Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Devran Yayın dünyası, diğer ülkelerde ve bizde, tecim çarkları zorladığı için kimi türlere giderek mesafeli, daha doğrusu gönülsüz yaklaşmak durumunda kaldı. Kitap, söz gelimi çeyrek yüzyıl öncesine oranla bir tüketim nesnesine dönüştü iyiden iyiye… B u noktada, yazdıklarımı izleyenler bilir, iki tuzağa düşmekten kaçınırım: Roman dışındaki türlerde bir dolu sıradan ürün dolaşıma çıkar; roman türünde bir dolu ince ve derin ürün yazılırfarksa: İlk kümedekiler genellikle ilgi toplamaz, ikinci kümeye gelince orada sap ile saman çok sık biribirine karışır. Tecimsel gelişmeler bu yönde hem de dörtnala ilerleyedursun, edebiyat dünyası durumla uyumsuz kendi iç gelişme çizgisini sürdürüyor bir yandan. “Pazar” iştahsız diye şairler şiirden, yazarlar öyküden denemeden vazgeçmedi şüphesiz: Sorun, yazılanların dolaşıma çıkmasını enikonu zora sokan tüketici dizgeden kaynaklanıyor. Kaldı ki şiir, öykü, deneme eskisi gibi okunmuyorsa bunun bir nedeni de eskisi gibi yazılmadıkları, edinilmiş alışkanlıkları alabora eden bir evrim çizgisi çektikleri için. Yeni bir süreç sayılmaz bu: XIX. yüzyılın son çeyreklik diliminden başlayan, bugüne ve yarına uzanan toplu bir hareket barınıyor bütün bireysel hamlelerin altında. 1945 sonrası daha da ivme kazandı başkalaşım silsilesi. Yayın dünyası, diğer ülkelerde ve bizde, tecim çarkları zorladığı için kimi türlere giderek mesafeli, daha doğrusu gönülsüz yaklaşmak durumunda kaldı. Kitap, sözgelimi çeyrek yüzyıl öncesine oranla bir tüketim nesnesine dönüştü iyiden iyiye: Kitapçı zincirlerine, gıda satış merkezlerine giriş ve orada bulunuş biçimine bakılırsa bir ‘ana besin kaynağı’ olarak görülmüyor geniş okuryazar kitlesi tarafından. Onu öyle görmeyen az sayıda aracıyı (yayıncı, kitapçı) ayırıyorum tabii; gelgelelim, bu noktaları seçen nüfusun düşük olması, yazarların da aranan türe, edebiyat bağlamında kalırsak “roman”a yönelmesi sonucunu doğuruyor. Şiir, öykü, deneme, eleştiri epeydir seçkin bir okur tabakasının ilgi alanına sıkışmış durumda. Pek sevilmez o sıfat, bir yukarıdanlık taslama statüsü gibi algılanır, bakın bunu tartışırım. Her şeyden önce, buradaki kullanımıyla ne ekonomik ayrıcalık, ne sınıfsal kategori üstünlüğü söz konusudur: Hepi topu bir kültürel konum alış olarak görülebilir, ki kökeninde seçmek fiili yer aldığına göre: İnsanları diyelim daha ince, daha derin olanı arayıp hedeflediği için eleştirmenin ciddiye alınır yanı görülemez. Yazın türlerinin tümünde çatlamalar, kırılmalar, taze uçvermeler başgösterdi. Benimkisi elbet kişisel bir görüş: Modern edebiyat ve sanat, bir dönem kendisinden koparak özerk bir alan, geniş ve bağımsız bir ada kuracağı varsayımını doğuran postmodern çıkışları yutarak kendi ana bölgesine kattı. “Modernite/Modernizm ölmez” demeye getirmiyorum, gün gelir her Zeitgeist’ın yerini bir yenisi alırdediğim, ölüm duyurusunun erken yapıldığı ortadadır. Yazınsal türlerin kalıbındaki çözülmeler, geçen yarım yüzyıl içinde yeni terimler kattı sözlüğümüze: Yazınsal ve deneysel metin, yazışiir ve şiirsel metin, tanımlanamaz yazınsal metin vb. Bu terimler okur kitlesi ölçü alındığında yaygınlaşmıştır diyemeyiz gerçi, yaygınlaşan söz konusu terimlerin çatısı altında toplanan ürünlerdir. Pazar ya da sistem, onları istemiyor doğal olarak; oturmuş alışkanlıklar zincirini kırmaya davranan, tüketici okuru rencide eden her yapıt başbelası. Zincir kitapçıları, Amazon’ları, AVM satış noktalarıyla ekonomik paradigmasını koruma gücünü giderek arttırıyor; geri kalan için ister alternatif diyelim, ister periferik ya da marjinal, sınırlı bir var oluş coğrafyasına razı oluyor düzen. Zaman içinde kimi sızmalara izin veriyorsa onların meta gizilgücünü gördüğü için. Devran böyle başlamıştır, böyle sürecek. Ondandır, durmadan “işimize bakalım” diyorum. n KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 322 Aralık 2016 OKURLARA Turhan Günay için... S evgili arkadaşım, Yaz sonunda, Manastır Koyu’nda güneşi batırırken “Gelecek yaza sağ salim çıkar mıyız, bakalım” demiştim her zamanki gamlı baykuşluğumla. Ve sen yaşama sevincini ve umudu hiçbir zaman yitirmeyen iyimserliğinle “Biz daha çok güneşler batırır, çok kadehler kaldırırız guruba karşı” demiştin, hatırlıyor musun? Yine karanlık, kötü, tekinsiz günlerdeydik. Beterine doğru gittiğimizi seziyorduk. Ama sen haklıydın; nicelerini görmüş, nerelerden geçmiş, dik durmayı, umudu korumayı başarmış bir kuşağın çocuklarıydık. Bu da geçer ya hu, diyebilenlerdendik. Hukuk, adalet, barış, özgürlük isteyen, bu gidişe itirazım var diyen herkesin tehdit altında olduğu şu günlerde, çevremde en çok sorulan soru: “Cumhuriyet yazarlarına, yöneticilerine şu yazıyı yazdın, şu görevde bulundun, şu başlığı attın diye iğrenç yalan ve ihbarlarla ‘kumpas’ davaları açılmasını anladık da peki Turhan Günay neden içerde?” Sorunun cevabı: İnsana ve yaşama olan saygın, sevgin, sanata, edebiyata ve ille de dostlarına olan riyasız, dürüst vefandır, gerçek aydın kimliğindir. Karanlığın efendilerinin ve maşalarının en çok ürktükleri değerler değil mi bunlar! Seninle son defa, Cumhuriyet Kitap için tutuklanmış, yargılanmış, hapislere atılmış yazarların, gazetecilerin, edebiyatçıların listesini hazırlarken konuşmuştuk. Türkiye’nin yüzkarası o liste, o günden bugüne bir misli uzadı ve seninle de zenginleşti, daha da uzayacağa benziyor. Ama ne gam! Biz orada olsak da olmasak da Manastır Koyu’nda güneş yine öyle muhteşem batacak ve birileri senin örneğini sürdürerek cesaretle, umutla, aşkla yazmaya, düşünmeye, yaratmaya devam edecekler. Gelecek yaz Manastır’da buluşmaya, kadehimizi yarın doğacak güneşe kaldırırken tatlı tatlı edebiyat dedikoduları yapmaya kadar, dinlen biraz. Oya Baydar turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap