05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş etır Alipiyev (1930 1999) Ruse’ye bağlı Bosilkovtsi köyünde doğdu. İlköğrenimini köyünde, liseyi ise Byala ile Ruse’de tamamladı (1940). Profesyonel bir edebiyatçı olarak Sofya’da, Vratsa ilinin Koynare köyünde ve Varnada çalışmalarda bulundu. Belli bir süre Sofya Radyosu’nda (19531955) ve Varna’daki “Georgi Bakalov” yayınevinde redaktörlük yaptı (19631979). Varna Çevirmenler Cemiyeti’nin sekreterliğini yürüttü (19791990). Yaşamının son yıllarında kendini tamamen serbest edebiyat çalışmalarına adadı, böylece kendi yapıtlarıyla birlikte birçok ünlü dünya şairinin kitaplarını da yayımladı. Sofya’da öldü. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Petır ALİPİYEV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘ne yazık ki hiçbir zaman çocuk doğurmaz büyük aşk’ P İlk şiirleri Emos ve Srednoşkolsko edinstvo (Liseliler Birliği) adlı gazetelerde yayımlandı. Daha sonra Narodna mladej (Ulusal Gençlik), Trud (Emek) gazeteleriyle Çitalişte (Okuma Evi) dergisinde boy gösteren şairin gerçek sanatçı kimliği 1954 yılından sonra hızla biçimlenmeye başladı ve Literaturen front (Edebiyat Cephesi) gazetesi ve Septemvri (Eylül) ile Plamık (Alev) dergilerinde çıkan şiirleri geniş bir okur kitlesinin sevgisini kazandı. Petır Alipiyev, şiirini genellikle doğaya odaklandırdı. Betimleme biçiminde yazdığı bu şiirlerde şair, doğadaki güzellik ve ahenk bütünlüğünü insanın tinsel dünyasında da arama uğraşı içinde oldu. Daha çok kısa fakat derin anlamlar yüklediği şiirlerinde sade ve kıvrak bir dil kullanmayı yeğledi. Söylemini soyutluk ve amaçsızca kullanılan imge oyunlarından uzak tuttu. Birçok edebiyat ödülüne değer görülen ve şiirleri neredeyse tüm Avrupa dillerine çevrilmiş olan Petır Alipiyev Bulgaristan’da Rus şiirinin en iyi çevirmenlerinden biri olarak ün yaptı. Yayımlanmış şiir kitapları şunlardır: Lirik (1961), Lirik (1966), Lirik (1975), Lirik (1980), Hemen Hemen Tirtey. Bir Resim Sergisinden Tablolar (1992). TİLKİ YAVRUSU BÜYÜK AŞK Yıldırımdır, kasırgadır aşkın büyüğü, çullanır ve berbat kılar bütün ömrünü, yeni rüyalara eder o seni tutsak, ateş rüzgâr gibi eser vücutta, dinmez, ama kalıcı mutluluk asla getirmez büyük aşk. Tanrısal bir titreyiştir aşkın büyüğü ve tutar boylatır sana sınırsız göğü – yükselir uçurumlardan çağrı olarak, yazgıdır o, unutmadır, zevk ve ihtiras, ne yazık ki hiçbir zaman çocuk doğurmaz büyük aşk. MEZARLIK ve mahmur baktı ateşe uykusu bölündüğünden. Şaşıp kaldı alevlere beklenmedik, ama zevkli, yaşam oradaydı demek, onu bekliyordu belki. Bakışlarla hayret dolu daldı ateşe var hızıyla bir anda dönüşüverdi karanlık ve aydınlığa. Petır Alipiyev Mayıs ayı yıllar var ki burada yaşamadı böylesi bir mavilik. Tırpancılar ot biçiyor ovada. Gök örümcek ağı, ışıklar iplik. Güneşli gün taze nane kokuyor. Papatyalar titreşiyor bembeyaz. Yeşil çırçır yine şarkı okuyor bir saman üstünde, elinde bir saz. Mutlu kalpler süslenirken büsbütün kutsiyetle böyle ender biçimde, yıkarken dünyayı bu güneşli gün opal ile altın yaldız içinde – çalışan tırpancı köylünün biri, ürküterek dalda öten şen kuşu, neşeyle çağırdı ötekileri: – İşte size canlı tilki yavrusu!.. Elde tırpanları, yabalarıyla muazzam bir sürü koştu yel gibi bir solukta toplanınca oraya – her yürekte bir canavar dirildi. “Vur, acıma, gebert…” çığlıklarıyla getirdiler tilkiciğin sonunu. Sıska biri, katı parmaklarıyla, bir ot yığınına bıraktı onu. Selamlaştı yavru sessiz dünyayla uzandı otlara ölmemiş gibi. Sakalar ötüştü avaz avaza aşka çağırarak birbirlerini. Çınlıyordu yine engin mavilik tüyler uçuyordu havada yer yer. Hüzünlü yüzlerle, başları eğik, susuyordu az önceki katiller. CIRCIR BÖCEKLERİ Paslanmış tel örgüler, direkler hep pes etmiş, kızgın öğle sıcağında çılgın zambak denizi ve mezar taşlarında haçların rengi gitmiş yosunlarda boğulan derin çöl sessizliği… Eşekler fundalıkta otluyorlar kaygısız. Gölgede köpeklerse dil çıkarmış sıcaktan. Kuru dalda yapayalnız bir karga hiç arasız endişeli bir şeyler söylüyor oracıktan. Otların, unutmanın, yellerin yurdu bu yer, yolcular ki, yokluğa hep burada göçmüşler. Ve zamanla birleşip her biri teker teker leylak, sumak, akasya olup tekrar açmışlar. ISINMA Onların gece şarkısından ürperiyor yer. Sanırsın ki: sonsuza dek ölümsüzdürler. Oysa her şey gibi onlar da ölürler. Ama yaşama yeni gelenler onlardan sonra bilinen o melodiyi yeniden tuttururlar ve geceden geceye, ta sonsuza kadar. Temizlenmiş ve kazılmış yemişliğin göbeğinde alevlenen kuru dallar duman püskürdüler göğe. Küflü yaprak renginde bir kertenkele çıktı yerden SAYFA 18 ? 21 ŞUBAT 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1201
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear