Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Aytaç Ars’tan “Çıplak Protesto” Giyinikler karşısında dört çıplak Öpüşmenin yasak, tecavüzün yasal olduğu bir gelecek zaman. Erotizmin öldüğü, pornonun meşruiyet kazandığı bir geçmiş zaman. Her şeyin, her şerrin tam da şu an gerçekleştiği bir şimdiki zaman. Sımsıkı giydirilmiş bir oligarşiye karşı, çırılçıplak bir protesto! Aytaç Ars, üçüncü romanı Çıplak Protesto’da içindeki tüm distopik öğelere rağmen gelecekten seslenmiyor. Ars, günün romanını geçmişin ayak izlerinden çıkarıyor. r Burcu ULUÇAY ıplak Protesto’nun dört kahramanı Hülya, Ali, Ayça ve Uğur. Onlar, ayaklanmanın ve baskıcı bir iktidarın yıkılışının tetikleyicileri. En büyük silahları ise çıplaklıkları. “(...) biyolojik bir varlık olmanın kenar ihtimallerinin” yasaklandığı bir coğrafyada tam bir cesaret ister onların yaptıkları. Durun, Giyinikler Belediyesi ve Reis Cumali’nin yasaklar listesinden birkaç maddeyi anmadan çıplak protestonun bu iktidarı devirebilecek tek yol olduğu anlaşılmayacak. GİYİNİKLER BELEDİYESİ’NİN RESMÎ BEYANIDIR Dünya genelinde çıplaklık yasaklanmıştır. Haftada bir yıkanmak ve haftada bir yine aynı suretle çamaşır değiştirmek için soyunulacaktır. Evlilik dışı ve evlilik içi cinsel ilişki yasaklanmıştır. Yaşam alanları Erkek ve Dişi mahalleleri olarak ayrılmıştır. Sınır ihlalinde bulunulmayacaktır. Tekli, çiftli, toplu dans etmek yasaktır. Aşk ve tutku şiirleri yazmak, okutmak, paylaşmak yasaktır. Bu kurallara uymayanlar kameralarımız, ısı algılayıcılarımız, dinleyici cihazlarımız tarafından tespit edilip cezalandırılacaktır. Çıplaklar yani Hülya, Ali, Ayça ve Uğur, kıyafet yönetmeliğine uysalardı renksiz, tek parça üniformalar giyip herkesin herkese benzediği bir toplumda görünmez olurlardı. Çıplaklar, “erkek ve kadının birbirine zarar veren iki madde” olduğunu düşünseydi, denetim cihazlarının takipte olmadığı bir yerde, üç katlı ahşap bir binaya yerleşip beraber yaşamazlardı. Ama onlar bütün yasakları deldiler, Belediye’ye ve Reis Cumali’ye doğru ilerlemeye başladılar. Çıplaklar beyinlerini, kalplerini yasakçı sisteme teslim etmemiş, önlerine konan lideri mutlak doğru olarak içselleştirmemişlerdir (henüz). Ama ya diğerleri? Giyinikler Belediyesi’nin yetişkinleri yasakçı düzen dışındaki bir yaşamı S A Y F A 1 0 n 4 Ç savunacaklar mıdır? Fabrika denilen “serum ve kullanılmış sargı bezi kokan laboratuvarlarda” üretilen “sorun çıkarmayan çocuklar, yeni nesil çocuklar (…)” Cumali gitse de yasaksız, baskısız bir geleceği devam ettirebilirler mi? Çıplakların protesto yürüyüşü, William S. Burroughs, Saul Bellow, Nabokov ve Lorca kitapları kentin dört bir yanında yakılırken Belediye Binası önünde Cumali ile yüzleşmelerine kadar devam eder. Sonra, Cumali’nin yardımcısı Muhammer elinde bir zaman makinesiyle çıkagelir ve… Burası romanda bir dönüm noktasıdır. Çıplaklar’ın yanlarına katılan Muhammer’le birlikte başka bir tarihte, başka bir coğrafyaya doğru ilerlemeleri, bir adada yerleşik hayata geçmeleri ve adaya gelen yabancıların tetiklediği olaylar, suçlu ve mağdur kavramlarının iç içe geçmişliği üzerine derin tahliller yapar. Dahası Aytaç Ars’ın Cumali karakteriyle baştan beri vurguladığı bir gerçek, Çıplaklar’ın karşısına çıkarttığı Hitler’in, Mussolini’nin ve Napolyon’un sözleriyle iyice belirginleşir: “Gezegenimiz ortalama 50 yılda bir bize ihtiyaç duyar. Sonrasında kıyıya bir gemi yanaşır ve bizi alıp götürür.” Romanda baskıcı siyasi erk, karşımıza Cumali olarak çıksa da aslında ne ismi ne de kim olduğu önemlidir Cumali’nin. Korku ve dehşet imparatorlukları kurup milyonlarca insanı öldüren “liderler” sıraları gelmiş bir oyuncu gibi sahneye girip rollerini oynar. Vadesi mi doldu sahnedekinin, her zaman başka biri gelir onun yerine. Çıplak Protesto’nun temel tartışma noktalarından biri bu ve tüm kurgu geçmişşimdigelecek çatışması üzerine kurulu. BUGÜNÜN ROMANI Çıplak Protesto, içindeki tüm distopik öğelere rağmen gelecekten seslenmez; “her ne oluyorsa tam da şimdi oluyor[dur]”. Muhammer’in elindeki devlet malı zaman makinesinin işi ne o halde diye sorabilirsiniz. Öyle ya zaman makinesi geçmişe veya geleceğe gitmek içindir. Ars’ın kaleminde geçmişşimdigelecek kesin sınırlarla ayrılmaz, dahası gelecek zaman şimdiyi de içine alan geniş bir kavramdır. Reis Cumali’nin sözüyle “önümüzdeki ayı öne çekip şimdiden yap[arlar]”. İktidar, geçmişe ve geleceğe müdahale ettiğinde kendini yanılmaz göstermenin de yolunu bulmuş oluyor. Geçmişi değiştirerek ya da çoğu durumda yok sayarak geleceği ise kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirerek otoritesini pekiştiriyor. Diğer bir ifadeyle, gücünü “şu anda” devam ettirebilmesi geçmişe ve geleceğe uzanan kollarıyla mümkün oluyor. Romanın farklı zamanlara ve yerlere atlayan kurgusu, kahramanların ve daha önce de bahsettiğimiz Hitler, Mussolini gibi tarihi figürlerin konuşmalarıyla bir araya geldiğinde geçmişşimdigelecek kelimelerinin anAytaç Ars’ın kitabında gelecek zaman şimdiyi de içine alan geniş lam sınırlarının ne kadar bir kavram. genişlediğini ve karmaşık2 0 1 4 laştığını göreceksiniz. Hakan Bıçakcı, bir yazısında distopyaların günümüzde “hayat tarzına müdahale” tartışmaları penceresinden okunduğunu savunur. Ona göre distopyalarda kamusal ve kişisel alanlar arasındaki sınırlar silinip “yalnızca devlete olan karşılıksız itaat” garanti altına alınmaktadır. (Hayatımız distopya: Karşı ütopyanın taksisiyim, Sabit Fikir) Çıplak Protesto’yu bu bakış açısıyla okuduğumuzda, sık sık dönüp son zamanlarda yaşamayaz zorlandıklarımıza bakıyoruz. Giderek artan otoriter ve “ben yaptım oldu” tavrından tutun sigara ve içki yasaklarına, protesto hakkının ve yaşam hakkının hiçe sayılmasına, doğum yapıp yapmama kararlarımıza müdahale edilmesine kadar birçok alanda siyasi gücün hiç susmadığını görüyoruz. Bu bakımdan, romandan alıntıladığımız Yasaklar Listesi’ndeki kimi maddeler romandaki kadar karanlık bir atmosferde olmasa da bizlere de bir yerde dayatılıyor. “Tekli, çiftli, toplu dans etmek yasak” olur mu hiç demeyin, belki yasak değil henüz ama tango sahnede yapılan zinadır diyerek uluslararası bir festivalin önlenmesi çağrısını yapan Uslu Adana Platformu diye bir şey, bu usluların “duyarlı vatandaşların örgütlenmesi” olarak haberini yapan medya kuruluşları var bu ülkede. Bilhassa kadınların ama önemsenecek sıklıkta erkeklerin de karşısına namus, ahlak, aile yapısı, toplumsal değerler ve din ezberiyle çıkan ve bizleri çocukluğumuzdan itibaren sınırlarla büyüten, vücutlarımız üzerinde utanılası bölgeler işaretlemesi yapan mahallelerdeki “teyzelerimiz” de unutulmasın! (Çıplak Protesto’daki “gelenek canavarı” Teyze Hatice’ye dikkat!) Emin olun, Çıplak Protesto’yu okurken yaşadıklarımızın esaslı bir eleştirisinin yapıldığını rahatlıkla fark edeceksiniz. Kapitalist güçlerce yaratılan ve mağdur rolünü üstlenmeyi kabullenen insanların yücelttiği liderlerin sadece bir piyon –hem de yeri hemen bir başkasıyla doldurulan bir piyon– olduğu gerçeği, zamanın belirsizliği ve mekânın değişkenliğiyle birleştiğinde okura yaşadığı ortamdan uzak bir okuma tattırıyor. Öbür taraftansa romanda anlatılanlarla yaşadığımız şu toplumun kabul ettirmeye çalıştıkları arasındaki sıkı bağı hemen yakalayabiliyorsunuz. Bu duruma son söz sigara yasaklarından gelsin. Giyinikler Belediyesi’nin Yasaklar Listesi’nde yazılı olarak yer almasa da sigara ve alkol kaçınılması gereken, kullanıldığında ceza alacağınız eylemler arasında sayılır. Sigaraya karşı sıkı bir kampanya yürüten, fiyatlarını ve vergilerini artıran ve Haluk Kalafat’ın yazdığı üzere savaş bitiminde askerlerin sigara içmesinin tümden önüne geçme planları kuran (Sigara Yasağı ve Hitler ve Mussolini ve..., Bianet) Hitler’in romanda yer alması ise ancak ve ancak baskıcı zihniyeti taşıyan devletlerin gündelik hayatlarımızı denetleme şekillerinin aradan yetmiş yıl da geçse değişmeyeceğini gösteriyor. Neymiş demek ki: Devlet büyüklerinin karşısında sigara içilmezmiş! n Çıplak Protesto/ Aytaç Ars/ İthaki Yayınları/ 256 s. K İ T A P S A Y I 1294 A R A L I K C U M H U R İ Y E T