılaşma hâkimdir; annesini anlatırken “… büyük hayat bezginliğinin her gün içinden geçmek” sözleriyle, kendi yalnızlığını da “önceden beklediğim ve yalnız benden kaynaklı bir keder içinde bulunmak” sözleriyle dile getirir yazar. Çinli ile ilişkisini “sevgili” “aşk” “tutku” gibi kelimelerle dile getirse de aslında ortada ticari bir ilişkinin olduğu baştan itibaren her ikisi tarafından biliniyor. “… Çünkü eve para girmesi gerekecek” diye açıklıyor bunu anlatıcı, “… anne kızının bu çocuk orospu kılığıyla sokaklara çıkmasına bu nedenle izin veriyor. Çocuk da bu nedenle şimdiden iyi beceriyor bunu, kendisine yöneltilen dikkati onun paraya yönelttiği dikkate döndürmek için. Anneyi gülümsetiyor bu durum.” Sevgili, aynı zamanda sömürge toplumunda yaşamın önemli bir tanıklığıdır. Aile çok yoksul olmasına, hatta yiyecek bulmakta zorlanmasına rağmen evde çalışan hizmetkâr vardır. Avrupalı olmanın getirdiği zorunluluk olarak betimler bunu. Hemen her durum karşısında, yoksulluklarına rağmen beyaz olmanın avantajını yaşarlar. Ayrıca yerlilere ve Çinlilere karşı da üstünlük beyazlardadır. Bu durum yerlilerin daha eğitimli, daha varlıklı, daha seçkin olduğu durumlarda bile değişmez. Romanın sunuş yazısında çevirmeni Tahsin Yücel, “Marguerite Duras’ın anlatıcılığı hiçbir etkiye bağlanamayacak, hiçbir akımla özdeşleştirilemeyecek ölçüde kişiseldir” sözleriyle tanıtır yazarı. İlk kez 1984’te yayımlanan Sevgili, Duras’ın kuşkusuz en kişisel, en içtenlikle yazılmış eseridir. n 6 24 Ağustos 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear