25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

D ise yıllarımızda “münazara” alışkanlığımız vardı. Belli bir konu üzerinde gerekli gereksiz kanıtlar da öne sürülürdü. Örnekse bir öğrenci, “Sokrat der ki” diye söze başlar, kendi görüşünü pekiştirmek isterdi. Sokrat öyle bir söz söylemiş mi, söylememiş mi, bilinmezdi ama, Sokrat’ın adı geçince tartışmacı daha bir üstünlük sağlamış sayılırdı. Kimi yazarlar da gerekli gereksiz alıntılarla yazılarını geliştirmek ister. Gereksiz alıntılar yığma yazılara yol açar. Gereksiz alıntının konuyla bütünleşmesi olanağı yoktur. “Edebiyat Evleri” toplantılarımızda bir konu tartışılırken, Muhtar Körükçü, hangi çağrışımla anımsadığı bilinmeyen bir söz atar ortaya. Suud Kemal Yetkin sorar: “İlahi Muhtar, bunun konumuzla ne ilgisi var!” Muhtar Körükçü keyifli bir aldırmazlıkla yanıtlar: “Meseladaki vav gibi.” “Mesela” sözcüğünde “v” harfi yoktur. Ama bu söz artık bir deyim özelliği kazanmıştır. İlgisiz görünen bir sözün altında gizli bir anlam aramak gerekebilir. eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Seçilmiş sözler Bu sözlerin derlenmesi Ertuğrul Saraçbaşı’nın beğenisiyle sınırlı olsa da, ortak akıl, özlü sözlerle insanın yolunu açar. Birbirine yakın kavramlar üzerine söylenmiş sözleri Ertuğrul Saraçbaşı ayrı ayrı değerlendiriyor: “Acı, ıstırap, keder; sıkıntı, üzüntü gibi birbirine çok yakın ya da eş anlam taşıyan konular için ayrı başlıklar açılmıştır.” “Damıtılmış Sözler”e bir “sunuş” yazısı yazan Hilmi Yavuz, aynı sözü birbirini tanımayan değişik düşünürlerinde söylediğini anımsatıyor. J.J. Rousseau ile Şeyh Sadi aynı sözü paylaşıyor: “Sabır acıdır, ama meyvesi tatlıdır.” Değişik coğrafyalarda, değişik zamanlarda birbirini tanımayan kişilerin aynı sözü söylemesi doğaldır. Edebiyatta bu şiir benzerliğine “tevarüt” denir. Ortak akıl aynı sözü yeniden dokuyabilir. Ertuğrul Saraçbaşı kimi sözleri günümüz Türkçesine uyarladığını söylüyor: “Çeşitli ağızlarda değişik biçimde de söylenen sözcükler bazı yerlerde aynen korunmakla birlikte, bugünkü söyleniş biçimleriyle yazma uygun görülmüştür.” “Damıtılmış Sözler” yalnız atasözlerini, özdeyişleri kapsamıyor. Gerek divan şiirinden, gerek çağdaş şiirden anıt gibi duran dizeleri, beyitleri de kapsıyor. Yüzlerce kavrama binlerce “damıtılmış söz”, “mısraı berceste” seçmek, yaşamanın anlamına yol açan bir gömüyle baş başa bırakıyor bizi. AYDINLIK GETİREN SÖZLER “Seçilmiş Sözler”i derleyen başka yazarlar da var. Celal Oymak bunlardan biri. Talat S. Halman “Aydınlık Getiren Sözler” başlığıyla kitaba yazdığı ön yazıda Celal Oymak’la kitabını şöyle tanıtıyor: “Celal Oymak, bilgeliğin gücüyle ince duyguların güzelliklerini bir arada yoğuran bir hukukçu şair... Önceki kitaplarında, lirik rikkatle estetik dikkati baş tacı etmiş şiirler vardı. Sonra Mevlana Celaleddin Rumi hakkında aydınlık bilgiler veren ve berrak yorumlar yapan bir eser yayımladı. Oymak, yaratıcı aydın olarak sağlam bir örnek. ‘Neticei Kelam: Hayata Yön Veren Sözler’ dünyanın kolektif aklından damıtılmış düşünce ve gözlemlerinden oluşan zengin bir koleksiyon. En eski uygarlıklardan bugüne kadar dile getirilmiş hikmetlerin en güçlülerini bir araya getiriyor.” Celal Oymak kitabına Kuran’ın ilk sözüyle başlıyor: Oku! Kuran bir değişmeceli sözler kitabıdır. Okumasını bilenin yorumlarında çoğalır. Buradaki “İkra (Oku) sözü yalnızca okumak mıdır? O “Oku”manın arkasında yaşamanın gizleri de yok mu? (‘Neticei Kelam: Hayata Yön Veren Sözler’, 2. Baskı, Ergin Yayınları, 2010). Celal Oymak kendi sözlerine de, yakın çevresindeki dostların sözlerine de kitabında yer vermiş. Yalnız kendinin kitapta 150’ye yakın özdeyişi var. Ayrıca atasözleri, Peygamber sözleri, gerek Batılı, gerek Doğulu düşünürlerden “Hayata Yön Veren Sözler” alınmış. Celal Oymak’ın kitabında da 400’ün üzerinde konu başlığı var. “Bilim” ile “ilim” ayrı konu başlıkları altında yer alıyor. Ama yinelemelere düşülmüyor. Gene de aynı anlama gelen sözler tek başlık altında toplanırsa konu bütünlüğü sağlanmış olur. “SÖZÜ ÖZÜ” “Seçilmiş Sözler” kitabına bir çeşit “Alıntılar Sözlüğü” gözüyle bakmak gerekir. Celal Üster yalnız kendi derlemeleriyle yetinmemiş, sağlam kaynaklardan dilimize çevirerek güvenilir özlü sözlerden bir kitap oluşturmuş (SÖZÜN ÖZÜ, Eski Çağlardan Günümüze Ünlü Yazarlar ve Düşünürlerden Özlü Sözler, Can Yayınları, 2010). “Bir yazar anlatacağı konuyu daha etkili kılabilmek için ünlü bir sözün tanıklığından yararlanabilir” demiştim. Celal Üster bu görüşe geniş açıdan bakarken şöyle bir açıklama getiriyor: “Böylesi bir alıntılar sözlüğü çok çeşitli kullanımlara açıktır. Yeter ki, özlü önermeler, sırf ünlü yazarlardan yerli yersiz alıntılara sığınarak yazıyı ya da konuşmayı süslemek, daha güçlü kılmak amacıyla değil, ortaya konan düşünce ve görüşü sağlam bir alıntıyla beslemek, daha iyi anlatabilmek, zenginleştirmek ya da bir sohbeti daha keyifli kılmak amacıyla yeril yerinde kullanılsın.” Ortak akıldan damıtılan bu sözler dünyanın dört bir yanındaki yazarlardan, düşünürlerden derlenmiştir. Celal Üster “Bu alıntıların çok büyük bölümünü kendim çevirdim” derken, dilden dile aktarılan sözlerin gerçek niteliği değişebilir kaygısını taşıyor. Celal Üster ortak kavramları tek başlık altında toplamış. “Acıma” demişse artık ayrı bir “merhamet” başlığı açmamış. Örnekse “Acıma” bölümünde Yaşlı Seneca’nın şu sözüne yer veriyor: “Merhamet öfkeyi gemlemeseydi tüm dünya yok olurdu.” Gene de şöyle düşünüyor insan: Acımasız insanlar yüzünden dünya barışa kavuşamıyor. Nice ölümlere yol açan kargaşa olaylarının ötesinde kendimizle bile barışık değiliz. Celal Üster ortak kavramları tek başlıkta toplamış ama, o kavramın çağrıştırdığı yan anlamlara da göndermede bulunuyor. Böylece belli bir kavramın sınırlarını genişletmeye çalışıyor. SÖZÜN GÜCÜ İster “Damıtılmış Sözler”densin, ister Hayata Yön Veren Sözler”, ister “Sözün Özü”; “Seçilmiş Sözler”in bizi etkileyen bir gücü var. Ertuğrul Saraçbaşı şiirin gücüne, Celal Oymak atasözleri ile İslam ulularının sözlerine ağırlık verirken Celal Üster “eski çağlardan günümüze ünlü yazarlar ve düşünürlerden “Özlü Sözler”i derlemiş. Bu üç “Alıntılar Sözlüğü”nde örtüşen sözler de var. Bunu da doğal karşılamak gerekir. Ama hiçbiri birbirinin tıpkısı değil. Değişik özellikleriyle ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken “Alıntı Sözlükleri”dir bunlar. Kitaplığımızda her birinin ayrı yeri olmalı. Sözün gücünü gösteren bu sözlüklerden Voltaire’in aykırı bir sözünü anarak yazıyı bitirmek anlamlı olacak: “İnsanlar düşünceyi yalnızca haksızlıklarını haklı göstermek, sözü de yalnızca düşüncelerini gizlemek için kullanırlar.” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: L Geçmişten günümüze nice üstün insanın sözü bir anıt gibi durur. Bir bilgedir, bir yalvaç, bir ozandır belki. Artık o söz kendinin olmaktan çıkmış, insanlığın malı olmuştur. Usta bir yazar, bilgiçlik taslar gibi değil, yeri gelmişken anımsatır gibi, böyle “seçilmiş sözler” kullanırsa, yazısına daha bir güç kazandırmış olur. Böyle sözler kimi yazarların biçem anlayışının bir özelliği sayılabilir. Bir yazar anlatacağı konuyu daha etkili kılabilmek için ünlü bir sözün tanıklığından yararlanabilir. DUVARDAKİ YAZILAR İzmir’de, doğduğum evin duvarında iki levha vardı. İslam’da resim sanatı yasaklanınca hat sanatı gelişmişti. Bu levhaların birinde; “Bu da geçer yahu!” yazılıydı. Yazgıya boyun eğmek değil de, insana sıkıntı veren olayların bir gün unutulacağı, iyi günlerin geleceği umudunu taşıyan bir hoşgörü vardı o sözde. Bir başka levhada: “Gariki bahri nisyanım Dahilek Ya Resulallah” yazıyordu. Günümüz Türkçesine şöyle çevrilebilir: “Unutuluş denizinde boğuldum Kurtar beni ey Tanrı’nın elçisi!” İnsan yalnızlığın yeşil gölgesinde iç erincine varabilir. Ama yalnızlığa bırakılırsa içini çürüten bir sıkıntı içinde kalabilir. Tanrı’ya sığınmak da bir bakıma kurtuluş yoludur. Bırakılan yalnızlıktan yeni bir güçle çıkmak inanç işidir. Yeter ki o inancı diri tutmasını bilsin. Ortak akıldan damıtılmış öyle sözler var ki, bize yaşamanın anlamını öğretebilir. Yüzyıllar önce Yunus Emre “sözün gücü”nü şöyle anlatıyordu: “Söylemeyi bilenin Yüzünü ağ ede bir söz. Sözünü pişirenin İşini sağ ede bir söz. Söz var, keser savaşı, Söz var, götürür başı; Söz var, ağılı aşı Bal ile yağ ede bir söz.” Bu “seçilmiş sözler”i “sözün büyüsü” olarak da değerlendirebiliriz. Özenle derlenmiş bu sözler nice kavramlara açıklık getiren bir “danışma sözlüğü” niteliğindedir. “DAMITILMIŞ SÖZLER” M. Ertuğrul Saraçbaşı’nın “Damıtılmış Sözleri”i 452 konuda 10.000’e yakın sözün derlendiği bir başvuru kitabıdır (DAMITILMIŞ SÖZLER, 3 Baskı, Yapı Kredi Yayıncılık, 2003). (Ertuğrul Saraçbaşı, ağabeyim Alim Şerif Onaran’la aynı dönemlerden Mülkiye öğrencisi olabilir. Ağabeyim Diyadin’de kaymakamlık yaparken dağ köylerini dolaşır, köylünün sofrasına bağdaş kurar, türkü derlermiş. Ertuğrul Saraçbaşı da Diyadin’de, Doğubayazıt’ta, Şirvan’da kaymakamlık yapmış. Onun işi söz derlemek olmuş). Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden emekli olan Ertuğrul Saraçbaşı bir kitap kurdu olarak yıllarını “Damıtılmış Sözler”i derleme çalışmalarına vermiş. Celal Üster ortak kavramları tek başlıkta toplamış ama, o kavramın çağrıştırdığı yan anlamlara da göndermede bulunuyor ‘Sözün Özünde’. Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1079
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear