24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Werner Jaeger’in Antik Yunan araştırması İlk Yunan Filozoflarında Tanrı Düşüncesi Özellikle Paideia başlıklı üç ciltlik başyapıtıyla tanınan Werner Jaeger, Yunan felsefesi ve Hıristiyanlık üzerine eserleriyle geçen yüzyılın önemli felsefe tarihçilerinden ve filologlarından biriydi. İlk Yunan Filozoflarındaki Tanrı Düşüncesi, Jaeger’in İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nde verdiği “Gifford Konferansları”nın geliştirilmiş bir derlemesi niteliğinde. ? Elif ECEVİT lk Yunan Filozoflarındaki Tanrı Düşüncesi adlı kitap, hoş bir rastlantı eseri meraklı ve yarı profesyonel bir grupla yapılan İlkçağ Yunan Felsefesi çalışmasıyla aynı dönemde basıldı. Kitabın, bu ve benzeri çalışmalara en büyük katkısı ise genellikle ihmal edilen, hatta pek de önemsenmeyen İlkçağ filozoflarının kozmogoni, teogoni ve teolojileri hakkındaki, önyargı ya da klişe düzeyinde bilgileri gözden geçirip değiştirme fırsatı verecek olması. Ortalama okuyucu, Yunan Mitolojisi hatta diğer pagan inanışlarının tamamını buna dahil etmekte hiçbir sakınca yok söz konusu olduğunda, ciddi bir mitolojigerçeklik kargaşası yaşıyor. Oysa insan evriminin sadece fiziksel değil, aynı zamanda bir anlayış evrimi olduğunu hatırda tutanlar, insanların dinlerinin de tıpkı diğer entelektüel veya üstyapı etkinlikleri gibi somuttan soyuta evirildiğini gözden kaçırmazlar. İşte kitabın önemi bu noktadan itibaren kendini gösterir. YUNAN FELSEFESİNİN İLK DÖNEMİNİ EKSİKSİZ SUNMA KAYGISI İlk Yunan Filozoflarında Tanrı Düşüncesi adıyla yayımlanmış kitap yalnızca filozofların değil, Antik Yunan uygarlığının, tragedya ve epope ozanlarının söylencelerinin, kültlerin ve mitosların da içinde bulunduğu geniş bir düşünce kuşağını ele alıyor. Kitabın yazarı Werner Jaeger (18881961) filoloji, Yunan felsefesi ve erken dönem Hıristiyanlığı konusunda uzman. Özellikle Aristoteles ve Helen kültürü ve eğitimiyle ilgili çalışmalarıyla taSAYFA 16 ? 8 KASIM İ nınıyor. Yazarın, ilk kez 1934’de yayımlanan ve başyapıtı olarak bilinen Paideia adlı üç ciltlik çalışması, Homeros’tan Demosthenes’e, Yunan Uygarlığı’nın üzerine kurulduğu idealleri inceler. Güneş Ayas tarafından dilimize kazandırılan İlk Yunan Filozoflarındaki Tanrı Düşüncesi adlı kitap ise 1936’da İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nde verdiği Gifford Konferanslarının geliştirilmiş bir derlemesi niteliğinde. On bölümden oluşan yapıt, “felsefe öncesi” döneme atfen, Hesiodos’tan başlayarak, sırasıyla Miletos Okulunun (Thales ve Anaksimandros), Ksenophones’in, Orpheus Kültü’nün, Herakleitos’un, Parmenides’in, Empedokles’in ve Apolloni’lı Diogenes’in teolojilerini ele alır. “Dinin Doğası ve Kökenine İlişkin Teoriler” adlı son bölüm ise önceki bölümlerde yapılan hazırlığın üzerinde taçlandığı ve yazarın doğal teolojiyle ilgili düşüncelerine dayanaklar ve temellendirmeler getirdiği yetkin bir final. Yazarın, kitabı kaleme alışının altında yatan nedenini ve niyetini gösterir nitelikte. Yazar, kitabın giriş bölümünde kendi amacının, Yunan felsefesinin ilk döneminin eksiksiz bir tarihini sunma iddiası olmadığını söyler: “Birçok defa ele alınan bu konunun belli bir yönüne odaklanmaya çalıştım. Çünkü meselenin bu cephesi, erken dönem Yunan doğa felsefesinde kendi benzerlerini gören pozitivist ekole mensup araştırmacılar tarafından haksız bir biçimde ihmal edilmiş veya önemsiz görülmüştür.” Yazara göre ilk filozofların teolojileri, felsefe tarihinin olduğu kadar, Yunan dininin de bir parçası olarak görülür. Bundan dolayı klasik din tarihi incelemeleri açısından ender olarak inceleme konusu olarak kabul görür. İşte tam da bu nedenle, genel bağlamın içinden çekip çıkarılması zorunluluk taşır. Yaygın kanaat, İlkçağ filozoflarının, bugün bizlere hoş bir masal gibi gelen Yunan mitolojisine karşı güçlü bir itiraz ve eleştiri geliştirerek felsefe yapmaya giriştikleri biçiminde. Bu kanaat hiç kuşkusuz, kısmi olarak doğruluk payı taşır ama her kolaycı ve ekonomik genelleme gibi eksikler ve kusurlar da barındırır. Zira ilk Yunan filozofları olarak kabul edilen Miletoslular, onlardan günümüze kalan veriler ışığında, bilinen mitolojik ve epik söylencelerden oldukça farklı evren tasarımları kurgulamışlardır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki yine aynı sınırlı veriler bu filozofların, örneğin Hesiodos ya da Homeros gibi büyük epik ve didaktik şairlerden de büyük ölçüde etkilendiği sonucuna ulaşmayı mümkün kılar. Özellikle Hesiodos’un Teogoni adlı eserinin, kendine özgü teogonisi olduğunu bildiğimiz ilk filozof olan Anaximandros’un teogonisini derinden etkilediği anlaşılır. Üstelik ilk Yunan filozofları, bir yüzyıl sonra ortaya çıkacak ve felsefenin gidişini derinden etkileyecek sistematik dönemle mitolojik inanışlar arasında birer geçiş figürü olma özelliğini de korur. Jaeger bu aşamada, Sokrates’le başlayıp Platon’la yükselen ve Aristoteles’le doruk noktasına ulaşan sistematik Yunan felsefesinde teolojinin, diğer düşünce dallarından açıkça ayrımlaşmış olmasına dikkat çeker. Bu nedenle Sokrates öncesi dönemde, ayrıca değerlendirmenin metodolojik bir zorluk içerdiği teoloji konusunu incelemenin, bu dönem filozoflarının görüşlerinin bütünsel olarak ele almakla mümkün olacağını belirtir. Aynı nedenle de İlk Yunan Filozoflarındaki Tanrı Düşüncesi, Sokrates sonrası filozofların teolojilerine neden yer vermediğini açıklar. TANRILARIN FARKLILIĞI Yirminci yüzyılın ünlü İngiliz filozof larından Alfred N. Whitehead, “(...) bir çağın felsefesini eleştirirken dikkatinizi temelde, temsilcilerinin açıkça savunmak zorunluluğunu duydukları, entelektüel konumlar üzerinde yoğunlaştırmayın. Aynı çağ içinde birbirlerinden farklılık gösteren dizgelerin tümünün yandaşları tarafından, bilinçsizce önceden varsayılan bazı temel sayıtlılar olacaktır. Bunlara bakın!” der. Bu durumda Tanrı(lar) ve tanrısallık sorununun, İlkçağ doğa filozoflarının düşüncesinde sandığımızdan daha fazla yer tuttuğunu kabullenerek işe başlamak daha doğru olacaktır. Jaeger bunu, sahip olduğu geniş Aristoteles bilgisinin süzgecinden geçirerek yapar çünkü Aristoteles, tarih bilinci oldukça gelişkin bir düşünürdü; özgün düşüncelerini açıklamaya girişmek için kendisinden önce felsefe yapmış olan “fizikçilere” bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak göndermede bulunurdu. Pek çok İlkçağ filozofuna ilişkin olarak sahip olduğumuz sınırlı miktardaki bilgiyi de Aristoteles’in bu titiz tavrına borçlu olduğumuzu hatırdan çıkarmamak gerekir. Bu yüzden Jaeger, Aristoteles felsefesine ilişkin olarak sahip olduğu birikimi doğal, tanrı, tanrısal, mit, mitsel, nous, a peiron, kaos, kosmos gibi pek çok kavramın, Hesiodos’tan Aristoteles’e ve hatta sonrasında ilk Hıristiyan filozoflara kadar geçirdiği anlam genişlemesi, soyutlaşması ve evrimini karşılaştırmalı olarak açıklamada başarıyla kullanır. Bunun yanında unutulmaması gereken bir nokta da şu: Dil ve düşünce birbirinden ayrılmaz bir bütün ve bir düşüncenin ifade edilmesiyle onun içeriği ayrılmaz bir yapı. Bu nedenle, Yunanlıların “tanrı” dediğinde kastettikleri “şey”le bizim “tanrı” dediğimizde kastettiğimiz “şey” aynı değildir. İlk Yunan Filozoflarındaki Tanrı Düşüncesi, ilk Yunan filozoflarında tanrı ve tanrısallık sorununu, üstelik bu dönemin filozoflarının pek çoğuna ilişkin olarak sahip olunan bilgilerin sınırlılığına karşın, bakış açımızı kökten değiştirecek biçimde inceler. İçerdiği zorluklara karşın, yazarın derinliğini aratmayan, oldukça titiz bir çeviriyle dilimize kazandırılmış olan yapıt, teoloji ve felsefe konusunda akademik çalışmalar yapanların yanı sıra meraklı okuyucu için de zorlu ama tatmin edici bir kaynak niteliğinde.? İlk Yunan Filozoflarındaki Tanrı Düşüncesi/ Werner Jaeger/ Çeviren: Güneş Ayas/ İthaki Yayınları/ 254 s. 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1186
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear