Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ş iir Atlası H ODA *** O gelmesini beklediğimiz zaman bu mudur; söylenmeyen her şeyin bir bir söyleneceği zaman? Işığın mazereti söz konusu olamaz asla. Beklenmedik akını, boğucu odanın hafif uyuşukluğunu allak bullak ediyor sadece; mor fraklar içinde (ve çıplak hâlde), arkalarında, aynı hayvanın hücrelerinin ilelebet ayrı ve birbirine yabancı kaldığı dünyanın yönlerinden büyük olmayan gizi ölçüp duruyoruz ha bire. Dostum, hançerin ucunu mutlak sessizliğin dibine kadar mı yoksa düşüncelerimin dibine kadar mı izleyeceksin, hiç fark etmez. Cezir, ardında kokuşmuş otlar bırakır daima; fakat sen büyük bir avcısın ve sana ait olan bu diyarın kendi kendini temizleyişleri seni aldatmasın sakın. Yer yuvarlağını – canilerin en büyüğü olarak – peşinden sürüklediğin sürece, başka birilerini bulamadıysan eğer, kendinden bile olsa, hep çalmak zorunda kalacaksın. Aramızda, sözün mızrağını tek başına taşımaya lâyık biri yok. Bizim bütün berbat tutkularımızı, iyiliklerimizi ve kötülüklerimizi bir kefeye kim koyabilir ki? Bu, gelmesini beklediğimiz zaman değil henüz; o, bütün söylenmeyenlerin bir bir söyleneceği zaman. PAVESE Camminiamo una sera sul fianco di un colle, in silenzio(*).(**) “Kendim de bilmiyorum – diyorum – nasıl olmuştu da ömrümde izin verilmişti bunca sapkınlığa?” Nell’ombra del tardo crepusculo mio cugino è un gigante vestito di bianco, che si muove pacato, abbronzato nel volto, taciturno. (***) “Dünyanın çeşitliliği içinde – diyor – sana ihtiyaç duyulduğundandır bu.” *** Öylesine kusursuzsun. Çimenler arasından birdenbire fışkıran mucize tertemiz kaynak gibi. Kutsaldır senin yaşların – her yere bakıp her şeyi görüyorlar üzerinde sayısız göz bulunan bir taç gibi. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1224 Aldo KLİMAN Şiirler / Çeviren: Suat ENGÜLLÜ * * * Ah, hainlik ve kin, intikam ve pişmanlık kokan şarap fıçıları gibi birbirine destek olan unutulabilen şeylerin kargaşası içindeki o korkunç uyanmalar; ağır sözleri ve kötü eylemleri tedavi eden iyilikçi mutlaka olmalı bir yerlerde. Zira, herkes acı çekiyor ve yalan söylüyor, işkence ediyor; vicdanın çok eski bahçelerinde zehirli çiçekler açıyor ve kendi adasının arayışı içinde herkes, ey Uçurum. Fakat bu, hayatın derinliklerine dalacak kocaman kocaman bir kaplumbağanın bağasıdır sadece; ardından durulacak su. Görünürde elbette. Aşağılarda, için için yanmaya devam ediyor ruh ve buna tahammül edilmesi imkânsız artık; her kaçış kendi hücresine yeniden dönüştür ve en iyisi çığlık atmadan yanmaktır; buralarda bir yerlerde. DİNGİN, İSTRA ŞİİRİ Seyrek görüşen akrabalar gibi hediye değiş tokuşu yapıyoruz ovanın ortasında: ben kitap veriyorum, o toprağın ürünlerini. ‘Hiçbir şey o kadar az değildir sevginin çok az olması gibi.’ ırvat ve Makedon şair, öykücü, edebiyat ve resim sanatı eleştirmeni, gazeteci, çevirmen, yayıncı Aldo Kliman, 1950 yılında, Makedon annenin ve Hırvat babanın oğlu olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün Askeri İdadi eğitimi gördüğü, Osmanlı Dönemi’nde “Konsoloslar Kenti” olarak anılan Manastır’da dünyaya geldi. Uzun yıllar Makedonya Radyo Televizyon Kurumu’nda ve Pula’da yayımlanan günlük “Glas Istre” gazetesinde gazetecilik yapan; kültür derneklerinin ve kültür sanat gösterilerinin kurulmasında öncülük eden Aldo Kliman, 1975’ten beri Makedonya Yazarlar Birliği, 1987’den beri de Hırvatistan Yazarlar Birliği üyesidir. Makedonya Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti arasında kültür işbirliğinin ilerletilmesine sunduğu katkılar dolayısıyla 2001 yılında Köprülü’de düzenlenen Ratsin Buluşmaları’nda ödüle layık görüldü. *** Hiç mi hiç acelesi yok Zaman’ın. Godot’yu bekliyor doğum evinde. Başka bir Zaman’dan hamile kalmış ve şimdi, Rus matruşkalardan farksız, döl yatağında yeni Zaman’ın döllendiği ve artık Zamanikizleri dölütleriyle dolu karnında taşıdığı döl ile yine Zaman’ı doğuracak Zaman’ın dölütünü taşıyor rahminde... Zaman’ı itemezsin, hızlandıramaz, yavaşlatamazsın: ileri mi geri mi gittiğini bilemezsin. Koşarak geçemeyeceğin gibi onu sıyrılamazsın da Zaman’ın içinden: arada bir durup ön ve arka kapılarını açan otobüs değildir Zaman. İçine girilmez içinden çıkılmaz da. Bu yüzden seferdeyiz, hiç bitmeyen seferde, gezginler gibi yolculuğa vererek kendimizi. Yol arkadaşımız, Zaman uzun uzun, geveleye geveleye konuşuyor kendince: “Sürücü yok, sürücü yok!” Ortalıkta ışıkları yanıp sönen ve geri sayım yapan pano var sadece. Çok geç midir?! Çok erken mi?! Tam zamanı mıdır yoksa?! Tutamaklar fayda etmiyor, baş dönmesi hat safhada çünkü. Başına buyruk otomatik pilottur Zaman. Güçlü bir delgi gibi Saman Yolu’na, Büyük Matruşka’ya daldığımızı görüyoruz sadece tam yol ilerleyen uzay mekiğinin göz kamaştırıcı ön camından. “Bu çekmeceyi açma sakın”, dedi Tanrı. “Öpücüğün esrarı gizlidir içinde.” *** Yetişkinlerin meseleleri acıtır. Maviliklerde – boynu bükük çimenler, geri dönüşü olmayan incelikler. *** Kaldıracın gücünden söz edeceksek eğer – demem şu ki Newton aslında sözlerle devindirmemiş miydi Ay’ı? *** Birer birer yaratmak İm’dir, doğaötesi dölütüdür Hiçbir Şey’in. *** Hiçbir şey o kadar az değildir sevginin çok az olması gibi. *** Eski yurduna dönen adam gibi diz çöküp öpüyorum, senli anılarımın doğduğu yerleri. *** Serviler ve narlar arasında susuyorum adını. SIÇAN Uslu durursan, benim bastırılmış öfkem, seni şehir içinde gezdireceğim biraz. Çok kısa bir süre olacak bu ve geceleyin yalnızca. Kimsecikler görmemeli seni. Ah, gene kızdığını görüyorum! Ama, burada yabancı olduğunu anla artık. Dünyada her şey o kadar güzelken, sen dünyayı tedirgin etmeye geliyorsun. Allah aşkına, ölü kötülükleri canlandırma yeniden! Gene kafesine götürmeliyim seni bu yüzden. *** Dayanağı olmayan her şeyi destekle, iyice oturmamış taşı yerinden çek ve kökleri sığ gövdeden uzak dur n (*) İtalik harflerle verilen dizeler, Ünlü İtalyan şair Cesare Pavese’nin“I marı del sud” (Güney Denizler) şiirinden alınmıştır. (**) Bir tepenin eteklerinde yürüyorduk bir akşam, sessizlik içinde. (***) Alacakaranlığın gölgesinde beyazlar giyinmiş bir devdir yeğenim, sakin sakin yürüyen, güneş yanığı yüzüyle, sessizce. n 1 AĞUSTOS 2013 S A Y F A 19