Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
‘Seni çılgınca seviyorum’ “Edebi Bir Tutku”; çok boyutlu, farklı açılardan okunup sevilebilecek bir kitap. Büyük bir aşkın öyküsü. Mektuplardan oluşan dev bir aşk romanı. Aynı zamanda da Anaïs Nin ve Henry Miller’ın yazarlıklarını, eserlerinin niteliklerini ve yazılma süreçlerini ayrıntılı olarak yansıtıyor. A naïs Nin ve Henry Miller, 1931’de, Paris’te ilk karşılaştıklarında ikisi de birer yazar adayıydı. Anaïs Nin yirmi dokuz yaşında, Paris’e görev yapmak üzere gelmiş üst düzey bir bankacının eşiydi. D. H. Lawrence hakkında küçük bir deneme kitabı yazmıştı sadece. Sonradan çok ün kazanacak günlüklerini yazdığından henüz kimsenin haberi yoktu. Henry Miller ise kırk yaşındaydı, henüz bir edebi başarısı yoktu, hiç kitabı yayımlanmamıştı. Başyapıtını, ilk romanını yazacağı hayali ile eşi June ile birlikte gelmişti Paris’e. June’la gerilimli bir ilişkileri vardı. Onunla birlikte olabilmek için eşini, çocuğunu terk etmiş, işinden ayrılmış, tüm zamanını yazmaya hasretmişti. Ama ilişkileri pek iyi gitmiyordu. June’un başka erkeklerle, hatta kadınlarla ilişkisi olduğundan kuşkulanıyordu. Nitekim kısa bir süre sonra June onu terk edip ABD’ye dönecekti. Henry beş parasız, küçük işlerde çalışıp yazarak Paris’te genellikle arkadaşlarının evinde kalarak yaşamını sürdürecekti. Anaïs Nin ise kocasını ve onun sağladığı iyi yaşam koşullarını terk etmeden hem hayatta hem edebiyatta maceralara atılmanın yollarını arıyordu. Daha önce küçük aşklar yaşamış ama aradığını bulamamıştı. Anaïs Nin, kocası Hugh Parker Gulier, Henry Miller ve June Miller değişkenlerle dolu bir aşk üçgeni oluşturdu. Belki de dörtgen demek gerekir bu karmaşık ilişkiye. Önce Anaïs, June’a tutuldu. İki kadın dört hafta boyunca birlikte oldu ve yoğun bir ilişki yaşadı. Anaïs bu ilişkiden hem hoşnut hem de rahatsızdı. June’un Amerika’ya dönmesi ile bu ilişkinin bitmesi onu rahatlatmıştı. Artık tek gerçek ruh eşiyle, hem cinsel hem de edebi olarak birliktelik yaşayabileceği, dostlukları onlarca yıl sürecek Henry ile ilişki kurabilirdi. Anaïs Nin ve Henry Miller önce kafelerde, restoranlarda, dost meclislerinde buluştu. Birbirini tanıdı. Fikirlerini, hayata, edebiyata bakışlarını öğrendi Anaïs Nin ve Henry Miller, 1930’larda çok yoğun bir aşk yaşamış ve aşkları nihayete ermişse de daha sonra ilişkileri kopmamış. Dost kalmışlar. ler. Sonra da evlerde iyice yakınlaştılar, tenleri birbirini tanıdı. Anaïs, Henry’de yaşamı boyunca aradığı sevgiliyi bulduğunu anlamıştı. Henry de hemen her konuda anlaştığı bu kadına âşık olmuştu. Ama Anaïs’in ayrılmayı hiç düşünmediği kocası Hugh, Henry’nin de kopmak isteyip kopamadığı karısı June vardı. İKİ SEVGİLİ Anaïs, kocasıyla Paris yakınlarındaki bir köyde, villada yaşıyordu. Henry de Paris’te bir arkadaşında kalıyordu. Sık sık buluşmaları mümkün değildi. İlk zamanlar karısının bir edebiyatçı ile dostluk kurmasından hoşlanan Hugh’un, Henry’nin evlerine gelmesinden rahatsız olduğu hissediliyordu. İki sevgili buna rağmen sık sık buluştu. Hugh’un iş seyahatleri de buna fırsat tanıdı. Diğer zamanlarda ise telefonlaşarak ve hemen her gün mektuplaşarak ilişkilerini sürdürdüler. Henry iyi bir mektupçuydu. Tüm dostlarına mektup yazıyordu. Anaïs’e de bazıları sayfalarca uzunlukta mektuplar yazdı. Anaïs, aralıksız tuttuğu günlüğü nedeniyle hemen her gün yaşadığı, düşündüğü her şeyi yazıya geçirmeye alışkındı. Henry’e sürekli mektup yazmaktan keyif aldı. Aşkla, tutkuyla başlayan edebiyatla, felsefeyle dolu mektuplar yazdılar birbirlerine. Henry, Anaïs’in yazdıklarının ilk okuru, editörü oldu. Anaïs, Henry’nin yazarlığının en büyük destekçisi. Onu hem yazmaya yüreklendirdi hem de maddi olarak destek verdi. İlişkilerinin en yoğun olduğu dönemde, 1930’larda Anaïs günlüğünü basılabilir hâle getirdi, iki roman yazdı. Henry, Oğlak Dönencesi, Yengeç Dönencesi ve Kara Bahar’ı yazdı. Birbirlerinin kitaplarının yayımlanmasına da destek oldular. Tam adıyla “Edebi Bir TutkuAnaïs Nin ve Henry Miller’ın Mektupları 19321953” (Aralık 2016, Çev. Yağız Ali Diri, İthaki Yay.) bu mektuplaşmaların büyük bir bölümünden oluşuyor. Mektupları okurken iki büyük yazarın aşklarına, yaşamlarının en mahrem noktalarına şahit olduğunuz gibi yazarlık süreçlerine, eserlerinin yazılışına, okudukları kitaplar, yaşadıkları olaylar hakkında düşüncelerini öğreniyor, özellikle iki savaş arasında Paris ve Avrupa’daki kültür hayatına da şahitlik ediyor, birçok yazarı, sanatçıyı tanıyorsunuz. SANSÜRSÜZ KİTAP Mektup kitapları genellikle bir tarafın diğerine yazdıklarından oluşur. Karşı tarafın ne cevap verdiğini, nasıl bir tavır geliştirdiğini bilemezsiniz. Edebi Bir Tutku’nun güzelliği ve önemi karşılıklı mektuplaşmalardan oluşması. Bazı mektupların tarihlerinin olmaması, bazı mektupların da kaybolmasına rağmen kronolojik olarak izleyebileceğiniz bir yazışma ortaya çıkmış. Bunun da nedeni sevgililerin hemen her gün birbirine yazması. Kitabın bir başka güzelliği sansüre uğramaması. Anaïs Nin’in ve Henry Miller’in eserlerindeki ve yaşamlarındaki şeffaflığa sadık kalınmış ve mektuplara müdahalede bulunulmamış. Sadece bazı yerlerde kısaltmalara gidilmiş ve bu durum da belirtilmiş. Kitabın 632 sayfa olduğu göz önüne alınırsa bu tavır olumlu karşılanabilir. Anaïs Nin’in günlükleri 1963’te yayımlanmış ve büyük bir sansasyon yaratmış. Erica Jong, hiçbir kadının, “kadın cinselliğinin öyküsünü” Nin’den daha dürüstçe anlatmadığını söylemiş ve kadın hareketinin yazılarını kucakladığını belirterek Nin’i “hepimizin annesi” olarak selamlamış. Henry Miller’ın eserlerinde ne kadar açık sözlü olduğunu, bu nedenle kitaplarının onlarca yıl ABD’ye sokulmadığını, Türkiye dahil birçok ülkede yasaklandığını biliyoruz. Bu nedenlerle 1989’da kitaplaşan bu mektuplar iki yazarı da tanıyan okurları şaşırtmıyor. Ama bu romanlara, filmlere konu olmuş aşk üçgenini gerçek kahramanlarının kalemlerinden, en ince ayrıntısına kadar okumak ayrı bir zevk. Anaïs Nin ve Henry Miller, 1930’larda çok yoğun bir aşk yaşamış ve aşkları nihayete ermişse de daha sonra ilişkileri kopmamış. Dost kalmışlar. Edebi olarak birbirilerine desteklemeye, görüşlerini bildirmeye devam etmiş, zaman zaman da buluşmuşlar. Edebi Bir Tutku; çok boyutlu, farklı açılardan okunup sevilebilecek bir kitap. Büyük bir aşkın öyküsü. Mektuplardan oluşmuş dev bir aşk romanı. Aynı zamanda da Anaïs Nin ve Henry Miller’ın yazarlıklarını, eserlerinin niteliklerini ve yazılma süreçlerini ayrıntılı olarak yansıtıyor. İki dünya savaşı arasında Paris’te yaşanan bohem hayatı, “yitik kuşağı” oluşturan yazarları, dönemin sanatçılarını tanımak, aralarındaki ilişkiyi öğrenmek açısından da önemli bir kaynak. n 6 19 Ocak 2017 KItap