29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

SEVGİ SOYSAL’DAN “VENÜSLÜ KADINLARIN SERÜVENLERİ” Bi‘ryyeanzi’adrelna tanışmak “Venüslü Kadınların Serüvenleri”, “Şafak” ve “Yenişehirde Bir Öğle Vakti” gibi kült romanların yazarı Sevgi Soysal’ın, 1960’ların TRT’sinde geçirdiği yılların verimi olarak okur karşısında. Kitapta, Soysal’ın TRT günlerine ait çeşitli oyun, metin ve yazılar yer alıyor. Yazarın külliyatının kıyı köşede kalmış ürünleri ortaya çıktıkça da çok yönlü bir kalemin portresi şekilleniyor. eray ak erayak@cumhuriyet.com.tr T RT, pek çok kimse için1960’ların sembol kurumlarından biri şüphesiz. TRT’nin kurulduğu bu yıllarda, Sevgi Soysal da Ankara Radyosu’nda sabahları yayınlanan kadın kuşağı için metin yazmaya başlar. Gerçek anlamda bir memuriyet hayatından bahsedilerbilir burada Sevgi Soysal için fakat dönemin anayasasının yaşattığı özgürlük ortamı ve yasalarınca TRT’nin tamamen özerk bir kurum olarak tanımlaması, bu memuriyet hayatını daha farklı algılanabilecek boyutlara taşır. Üretime ve yaratıcılığa izin veren, dahası çalışanlarını da bu üretici ve yaratıcı yönüne hizmet edecek şekilde seçen özgürlükçü bir kurum dönmin TRT’si. Genç yaşta yitirdiğimiz Şafak ve Yenişehirde Bir Öğle Vakti gibi kült romanların yazarı Sevgi Soysal da TRT’nin o döneminin güçlü isimleri arasında gösteriliyor. Bugün arşivlerden de bulunabilen ve dahası önceki kuşakların övgüyle bahsettiği radyo oyunları ise TRT’nin bu döneminin en önemli yapımları olarak anılır. Sevgi Soysal’ı romanlarından tanıyıp bilen okurlar, yazarın külliyatının kıyı köşede kalmış parçalarının da yayımlanmaya başlamasından beri farklı yönlerine de tanıklık ediyor. Bundan birkaç yıl önce yayımlanan Türkiye’nin Kalbi, Kabul Günleri: Gazete Yazıları ile Sevgi Soysal’ın güçlü bir gazeteci yönü de olduğunu gördük örnekse. Üstelik kitap, belki de unutulup gidecek bu yazıları bir çatı altında toplayarak sadece güne değil geleceğe de hizmet ediyordu. Geçenlerde okur karşısına çıkan Venüslü Kadınları Serüvenleri ise Sevgi Soysal’ın TRT’de geçirdiği yılların verimi olarak karşımıza duruyor. Bu kez yayınlandığı yıllarda pek çok insanı radyo başına toplayan programların ve oyunların metin yazarı kimliğiyle karşımızda duran Sevgi Soysal’ın, yaratıcı yüzünün bir başka yönü daha ortaya koyuluyor böylelikle. Venüslü Kadınların Serüvenleri’nde Soysal’ın TRT günlerine ait çeşitli oyun, metin ve yazılar yer alıyor ancak kitabın yıldızı, kitaba ismini de veren bir radyo oyunundan tiyatro oyununa dönüşen ‘Venüslü Kadınların Serüvenleri’. Bu noktada küçük bir uyarıda yarar var: ‘Venüslü Kadınların Serüvenleri’, Sevgi Soysal’ın 1965’te yayınlanmaya başlanan arkası yarın kuşağında sunulan radyo oyununun tam metni değil. Bizzat Sevgi Soysal tarafından yeniden yazılarak sahneye uyarlanmış şekli yer alıyor kitapta. Hatta kitabı yayına hazırlayan İpek Şahbenderoğlu ve Funda Soysal’ın ‘Sunuş’ yazısından öğrendiğimize göre, bu oyun sahneleniyor da; tıpkı adı gibi maceralı bir yolculukla... Ancak Soysal’ın erken ölümü ve sonrasında bu metinlerin acı ama bir kenarda unutuluşu, üzerine tekrar konuşabilmek için bugünleri beklememizi gerektiriyor. Neyse ki beklemeye değiyor ve yıllar sonra da olsa çok yönlü bir kalemin portresini şekillendirebiliyoruz artık zihnimizde... “FEMİNİST BİR DİSTOPYA” ‘Venüslü Kadınların Serüvenleri’, İpek Şahbendeoğlu ve Funda Soysal’ın değerlendirmeleriyle; “iktidar ilişkilerinin sadece kadın erkek ilişkisi içinde değil, her alandaki mütehakkim işleyişini fark edebilen ve tüm çıplaklığıyla gösterebilen devrimci ve epik bir metindir. Bürokratik dil ile iç içe geçen, anıt simgesiyle kütle hâline gelmiş kutsal metin sesinin, arkaik kadın bilgeliği ile karşılaşması üzerine kurulu dramatik çatısıyla feminisit bir distopyadır.” Burada bir nokta koyup Sevgi Soysal’ın yazdıklarına bir göz atalım... Soysal’ın ilk kitabı Tutkulu Perçem, 1962’de yayımlandı. Teyzesi Rosel’in kişiliğinden yola çıkarak kaleme aldığı Tante Rosa gelene kadar ise 1968’i beklemek gerekti. Tante Rosa, Sevgi Soysal’ın yazdıkları için bir dönüm noktası oluşturdu ve ardından gelen bütün kitapları, Tante Rosa temelinde farklı savruluşların verimi olarak dikkat çekti. Tante Rosa, farklı üslubuyla da Venüslü Kadınları Serüvenleri ise Sevgi Soysal’ın TRT’de geçirdiği yılların verimi. edebiyat çevrelerini şaşırttı. Ardından 1970’te, kadınerkek ilişkilerini, evlilik temasını işlediği ve yayımlandığı dönemde müthiş yankı uyandıran ilk romanı Yürümek’le TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazandı. Yürümek’le başına gelenlerin hikâyesi ise farklı bir yazı konusu; yolu hapishaneye kadar gidiyor... Hapishanede yazdığı Yenişehir’de Bir Öğle Vakti ile ise 1974 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. Adana’da sürgünde bulunan bir kadının başından geçen olaylar etrafında 12 Mart’ı eleştirdiği romanı Şafak, 1975’te yayımlandı. Politika gazetesinde tefrika edilen cezaevi anıları Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu başlığıyla 1976’da kitaplaştırıldı. Hastalık izlenimlerini ve 12 Mart sonrası değişimi anlatan öykülerini topladığı Barış Adlı Çocuk da aynı tarihte... Son romanı Hoşgeldin Ölüm’ü tamamlayamadan 22 Kasım 1976’da aramızdan ayrıldı. ÖNEMLİ BİR KAYNAK ‘Venüslü Kadınların Serüvenleri’nin temeli, Sevgi Soysal’ın hemen yukarıda kısaca değinilen tüm kitaplarından önce öykü kitabı Tutkulu Perçem hariç 1965’te atılıyor. Konusu göz önüne alındığında ortaya çıkan; Sevgi Soysal edebiyatının köklerinin bu metinde yattığını gösteriyor. ‘Venüslü Kadınların Serüvenleri’, bu yönüyle bir kaynak. Sevgi Soysal’ın diğer yazdıklarına doğru yol almadan önce uğranabilecek önemli bir durak. Zamansız bir zamanda, mekânı Venüs diye anılsa da Türkiye’nin tüm kültürel kodlarını barındıran bir toprak parçasında geçen oyun, çağlarca tüm toplumların baş sıkıntısı erkek egemen zihniyeti dinsel ve toplumsal tüm imgeleriyle ele alıp alaysıyor. Kadınların yok sayıldığı bir dünyanın gerçekçi resmi sunuluyor. Buradan yola çıktığımızda Sevgi Soysal’ın edebiyat karakteristiğinin de bu yönden şekillendiğini ve her kitabıyla farklı bir noktaya taşındığını söyleyebiliriz rahatlıkla. Aynı şekilde kitapta yerini alan radyo oyunları ‘Bayram’ ve ‘Curcuna’nın da gelenek ve göreneklerin tartışmaya açılması bakımından aynı çizgide yürüyen metinler olduğunu söylemek mümkün. Venüslü Kadınları Serüvenleri başlığı altında kitapta toplanan diğer yazılar ise Sevgi Soysal’ın radyo programcılığı üzerine kaleme aldıklarından oluşuyor. Dönemin en önemli iletişim aracı olan radyonun işlevi Sevgi Soysal’ın gözünden anlatılıyor bu yazılarda. Dikkat çeken nokta ise Soysal’ın burada âdeta bir öğretmen kimliğine bürünmesi... Dudağının kenarında gülümsemesi eksik olmayan Soysal, bu yazılarında sürekli espri konusu olan TRT spikerlerinden biri hâline dönüşüveriyor. ‘Venüslü Kadınların Serüvenler’ndeki o alaycı yergi üslubu, “Radyo Programcılığı Üzerine” adı altında toplanan yazılarda bir öğretmenin sesine dönüşüyor. İpek Şahbenderoğlu’nun derlediği Venüslü Kadınların Serüvenleri, tüm içerdikleriyle Sevgi Soysal’ın dününe değil bugününe ışık tutan bir kitap olarak karşımızda duruyor aslında. Her ne kadar Soysal’ın yazın geçmişindeki önemli halkaları ortaya çıkrıyorsa da kitap, bugünün okuruna yeni bir Sevgi Soysal’ı tanıtıyor. Bu yeni tanıdığımız Sevgi Soysal da kaleminin girdiği her alanda farklılık yaratan kimliği ile öne çıkıyor. n Venüslü Kadınların Serüvenleri TRT Günleri / Sevgi Soysal / Derleyen: İpek Şahbenderoğlu / İletişim Yayınları / 248 s. 10 27 Temmuz 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear