Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
K D ergi çıkarmaya giriştiğiniz ya da bu tür bir girişime destek verdiğiniz veya buna soyunan arkadaşlarınıza katıldığınız, harcamaya kıyamadığınız halde cep harçlıklarınızı ortaya koyduğunuz, anneniz babanızdan tırtıkladıklarınız, aylığınızın bir bölümünü buna ayırdığınız oldu mu hiç? İşte gençlik yıllarında yaşanabilecek benzersiz bir deneyim… Bunu yazına dönük dergi için yaşayanlar enikonu okur halesi de yakalayabilir… Ya tiyatro dergisi çıkaranlar? Öyle ya, tiyatrocuların bile okumadığının öne sürüldüğü, bunun ortaklaşa paylaşıldığı bir ortamda tiyatro dergisi çıkarmak çok daha büyük Donkişotluk değil midir peki… Bereket bizde hemen her yaştan buna gönül vermiş insan az değil yine de… S.Günay Akarsu’dan Seçkin Selvi’ye, Tanju Cılızoğlu’ya, Mustafa Demirkanlı’dan Murat Demirbaş’a… Ancak bunların hiçbiri tiyatro dergisi yayıncılığında Agop Ayvaz’ın (19112006) kıdemine ulaşabilmiş değil… Yayın yönetmenliğini Demirkanlı’nın üstlendiği, yaşayan tiyatro dergilerinin en eskisi Tiyatro Tiyatro, henüz çeyrek yüzyılın eşiğinde daha. Oysa Agop Ayvaz’ın yayımladığı Kulis, aralıksız tam yarım yüzyıl boyunca yayın yaşamında kalmış bir dergi. Dikmen Gürün, bir söyleşisinde, onu “Donkişotların duayeni” olarak niteleyip “Acaba dünyada hiç aralıksız 50 yıl çıkan bir başka tiyatro dergisi var mıdır?” diye sorduktan sonra, yine kendisi yanıtlıyor bunu: “Sanmıyorum”. Gürün’ün on beş yıl önce gerçekleştirdiği söyleşide bu elli yıldan bir iki satırla şöyle söz ediyor Agop Ayvaz: “50 yılı nasıl mı tamamladım, ömrümün daha çok kısmını ona vererek. 35 yaşında başladım bu işe ve bugün 85’im. Çoğu kez çocuklarımın meyve parasını Kulis’e yatırdım. Hep şöyle bir hesap yaptım kendimce: Günde iki paket sigara içsem, şu kadar eder; yol parası versem, bu kadar eder. Bir dergiyi böyle iyi niyetli hesaplar yaparak yürüttüm.” Tiyatro Yazıları; MitosBoyut, 2000, 49) (T Kulis’ten onlarca yıl sonra bu yaşın ancak onda birine ulaşmış bir genç tiyatro dergisi daha var yayınını sürdüren: Yeni Tiyatro. Yayın yönetmenliğini tiyatro bilimcisi yazar Erbil Göktaş’ın üstlendiği, kimbilir ne özverilerle kırk sayıdır süren beş yaşında bir dergi bu. OYUN YAZARLARI MI OYUN YAZARLIĞI MI… Yeni Tiyatro, ötekilerden ayrılan bir tutumla her sayısında yerli ya da çeviri bir de oyun armağan ediyor okurlarına. Bunların da sayısı otuzu bulmuş durumda. Bir kitaplık sergeSAYFA 22 ? 11 EKİM itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA msaslankara@hotmail.com sadikaslankara@gmail.com Tiyatro yayıncılığında dergiler, oyunlar... ninin küçük bir bölümünü kaplayacak oylumda demek ki… Bizden yazarların dizide yer alan oyunlarını anayım… Ozan Akgül; Doğum, Aydın Arıt; Akbaba, Ar Güveysi, Bekri Bira İçmezdi, Masal Masal Matitas (ÇO), M.Sadık Aslankara; Kırk Yaş Düşleri, Ahu Bezircilioğlu; İsmin Kadın Halleri, Hatice Emel Dinseven; Memleketistan, Erbil Göktaş; İnsanolmayışlardan Soyunurken (şiiroyun), Coşkun Irmak; Altıgen (Altı Kısa Oyun), Okday Korunan; Yok’a Düşen Damlacık, Hüzün Yürüyüşleri, R.Hilal Köseoğlu; Zümrüdüanka, Kurtuluş Savaşında Muğla Gerçeği, Kargı, Çığlık, Ali Mustafa Kemal Tut; Cehenneme Git İmran Uzun; Sefdiğim, Haşmet Zeybek; Theodora 2, Theodora 3/ (Mimus Oyunları)… Yeni Tiyatro dergisinin “Erbil Göktaş Oyun Kitaplığından” başlığı altında sunduğu dizi, dergi eki olarak benzer biçimlerde geçmişte de yer yer karşımıza çıkmamış değildi… Ancak bu kez otuz kitaplık dağara ulaşması dizinin azımsanacak, hafife alınacak gibi değil… Oysa oyun yazarlığımızın gerçeği şu; bir kuşaklama örneği olarak andığım tarihler boyunca sürekli oyunları sergilenen yazarımız var mı? Diyelim 50’lerde, 60’larda ya da 80’lerde, 90’larda oyunları sürekli sahnelenmiş olup da günümüzde aynı sıklıkta olmasa da yeniden yeniden sahnelenen kaç oyun yazarı sayabilirsiniz? İşte bu yüzden oyun yazarı yumurtlamaktan çok oyun yazarlığı olgusunu öne almak gerekiyor kanımca… OYUN YAZARLIĞIMIZDAKİ GELİŞİM EĞRİSİ… Dikmen Gürün, andığım kitabında bir söyleşi de MitosBoyut Yayınları kurucusu Yılmaz Öğüt’le yapıyor. Öğüt, “Türk tiyatrosunun, Türk oyunları ile kişilik kazandığına inanıyoruz. Bu bakımdan, yeni yazarların ortaya çıkması konusunda ciddi bir sorumluluk taşıdığımızın bilincindeyiz” dedikten sonra şunları ekliyor: “…Tanıdığım hemen bütün tiyatrocular, yerli oyunların seyirci ile daha çok buluştuğunu ve halkımızın yerli oyunların özünü daha zevkli alımladığını söylüyorlar./ Son yıllardaki oyun yazarlığımız, ne yazık ki 6070’li yılların yenilikçi, verimli dönemini yaşamıyor. Bunun elbette birçok nedeni var.” “Yeni yazarlar, oyunları için sahne bulamadıklarından, oyun üretme heyecanları da kalmıyor. (…) Türk tiyatrosu öz ve biçim olarak kendine özgü bir kimliğe, ancak kendi yazarlarının eserleri ile ulaşabilir. Bence yeni oyunların üretilmesini her sorumlu kişi ve kurum kendine mesele edinmelidir. Bu nedenle biz yerli oyun yayımlamayı işimizin ahlaki bir yönü olarak görüyoruz.” (37, 39) T.Yılmaz Öğüt’ün altını çizdiği “ahlaki yön”, herhangi oyun yazarına saltık anlamda olanak açmak yerine konu, oyun yazarlığımız üzerinden geliştirilerek belirgin hale gelebilir. Bu arada oyun yazarlığımızın gelişimi üzerine Dikmen Gürün’ün söylediklerine de kulak verelim: “Oyun yazarı öncelikle tiyatro ile tiyatronun mutfağı ile kopukluğunu gidermek, tiyatroyu çok yakından tanımak zorundadır. Ancak ondan sonra başarılı yapıtlar verme yolunda ilk adımı atmış olacaktır. (…) Bu kısır döngü oyun yazarlığımızın genelde gerekli açılımı elde edememesiyle bağlantılıdır. Sürekli araştıran ve yapıtlarıyla hesaplaşma içinde olan, olaylara bakış açısı sınırları aşarak evrensellik boyutlarını zorlayan, yeni öz ve biçim arayışlarına yönelen yazar, bu alanda belli aşamalar gerçekleştirecektir.” (33) Gerek Gürün gerekse Öğüt, oyun yazarı yerine oyun yazarlığı olgusunu öne çekiyor görüldüğü üzere. Böyle olunca da oyun yazarlığımızın gelişiminde, tiyatro dergilerimizin öncülüğüyle işlevselliği kendiliğinden öne çıkıyor… Kuşkusuz atölyeişlik çalışmaları da bu ölçüde değer taşıyor… Burada Erbil’in, söz konusu dizide Coşkun Irmak’tan yayımladığı kısa oyunlar örneklenebilir… Coşkun, Altıgen başlığıyla yayımlanan kısa oyunlarına eklediği sunuşunda genç oyun yazarlarına, şu içten satırlarla sesleniyor: “Benim yazarlık macerama başlamamda, Dokuz Eylül Ün. G.S.F. Sahne ve Görüntü Sanatları Anasanat Dalı, Tiyatro Sanat Dalı bünyesinde düzenlenen ‘27 Mart Dünya Tiyatro Günü Kutlama Haftası’ etkinlikleri çerçevesinde sergilenen kısa oyunları izlemem, belirleyici etkendir. O zamana kadar okuyan ve şiir yazan, bu alanda kendine bir yol arayan biriydim. 1982 yılında, G.S.F. ‘Suat Taşer Atölye Sahnesi’nde sergilenen kısa oyunları izledim. Bu oyunlar Dramatik Tasarım Dalı öğrencileri tarafından yapılmıştı. Ve oyunculuk dalı öğrencileri tarafından da oynanıyordu. Bu beni çok etkiledi. O sıralar, Ege Ün. Edebiyat Fak. Sosyoloji Bölümü öğrencisiydim. Önce sosyoloji eğitimimi tamamlamaya ve ardından oyun yazarlığı eğitimi almaya karar verdim. Bu hedefime ulaştım. Bir zamanlar seyirci olarak katıldığım etkinliğe, üç yıl sonra oyunu oynanan bir yazar adayı olarak katıldım.” Irmak, işin mutfağını bilen, oyunları sergilenen yazarlarımızdan biri. Eğer böyle bir haddehaneden geçmeseydi, bu düzeyi yakalayabilir miydi, üzerinde durulmalı bunun… Peki, ya tiyatro dergilerimizin bu konudaki işlevi… OYUN YAZARLIĞIMIZIN GELİŞİMİNDE DERGİLERİN İŞLEVİ… Yazınımızın seksen yıllık gözbebeği Varlık, yalnız ülkemizin değil dünyanın da önde gelen yazın dergilerinden biri. Bütün yazarların, göz atmadan duramadığı, bu ölçüde de yararlandığı bir yayın. Peki tiyatronun yeni yetişen yazarları, alanlarının dergilerine ne ölçüde ilgi gösteriyor? Yazıncıların Varlık’a, öteki yazın dergilerine gösterdiği ilgi bilinirken oyun yazarlarının ilgisinin bu düzeyde olduğu savlanabilir mi acaba oyun dergilerine? Buna olumlu yanıt vermekte zorlanırız herhalde. Çünkü alanda düşünce üreten hemen herkesin katıldığı, paylaştığı görüşe göre tiyatrocular pek okumuyor, tiyatro dergileri ise yazın dergilerinin çok altındaki bir sayıda okura ulaşıyor. Oysa dergiler de Coşkun Irmak’ın yukarıda değindiği türden birer işlik olarak alınabilir oyun yazarlarınca… Agop Ayvaz’ın elli yıllık, Erbil Göktaş’ın beş yıllık emeği boşuna mı peki? Ne diyor Agop Ayvaz: “…Muhsin Hoca gibi bir değerli insanla, Haldun Taner gibi bir dostumla hasbıhal ettim. Pek çok kıymetli tiyatro insanı ile bir arada oldum. Zenginlik işte bunlar. Daha başka ne arayayım?” (49) Ya siz, siz oyun yazarları, sizler ne arıyorsunuz acaba şu akaduran kocaman hayat karşısında? Tiyatro dergiciliği bağlamında Agop Ayvaz’dan el aldığı düşünülebilecek Erbil Göktaş’ın Yeni Tiyatro’suna da bu gözle bakmak gerekiyor yanılmıyorsam… ? Oyun yazarlığı, tiyatromuzun yekindiği günlerden bu yana, hep gündemde tutulmuş, işlenegelmiş, önemi üzerine azımsanmayacak sayıda kitap kaleme alınmış bir konu, ötesinde bizim için sorun… Bu ilginin günümüzde de sürdüğü gözleniyor. Üniversitelerin ilgili bölümleri dışında bir yandan tiyatro toplulukları, öte yandan yayın, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri oyun yazarlığımızın gelişimi için kendilerince çaba harcıyor. Ayrıca resmi kurumlarla özel kuruluşların düzenlediği kimi yarışmaları anmak da olası. Ancak bütün bu etkinliklerde görebildiğimce ipi göğüsleyip de birazcık öne çıkan oyun yazarları önemseniyor. Kendi payıma oyun yazarlığımız olgusunun dikkate alınmadığı, genel düzey üzerine derinlemesine düşünülmediği, alana kavramsal açılımla yaklaşılmadığı izlenimine varıyorum. Bu çerçevede sıra dışına çıktığı düşüncesiyle alkışlanmış sözgelimi 50’ler, 60’lar, 70’ler, 80’ler 90’lar vb. boyunca oyunları peş peşe sahnelenmiş birkaç oyun yazarının arkasına sığınan, koçbaşıyla tiyatroların kale kapısını açmaya çabalayan zavallılıkta birkaç yüz oyun yazarı algısı yaratılıyor yazık ki… 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1182