24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Edebiyatın çınarı ‘Bir Ada Hikâyesi’ dörtlemesini tamamladı Çok ‘Yaşşa’r Kemal ğı beklemeleriyle başlar roman... Korkuyla başlar... Kerim ve Perihan’ın kaygısı birdir; Kafkasya’ya gidebilseler bile Şeyh onları orada bile bulur ve öldürtür. Onun için ki adaya gitmeye ve Poyraz’ı ortadan kaldırmaya mecburlardır. Dediği gibi Kerim’in “Ya Poyraz’ın canı ya da bizim canımız”dır mevzubahis olan. Kıyıda o yerinde yumulmuş, nöbete durmuş, “uçan ok yılanı” dedikleri Nişancı Veli olduğunu düşündükleri sureti görünce, panikle, alabora oldu olacak halde, kan tere batıran bir gerilim içinde yakındaki bir başka adaya atarlar kendilerini... Ot kokulu, çiçek kokulu, bulut kokulu, yıldız kokulu; mor salkımı açtıktan sonra ormanı maviye kesen Hayırsız Ada’ya... “Kurtulduk” derler, şükrederler. Çam bardaklarıyla ve mis pınarlı, ulu çınarlı, can deryalı doğanın kucağında yaşadıkları, hayattan kopardıkları kısacık mutlu bir romansın ardından uyumaya koyulduklarında ise uslarındaki, varsa yoksa Karınca Adası, Bağdat, Diyarbakır, Cudi Dağı, Fırat, Dicle’dir. KORKULAR MIH GİBİ PUSUDA! Bir dalıp uyanırlar, pınarın kıyısında som mavi kanaryamsı zurba kuşları cıvıl cıvıldır ve Ada maviye kesmiştir... “Buranın kuşları hep mavi. Buraya gelmekle çok çok iyi ettik, bütün dünya mavi. Nasıl döndüğümü, nereye gittiğimi bilemiyor kaçıyordum” diyerek kaygılarından anlık da olsa sıyrılabilir Kerim. Anlık... Roman boyunca da böyledir bu, kaygılarından anlık sıyrılabilir kahramanlar, peşi sıra, ense kökünde mıh gibi pusuda korkuları, dertleri, mazileri vardır çünkü... Öğreniriz ki hem Kerim’in büyükbabası hem de öteki Çerkezler nice savaşlardan geriye kalmış birer keskin nişancıdır. Son savaşta Ruslara yenilmiş Osmanlıya sığınmışlardır, Osmanlı da onları Anadolu’ya, Balkanlara, Arabistan’a küçük küçük toplumlar olarak dağıtmıştır. Arap şeyhleri, emirleri bu sürgün, savaşlardan geriye kalmış Çerkezlerin attığını vuran kişiler olduklarını duyunca, genç yaşlı dememişler, onları silahşör olarak yanlarına almışlardır, iş, aş vermişlerdir. Yaşlı silahşörler Arap gençlerine atıcılık öğretmekte, gençlerse Şeyh’in, Emir’in askerleri arasına katılmaktadırlar. Şeyhler, Emirler onların hünerlerinden, canlarını verecek kadar bağlılıklarından çok memnundurlar. Kısa bir sürede bu Çerkezler Arabistan’da dillere destan olurlar. Neredeyse Nişancı Veli de bir Çerkez kadar keskin nişancıdır dediklerine göre. Kimsiz kimsesiz, anasız babasız, kardeşsiz Kerim, Şeyh’in evinde büyümüştür. Şeyh onu çocuklarından ayırmamış, onun da eline silahlar vermiş, yedi yaşında bir keskin atıcı Çerkez ustaya teslim etmiştir. DİKKAT ŞEYH VAR! Arap, Çerkez çocuklarıyla birlikte Kürt çocuklarını da yetiştirmiştir Şeyh. Nişancı ustaları da bir Kürttür. Kerim de bir Kürt kadar Kürtçe de öğrenmiştir. Şimdi ise bir yandan Nişancı Veli’den, bir yandan Poyraz Musa’dan korkmakta ve saklanmaktadır Perihan’la. Ama ne olursa olsun Kerim’in sonunda Şeyh’in çok düşman olduğu, o kurşun geçmez Emir’in baş adamı Poyraz Musa’yı öldürmekten başka çaresi yoktur. ? Elbet kolay değildir, bu Poyraz Edebiyatın çınarı Yaşar Kemal “Bir Ada Hikâyesi” dörtlemesini tamamladı. Savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, Yunanistan’a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabaları üzerinden gelişen “Bir Ada Hikâyesi” dörtlemesinin ilki “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana”, anımsanacağı gibi mübadele kararının ardından savaşlarda yerini yurdunu yitirmiş insanların Ege’deki adaya yerleştirilmelerine karar verilmesiyle başlıyor ve Poyraz Musa’nın adaya ayak basmasıyla gelişiyordu. ? Gamze AKDEMİR “Evrende iki sonsuz doğurgan yaratıcı güç vardır. Biri insan, öbürü doğa. İnsan, yaratıcılığını yitirdiği gün, doğa yaratıcılığını bitirdiği gün her şey bitecektir. Doğa da insan da yok olacaklardır. Biz, sosyalistler olarak insanları yitirmiş oldukları yaratıcılıklarına kavuşturmak amacındayız. Yeryüzünde en büyük çabamız budur. Çünkü sömürgenlerin ilk ve başlıca işleri insanları kişiliklerinden sıyırmak olmuştur.” Yaşar Kemal’in 1971’de Abdi İpekçi’ye verdiği röportajdan… “Ben de kendimi azıcık bir yazar sayıyorsam, insan gerçeğine bilinçli olaraktan miti, düşü getirdiğimdendir.” Yaşar Kemal (Fethi Naci’nin 1993 tarihli röportajından) “Doğanın en küçük parçasının bile bir kimliği, bir kişiliği var. Yıllarca ben Savrun Çayı kıyılarında dağlara yürürken doğayla iç içe yaşadım. Pirinç tarlalarında yıllarca su kontrolörlüğü yaptım da... İşte o zamanlar yavaş yavaş, bir daldaki bir çiçeğin öbürüne benzemediğini, bir çimenlikte hiçbir yaprağın, bir köredeki hiçbir karıncanın, bir pınarın, Toroslardan ovaya inen Savrun Çayı gibi birçok çayın hiçbirinin biribirine benzemediğini gözlemledim. Bunların hepsini de Savrun Çayı’ndan öğrendim. Sonra düşüncelerimi geliştirdim.” Yaşar Kemal (Fethi Naci’nin 1993 tarihli röportajından) SAYFA 16 ? 11 EKİM daya sığınan çeşitli kökenlerden insanlar, Poyraz Musa’nın desteğiyle yaşadıkları bütün acılara karşın yepyeni bir yaşama merhaba diyorlardı. Hakiki yaşamın misyoneri gibiydi Poyraz Musa… Gönüllü, mütevazı, gençten ermiş, denizden, yıldızdan, topraktan, kumdan, güneşten, alacakaranlıktan, akşamüstünden alıp insana yeldeğirmeninde kardığı, elediği, incecik, saf, töz umutlarını sere sere veren, veriveren bir Hızır’dı düpedüz... Çok şey değiştirmişti Ada’daki hayatlarda çok! Dörtlemenin ikinci kitabı “Karıncanın Su İçtiği” de yine anımsanacaktır; beklemenin ve sabrın romanıdır. Savaştan dönmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna dönmeyi bekleyen sürgünlerin, denizi bekleyen balıkçıların, aşkı bekleyen yüreklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanç, adanın doğasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanır. HAYATIN SIFIR NOKTASINDAN BİR MERHABA! An be an rengârenge keseduran denizden, bir kayıktan bakmaktır bu kitap hayata... Dalgalarda belli belirsiz sallanarak ama hiç yerinde saymayarak; onlar kadar özgür olamayacağını bile bile balıkların düşüne ortak olmaya çabalayarak, bekleyerek, imrenerek, kıskanarak ama severek illa ki... Deryalarca severek... Ağacına, alacakaranlığına, sisine kurban bir adada insan kalarak… Ya A bana dönüşmeyerek, gönülden saf aşkı ötelemeyerek, ıskalamayarak… Ve beklemeyi başı dikçe bilerek... Üçüncü kitap “Tanyeri Horozları” ise yeni bir yaşam kurma çabası, korku, özlem, umut, sabır ve geçmişin acıları arasında, aşktan ve insan olmaktan duyulan sevincin romanıdır. Başlangıçların eşiğinde, kelimenin tam anlamıyla sıfır noktasında, yepyeni hayatların kıpırdanışı ve yola devam edişe artık başlamış olma halleridir... Günahsız bir sürgün Çerkez’in peşinde müstakbel katil Süleyman’ın mermisinin böğrümüze saplandı saplanacak gerilimi içinde, vicdanın kendini akla vurup kaçmadığı, yitmediği, gerçekdışılaşmadığı bir yazınla buluşturur Yaşar Kemal bir kez daha... YARALAR KAPANIRKEN! Bu yazıya daha geniş konu olacak dörtlemenin sonuncusu olan “Çıplak Deniz Çıplak Ada”ya gelince… Şöyle başlayalım sürçülisan etmemeyi umarak… Bu son kertede, geçmişin yaraları kapanmaya yüz tutmuş ama izleri kalmıştır… Ağaefendi’yle güzelliğinin namı öte diyarlara taşmış Kazdağlı Melek Hatun, Poyraz’la Zehra, Ali Hüseyin’le Nesibe muradına erecektir; Lena Ana’nın hasretle yollarını beklediği kayıp oğulları da geri dönmüştür ama balıkçıların reisi Hıristo’nun başına beklenmedik bir olay gelir. Öncesinde ise… Kerim ve Peri’nin (Pearihan), Poyraz Musa’dan namı diğer Abbas’tan korktukları için adaya girememeleri, karanlı ? Mu Ar ri’nin s şında F topların lerine a Öte y rim’le k lere dü şiyi öld Peri bir Allah’a bütün o kaçıp Ç kuşunu çiçekli, hasretin larına u lencele bilseler umudu elde ba Şeyh bu yoktur! Ada’d maz da yürekli lıkların metmiş tun, Po be, ikis olan oğ şan, ölü zır’lığı sayesin kavuşm Kadri K diği zam Salman başlı ba dilerini Doğu Kuzeyi gurbetl tanlarc yavaş so karar Y lu çiçek şeler çe sarvan reni, ne bi. Bu m bekleye nıtı Mu rir Yaşa tan kar ta, belk di’nin, daşı ge sa... İki hayalle hep um Baha kusuyla Veli dö içlerind daha ço Kızılde kerken rar etm geldiği kök sal rın için yalık ce denizsi Sultan’ şında le Allah’ın Ağae de feno Niko’su maların zulmü sin! De raman, rına sor Fotoğraflar: Ara Güler 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1182 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear