Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
”Onur Hamzaoğlu Olayı” Bu bir yüz karasıdır ”Onur Hamzaoğlu Olayı”, son dönemlerde yaşanan ve pek çok gerçeği daha da çarpıcı olarak gözler önüne seren bir örnek olarak zihinlere kazındı. Akademik/ bilimsel çalışma nın ve özgürlüğün Türkiye’deki sınırlarını gösterdiği gibi birbirinden bağımsız görünen akademik faaliyet ile toplum hayatı ve yargı sisteminin nasıl kopmazca birbirine bağlı olduğunu da ortaya koydu. Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, bir sanayi bölgesi olan KocaeliDilovası’nda bilimsel bir araştırma yapmış ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmıştı. r İzzettin ÖNDER nur Hamzaoğlu, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Hamzaoğlu, öğretim üyesi kimliği ve bilinci ile Dilovası’nda çok ciddi bir araştırma yapmış ve kamuoyunu, üniversiteleri ve siyasileri ayağa kaldıracak derecede ürkütücü sonuçlara ulaşmıştır. Ulaştığı sonuçları kamuoyu ile paylaşmaya kalkan Hamzaoğlu’nun başına ise gelmedik kalmamış; bir yandan üniversite soruşturma açmış diğer yandan da üniversitenin izin vermesi durumunda Hamzaoğlu TCK. madde 213’e göre 24 yıl arası hapis talebi ile yargılanacaktır. Kısacası Hamzaoğlu’nun bilimsel duyarlılıkla giriştiği araştırma sonucunda elde ettiği fevkalade önemli sonuçları kamuoyu ile paylaşması sonucunda gerçekten üniversite ve kamu organları ayağa kalkmış ama bu kalkış, olması gereken biçimde, toplumsal yarar doğrultusunda değil, tam tersine toplumun aleyhine, sermayenin çıkarı doğrultusunda gelişmiştir. İşte, Cem Terzi, Emel Yuvayapan ve Erkin Başer dostlarımızın hazırlamış olduğu Kapitalizmin Kıskacında Doğa, Toplum ve Bilim: Onur Hamzaoğlu Olayı bu trajik gelişmenin kısa hikâyesini kamuoyuna sunuyor. Kitapta meslektaşlarımız çeşitli makaleleri ile konuyu derinlemesine ele almış ve incelemiş. BİLİM İNSANININ SORUMLULUĞU VE BİLGİNİN METALAŞMASI Bir bilim insanı, mesleki konumu ve sorumluluğu gereği bilimsel araştırmalar yapar ve elde ettiği sonuçları, gereğinin yapılması amacıyla ilgili makam ve kamuoyu ile paylaşır. Bu yönü ile bilgi, tüm kamunun yararlanmasına açık bir tür kamu malı niteliğindedir. Hal böyleyken gelişmiş ekonomiler ve Türkiye’de de yapılan düzenlemelerle üniversitelerde bilgilerin bir ticari kuruluşla işbirliği içinde ve kullanım hakkının ilgili ticari kuruluşa terk edilme koşulu ile üretilmesi hükmü getirilmiştir. Üniversitelere yönelik kamusal desteğin giderek kısıldığı günümüz koşullarında, maalesef bazı üniversitelerimizin de, bilgiyi metalaştırırcasına, ”üniversitesanayi işbirliği” görüşü ile kutsandığı bu süreç, S A Y F A 2 2 n 2 1 O temel olarak iki amaca dayanır. Bunlardan birincisi araştırmaların sermaye denetimi içinde tutulması, ikincisi ise sermayelerin birbirleri ile mücadelede bilgi avantajının elde tutulması. Toplumsal yarara aykırı olan her iki amacın da giderek yaygınlaşması, doğanın ve toplumun sermaye kıskacına alınması sonucunu derinleştirmektedir. Böylece bilim metalaştırılarak doğa ve topluma değil, sermayeye hizmete yönlendirilmektedir. Bilimsel çalışmalar ve bu çalışmalardan elde edilen bulgular önceki bulguları geçersiz kılabilir, hatta tıp gibi alanlardaki yeni buluş ve gelişmelerde görüldüğü üzere, geçmiş uygulamaların olumsuz sonuçlarını dahi açığa çıkarıyor olabilir. Geçmiş bulgulara göre üretim planlaması yapmış olan bir sermaye ünitesi yeni bulgular karşısında değersizleşeceğinden, böylesi sonuçlar ortaya koyabilecek araştırmaları engelleyebilir ya da araştırma bulgularını bir süre için gizleyebilir. Bu nedenlere dayalı olarak sermaye dokusunun gelişmesi ve sermayeler arasında rekabetin kızışması, bilimsel faaliyetlerde toplumsal yararı birinci amaç olmaktan uzaklaştırmaktadır. İleri Batı ülkelerine benzer şekilde Türkiye’de de üniversiteler ve TÜBİTAK gibi kamu araştırma kurumlarının araştırmalarını bir özel kuruluş desteğini alarak yürütmesi koşulu, maliyetin önemli bölümünün kamuya yüklendiği araştırmaların konusunda sermaye hâkimiyetini öne çıkardığı gibi araştırma sonuçlarının mülkiyetinin de özel sermayeye devredilmesini amaçlar. BİLİM İNSANINA KARŞI CADI AVI Onur Hamzaoğlu olayında bu genel koşulun dışına çıkılmış ve salt insani ve kamu yararının güdülmüş olduğu görülmektedir. Şöyle ki: Sanayinin yoğunlaştığı Dilovası bölgesinde doğan bebeklerin ilk kakalarında ve süt veren annelerin ilk sütlerinde ağır metallerin bulunması bölgede yüksek kanser riskinin bulunduğu anlamına gelmektedir. Her aklı selim sahibinin ve bu amaçla işbaşında bulunması gereken üniversite ve kamu organlarının bu durum karşısında incelemenin derin2 0 1 3 bilgi’dir. Araştırma sonuçları toplumla paylaşılır. Bilgi, sınır tanımadan, engelle karşılaşmadan herkese ulaşır” şeklinde ifade ettiği komünalizm ilkesine aykırılık teşkil eder. Merton’un toplumsal yararı hedefleyen yaklaşımı karşısında Onur Hamzaoğlu’nun maruz kaldığı baskı, toplumsal yarar karşısında sermayenin kâr hırsı ve bu hırsın dürtüsünde toplumu ve doğayı tahrip etmede bir beis görmemesi ve bu amaçla toplumsal yarara yönelik olması gereken bilimsel faaliyetleri de kendi denetimi altına almasının sonucudur. Sanayi kuruluşları faaliyetlerini çevreye zarar vermeden yürütebilir, ancak bunun için ilave maliyete katlanmak gerekir. Sanayi atıklarının güvenli şekilde yok edilmesi veya hava ve su kirliliğinin önlenmesi teknolojileri bilinmektedir, fakat bu tür önlemlerin alınması firmalara ek maliyet getirmektedir. Çevrenin korunması bir insan hakkı konusu olup bu alanda bazı önleyici yasa ve düzenlemeler de yapılmaktadır. Ancak hem bu konudaki yasalar ve düzenlemelerin yetersizliği hem de etkin denetimlerin yapılmıyor olması sermayenin kar hırsının frenlenmemesi sonucunu doğurmaktadır. Kısacası çevre konusunda kamu otoriteleri halkın yararı doğrultusunda gerekli çabayı göstermemektedir. Hal böyle olunca kar hırsıyla güdülenen sermaye, denetimden azade olarak doğayı ve toplumu kirletmekte ve tüketmektedir. SERMAYENİN ÇARKINA ÇOMAK SOKMAK... Onur Hamzaoğlu, Dilovası toplu cinayet koşulunu bilimsel yöntemlerle ortaya koyarken söz konusu çevre kirliliğine neden olan sanayi kuruluşlarının kâr dürtülerine çomak sokmuş olmaktadır. Sermaye kuruluşlarının böylesi müdahalelere karşı duyarlı olması ve doğa ya da halkın yararı karşısında kendi kâr hırsını gütmesi, sermaye açısından kısa dönemde anlaşılabilir olmakla beraber, çevre kirlenmesi ya da doğanın tahribi uzun dönemde bizzat sermayenin de aleyhinedir. Üniversitenin bu bağlamdaki rolü, salt emekçilerin ve çevre halklarının anlık hak ve çıkarlarını korumaktan öte, tüm toplumun geleceğinin güvence altına alınmasını sağlayacak bir ekonomik üretim ilişkisi modelini topluma sunmaktır. Sermayenin devamlı kâr ve birikim dürtüsü Dilovası’nda kanserojen çevre oluşturmakta, 22 Eylül 2013 günü kaybettiğimiz Prof. İzzettin Barış’ın tüm yaşamını verdiği Fibrous Zeolite de (asbest) kansere neden olmakta, bunun da ötesinde küre elimizden kayıp gitmektedir. Sermaye savaşlarla toplumsal yıkım ve ölümlere yol açmaktadır. Tüm bu acı ve felaketlerin sebebi sermaye değil, sermayenin özel mülkiyet biçiminin tanımladığı kapitalist sistemdir. Bu nedenle, bugün karşılaştığımız hemen tüm sorunlara parçalı değil bütünsel yaklaşım yaparak, ekonomik sistemi insan ve doğa uyumu içinde tanımlayan bilimsellikten yana olmalıyız. Bu kitaba konu olan ”Onur Hamzaoğlu Olayı”, bu zorunluluğu çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. n Kapitalizmin Kıskacında Doğa, Toplum ve Bilim: Onur Hamzaoğlu Olayı/ Yayına Hazırlayan: Cem Terzi, Emel Yuvayapan, Erkin Başer/ Yordam Kitap/ 336 s. K İ T A P S A Y I 1240 Ulaştığı sonuçları kamuoyu ile paylaşmaya kalkan Hamzaoğlu’nun başına gelmeyen kalmadı... leştirilmesi ve halk sağlığı adına gerekli önlemlerin alınması yoluna gider diye düşünülür. Oysa maalesef Onur Hamzaoğlu olayında, kitapta tüm safhaları ile çok net ortaya koyulduğu üzere bu yola gidilmemiş, tam tersine, bulguları yayınlamış olmasından dolayı hocanın cezalandırılması ve susturulması yoluna gidilmiştir. Diğer bir ifadeyle üniversite yönetiminin Onur Hoca’nın üzerine gitmesi, ünlü düşünür Merton’un ” (…) bilimsel bulgular toplumsal işbirliği ile oluşturulur ve daha önce üretilen bilgilerin devamı niteliğindedir ve bunlar topluma tahsis edilir. Akademik bilginin ürünü ’kamusal K A S I M C U M H U R İ Y E T