Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Çağan Dikenelli’den ‘Kara Efe’ ‘Kul bunalırsa dağa gider’ Ege Dağları’nı mesken tutmuş zeybeklerin sert dünyasında, yaratıcı çatışma ve düello sahneleriyle soluk soluğa bir intikam öyküsü sunan Kara Efe, 19. yüzyılda Anadolu’dan kahramanlık efsanelerinden beslenen düpedüz özgün bir “spagetti western” örneği. Kara Efe, yaşlı görünüşünün altında, düşmanlarının soluğunu kesen özel savaşçı becerilerine sahip bir silahşor tiplemesi. Çağan Dikenelli ile Kara Efe romanını konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR lidir. Bunlar tüm onursuzluklarıyla ağalara yaltaklanmış, tütün kaçakçılığı yapmış, köylünün, Yörüklerin kanını içmiş, yerel otoritelerle ahlaksızca işbirliği yapmıştır. Kara Efe, distopya evreni sayılabilecek, sefalete, hainliğe, şiddete batmış böylesi bir bataklığın içinde, anlatıcı olarak benim ve sağduyulu okurların içini ferahlatacak bir tokat. Çıkarlar çarkına sokulmuş bir çomak, kirli işler bilgisayarının içine sızmış bir virüs. Kara Efe, intikamın; sadece bir kişinin değil, haksızlığa ortak olmuş herkesin tepesine çökmüş karanlık soluğun adı. Yani şiddeti insanın bedeninde hissettiren, tüylerini ayağa kaldıran ama güzel, rahatlatıcı bir rüya. ntikam... Töre... Zeybeklik... Evreleri... Çetin koşulları... Acımasızlığı, çetinliği, sertliği, kırılan kemiklerin çatırtısı, yanan etlerin, koparılan kolların, alnın çatısına vurulan dipçiklerin kütürtüsü, maço raconları... Mertlik, namertlik... Kara Efe’ye can veren bu duygulardan yola çıkarken en çok neyi amaçladınız, roman nasıl oluştu? Muazzam bir folklora, inanılmaz bir isyan tarihine sahibiz ve birisi bir silgi alıp tüm bunları beynimizden silmiş gibi davranmayı başarabiliyoruz. Hollywood’un temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp “KARA EFE, KÜÇÜCÜK, piyasaya sürdüğü kovboy hikâyelerinKURGUSAL BİR HİKÂYE” den daha derin bir şeyler var elimizde. Romanın zeminini oluştururken naSadece silaha, şık giyime, havalı ritüellesıl bir araştırma yaptınız, hangi kaynakre sahip bir estetikten ibaret değil Zeylardan yararlandınız? bek kültürü. Yabancı örneklerde ön Gerçek olaylarla ve tarihi kişilerle plana çıkarılan kapitalizm öncülü güç referans kurulamayacak, sadece benim hikâyelerinden midesi bulanacak, hakkafamda doğmuş büyümüş bir hikâyeyi kaniyetli bir yaşam için kendilerini ortakitaplaştırmam yazar olarak tavrımı deya koymaktan çekinmeyen dürüst savaşğiştirmedi. Dönemin gerçeklerine sadık çıların intihar kültürü. Rüşvetle toprak kalmaya özen gösterirken somutlaşan beylerinin acımasızlığına ortak olan gerçeklik duygusunun macerayı ete kezaptiye çavuşları, kaymakamlar, köylümiğe bürüyeceğinin, yü yağlı çizmelerinin alokurun hücrelerinde tında ezen ağalar, vergilekalıcılığını bir kat riyle kendi halkını sömüdaha sağlamlaştıraren, şimdinin üstü binlercağının farkındayce dezenformasyonla ördım. tülmüş sistemli sömürü dünyasının küçük ölçekli Romanın alt yapıbir yansıması sayılabilir. sını oluşturan bilgi havuzu, Tire ve Efeler, halkın belini büÖdemiş yörelerinde ken sisteme, o sistemin geziler, Ali Haydar yarattığı gücü ele geçirAvcı’nın Zeybeklik miş unvanlı asalaklara, ve Zeybekler Tarihi insafsız âşar vergilerine gibi başucu kaynakisyan bayrağı açarken, yaları, Murat Sertoğni herkes sırtını beylere lu’nun tarihi macera verir onlarsa dağlara veromanları. Çakırcalı rirken bu işin geri dönüMehmet Efe, Yörük şünün olmadığını, kısacık Ali Efe, Kamalı Zeyhayatlarının yağlı urganla bek, Atçalı Kel dağlar arasına sıkışacağıMehmet Efe’nin nı biliyor ve kendi öz varmuhteşem hayat öylıklarını insanları için feküleriyle doldu. Bu, da edebiliyor. Ancak sınırları belirsiz ko1870’lerin Anadolusu’na caman bir havuz, bir baktığımızda, tarihe özdestansı söylenceler veri, adanmışlık ve cesaevreni. Kara Efe ise retle imzalarını vurmuş oradan damlalıkla büyük Efelerin yanında, alınmış, küçücük, çürümüş sistemden nekurgusal bir hikâye. malanmaya çalışan ve çalıkakıcı olarak adlandıra Hiyerarşisinden bileceğimiz Türk olsun, lakaplara, kıyafetlerRum olsun sayısı belirsiz den argosuna kadar haydutun da aynı toprak Çağan Dikenelli’nin ‘Kara Efe’si, haksız romanın çatısına yalığa ortak olmuş herkesin tepesine larda cirit attığı görülme çökmüş karanlık soluğu... yılan folkloru açar SAYFA 20 21 NİSAN 2011 İ mısınız? Mesela efelik nasıl bir miras, nasıl efe oluyorlar, nasıl başlıyor her şey? Eğitimi, kavgası, neymiş? Efe, baş kızan, kızanlar, muavin çeteler, yatak ve enformasyon ağından oluşan hiyerarşi, köylülerin gönüllü işbirliğine kadar uzanıyor. Çete elemanları birisini efe belleyeceklerse önlerine silahlarını koyar, elini öperler, “Bolatlı Hızır yardımcın olsun, düşmanın mat, dostların şad, bıçağın keskin, yolun açık olsun” derler. Kişi efeliği kabul ederse, havaya beş el ateş açılır. Efelik töresine göre bir kimse dağa çıkmak istedi mi tanınmış efelere başvurur, el öper, izin ister. Ama önce, efenin yakın dostlarına ya da yatağına gitmeli. Her türlü bağlantı onlarla kurulur. Töreler ölümcül bir öneme sahip. Efenin onayı olmadan kimsenin namusuna yan bakılamaz, para istenemez, kadına kıza dokunulamaz. Bu koşullara uymayanlar ya öldürülür ya çeteden atılır. Efenin sözünün üstüne söz, izinin üstüne iz olmaz. Kızanları, o öl derse ölür, kal derse kalır. Bir defne ağacının altında kızanlığa geçiş ritüeli antik çağlara uzanan inançlarla beslenir. Söylencelere göre defne ağacının dibinde Hızır yatar. Alevilere ve zeybeklere göre kutsaldır bu ağaç, meyvelerini silahlarına sürerler. Kızan adayı, yatağanını çeker, üç kez alnına değdirerek öper, sonra Efenin önünde diz çöker ve çoğumuzun aklımıza kazınmış şu söyleyişi yineler: “Kurt bunalırsa nereye iner? Köye. Kul bunalırsa nereye gider? Dağa Gider. Cömertlik ne ile olur. Vermekle olur. Yiğitlik ne ile olur? Vurmakla. İstemeden hak alınır mı? Alınmaz. Yürümeden yol tükenir mi? Tükenmez. Şeytana bel bağlanır mı? Yardımcımızdır, bağlanır. Adem uşağına bel bağlanır mı? Bağlanırsa ağlanır.” Kozalı fesleri, kalın kuşakları, camadanları, cepkenleriyle Osmanlı’nın yasaklamak için her türlü baskıyı uyguladığı gayet şık giysilerle heybetli bir görünüme sahiptir zeybekler. Ritüeller ve töre bir zeybeğin olmazsa olmazıdır. Fakat bu romanda gerçek anlamda zeybek olmadığı ve Kara Efe de bu tip şeylere pek prim vermediği için ritüellerin belgesel kullanımı da pek su yüzüne çıkma şansı bulamadı. Kara Efe‘ye Türk tarzı bir Spartaküs mü demeli ya da Çelik Bilek, Zagor hatta yer yer Don Kişot olduğu da vaki. Acımasız bir dünyanın ortasında cesur yüreği ile dövüşen bir adalet savaşçısı. Fakat bu efeler sanki daha sert, çok daha vahşi... Biraz Sanjuro’nun Toshiro Mifune’si, az buçuk Judas, biraz da Bir Avuç Dolar’ın Clint Eastwood’undan katarsak çorba daha lezzetli olacak sanki. Kara Efe yaşlı, görmüş geçirmiş bir zeybek. İyilikle kötülük arasında gidip gelen, kafayı yaşamının hangi döneminde nasıl bir travmayla bozduğu belirsiz, soğukkanlı, tavizsiz bir intikamcı. Çürümüşlüğün, kişisel zaafların, aç gözlülüğün, onursuzluğun cezasını yerinde kesen bir yargıç. İşkenceyle öldürülmüş eski efesi Tuzcu’nun katillerinin peşine düştüğünde, karşısına alınacak bir sürü başka başka intikamın çıkması işte bu yüzden. Yalnızlığa da aynı nedenle mahkum. Kara Efe, roman olarak spagetti westernlerin, Sam Peckinpah’ların, Kurosawa samuraylarının izini sürüyor. Güce dayalı bir evrende cehennemi hükümdarlığının keyfini çıkaran şiddeti estetize ederek sunuyor okura. Bunun en önemli nedeni, çete savaşlarının, işkencelerin, pusuların arasında Kara Efe’nin çalıkakıcılardan daha sert olmayı, onları kendi silahlarıyla vurmayı seçmesi. “MACERA ROMANLARI SİNEMATOGRAFİK BİR DİL GEREKTİRİYOR” Aşk ise hiçbirinin neredeyse düşü bile değil, bir Aslı var ama... Aşk gibi yüce bir duyguyu zeybekliğin zarifliğinden nasibini almamış sütü bozuk haydutlara, serserilere bir özellik olarak atfetmek bana ters gelmiş olabilir. Kara Efe’nin, her yana sinmiş o iğrenç, hayvansı aç gözlülüğün dışında, saf, masum, bozulmamış, şiddete boyun eğmeyi, satın alınmayı reddeden o ışıl ışıl yüzü gördüğünde kalbinin tekrar çarpmaya başlaması da normal. Sinematik bir dil, kurgu olması şahsınızda şaşırtıcı değil ne de olsa sinema bölümü mezunusunuz. Hem kitaba yayılan bu dili hem de sinemaedebiyat hattında yer aldığınız konumu anlatır mısınız ve önceki kitaplarınızdan da kısaca bahseder misiniz? Macera romanları sinematografik bir dil gerektiriyor. Okurun parmaklarının sayfalara gömülmesi, boğazının kuruması sahnelerin hızıyla doğru orantılı. Cafcaflı sözler, gereksiz betimlemeler, psikolojik çözümlemelerde abartı, birincil önceliğe sahip heyecan duygusuna büyük bir darbe indirebilir. Kafanızda oluşturduğunuz öykülemeyi duygusal anlatımın kendine özgü coşkusu, yani hızıyla çarptığınızda kurgu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Esas iş akışı kesmemeyi becerebilmek. Çeşitli türlerde beş kitaptan sonra araya giren üç koca yıldan sonra bu sene bir anda üç kitabım birden peş peşe sıralanıverdi. Şaşkın bir sevinçle doluyum o yüzden. Plan B’den, politikabsürd distopya komedisi sayılabilecek Kuru Göldeki Ördek geldi önce. Şu müthiş demokratik, aşırı modern çağda hiçbir neden yokken terbiyesizce içine düştüğümüz anlamsızlık evreninin Malabak adındaki bir kasabada vücut bulmuş parodisi. Ardından Ernest, Cervo ve Biz Can Gençlik’ten çıktı. En sonunda da Kara Efe geldi. Ah, bir de oğlum Aslan doğdu şu çalıkakıcıların at koşturduğu dünyaya, onu da saymalıyım. O da, kendi kendini yazma yeteneğine sahip, afacan, kıpır kıpır bir eser sayılır ne de olsa. gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Kara Efe/ Çağan Dikenelli/ Gürer Yayınevi/ 336 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1105 CUMH