Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
D eniyetme bir ozan içinde bulunduğu koşulların, yetiştiği çevrenin etkisinde kalarak bir şiir anlayışına yönelir. Şiir geleneğinin içindeki oluşumları biraz tanımış olabilir. Bu oluşumlardan gelen bir şiir yeniyetme ozanı etkileyebilir. Beğenisi eskilerde kalmıştır da halk şiiri ile divan şiiri geleneğinden yararlanmaya özenir. Ölü bir dili canlandırmak kolay olmayacağı için divan şiiri geleneğini sürdürmek olanağı bulunamasa da, halk şiiri geleneğine özenen çağdaş ozanlarımız var. Çağdaş halk şiirinin nasıl bir etkinliği olabilir? Anadolu’nun uzaklarında bile o geleneği sürdürmenin anlamı kaldı mı? Önemli olan eski bir şiiri çağdaş şiire dönüştürmesini bilmek, böylece, yeni bir şiiri sürdürmenin gücünü göstermektir. Böyle bir gücü kullanan ozan kişiliğini korumuş olur. Yoksa birbirini yineleyen kişiliksiz şiirler edebiyatın gelişmesini sağlayamaz. Bir zamanlar şiir yazmış olan bir eleştirmen de, o şiirlerin kalıbını kırarak edebiyata geniş açıdan bakmak zorundadır. Kendini değil, şiiri öne çıkarmak gerekecektir. ON YILDA BİR KUŞAK YETİŞİR Mİ? Her on yıl, şiirde yeni bir kuşak oluşturacak bir anlayışa yol açabilir mi? “Kırk Kuşağı”ndan sonra, günümüze doğru, belirgin özellikleri olan yeni şiir oluşumları gelişebildi mi? Kuşkusuz sınırları tam olarak çizilemese de “İkinci Yeni” etkisini sürdüren bir oluşumdu. Daha sonra gelen ozanlara yeni bir söyleyiş biçimi aşılayan bir oluşum: Daha sonraki evrelerde bu oluşum içinde kendine yer açan ozanlar olmuştur. Bu yüzden Cemal Süreya “İkinci Yeni”yi “güvencin curnatası” olarak nitelendirir. Ama günümüze doğru toplumsal değişimler; dildeki gelişmeler yeni arayışlara yol açmamış mıdır? Özellikle baskı dönemleri yeni bir toplumcu anlayışın oluşmasını sağlamamış mıdır? Bu “Yeni Toplumcular”ı “Kırk Kuşağı Toplumcuları”yla karşılaştırarak ne gibi özellikleri olduğunu saptamak olanağı bulunabilir. Ne var ki her on yılda bir yeni bir kuşak oluşumundan söz açmak, o kuşağa birtakım adlar yakıştırarak öne sürmek ne denli gerçekçi bir yaklaşım olabilir? Geçen yılın şiirine bakanlar, 1926 doğumlu Arif Damar ile Sedat Umran’dan 1993 doğumlu Nebiye Yamancan’a kadar, yarım yüzyılı aşan bir zaman içinde, kaç kuşağın bir arada şiir ürettiğini yakından izlemişlerdir. Bir arada gelişen bu şiirler birbirine benzemeyen özellikler gösterebilir. Ama bu özellikleriyle ayrı bir oluşum sergileme olanağı bulunabilir mi? Çağdaş edebiyatımızda “Hecenin Beş Şairi”, “Yedi Meşaleciler” gibi oluşumlar, adları anımsanmanın ötesinde, gerçekten bir varlık gösterebilmişler midir? Çok yönlü bir şiiri geliştiren “Kırk Kuşağı” ile şiirde yeni bir açılımı gerçekleştiren “İkinci Yeni” gibi oluşumlarla o yapay oluşumlar karşılaştırılabilir mi? Şiirbilimle ilgilenen eleştirmeler nice oluşumun dokusunu göstermeye çalışıyor. Bunlardan biri de Kemal Gündüzalp. Onun “1980 Sonrası Şiiri” üzerine bir çalışmasından yola çıkarak yeni bir oluşumun sınırlarını belirlemeye çalışalım eğinmeler MUSTAFA ŞER F ONARAN Şiirden anlamak Y (“1980 Sonrası Şiiri ve Eleştiri”, Şiirden Yayınları, 2011). BİR OZANELEŞTİRMEN Kemal Gündüzalp ne söylediğini iyi bilen, eski şiire göndermelerde bulunurken yapısal özelliklerindeki bozulmalara da ilgimizi çeken bir ozaneleştirmen. Özellikle AKATALPA’da yayımlanan şiir yazılarıyla yeni açılımlara ilgi çektiğini de anımsatmak isterim. Eskilerden gelen bir şiiri bilenler ileriye dönük bir şiiri daha iyi değerlendirebilir. Bir yıl içinde yüzü aşkın şiir, daha önemlisi, yüze yakın şiir üzerine değerlendirme kitabı yayımlandığı düşünülürse, şiirden anlamanın ne denli önemli olduğu üzerinde durulabilir. Bir ozan, şiirine yakınlık duyan okurların özlemini çeker. O okurlara görmeyi öğreten de eleştirmendir. Ama Kemal Gündüzalp gibi bir ozaneleştirmen bile kimi zaman umutsuzluğa düşebiliyor: “Bu kitap, bir dönem şiiri bağlamında eleştirinin ‘iflas’ ettiğini göstermeye çalışan bir karşı duruştur.” Kemal Gündüalp son elli yılın şiirini gözden geçirirken ara kuşakların kişilik göstermeyen çalışmalarına karşın, Ataol Behramoğlu’nun önde göründüğü “Yeni Toplumcular”ın “1980 Sonrası Şiir”ne ulaştıklarını anımsatır. Her biri kendi kişisel şiiriyle öne çıkmaya çalışan bu ozanlar arasında Ahmet Telli, Ahmet Erhan, Şükrü Erbaş, Refik Durbaş, Akif Kurtuluş, Behçet Aysan, Tuğrul Tanyol, Salih Bolat, Ahmet Ada, Veysel Çolak, İsmail Uyaroğlu, Seyyit Nezir, Hüseyin Yurttaş, Yaşar Miraç ayrı ayrı incelenmesi gereken ozanlardır. Ama “1980 Sonrası Şiiri”ni yalnız toplumcu duyarlıkla nitelendirmek yeterli bir yaklaşım olur mu? “Yeni Toplumcular” bir oluşum olarak öne çıkmalarına karşın, Can Yücel’in deyimiyle anımsatmak gerekirse, “kişisel büyük patlamalar” gösteren ozanlar oldu mu? Büyük bir patlamayı beklemek yerine; “Yeni Toplumcular”ın nasıl bir yöntem içinde olduklarını, önceki şiirle nasıl bir bağlantı kurduklarını, genç ozanların gösterdiği kişiliğin özelliklerini belirtmek daha anlamlı bir çalışma olacaktır. Onlu yılların kuşak oluşturması anlayışına kuşkuyla bakan Hilmi Yavuz, dönemselleştirmenin ancak “biyografik bir anlamı” olabileceğini şulları nasıl bir “muhalif tavır” oluşturduğunu anımsatıyor. Kemal Gündüzalp bu duruşu Hüseyin Haydar’ın tanıklığıyla anlatıyor: “Bu döneme şöyle bir baktığımızda, sanıyorum, hepimizin katılacağı ortak özellikler göreceğiz. Kısıtlanmış düşünsel ortam, her alana yayılan, her türden yasaklar, yoğun ve sinsice yürütülen kitle sindirme yöntemleri, düşünen insana yöneltilen ve ustaca işletilen otosansür mekanizması...” Kemal Gündüzalp bu baskı yönetiminin iki “eğilim”e yol açtığını belirtiyor: “Bireyci Yenilikçilik”, “Toplumcu Gerçekçilik”... Bir yandan “Yeni Toplumcular”ın şiiriyle ozan kişiliği arasında denge aranırken, öte yandan “Yeni İslamcılar”ın bireyci şiirini yorumlamada Adnan Özer’i anlamaya çalışan bir çaba var. “Yeni Toplumcular”; yüksek sesli, öfkeli bir şiir yerine, daha yavaş, daha duyarlı, “usul sesli” bir şiirden yanadır. Edilgenlik değildir bu! Yerine göre yavaş söylenen bir söz daha da etkili olabilir. Ahmet Telli’nin dediği gibi, “iki karşıt şiir akımının çatışması” mı söz konusudur? Sağdaki şiir de, soldaki şiir de siyasetten bağımsız değil midir? Kemal Gündüzalp, hazır yargılara alışan insanları “Aykırı Notlar”la uyarmanın savaşım vermek anlamına geldiğini de anlatıyor. “Eğilim” aşamasında olsa bile, bir “oluşum”u değişik boyutlarıyla ele almak, daha kolay benimsenmesine yarar. Yeter ki “1980 Sonrası Şiiri” eleştirmenini bulmuş olsun. Bu dönemin eleştirmenleri İbrahim Oluklu ile Aydoğan Yavaşlı mıydı? Ama bir ozaneleştirmen olarak olayların içinde yaşayan Kemal Gündüzalp bu serüveni daha ayrıntılı anlatıyor. Özellikle onunla yapılan söyleşiler yalnız “Yeni Toplumcular”ı değil, kendi şiirini de açıklamasına yarıyor. ŞİİRSEL YAPI Kimi sözler bir eğilimi anlatmaya yetmiyor. Eğilimin içi olmalı. O içi oluşturan nitelikli ozanlar bir eğilimi yaşatabilir. Öyle sanıyorum ki bu çalışmanın özelliğini Kemal Gündüzalp’in şu sözlerinde aramak gerekecektir: “Hilmi Yavuz, 80’li yıllarda ortaya ‘belirgin bir eğilim’ çıkmadığı görüşünde. Bana kalırsa çıkıyor. Ama Hilmi Yavuz, kendince bir şiiri ‘yaparken’, o yönsemede çok önemli adların çıkmadığını belirtmek istiyorsa, o başka ve doğru da. Oysa ‘belirgin eğilim’, nicedir susturulan yeni toplumcu gerçekçi anlayıştır.” (Ataol Behramoğlu’ndan gelen bu ‘eğilim’de neden Metin Demirtaş’ın adı yok?) “Şiirden Anlamak” söz konusu olduğuna göre, “Yeni Toplumcu Anlayış”, belirgin bir ‘eğilim’ olarak gelişecekse şiirsel yapıya özen göstermek gerekmez mi? Sesini yükseltmeyen bir toplumcu şiirde insanın değeri daha belirgin olarak ortaya çıkar. Öne geçen bir ozanın kendini beğenmişliğine aldırmadan, tek tek bu ozanların hakkını vermek gerekir. Gerçek şiiri “Yeni Toplumcular” mı, “Yeni İslamcılar” mı geliştirecektir? Şiirden anlayan eleştirmen bilir ki, gerçek hüner, şiirin dokusunu oluşturmaktır. Kuşkusuz İbrahim Oluklu’yla, Aydoğan Yavaşlı’yla birlikte Ramis Dara ile Veysel Çolak şiirden anlayan iyi eleştirmenler. Toplumsal değişimlerle gizemli derinlik şiiri güçlü kılamaz. Ama sağlam bir şiir bu eğilimleri anlamlı kılabilir. Kemal Gündüzalp’ın kapsamlı araştırması, yüzeyden baktığımız şiirin ayrıntılarında nice incelikler, nice derinlikler buluyor. Ancak Kemal Gündüzalp gibi şiirden anlayan bir ozaneleştirmen bu gerçeğe varabilir. öne sürüyor. Hilmi Yavuz daha o zamanlardan “Yeni İslamcı Anlayış”ın belireceğini anımsatıyor. Kemal Gündüzalp “Düşün” dergisinin düzenlediği soruşturmadan yola çıkarak değişik yorumlara varıyor. “AYKIRI NOTLAR” Ama asıl üzerinde durulması gereken konu “Yeni Toplumcular”ın şiire nasıl bir duyarlık kazandırdıklarını araştırmak olmalıydı. Bu şiirde geleceğin şiirine kaynaklık edecek özellikler olup olmadığı araştırılmalıydı. Ama Kemal Gündüzalp “1980 Sonrası Şiiri” üzerine “Aykırı Notlar”la konuyu çok yönlü irdelemeyi gerekli görüyor. Dönemin toplumsal ko Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 21 NİSAN 2011 SAYFA 27 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1105