22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Robert Greenfield'den "Son Sultan: Ahmet Ertegün ve Rock 'N’ Roll'un Yükselişi” Rock ‘N’ Roll dünyasına yön veren adam altında yeni isimleri toplayan The Rock and Roll Hall of Fame’nin de hem fikir babası hem de kurucularından. Kitap Ertegün’ün müzik dünyasını değiştiren hayatını anlatmakla kalmıyor, 1920’lerden başlayarak bir döneme de tanıklık yapıyor. Münir Ertegün, Cumhuriyet tarihinin ilk büyükelçilerinden. Büyükelçilikten önce de Atatürk’ün Hukuk Danışmanlığı’nı yapıyor. Atatürk’ün bu kadar yakınında bir isim olmasının hikâyesi de hayli ilginç. Kitap Ahmet’in müzik dünyasına yön veren dehasından önce yeni Cumhuriyet’in ilk dönemlerini de ele alıyor. “AHMET PLAK YAPMAYI KAFAYA KOYMUŞTU” Ertegün’ün hayatı dokuz yaşındayken babasının Amerika Büyükelçiliği’ne atanması ile değişiyor. Çocukluğundan beri müziğe büyük ilgisi olan Ahmet ve abisi Nesuhi’nin plak dünyasına girişi koleksiyon yapmakla başlıyor. Ertegün’ü tanıyan birçok kişi aynı şeyi söylüyor: “Ahmet plak yapmayı kafaya koymuştu.” Öyle de oluyor. Ahmet plak yapmakla ilgili sorulara şöyle cevap veriyor: “Atlantic Records’u kurmamızın sebebi, müziklerini beğendiğimiz birkaç şarkıcı ile kontrat imzalamak ve satın almak isteyeceğimiz albümleri çıkarmaktı. Açıkçası asla çok eğlenceli bir şeyler yaparak para kazanabileceğimi düşünmedim. Yanılmış olduğum için çok mutluyum.” Tam da dediği gibi de oluyor. Zenci müziği diye bilinen ve çok da büyük kitlelerce karşılık bulmayan caza kattığı hareketle bu müziği sadece siyahların dinlediği bir müzik türü olmaktan çıkarıyor ve beyazların da dinlemek için sıraya girdiği bir müzik türü haline getiriyor. Belki bugün buradan baktığımızda bize bu çatışmalar çok da anlamlı gelmese de söz konusu 1950’ler Amerikası olunca işler değişiyor. Henüz AfroAmerikan’ların beyaz Amerikalılarla aynı okullara gidemediği, otobüste arka sıralarda kendilerine ayrılan yerlerde seyahat etmek zorunda kaldıkları bir dönemde bir Türk ortaya çıkıyor ve New York’un arka sokaklarındaki caz barlarındaki siyahi müzisyenlerin ve onların 2 0 1 4 bu büyük sanatçı bir şekilde bağlantı yapmış ve bütün bir kültürü içinden akıttığı bir kanal haline gelmişti.” ÜNLÜLER GEÇİDİ Kitap baştan sona bir ünlüler geçidi gibi. Ahmet Ertegün’ün müzik dünyasına kazandırdığı isimler adeta bir geçit töreni yapıyor. Ruth Brown, Ray Charles, Mick Jagger, Eric Clapton ve Ertegün’ün son yıllarının parlak yıldızı Kid Rock. Üstelik Ertegün’ün hayatına değdiği isimler arasında bunlar sadece en bilindikler. Nasıl oluyor da henüz 22 yaşında büyükelçi olan babasını kaybeden bir genç Türkiye’ye dönen annesi ve kız kardeşinin aksine Amerika’da kalmayı seçiyor ve kendisi gibi plak yapmayı kafaya koymuş abisi Nesuhi ile bazen birlikte bazen ayrı yollarda, sonunu asla tahmin edemeyeceği bir yolculuğa çıkmaya cesaret edebiliyor? Üstelik hiç de masum olmayan, alkolün, uyuşturucunun ve hatta müzik endüstrisini denetim altında tutan mafyaların karşısında, 50’li 60’lı yıllar Amerikası’nda ayakta durmayı başarabiliyor? Bu soruların cevabı tüm kitapta ince ince işlendiği gibi İngiliz şarkıcı Graham Nash’ın kitapta geçen şu sözleriyle de anlaşılıyor: “Bu adam duvar kâğıdını döndürüp kendine baktırabilir. Bir odaya girdiği zaman, orada başka kimlerin olduğu hiç önemli değildi. Elvis orada olabilirdi ama herkes Ahmet’e bakardı. Herhangi bir yere girdiği zaman, görkemli, kudretli birinin varlığı hemen belli oluyordu.” Kitabın tanıtımı da, kız kardeşi Selma Göksel Ertegün’ün katkıları ile daha önce hiç yayınlanmamış fotoğrafları ve İzzet Öz tarafından hazırlanan bir belgesel gösterimi ile 24 Aralık 2013 günü Cult İstanbul’da yapıldı. Ertegün’ün anısına sanat ve edebiyat dünyasından birçok isim bir araya geldi. Sergi ve kitap lansmanı sonrası yayınlanan video ve fotoğraflar da özellikle sosyal medyada çok fazla yankı buldu. Hayatı boyunca her zaman iyi müziğin peşinden giden ve sadece bir plak şirketi değil, içinde müzik ve plak dünyasının en ünlü isimlerinin de olduğu bir ev kuran Ahmet’in hikâyesi bu haftadan itibaren raflarda. Daha önce yazdığı biyografilerle de çok okunan Robert Greenfield’in bu kitabı New York Times gibi Amerika’da birçok geçerli isim için usta işi olarak görülüyor. Rock and Roll dünyasının en uzun soluklu dergisi Rolling Stone’nin kurucusu Jann Wenner, kitapla ilgili şu sözleri söylüyor: “Robert Greenfield, yirminci yüzyılın en büyüleyici hayatlarından birinin, sevgi dolu, canlı detaylar içeren ve son derece çarpıcı tarihini yazmış. Son Sultan, gerçekten olağanüstü bir adamın olağanüstü destanı.” Siz de 1930’ların sonlarından başlayarak 2000’li yılların başlarına kadar büyüleyici bir adam ve onun yarattığı dünyanın içine girdiğinizi hissedeceksiniz. n Son Sultan: Ahmet Ertegün ve Rock ‘N’ Roll’un Yükselişi/ Robert Greenfield/ Dilek Berilgen Cenkciler/ APRIL Yayıncılık/ 542 s. K İ T A P S A Y I 1250 Yakın tarihin önemli müzik dâhilerinden Ahmet Ertegün’ün hayal gücünü zorlayan yaşamı, Robert Greenfield’in kaleminden okuyucu karşısında. Yurtdışında yayımlanışından iki yıl sonra ilk kez Türkçede kitap ve sadece Ertegün’ün müzik dünyasını değiştiren hayatını anlatmakla kalmıyor. 1920’lerden başlayarak bir döneme de tanıklık sağlıyor. r Talat MORAN 006 yılında hayatını kaybeden Ahmet Ertegün’ün hayatını ve dönemini konu alan Son Sultan: Ahmet Ertegün ve Rock ‘n’ Roll’un Yükselişi Robert Greenfield imzasıyla Amerika’da yayımlanmasının iki yıl ardından Türkçede. Ahmet Ertegün müzikle az çok ilgilenen herkesin yakından tanıdığı biri. Hatta anavatanı Türkiye’den çok Amerika’da tanınan isimlerden. Ertegün’ün hayatı aynı zamanda bir başarı hikâyesi olarak da karşımıza çıkıyor. Ahmet adlı bir genç deha, yetenek ve en önemlisi tutkuyla bağlı olmakla nelerin başarılabileceğinin en önemli örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor. Atlantic Records’un kurucularından ve üç kez Grammy Ödülü almış bir isim Ertegün. Aynı zamanda ABD’nin en prestijli müzelerinden biri olan ve her yıl çatısı S A Y F A 6 n 3 0 O C A K dünyayı değiştirecek ritminin peşine düşüyor. Ray Charles gibi dünya müzik tarihine geçmiş bir isim bile Ertegün’ün yönlendirmeleri ile kendi tarzını buluyor. Birçoğumuzun Ray Charles’in hayatını anlatan “Ray” filminden de hatırlayacağı bir sahne var. Ray Charles, ilk en büyük hitini yapıyor. Sözler harika, piyanonun başında çok yetenekli bir adam var ama bir türlü istedikleri ritmi bulamıyorlar. İşte o anda Ahmet kontrol odasından çıkıyor ve Ray Charles’in yanına gidip ritmi artırmasını istiyor ve oluyor! Ray Charles, daha sonra arşivine birçoğunu ekleyeceği altın plaklarından ilkini alıyor. Kitap bize bu hikâyeyi öncesiyle sonrasıyla bütün ayrıntılarıyla sunuyor. Yani Son Sultan’ı okumak Ahmet’le birlikte zamanın ötesindeki müzikal dünyaya astral bir seyahate dönüşüyor. Daha sonra Ahmet, Ray Charles ile olan ilişkileri ile ilgili şu sözleri söylüyor: “Her ne kadar Ray, eminim, piyanoda Boogie woogie tarzı caz müziği çalmayı biliyorduysa da, o zamana kadar o tarzın öncülerinden biri olan Cow Cow Davenport’un adını duymamıştı. Bu nedenle, ‘Mess Around’u açıklarken, Cow Cow Davenport’un kesin ifadelerini aktarmaya çalışıyordum. Derken bir anda, o tarzı hayatımda duyduğum en inanılmaz şekilde çalmaya başladı. Bu, Jung’un kolektif bilinçdışını faaliyet halinde görmeye benziyordu sanki 2 Ahmet Ertegün (ortada), kızkardeşi Selma ve ağabeyi Nesuhi’yle üstte. Sağda Mick Jagger, altta ise eşi Mica ile... C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear