Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O Bu yazımızda üç kitapla tanışacaksınız; Alessandro Baricco’dan “Mr. Gwyn”, Feryal Tilmaç’tan “Esneyen Adam” ve Julian Assange, Jacob Appelbaum, Andy MüllerMaguhn ve Jeremie Zimmermann’ın İnternetin insan özgürlüğündeki yerini tartıştıkları “Şifrepunk”. Bir roman, bir öyküler toplamı ve bir tartışma sizi geniş bir dünyada sıkı bir geziye çıkaracak sizleri. lessandro Baricco Mr. Gwyn’de “ansızın hayatını kazanmak için her gün yaptığı işin artık ona kesinlikle uygun olmadığı duygusuna kapıl”an bir yazarın öyküsünü anlatıyor. Jasper Gwyn, İngiltere’de oldukça beğenilen bir romancıdır. Kitapları birçok dile çevrilmiştir. On iki yıl içinde her biri farklı üslup ve türlerde üç roman yayınlatmıştır. 43 yaşında başarılı bir yazar olarak kitap yazmayı bırakması kadar şaşırtıcı bir şey olamazdı. Üstelik bunu sessizce yani bir açık kapı bırakarak değil Guardian’a yazdığı bir yazı ile yapmıştı. “Yazı, Jasper Gywn’in kendi kendine bir daha asla yapmamaya söz verdiği elli iki şeyin listesiydi.” Listenin son maddesi de kitap yazmaktı. Eğer idareli harcarsa Mr. Gywn’in (Şubat 2013, çev. Şemsa Gezgin, Can yay.) kendisini geçindirecek parası vardır. Bir süre hiçbir şey yapmadan zamanını geçirir. Ne yapacağını düşünür. Arzusu kitap yazmak zorunda kalmadan ama yine yazarak geçinmektir. Kopyacı olmaya karar verir. Fikirlerini berraklaştıran bir doktor muayenehanesinin bekleme salonunda rastladığı kadın olur. Gwyn’i tanıyan kadın onun yazarlığı bırakmasını sorgular. Kop kuduğum Kitaplar METİN CELÂL ŞİFREPUNK Julian Assange’ı WikiLeaks’le tanıdık. “ABD ordusu ve hükümeti içinde resmi gizlilik ilkesinin sistematik olarak istismar edildiğini” ortaya çıkardığı için başı derde girdi, davalara boğuldu. Ama belgeleri yayınlamaktan vazgeçmediği gibi Irak, Afganistan gibi ülkelerle ilgili yayınlar da yaptı. Assange 20 Mart 2012’de İngiltere’de ev hapsindeyken kendisi gibi internet eylemcisi olan, yaptıkları eylemlerle devletlerin ve şirketlerin peşlerine düştüğü Jacob Appelbaum, Andy MüllerMaguhn ve Jeremie Zimmermann ile buluşup internetin insan özgürlüğündeki yerini, geleceğini tartışmış. “Özgürlük ve İnternetin Geleceği Üzerine Bir Tartışma” alt başlığını taşıyan Şifrepunk (Şubat 2013, çev. Ayşe Deniz Temiz, Metis yay.) bu söyleşinin kâğıda dökülmüş hali. “Assange’a göre elimizdeki en önemli özgürleşme aracı olan internet, totaliterliğin bugüne dek görülmedik düzeyde tehlikeli bir yöntemi haline geldi; hatta insan uygarlığı için bir tehdit arz ediyor.” Başta ABD olmak üzere devletler ve şirketler internet kullanımı aracılığıyla insanlar hakkında her şeyi öğreniyorlar, onları takip ediyor, denetliyorlar. Dünyadaki tüm telefon konuşmaları, eposta yazışmaları da kaydedilip, gerektiğinde kullanılmak üzere saklanıyor yani ortam dinlemesi gibi ajanlık çalışmalarına gerek yok. Aynı şekilde kredi kartı kullanımının merkezi olarak kaydedilmesi ile de yine insanların hareketleri ve harcamaları takip ediliyor. Tüm bu kayıtlar da ABD’de depolanıyor. Assange ve arkadaşları tüm toplumsal ve ticari işlemlerin internet üzerinden yapılmaya başlaması ile bu izleme ve denetleme işleminin çok daha kolaylaştığına dikkati çekiyor. Google, Facebook gibi ABD meşeli şirketlerin internet üzerinden yaptığımız tüm işlemleri kaydettiklerini, kimsenin içeriğini bilmediği gizli yasalarla ve nasıl kullanılacağını bilmeden ABD makamlarının kullanımına açtıklarını anlatıyorlar. Yeni gelişen bulut bilişim ile tüm dosyalarımız da ABD’deki şirketlerde depolanmış ve kontrol edilebilir olacak. Hemen her yerde bulunan kameraların kayıtları da eklendiğinde George Orwell’in 1984’ünü aratmayan bir ortam oluşmuş oluyor ve “Big Brother” sürekli bizi gözetliyor. Assange mahremiyeti korumak ve internetteki takibi önlemek için şifreler kullanmayı öneriyor. Şifrepunk deyimi de buradan geliyor. Devletler ve şirketler internet kullanımı aracılığıyla insanlar hakkında her şeyi öğreniyorlar, onları takip edip denetlerken bir yandan da interneti yasaklayacak, kısıtlayacak yasalar çıkartmayı, kurullar oluşturmayı da ihmal etmiyorlar. Bu çelişkiyi anlamak mümkün değil. ABD’de telif haklarını korumak bahanesi ile çıkartılmaya çalışılan SOPA yasa tasarısı ve ona karşı verilen mücadele tipik bir örnek. Kitaba, SOPA’ya karşı mücadeleyi örgütleyen ve Ocak 2013’te genç yaşta intihar eden Aaron Swartz’ın bu konudaki bir konferans metni de eklenmiş. ? Mr. Gwyn yacılık yapmak istediğini öğrenince de “İnsanları kopya etmekle ilgili bir şey bulun bari” der kadın. Ama nasıl bir kopyacılık yapacağını bir yıl kadar sonra yolu bir sergiye düştüğünde anlar. Sıradan insanların çıplak resimleri sergileniyordur. O da böyle portreler yapacaktır. Bunu yazıyla gerçekleştirecektir. Tablolar gibi biricik olan, kişiye özel portreler yazacaktır. Portreler yayınlanmayacak, portresi yazılan kişiye verilecektir. Romanın bundan sonrasında Mr. Gwyn’in portrecilik işine başlamasının, modellerle yaşadıklarının ve nihayetinde bu işten vazgeçmesinin öyküsünü okuyoruz. Mr. Gwyn’e portresini yazdırmaya gelenlerin her biri farklı bir öykü demek. Baricco, bu öyküleri klasik diyebileceğimiz bir üslupla ama kendine has kısa ve sade cümlelerle lafı hiç uzatmadan anlatıyor. Bir anlamda sıradan gelebilecek bu yapıyı zenginleştiren de Baricco’nun anlatımı ve romanın bütününde verdiği mesajlar. Her insanın kendine has, özel bulduğu bir hikâyesi olduğunu, onu mahremiyetine zarar vermeden paylaşmak istediğini söylüyor. Yazarlık mesleğini sorgularken de, yazarlık yerine “kopyacılık” yapmayı tercih ederken de getirdiği tezler üzerinde düşünmeye, tartışmaya değer. ESNEYEN ADAM Feryal Tilmaç ilk kitabını 2007’de yayımlamış. 2008’de yayımlanan Aradım Yaz Dediniz’le Sait Faik Ödülü’nü kazanmış bir öykücü. Esneyen Adam (Ocak 2013, Yapı Kredi yay.) Feryal Tilmaç’ın üçüncü kitabı. Kitabın arka kapağındaki yazı oldukça ilgi çekici; “Bu öyküler sanatın ve düşüncenin etrafını karbonmonoksit bulutu gibi saran popüler kültüre, aslolanın değersizleştirilmesine, görünme derdine, temelsizliğe, kültürsüzleşmeye, aşkın, inancın, etiğin, vicdanın kalıplara dökülmesine, aynılaştırma çabalarına, içi boş klişelerin tümüne ve dayatmalara ve hoyratlıklara ve özensizliklere kendi halinde bir karşı çıkıştır.” Tilmaç’ı hiç tanımayan bir okura bu cümle neler vaat ediyor bilmiyorum. Arka kapak yazıları kitabı en doğru şekilde tanıtıp satın alınmasını sağlamak için yazıldığına göre kafa karışıklığı kitabı satın alma eylemine dönüşür mü, şüpheliyim. Altı öykü ve tek perdelik bir oyundan oluşan 107 sayfalık bir kitap Esneyen Adam ve aynı adlı öyküyle başlıyor. Küçük bir kasaba meydanına yerleştirilen Esneyen Adam heykelinin kasabanın kaderini nasıl etkilediğini anlatıyor. Emekli bir kadın öğretmenin ve kasabanın delisi Deli Ayşe’nin heykelle kurduğu duygusal bağ ön planda ama esas etki kasabaya 2013 Julian Assange A oluyor. Heykel kasabalıları miskinleştirip uyutmaya başlıyor. Kadınların müdahalesi ile de öykü eleştirel başka bir boyut kazanıyor. Mizahi, fantastik unsurlar barındıran ama özünde toplumsal eleştiri olan bir öykü. İkinci öykü El’de yıllardır görmediği çocukluk arkadaşını görmeye giden bir kadının başına gelen korkutucu olayları okuyoruz. Bilindik korku unsurları ile gelişiyor öykü. Gotik öyküleri sevenler için hiçbir sürprizi de yok. Üçüncü öykü Ciğerdendir’de Diyarbakırlı bir ciğercinin hiç konuşmayan karısının öyküsünü öğreniyoruz. Ciğer tezgâhının başında diyaloglarla gelişiyor öykü. Hiç istemese de köyünü terk etmek zorunda kalışının, karısının başına gelen Feryal Tilmaç Alessandro Baricco cinsel taciz olayının, öldü sanılarak gömülürken son cümlesini söyleyip susuşunun öyküsü. 35 sayfalık Çığlık ise bir röportaj şeklinde soru ve cevaplarla gelişiyor. Esneyen Adam’daki öyküler ikişer üçer sınıflanabilse de belli bir bütünlük oluşturmuyor. Zamanı geldi, yayınlayayım der gibi bir havası var. Yazarın üslubu genellikle doğrusal gelişse de belli bir birlik yok anlatımda. Toplumsal eleştiri içeren öyküler de var, korku da var, fantastik unsurlar da. Klişelerden, bildik konulardan kaçınmamış. Bir oturuşta okumak gibi bir alışkanlığınız yoksa her öykü tek başına değerlendirilirse yaklaşımınız değişebilir. Ama bütün olarak okunduklarında hem işlenen konular hem de anlatım biçimleri açısından tek bir Feryal Tilmaç öykücülüğü göremiyorsunuz. SAYFA 12 ? 14 MART CUMHURİYET KİTAP SAYI 1204