25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

René Char/ Şiirler/ Çeviren: Kenan Sarıalioğlu ŞİİR ATLASI 'Kendini tanrıların yerine koy' “İnsanın bütünlüğü” René Char’ın (19071988) tutkusu oldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman işgaline karşı savaşan ünlü Direniş Örgütü’nün silahlı neferi Char, Direniş’in büyük şairi olduğu gibi şiirin de büyük direnişçisiydi. Şafağını sırtında taşıyan büyük şaire selam… KURUMUŞ BİR YUVAYA KARŞI taraftadır ölüm, hünerli, çok küçük. H Ancak hayat öldürür bizi. Ölüm ev sahibidir. Kurtarır evi çevre duvarından ve iter onu ormanın ucuna kadar. Görüyorum seni, ey genç güneş; ama artık olmadığın yerde! Hiçbir tanrı yok ki dışımızda, onlar ölümü ele geçiremeyen düşüncelerimizden sadece birinin ürünü… Ölüme gelince, Zaman bizi kıyısına sürükleyip attığında, deniz milinin onda birini ancak fısıldar kulağımıza… Ey haz, ey sabotaj! Yuvarla kayayı, patlat ağacı! Rezil rüsva olsun günahsız. “İşte cânilerin Zamanı!” Hem çoktu bu hem azdı. İşte sızıntının Zamanı! İşte sorgucuların Zamanı! Ve kuğu boyunlu dişi domuzun! İşte muhbirlerin Zamanı! Reddet belleğindeki şiirleri. Git açlığın köleliğine dek, Boyun eğmeden ve soğukta. Hayat mevsimi güneşin bakır tepsisine kendini kazıyıp oyduğunda, bir tarlakuşu göçüp giden gençliğini şakıyordu büyük bir rüzgârın çatlağında. Aynaları tüfek atışlarıyla çatlayan güz şafağı gürleyecektir üç ay içinde… İki kıyı gerekir hakikate: biri gidişimiz için, biri onun dönüşü için. Sislerini içen yollar. Tertemiz koruyorlar mutlu gülüşlerimizi. Buzlu sularda yüzen genç askerlerimiz hâlâ kurtarıcı olan o kırılıp parçalanmış yollar. Kar yağmıyordu artık çocukların ellerine. Bizim sınırların kuzey yönünde toplanıyor ve doğuruyordu. Fark ediyorduk biz kimin doğduğunu, gittikçe küçülen o gecede. Peki o zaman niçin şu tekrar: Biz, yangını hep daha önce çıkaran bir kıvılcımız. Bu ateşin tükenmiş olduğu anda, hırlayıp bağırdığını duymuyor muyuz? Biz acı çekenler olmasak, engin bir sessizlik gibi bir şey, kırıldı kendi içinde! n Yeniden yola çıkmak gerekirse, kurumuş bir yuvaya karşı destek al. Sayesinde, çok uzaktan, yuvayı tanıyacağın ağaçtan tasalanma hiç. Onun kendi meyveleri susuzluğunu giderir onun. Anlamından önce doğan bir sözcük uyandırır bizi, günün aydınlığını verir bize, düş görmeyen bir sözcük. H Elma renginde espas. Espas yakıcı bir meyve tabağı. Bugün bir kızıl sarıdır. Yarın sıçramasını görecek. H Kendini tanrıların yerine koy ve bak kendine. Sen, yıpranmanın sona erdiği ayıklanıp arıtılmış beden, tanrılardan daha görünmez olursun. Ve daha az yinelersin kendini. Yeryüzünün elleri var, Ay’ın yok. Yeryüzü kıyıcıdır, Ay kederli. H Özgürlükten sonrası boşluk, umutsuzca sayım yapacak bir boşluk. Arkasından, çok yüksek duvarlarla kapatılmış azizler, sizin çözümünüzün kokusu. Nasıl şaşırtır ki sizi? O susatıcı çıplağı, kalbi kurumuş, kanı çırpınan bir hakikatin parıltısını sevmek gerekir mi? H Gelecek şimdiden iptal! Dünya inliyor! İnsanın maskesi dünyanın yüzüne uygulandığında oyuk gözleri olur dünyanın. H Zehir akıtanlar da vardır, ilaç akıtanlar da. Çözmek zor. Tutmak gerekir. Ânında evet ya da hayır demek, daha sonra gelecek olan düzeltmelere rağmen, yararlıdır sağlığa. H Fırtınalarımız gerekli bize. Acıların düzeninde toplum kaçınılmaz olarak suçlu değildir; dar alanlarına, duvarlarına, yıkımlarına ve ardından gelen onarımlarına rağmen. İmgeyle ancak, başkasının bizden olması boy ölçüşebilir; benzetme o anda kaybolacaktır. H Hayali ölümden geçeceğiz, olduğu gibi yaşanan ölümün sazlarına. Yaşam, aşınmayla ayrılır aramızdan. Ölüm ne burada bulunur, ne ötede. Yan TANRILAR VE ÖLÜM SARHOŞLUK İSTİHKÂM ERLERİ SİBİRYA NOTU 82 5 Kasım 2015 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear