28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş O iir Atlası CEVAT ÇAPAN Obi NWAKANMA/ Şiirler/ Çeviren: İlyas TUNÇ ‘Yabancı ve gezgin’ bi Nwakanma, 18 Aralık 1966’da Ibadan’da doğdu. Orta öğrenimini Umuahia Hükümet Koleji’nde, yüksek öğrenimini Jos Üniversitesi İngilizce Bölümü’nde tamamladı. Babası saygın bir kütüphaneci, annesi okul müdiresiydi. Bu durum Nwakanma’nın iyi bir okuma kültürü edinmesini sağladı. Yazınsal yaşamının şekillenmesinde Nijerya İç Savaşı’nın getirdiği baskı ve şiddet ortamı etkili oldu. İlk kitabı The Roped Urn ile Nijerya Yazarlar Birliği Cadbury Şiir Ödülü’ne değer görüldü (1996). Jos Üniversitesi tarafından Gerald Moore Ödülü’yle ödüllendirildi. Biafra Savaşı sırasında öldürülen şair Christopher Okigbo’nun özgeçmişini Thirsting for Sunlight adıyla kaleme aldı. On beş yıl boyunca Nijerya’nın önde gelen gazetelerinden Vanguard’da editörlük hizmetinde bulundu. Ayrıca Newsweek (Lagos), Independent (Güney Afrika) ve Neue Zurcher Zeitung (Zurih) gazetelerinde uluslararası muhabir olarak çalıştı. 2003’de Washington Üniversitesi’nde yaratıcı yazma alanında master derecesi yaptı. Yine Washington Üniversitesi, HarrisStowe Üniversitesi ve Saint Louis Üniversitesi’nde Afrika Şiiri, Afrika ve Amerika Edebiyatı dersleri verdi. Kardeşce Selamlar Güneş kuşları: görüyorum uçuyorlar: Yılların hıçkırıklarından eğri Dağılımımızda bizi şaşırtan duygusuz Karşılama: ışınımlar, arkadaşlarım, Gökyüzündeki yıldızlar: oduncunun arısı emdi Gençliğimizi ağızlardan; bıraktı hortumunun iğnesini, Balını değil. Güneş burgaçlanıyorKabarıyor rüzgâr. Feryat ediyor annemiz: Terk edilmişlik yıktı Ambarların boş duvarlarınıYuvarlanıyor yurt toprağı: alevler içinde LagosParlatıyor biraz daha geri gelmez tükürük Kontrol saatlerinin camsı yüzünü; Kleopatra Portreli florin; Marakeş’teki bitpazarından aldığımOğlu geçmişimin izlerini taşıyan Arap kadınıma verdim parasını. Ama yitiğim benYitiğiz hepimiz. Bu çılgın sınırlara Saygıları küçümseyen ufuklarız: Ve diyorum ki lanet olsun hepinize, arkadaşlarım, Sürgünler, komünistler, çiçekçi çocuklar: Kardeşce selamlar, lanet olsun hepinize. II. Koyu giysiler giymiş tuhaf adamlar usulca sürüyorlar atlarını, adımlar yorgun, uzun ve uzak bir yolculuğun adımlarıölçülü hareketlerle Sokak taşları üzerinde toynak sesleri; onların mezarlarının derinliklerinden duyulan uzun, ölü hayaletler, bir katliamın hatıralarıkorku vardı o suskunlukta beslenen utkulu bir şey yoktu son yürüyüşlerinde yoktu utkulu bir şey bir zamanlar bir komplonun kurulduğu, bir süvarinin isimsizliğe at sürdüğü yerde: nedir onların aradıklarıBu sessiz süvariler mi? Şan mı aradıkları? Hatıralar mı? Nedir onların istedikleri kılıçlarını yitirenler arasında? Dindarlık mı? Abdest mi? İsmini mi gizlemek? Yeterli değildir kılıcı gömmek kucaklaşmaların kat yerlerine, ya da soysuz bir soyağacınıngereksizdir, hatta saçmalıktır geçmiş eylemlerde anlam aramak ölümsüzse bu eylemler. Ne arıyorlar onlar dalgaların bağırsağında; orada, Onishe’nin, ruhannenin çocuklarına tecavüz edenleri yuttuğu yerde? Mezarları mı? Dalgalar içindeki mezarları mı? III. Onlarınki güçlü isteklerle dolu endişeli hareketlerdir. … bu isteklerçünkü onlar, süvariler, gelince yükselen her bir toynak; her bir göz perçinlenirdi öfkeyle ümitsiz bir düşünceyle ya daçünkü onlar gelince, indirilirdi eski yükler, bir tulum su, bir ölçek buğday, salgın hastalık durumunda biraz penisilin, bir kum saati, ölüleri, sonra eldivenli idolü alıp taşıyacak bir sedye, katliam emreden birisürerek atını ileri; mırıldadı: “durdurun!”. Süvariler Christopher Okigbo, Emmanuel Ifeajuna ve Chukwuma Nzeogwu’ya I. Kaya girintisi içinde bir yerdi ardıç ağaçlarıyla hayat bulan bir şehirde Ve arzularla… Sözcüklerden soyunmuş anlar getirdi geri; işte bak, kulenin göründüğü yeri: seslerle ya da yakut taşının alevleriyle cesaretlenen hatıralar, konuşuyordu benimle; konuşuyordu benimle Gelileli bir vaiz gibi… Hatırlıyorum şimdi rüzgârda tökezlediğimi soluğu yeryüzünde tısladığında; eğilip pencereden bakıyorduk biz ilk ışığın, sevinçle, seçeneksiz sokağa düştüğü o anda… Sonra akord verdi doğal korosuna çayırların koparken denizden Nadia Marakeş: beyaz saçları Atlas dağlarının, ışıklı yılların izleri, bir korumanın eşlik ettiği doğruluk gibi. Savaş değil bu: hızlı kargaşa savaş değil, Nadia. İki kolye, kalp şeklinde her biri, zamana asılmış gümüş kiliti; Savaş değil bu: uzaklığın komikliği, ve şu anda ayın altında parıldayan Sonra soyundu son ayrıntısına kadar zinde dolu bir göğüs, karartılmış sokaklar, derisinden, kukuletalılar, kanunsuzlar benzeri, darmadağın oldu ışıkta, kusursuz bir akordeon yabancı ve gezgin: aryasıSütle damar damar olmuş kozadır Marakeş yeniden doğmadan o rüzgâr kokusu gelir yakından, karışır kayıplara, bir dil yaladı ruhumun çekirdeğini. kuyruğu kopmuş geko sanki. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1180 27 EYLÜL 2012 ? SAYFA 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear