05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

GARY SNYDER’DAN “ÖZGÜRLÜĞÜN GÖRGÜSÜ” Meskun olmayan için saygı yürüyüşü Yabanı ‘berbat ve kaba’ diye niteleyenler, insanla doğa arasına set çekilmesine neden olup bugünkü inorganik yaşamı, şiddeti ve tahakküm istencini parlatarak özgürlüğün tu kaka edilmesine yol açtı. İlk kez Türkçede yer alan Gary Snyder, çevirisini İnan Mayıs Aru’nun yaptığı “Özgürlüğün Görgüsü”nde, dünyanın tüm yabanıllığı ile insanı izleyip dinlediğini; her adımın ve geçişin doğaya dalga dalga yayıldığını anımsatırken doğanın gücünün, kendisini ve insanı erginleştirmesinde yattığını hatırlatıyor. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Ç evreci ve işçi dostu şair Gary Snyder, kişisel deneyimlerin ve doğal yaşamın savunucusu. Varoluşun, bütün benliği etkilediğine ve etkilemesi gerektiğine inanarak bunun yaşam ile kişiyi bir araya getirdiğini; hayata tutunmasını sağladığını söylüyor. Bu düşüncesi onu Allen Ginsberg’le buluşturuyor. Snyder doğa, çevre ve hayatın organikliğine olan ilgisini, daha doğrusu buna bağlılığını, doğup büyüdüğü 1930’ların tamamına yayılan ekonomik buhran döneminde ailesinin köy yaşamına dönmek zorunda kalmasına borçlu. Özgürlüğün doğasının ve doğanın özgürlüğünün Snyder’da pekişmesini sağlayansa İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ailesiyle beraber taşındığı Oregon’un ormanlarına dalması. Dağcılığa merak salan, yazan ve enikonu şiirle ilgilenmeye başlayan Snyder, gerçekle hayal olanı buluşturan metin ve dizeler kaleme alırken özellikle mit ile şiirin insanı aydınlatan bir ortaklığı bulunduğunu savunup deneyimle mitlerin bir bütün oluşturduğunu vurguluyor. Riprap adlı derlemede art arda sıralanan kısa şiirlerin doğanın içinden geçtiği görülüyor. Snyder, insanı doğaya yerleştirirken gözün bakıp gördüğü ve ruhun özgürleştiği ve aynı zamanda kişinin hayata dair bilgilere erişmesinin de önünü açan şiirlere imza atmış. Onun dizeleri hem modernliği hem de kendine özgü yapısıyla, merak duyduğu ve hakkında bilgi sahibi olduğu Budizm’den, Uzakdoğu felsefesinden, ABD’nin batı sahillerinden ve ormanlarından izler taşıyor.   Riprap’teki şiirleri nedeniyle bazı sert eleştirilere maruz kalan Snyder, uzun yıllar Japonya’da yaşayarak Batı Sahili Beat akımına katkı vermeyi sürdürdü. Kesin dönüş yaptığı ABD’de bu katkıyı vermeye devam ediyor. Japonya yılları kendisine, Budizmin ve Uzakdoğu düşüncesinin temelini öğretiyor. Yadsınmayan fiz“Vahşi” ve “özgür” kelimelerinin tüketim paketi olarak sunulduğunu söylüyor Snyder... yolojik gerçekliğin ötesine bakma alışkanlığı ya da yetisi, bu temelin önemli öğelerinden. Snyder’ın şiirlerine yansıyan doğa sevgisini ve özgürlüğe düşkünlüğü besleyen tam olarak bu. Dahası, ABD merkezli karşı kültürün yaratılmasında ve belli olaylar karşısında örgütlenen eleştirel hareketin filizlenmesinde de etkili bu durum. Donald Trump’ın başkanlığına, söylediklerine ve eylemlerine karşı hareketlenen kitlelerin bilinçaltında yatan ve meydanları doldurmasını, sosyal ağlarla dünyaya mesaj yollamasını tetikleyen de benzer bir özgürlük söylemi ve ihtiyacı. GEZGİN SNYDER Snyder’ın da fikir babalarından biri olduğu bu karşı kültür ve onun zeminindeki özgürlük anlayışı, yeni “kültür” yerine zaten var olan ve bozulan bir kültürü tekrar gündeme getirmeye dayanıyor. Bu anlamda olayın bam teli, insanın kendini durdurması ve kendisinden sakınması. Snyder’ın dağ yürüyüşleri, Kızılderili bilgeliğine tutulması, ekolojiye kafa yorması, doğayı kuşatmak yerine doğanın insanı sarıp sarmalamasını savunması ve kendisini Beat akımıyla sınırlamadan daha bağımsız bir kimlikle karşımıza çıkması, hep bu eski kültürün ve bilgeliğin yeniden keşfiyle ilgili. Gezgin Snyder’ın ayaklarıyla değil zihniyle de yürüdüğünü unutmamak lazım. Japonya, Pasifik adaları, Hindistan, Avustralya ve Kızıldeniz gibi pek çok coğrafyada bulunan ve ardından ABD’ye dönen şair, düşünsel anlamda zenginleşirken yürüyüşün zihin açtı ğını kavrayıp bunu metin ve dizelerine yerleştiriyor. Rebecca Solnit, Yol AşkıYürümenin Tarihi isimli kitabında, yürüme eyleminin insana “bazı şeyleri değiştirmek için güç verdiğini”, kimi zaman da kişiyi “atıllaştırdığını” yazmıştı. Solnit, “zihnin, bedenin ve dünyanın birbiriyle konuşmaya başlamasını sağlayan eylem” olarak tanımladığı yürümenin, tam anlamıyla “özgürlüğe kapı açtığını” söylemişti. Snyder, Özgürlüğün Görgüsü’nde bu bileşimin insana kattıklarını sıralarken yaşam deneyiminin doğanın sunduklarıyla nasıl aynı kulvarda yer alabileceğini göstermeye uğraşıyor.       KADİM DOĞA TANIMLARI İlk anda Snyder’ın anlattıklarının yerel kaldığı düşünülebilir. Ancak atlanmaması gereken ayrıntı, saf bilge liklerden sızanların, bugün yeryüzünde hüküm süren ve geçmişiyle bağının gücünden bahseden tüm kültürlerin özünü oluşturduğu: Günlük yaşamın gürültüsü ve görgüsüzlüğüyle önemli ölçüde muğlaklaşan bu yöne doğru yü rüyen Snyder’la karşılaşıyoruz kitapta. İnsanların eskiden birbiriyle yaptığı yazısız sözleşmeler, yaban hayatındaki avavcı arasındakine benziyordu. Bir kültür, başkasını yok etmek şöyle dur sun ondan besleniyor, hatta olası teh ditlere karşı koruma kalkanını devreye sokuyordu. Snyder, yürüyüşü sırasında bu naif kurala bağlı kalan ve sayısı git gide azalan insanlara rastlıyor. Yaşamı şekillendiren, kişileri özgürleştiren bu görgü şimdilerde alay konusu olsa da Snyder ısrarla oraya yöneliyor. Dünyanın çeşitli yerlerine yaptığı gezilerden ve memleke >> 12 2 Mart 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear