Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
164 ‘Anne bir şeyler oluyor, içimdeki Atatürk hareket ediyor’ “TURHAN GÜNAY için” 4051 2014 ürünüm “Sol Omzuna Güneşi Asmadan Gelme”yi, ilk torunum Ali Noyan’a (doğ. 2012) adamıştım. Romanın kapağını Selçuk Demirel yapmış, bir köşesine de Ali’nin elinde bir kitap tuttuğu bebeklik fotoğrafını iliştirmişti. Ali dört yaşında ve bir anaokulunun hazırlık sınıfına gidiyor. Ekim ayında saklambaç oynarken bir ara koşarak annesinin yanına gelmiş ve “Anne bir şeyler oluyor, içimdeki Atatürk hareket ediyor” diye hızlı hızlı atan kalbini göstermiş… 4052 Gündem değiştirmek, gündemde kalmak için yapay manevralarla Atatürk’ün eleştirildiğine tanık oluyoruz. Bu çabalar sabun köpüğü gibi sönüyor ve hayırlara vesile oluyor; Atatürk’ü yeniden coşkuyla anıyor ve çocuklarımıza anlatıyoruz… 4053 “Tanıdıklarım”danMüjdat Gezen: Ankara’da bir üniversitede konuşma yapacağım. ADD’den genç bir çocuk yanıma geldi. Ezilip büzülüyor. “Söyle” dedim. “Hocam başka okuldan bir arkadaş var, bizim toplantılara dışarıdan gelip konuşmacılara tuhaf sorular soruyor, üzülüyoruz” dedi. “Üzülmeyin” dedim. “Benimle dans etmek istiyorsa ayağıma basmasın kâfi.” Konuşmayı yaptım. Bir saat sürdü. Sorular soruyorlar Atatürk’le ilgili. Yanıtlıyorum. Tam kalkacağım, bir el havaya kalktı. Binlerce göz o yöne döndü. (Zaten binin üstünde öğrenci vardı salonda) “Siz bir Atatürkçü olarak…” “Ben Atatürkçü değilim” dedim. “Bir Kemalist olarak…” “Ben Kemalist de değilim” “Ya nesiniz o zaman?” “Oğlum öyle ‘izmler’ falan beni kesmez. Bizimkisi sevda, daha yukarılarda bir duygu” dedim. “Madem bu kadar seviyorsunuz, hiç mi kusuru yok?” dedi. “Kusursuz kul olmaz, vardır elbet. Neyse sen söyle.” “Genç oğlanlara meraklı olduğu söylenir…” Salon buz gibi oldu. Yukarıdan bana bir el uzandı. Anında yanıt verdim, “Ben bunu ilk defa duyuyorum, ama eğer öyleyse sen o treni kaçırdın” dedim… Salonda bir alkış koptu, durmuyor. O zavallı genç az sonra eğilerek salondan çıktı gitti… 4054 (M)ISIR. 4055 Kadın şair ve yazarların kitaplarına eklenen özgeçmişlerinde doğum yıl larının saklanmasını doğru bulmuyorum. Okurun o detayı bilmesinin hakkı olduğu görüşündeyim. Kitaplarında doğum yılını saklamaya tenezzül etmeyen Ayfer Tunç’u (doğ. 1964) bu yüzden de takdir ederim. 4056 07.10.2016! IşılTuğrul Tanyol’lardaki keyifli akşam yemeğinde nihayet edebiyatımızın temel taşlarından Hilmi Yavuz’la (doğ. 1936) tanıştım. Şair, yazar, akademisyen ve estet Hilmi Yavuz’a çantamda dört kitap götürmüştüm. 1) “Vatan” gazetesinin İstanbul Valisi Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’a, ekip olarak imzaladıkları “Quo Vadis”te, Ahmet Emin Yalman, Hilmi Yavuz ve Sadun Tanju gibi “okkalı isimlerin” dışındakileri deşifre etmesini kendisinden rica ettim. 2) Mualla EyüboğluRobert Anhegger kitaplığından aldığım 1987 ürünü “Çeviri Şiirler”ini imzalattım. 3) 1976’da Oğuz Atay ve Pakize Kutlu’ya imzaladığı “Felsefe ve Ulusal Kültür”ü, kırk yıl sonra bir de adıma imzalattım. 4) İlgisini çeker diye W.H.Auden, Wallace Stevens, Dylan Thomas, C. Day Lewis, Delmore Schwartz, Marianne Moore, Robinson Jeffers, Archibald Macleish ve 18 ünlü ve önemli şairin imzaladığı “New Poems 1942” antolojisini gösterdim. (Kararı: Bu kitap yüzbin dolar eder!) Ali Noyan Hilmi Yavuz 4057 Hilmi Yavuz’un “Çeviri Şiirler” için yazdığı önsözün açılış paragrafından: “Şiirin çevirisi gerçekten zor zanaattır. Bense öteden beri, şiirin çevrilemeyeceğini, çevrilirse onun ‘başka bir şiir’ olacağını düşünmüşümdür.” 4058 “Ardıl” danGüven Turan: ÖTEDE Çatı uçmuş camlar kırık pencereden kar geliyor yığılıyor üstüne yazı masasının koltuğun üstüne atılı şalın ağır ağır örtüyor yere düşmüş bir kitabı. (“Ardıl”ı, “101 Dize” ile birlikte Güven Turan’ın başyapıtları olarak kayda geçiriyorum.) 4059 “Bir suç işlerken işe nasıl odaklanırsa, öyle odaklanacak ressam resmine” Edgar Degas (Yazmakta olduğum romanda önemli işlevi olan bir aforizma.) 4060 Küresel kültürazzi: Ciltli kitap kapağının mevcut şeklini “Alis Harikâlar Diyarında”nın depresif yazarı Lewis Carroll’a (18321898) borçluymuşuz. / J. M. Coetzee (doğ. 1940) hem Nobel’i, hem de Booker’ı kazandı; iki törene de katılmadı. / John Dryden (16311700) şairi azamlığa getirildi, Kral III. William’a sadakat yemini etmeyince görevden azledildi. / Barbara Cartland (19012000), seksenli yaşlarında bile yılda ortalama 23 roman yazardı; 700’den fazla roman ve 10 binin üzerinde öykü kotarmıştı. / “Huckleberry Finn’in Maceraları” 1884’de, çocuklara kötü örnek olur savıyla yasaklandı. Yazarı Mark Twain (18351910), “Ben onu büyükler için yazmıştım” diyecektir. / Las Vegas’taki bir kütüphanede, kütüphaneciler kitapseverlere striptiz yaparak hizmet etmekteler. (Hayır, adını söyleyemem.) / Norveç, İsveç, Tayland ve Alaska’da “yüzen kütüphaneler” varmış. / 16. yüzyılda İncil’in özetini çıkaran Fransız din adamı Peter de Riga; 23 bölümün her birinde, bir değişik harfi yok etti. / “Las Vegas’ta Korku ve Nefret”in yazarı Hunter S. Thompson (19372005) alkolik ve esrarkeşti. 1970’te Colorado’nun Pitkin kentinde, tepki niyetine şerif seçiminde adaylığını koydu, kıl payıyla kaybetti; 2005’te intihar etti… 4061 “Evlilik zor zanaat! Karım köpeğini dudaklarından öper ama benim bardağımdan içmez!” Rodney Dangerfield 4062 Ekim yazımda Ayhan Bozfırat’ın (19321981) öykülerini alkışlamıştım. Onun 1976 ürünü ve tek romanı “Dört Yol Ağzındaki Ev”de bence ıskalanmış bir yapıt. Kitap üç bölümden mürekkep: Genç ve işsiz bir adam, iş görüşmesi için gittiği evde tanımadığı yaşlı bir adamla karşılaşır (yoksa yanlış bir adrese mi gelmiştir?) Aralarındaki absürt diyalog okurun aklına, “Godot’yu Beklerken”in iki baş karakteri Vladimir ile Estragon’u getirir. / İkinci bölümde aynı adam, aynı eve aylar sonra gidince bu kez onu yaşlı bir karıkoca karşılar. Nostaljik konuşmaları Vladimir, Estragon ve Lucky’nin sohbetlerini anımsatır. / O eve üçüncü kez gittiğinde bu kez onu orta yaşlı bir kadın karşılar. Genç adamı, uzun süredir beklediği oğlunun arkadaşı sanmıştır. Kadın sürekli, oğlunun nerede kaldığını sorgulamaktadır. “Godot’yu Beklerken”deki gibi gotik bir final, gece gibi ağır ağır inmektedir. “Dört Yol Ağzındaki Ev” mükemmel bir deneysel roman; “En İyi 100 Türk Romanı” listeme gecikmeli kaydı için Ayhan Bozfırat’tan özür dilerim. 4063 Tek kitaba değil de birikime verilen edebiyat ödülüne itirazım yoktur, bu bağlamda Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü önemsiyorum. 2016 ödülünü nitelikli çevirmen ve şiir eleştirmeni Orhan Koçak’a (doğ. 1948) özgüleyen jüri üyelerini tebrik ederim.”Bahisleri Yükseltmek” ile “Kopuk Zincir”in, şiir eleştirisi alanında ders kitabı şiddetinde yapıtlar olduğu görüşündeyim. 4064 Orhan Koçak ile “Cumhuriyet”te yapılan 06.09.2016 tarihli söyleşiden: Ezgi Atabilen: Bir dönem Nurullah Ataç, Fethi Naci, Memet Fuat gibi otorite olmuş edebiyat eleştirmenleri vardı. Öncelikle bunun gerekli olup olmadığını, edebiyat dünyasına etkilerinin nasıl olduğunu soracağım. Ayrıca bugün böyle bir kuşağın var olmamasına nasıl bakıyorsunuz? Orhan Koçak: O tür bir edebi otorite figürü Türkiye’de bir defa oldu. O da Nurullah Ataç’tı. Memet Fuat öyle biri olmak istemezdi zaten. Hem kendini geriye çeken hem de Ataç’a göre çok daha demokrat biriydi. Ataç’tan sonra öyle biri olmadı. Bundan sonra da öyle birinin çıkması zordur. 4050 yıldır çok kutuplu bir edebiyat dünyasında yaşıyoruz. 4065 “Tarih Terimleri Sözlüğü”ndenTürk Dil Kurumu: Kafes hayatı: Babaları ölen Osmanlı şehzadelerinin kafeste sürdürdükleri bir çeşit tutukluluk yaşamı. Kallavi: Sadrazam ve vezirlere özgü, üstü koni biçimine yakın telli kavuk. >>Rabia: Osmanlılarda hamiseden büyük ve saliseden küçük olan, 10 1 Aralık 2016 KItap