Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ralph Ellison'dan "Görülmeyen Adam” ‘Gündüz feneri’nin görül(e)meme hadisesidir’ “Görülmeyen Adam” ilkin 1952’de ABD’de yayımlanır ve büyük yankı uyandırır. Haftalarca çoksatanlar listesinde kalır, ertesi yıl da National Book Award’a değer görülür. Türkçede de otuz yılı aşan bir geçmişi olan roman, yeni baskısıyla okuyucu karşısında. Ralph Ellison romanında, Amerika’nın en çarpıcı çelişkilerini gözler önüne seriyor. Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere kadar geniş bir toplum resmi çiziliyor yazar tarafından. r Eray AK örülmeyen Adam, gelmiş geçmiş en etkileyici romanlardan. Etkileyiciliği şundan: “Özgürlükler ülkesi” diye bilinen ya da öyle bilinmesi istenen Amerika’nın, aslında nasıl paradokslar dehlizinde yüzdüğünü gösterip bunu herkesin yüzüne bağırmasından. Genel bir bakışla siyasal ve sosyal konuların tam ortasına dalıyor romanın yazarı anlattığı uzun hikâye boyunca ama roman, salt siyasal ve sosyal konuların derdiyle dertlenmiyor. Kahramanının bir insan olduğunu unutmuyor en azından ve insan merkeze alınarak hikâyenin bugünlere ulaşması sağlanıyor. Tabii bunu yaparken edebiyat da bir kenara bırakılmıyor hiçbir zaman. Tüm bu “ağır” konuların izleğinde, ideolojiyle harman ama yapış yapış hale getirilmemiş bir “insanın” hikâyesi elimizdeki. Roman, 1952’de ABD’de yayımlanır ilkin ve büyük yankı uyandırır. Haftalarca çoksatanlar listesinde kalır ve hemen ertesi yıl da National Book Award’a değer görülür. Romanın ve yazarı Ralph Ellison’ın esas hikâyesi de bundan sonra başlar asıl. Ellison’ın Görülmeyen Adam’ı birçok başarı kazanmasına rağmen diğer yazdıkları ancak ölümünden sonra okuyucu karşısına çıkar. Görülmeyen Adam ise yoluna yazarın hem sağlığında hem de ölümünden sonra her adımda daha da büyüyerek devam edecektir. Yazarının kaderi, yazın hayatı açısından pek parlak sayılmasa da bugünlere kalan romanı Görülmeyen Adam’ı tek kelimeyle bir kültürel miras olarak niteleyebiliriz. Romanın Türkiye geçmişi de bir hayli gerilere gidiyor. Otuz yılı aşan bir mazisi var Görülmeyen Adam’ın Türkçede. 1972’de E Yayınları tarafından basılır ilk olarak. 2004’te ise Literatür Yayıncılık’tan çıkar. Her iki baskıda S A Y F A 1 0 n 1 6 yaşamaya başladığı Harlem dünya içinde dünya. Bir de ne olduğunu anlamadan Harlem’de siyaset yapmaya başladığında kahramanımız, “gerçek” Amerika’nın kapıları açılır bize de okuyucu olarak. Roman da siyasi ve sosyal dertlerini bu aşamadan sonra dökmeye başlar. ÇARPICI ÇELİŞKİLER Kahramanımız, siyaset sahnesine bir konuşmacı olarak girer ama gittikçe bir konuşmacıdan daha fazlasına dönüşür. Halkın sevgilisi haline gelir. Halk arasında örgütlenmeyi üst seviyeye taşır ve kendi de örgütün üst kademelerinde doğru tırmanmak ister: “ (...) ben onun içinde ta tepeye kadar ulaşabilirdim; gerçekten istiyordum oraya ulaşmayı.” Daha da önemlisi ise yazarın kahramanına bu örgütlenmeyi yaptırırken kurduğu siyasal dili. Irkçılığa sürüklenmekten ustalıkla sıyrılıyor yazar tüm bu konuşmalarda. Kendini tamamen duygusal salınımlarına bıraksa, siyahilerin kölelik yıllarını da görmüş biri olarak, ortaya bambaşka bir roman çıkabilir elbet ama Ellison’ın anlatmak istediği şey çok başka. Daha da doğrusu Ellison, anlatmak istediklerinin gayet farkında. Bu yüzden roman siyasal ve sosyal anlamda söylemek istediklerinde yalpalamıyor. Bu anlamda esas yalpalamayı içinde bulunduğu örgütün yöneticilerinin yaşadığını göreceğiz. Bu da bizi, Amerika’nın derin çelişkilerine götürecek. Amerika’nın en çarpıcı çelişkilerini gözler önüne seriyor Ellison kahramanı, onun içinde bulunduğu yaşantı ve kardeşlik örgütü doğrultusunda. Toplumun her katmanına kafasını da uzatıyor bununla birlikte: Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere kadar geniş bir toplum resmi çiziliyor yazar tarafından. Toplumsal hoşgörüsüzlüğün, duyarsızlığın, aldatılmanın her türlüsüne maruz kalan biri olarak, ayakta kalabilmenin ve yarattığı kimliğini korumanın çabasına giriyor kahramanımız. Ancak inandığı kişiler ve örgütler tarafından da yalnız bırakılınca, kendi yolunu seçiyor: Yani görülmemeyi. Doğduğu günden beri alışkın olduğu “görülmeme” sendromunu, bu kez kendine bir yol olarak seçiyor ve New York’un merkezinde, bir apartmanın bodrum katına sığınıyor. Tüm bu özellikleriyle Amerikan edebiyatının başyapıtları arasında gösteriliyor Görülmeyen Adam. Yazının başında da belirttiğim gibi yalnızca toplumsal ve siyasal boyutuyla değil; yazarın, edebiyatın büyük ustalarından Joyce’tan, Dostoyevski’den taşıdığı izler göz önüne alındığında da böyle bu durum. Ayrıca ırkçılık konusunda söyledikleriyle şimdiye kadar olduğu gibi daha yıllarca tartışılacak çünkü sadece görünen boyutlarına değil, bilinçaltındaki kabuk bağlamış yaralara da köklerini salmış yazar bu bağlamda. İşte tam da bu yüzden sömürü ve toplumsal adaletsizlik tüm dünyada varlığını sürdürdükçe var olacak Görülmeyen Adam. n e.erayak@gmail.com Görülmeyen Adam/ Ralph Ellison/ Çeviren: Mehmet H. Doğan/ İletişim Yayınları/ 544 s. K İ T A P S A Y I 1248 G Görülmezim, anlıyor musunuz, sırf insanlar beni görmek istemedikleri için görülmezim. Tıpkı sirklerde gördüğünüz bedensiz başlar gibi, sert, çarpıtıcı camdan yapılmış aynalar çevirmiş sanki etrafımı. Bana yaklaştıklarında yalnızca çevremdekileri, yani kendilerini ya da hayallerinde uydurdukları şeyi görürler; her şeyi, en küçük şeyi görürler de beni görmezler.” Yukarıdaki, romanın ilk paragrafı. İlk cümlesinden itibaren okuyanı kendi içine çeken ve içine çektiği o dünyada, yazarın anlattığı uzun macera boyunca okuyucusunu bırakmayan bir yapısı var “GERÇEK” AMERİKA romanın. Ele aldığı konuların ağırlığına “Görülmeyen bir adamım ben. Yo, rağmen akıcı bir hikâye vaat ediyor Edgar Allan Poe’nun peşini bırakmabize Görülmeyen Adam. Kahramanının mış olan o hayallerden biri değilim; ne çocukluktan gençlik yıllarına kadar de o sizin Hollywood filmlerindeki dış dallarını sarkıtıyor roman ve bu süre plazmalardan biri. Ben, maddesi, etiboyunca başından geçenler anlatılıyor. kemiği, lifleri, sıvıları olan bir insanım; Başından geçenler ise Amerika tarihinin hatta bir aklım oluduğu da söylenebilir. en yürek yakan sorunlarından birine, siyahilerin “kölelik” denen belayla yüz yüze gelmesine kadar uzanıyor. Siyahi bir gencin, yalnızca siyahilerin eğlence amaçlı dövüştürüldüğü bir arenadan sonra yaptığı konuşmayla, Eyalet Zenci Koleji’ne burs kazanmasının ardından başına gelenler anlatılıyor romanda. Bu aynı zamanda taşradan merkeze uzanan yol da olacaktır onun için ancak sancılı bir sürecin de başlangıcıdır aynı zamanda. Çünkü kolejdeki günleri bir yerden sonra istediği gibi gitmez ve yolu New York’a düşer. New York ise Ralph Ellison’ın “Görülmeyen Adam’”ı birçok başarı kazanır ama ayrı bir dünya... Hele diğer yazdıkları ancak ölümünden sonra okuyucu karşısına çıkar. 2 0 1 4 da okuyucusunu bulur elbet ve bu iki baskının da çevireni Mehmet Doğan. Şimdi, Görülmeyen Adam’ın yeni bir baskısı daha okuyucu karşısında ve çeviride yine Mehmet Doğan’ın adını görüyoruz. Nitelikli bir çeviri elimizdeki. Yazarın dil hassasiyetlerine, çevirmenin de ne kadar dikkatle yaklaştığı daha ilk cümleden itibaren göze çarpıyor. Bu da Görülmeyen Adam’ın elimizdeki yeni baskısında, neden yeni bir çeviriye gerek duyulmadığını açıklamaya yeter. Doğan’ın çevirisi tazeliğini hâlâ koruyor. O C A K C U M H U R İ Y E T