25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

DİKMEN GÜRÜN’den “YILDIZ KENTER’İN HAYAT HİKÂYESİ” ‘Savaşın en güzeli tiyatro !’ GAMZE AKDEMİR gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Dikmen Gürün, yaşamı tüm renkleriyle yakalamış ve sahnenin merkezine yerleştirmiş Yıldız Kenter’in dünyasından sesleniyor okurlara. İki kadim dostu buluşturan “Tiyatro Benim Hayatım”, üretken ve mücadeleci bir yaşamla beraber ülkenin içinden geçtiği süreçleri de yansıtıyor. Kenter ve Gürün’le hayat ve tiyatro dedik. dönüştürmeyi, çalışmayı, sanatsal olanın yakalanabileceği bu aşamayı çok sevdim. İnsanı büyüten, zenginleştiren acıları depolayıp anımsayarak hepsini sahnede fırsat buldukça değerlendirdim. Başarı konusunda açgözlüyüm. Hep kendimi aşmaya çalıştım. Küçüklüğümden en çok aklımda kalan annemle babamın aşkı, kardeşlerimle aramdaki büyük bağlılık, bana yaşamı aşkla algılama ve yansıtabilmeyi öğretti. Aşk her şeyde olmalı... Alice Harikalar Diyarı’nda yaşıyorum ben. Her şeye hayretle bakıyorum, şaşkınlığım bir türlü geçmiyor. Her ânı dolu dolu yaşıyorum, algılıyorum. Bir oyunda sahneye çıktığımda inanılmaz başka bir dünyaya gidiyorum, onlar sayesinde Y ıldız Hanım, Dikmen Gürün’le uzun yıllara varan dostluğunuzdan doğan bu kitap, ortak tiyatro sevdanızın en somut ifadesi hiç kuşku yok ki. Her şey nasıl başladı? n Dikmen Gürün, yıllardır yazılarını takip ettiğim, beğenerek okuduğum bir eleştirmen. Eleştiriden çok şey öğrenirim. Yerginin de övgü kadar önemli bir misyonu var. Yeter ki bilgili ve karşısındakine, yapılan işe saygılı olsun yazılanlar. Gürün’ün eleştirileri bu iki özelliğe sahip olduğu için önemli benim gözümde. Dostluğumuza gelince; tiyatro gibi ortak bir aşkımız olunca bir yerde kesişecekti yollarımız. Kesişti de. Yıllar önce “Kim bu eleştirmen?” sorusuyla başladı, onun Tiyatro Festivali Yönetmeni olduğu yıllarda gelişti. Sonra, 2013’te bir gün “Hayatınızı yazabilir miyim?” diye sordu. “Seve, seve” dedim ve başladık bu güzel yolculuğa. Bu kitapta başta Müşfik, Şükran, Kamran olmak üzere tüm sevdiklerimle buluşuyorum ama hasret gideremiyorum. Keşke yanımda olup “Tiyatro Benim Hayatım”ı okuyabilselerdi. “HEP ÖĞRENCİ OLARAK KALACAĞIM” n Tüm hayatınıza damgasını vuran duygu ne? n Biz altı kardeştik. Yaşamak, savaşmaktı. Savaşın en güzelini tiyatroda keşfettim. Sahneye çıkmak, oynamak, alkışlanmak ve kendimi göstermek istiyordum. Fark edilme isteğini çok yoğun hissediyordum, bu zaafı güce yıldızlara yaklaştığımı görüyorum. Ben en çok doğaya ve sanata inanıyorum. n Nasıl bir öğrenciydiniz? Sizde en iz bırakan hocalarınız kimdi, kimleri örnek aldınız? n Eğitimim boyunca yerli ve yabancı hocalarımla aramda çok güzel aşklar doğdu, öğrencilerimin tümüne de tiyatrocu olmanın sorumluluğunu yaşamak üzere çalıştıkları için âşık oldum. Konservatuvar imtihanına girdiğim zaman Carl Ebert sordu; “Hep öğrenci kalmaya razı olabilecek misin?” Durdum, kafamdan geçen “Hayır, asla, öğrencilikten kurtulacağım, oyuncu olacağım, alkışlanacağım.” Ama Ebert’in yüzündeki ifadeyi görünce isteksizce “Evet” dedim. Yıllar sonra bunun bir oyuncu ve oyunculuğu kariyer edinmek isteyen biri için kaçınılmaz olduğunu anlayacaktım. Ebert’in dediği gibi hep öğrenci olacaktım. Hocalığa, hocalarım Mahir Canova, Nurettin Sevin ve Dorothy Sands’in asistanı olarak başlamam şansların en güzeliydi. n Nasıl bir hocasınız peki? Öğrencilerinize ilk neyi öğretir ve öğütlersiniz? n Hocalığım elli yılı aşan öğrenciliğimin devamı. Hep öğrenci olarak kalacağım. Oyunculuk bir matematik işi. İnsanın derisiyle, kemiğiyle, duygularıyla ilgili bir iş. Gördükleriyle ve algıladıklarıyla ilgili bir şey. Bir tür hesap işi. Bunu öğrendim okulda ve bunu öğretmeye çalıştım öğrencilerime. Hocalığımda hep “önce kendini tanı” ilkesinden hareket ettim. Tiyatrocu, tepeden tırnağa kadar >> MUAMMER YANMAZ 12 19 Kasım 2015 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear