Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ş 1 iir Atlası CEVAT ÇAPAN Aneliya GEŞEVA/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Gel bana acından biraz ödünç ver’ 968’de Vidin’de dünyaya geldi. “Kliment Ohridski” Sofya Üniversitesi’nin Bulgar Filolojisi ve Gazetecilik Bölümlerini (1994) bitirdi. Halen Vidin Belediye Radyosu’nda program redaktörü olarak çalışmaktadır. Aneliya Geşeva’nın son yıllarda yazdığı şiirler ve yayımlamış olduğu kitaplarla günümüz Bulgar şairlerinin en çok okunan yetenekli kalemlerinden biri olduğu artık kesinlik kazanmış bir gerçektir. Görülen o ki, dizlerinin dokusuna derinlemesine işlemiş olan folklorik öğe onun şiirini modernistik bir çizgide ilerlemesinde ve tasarruflu bir söylem geliştirmesinde önemli bir çıkış noktası oluşturmaktadır. Özellikle gizemli kadın dünyalarının her köşesine ışık tutmaya çalışan bu şiir, bunu sanki bir erkek rahatlığı ve edasıyla gerçekleştirmektedir. Aneliya Geşeva ilk kez Varna’da düzenlenen “Onsuz Edemediğimiz Aşk” konulu ulusal şiir yarışmasında kazandığı ödülden sonra (2003) ulusal çapta çeşitli ödüllere değer görülmüştür. Şiirleri Sırpça, Rusça, İngilizce ve İspanyolcaya çevrilmiştir. Bugüne değin yazmış olduğu şiir kitapları şunlardır: Uçuruma Heveslenmek (1998), Nietzsche’nin Karısı (2002), Taşralı Bir Küçük Hanım İçin Tek Kişilik Gösteri (2003), Kış Bahçesi (2006), Sarışın, Yeşil Gözlü, Erişilmez (2007). *** Dördüncü kadehin dibinde beklemekteyim seni. Oysa senin sadık aşkın, hoşgörülerini kuşanmış, tam yatmak üzre olmalı çekip karanlık örtülerini ve melek düşleri bekliyor olmalı. Dışarıda – kış. Soğuk, pencere camlarına resimler çiziyor tekrar – kibar kar koyunları. Otlatmaya çıkarmış hepsini. Aralık ayı ayırdı bizi, ama bunun ne önemi var, şu an dördüncü kadehin dibinde bekliyorsam seni. Karanlık bir ateş dostlarının bakışları haykırıyor: “Bırak onu, giysilerinin üzerine boşaltıver istersen, şeytanın pınarıdır o, biz de biliyoruz ki kurtuluş zor...” Ama sen palto yerine zırhlılar kuşanıyorsun hemen. Ve fırlıyorsun dışarıya, kar üstüne atıyorsun kendini, vicdanın üzerine atıyorsun – inanılmaz perişan. Ve haykırıyorsun başkasıyla olmak istemediğini (tavanda parçalanan dördüncü kadehin ardından). Dimdiksin karda, ezemiyor seni aldanışların yükü, belki donar sanıyorsun içinde yer aldığım yüreğin. Oysa soğuk vız gelir bana, soğuk çaresizdir, çünkü sevgilinin yatağındaki sıcaklık işbirlikçimdir benim. NİYE KESTİM SAÇIMI Gün geçtikçe tam kemente dönüşen bir urgana benzemeye başladı. Yılkıda erkekler vardı gerçekten ve kim olduğumu anlamışlardı. Kardeşiydim güya onların ben de dökülene değin bir testi gibi ve şeytanı fark ettiler bu tende… CUMHURİYET KİTAP SAYI 1176 Her şeyim güzeldi. Hem de çekici. Yeryüzünü yaymadılar altıma kahraman görünmek istemediler. Ne çiçekler kümelendi saçıma – Botticelli baharından çiçekler. Ondan sonra – sanki arılar yağdı fark edip bal dolu gözenekleri; ama ne at, ne it, ne yiğit vardı sevip okşayan bu güzellikleri. Ağırlaştı saçım çiy içe içe, oysa ki hasattı, susuzluktu hem… Ben tansıklar bekledikçe kendimce hemen üzengiye dönüştü yelem. Ardından da döndü sert bir urgana sanki uzaklaşan bir yaşam sonu. Tırpancı oldu ilk dokunan bana ve ilk fark etmeyen sağ olduğumu. *** Güzün ortasına oturmuş bir köy: toplanmadık mısır patlıyor naçar ayçiçekleriyse dizilip boy boy Levitan resimine kanat açmışlar. Yıkık duvar arkasında bir eşek akşama dek uyukluyor ayakta; kardeşlik simgesi tavukla köpekmanzaraya bir güzellik katmakta. Patikalar tozlu, topuklar çatlak harmanın sadakat kölesi onlar. İnsana her şeyi affeden toprak haini affetmez sonsuza kadar. Veda edemeden ölen her eşik “önce”yi anıyor inleyip üzgün, bu yer şimdi inanılmaz değişik burda çocuk sesi duymak ne mümkün. *** Senin tüm Marya’ların karşısında ben tekim – örneğin Ana. Tüm aşk büyüleri karmaşasında ben tekim – örneğin yara. Böyle olmasını istemesem de birden oluverdi işte ve olası değil hayalde bile geri dönüş bu gidişte. Düşünelim en sonunda yine de olanlar oldu örneğin – hepsi gitti, tek ben kaldım seninle kalbimi kırman için… Durmam için bunca sırrına karşı, bir de gecelerine karşı derbeder, diyeceksin: bitsin gerçeklerin savaşı, gel bana acından biraz ödünç ver. TASARIM Seni yaz’ımın ortasında tanımış olsaydım eğer, bir çocuk okşarmış gibi okşamış olsaydım seni, deseydim saçımın altınlaştığını kimi geceler ve kestikçe azdığını yansıtıp şafak rengini; onunla bağlasaydım seni soruların hepsine – hem de yüz düğüme karşılık tek bir yanıt alamadan; dalsaydım böyle çırılçıplak ve yalınayak içine “Erkek evlat ister misin?” diyebilseydim ansızdan; sahip olsaydım öyle bir manyetiksi mutluluğa çekseydim peşimden seni ateş çeken saman gibi; salt seni solusaydım ve sen aldırmasaydın buna – söyle, tüm bunlara rağmen ben sağ olur muydum şimdi? ? 30 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 17